John Nash ⇒13 Haziran 1928 yılında Amerika da doğmuştur. ⇒Bilim insanı olacağı daha küçük yaşında belliydi çünkü 12 yaşında kendi kendine deneyler yapıyordu. ⇒Nash çok sakin bir çocuktu arkadaşlarıyla oyunlar oynamak veya arkadaşlarının ona şaka yapması ona garip geliyordu. ⇒Her zaman tembel bir çocuk olmuştur.Derslerle arası hiçbir zaman iyi olmadı.Nash genellikle içinde yaşayan bir çocuktu. ⇒Liseyi bitirdikten sonra hayalindeki üniversite olan Carnegie Institute of Technology adlı üniversiteye aldığı bursuyla beraber kaydoldu. ⇒1948 yılında üniversiteden de mezun oldu. ⇒Üstünde oldukça uğraştığı bir makale sayesinde Nobel Ödülü kazandı ⇒Doktora Tezi olan ''Nash Dengesi''adını taşıyacak olan ''Oyunlar Teorisi'' onun en iyi çalışmalarından biriydi. ⇒Cebirsel Geometri alanında çalışmalar yapmıştır. ⇒1957 yılında öğrencisi Alicia ile evlenmiştir. ⇒1958 yılında şizofreni belirtileri göstermeye başlamıştır.Bu durum onun iş hayatını büyük ölçüde etkilemiştir.1959 yılında MIT'teki öğretmenlik istifa etmiştir. Ve bir Akıl hastanesine yatırılmıştır. ⇒Bu süreçte oldukça zorlandı.Defalarca ilaç tedavisini aksatıp eşini ve kendisini zor durumda bıraktı.Ama yılmadı.Her defasında devam ettirdi.Oldukça azimli bir bilim insanıydı. ⇒1963 yılında eşi Alicia ile boşandı.Boşandıkları zaman kendiyle aynı adı tanışıyan oğlu John daha 4 yaşındaydı. ⇒Fakat boşanan çift 1970 yılında tekrar bir araya geldiler.Ama hala aralarındaki buzlar erimemişti. ⇒Nobel ödülü alacağını ona 50 yıllık arkadaşı Matematik profesörü Harold Kuhn söylemiştir. ⇒Hastalığına rağmen Nobel Ödülü'ne aday oldu.Bu onun için oldukça gurur vericiydi.1994 yılında Nobel Ödülü sahibi oldu. ⇒Nash yaşamı boyunca 2 kitap yazmıştır.“Essays on Game Theory” ve “The Essential John Nash” ⇒Nash hiçbir zaman şizofreniden kurtulamadı.25 yıl boyunca şizofreni ile mücadele etti.Başka gezegenlerden onunla iletişime geçeceklerini zannediyordu.Bu yüzden elinde gazete veya dergi bulunduğu zaman direkt bir bilgi bulmaya çalışıyordu. ⇒Nash biraz da hastalığının da etkisiyle kendini iyice içine kapatmıştır.Okula gidip öğrencilerine ders anlatıyor ve daha sonra kimseyle konuşmadan evine gidiyordur.Kendisine verilen selamlar ise hava da kalıyordur. ⇒Yıllarca kimseyle konuşmamıştır.Buna karısı da dahildir.Bir kızının olduğu bile çok sonraları öğrenmiştir., ⇒Nash'ın ölümü de daha tazedir.23 Mayıs 2015 yılında trafik kazasında eşi ile birlikte can vermiştir. ⇒John Nash dahi aynı zamanda da bir şizofreni hastasıdır.Bununla ilgili bir sinema filmi çekilmiş ayrıca kitapta yazılmıştır.Sinema filmi birçok Oscar ödülü sahibi olmuştur.Ayrıca kitapta Newyork Times Bestseller olmuştur. ----> İNGİLİZCEYE ÇEVİRİNİZ.
Answer
John NashJohn Forbes Nash, 13 Haziran 1928’de Batı Virginia, Amerika’da dünyaya geldi. Oğluyla aynı adı taşıyan baba John Nash, Teksas A&M Üniversitesi mezunu bir elektrik mühendisi, annesi Margaret Virginia Martin ise bir Latince ve İngilizce öğretmeniydi, Batı Virginia Üniversitesi mezunuydu. 16 Kasım 1930’da kız kardeşi Martha doğdu. İlkokuldan önce anaokuluna kaydolan Nash, henüz çocukken Compton’s Picture Encyclopedia adlı resimli ansiklopediyi okuyor ve birçok şey öğreniyordu. Time Dergisi de ilgisini çekiyordu. Mutlu bir çocukluk geçirdi. 12 yaşındayken evde kendi kendine deneyler yapmaya başladı. O zamanlarda da insanlarla çalışmayı değil, kendi kendine olmayı sevdiği belliydi. Kız kardeşi normal bir çocuktu ancak Nash diğer çocuklardan çok farklıydı, onların oyunları, şakaları Nash’e garip geliyordu, kısa sürede kendini herkesden soyutlamıştı. Annesi ve babası, Nash’in kitap merakını gördükleri için ona bir yetişkin gibi davranmaya, eğitimini teşvik etmeye başladılar. Nash’in matematik sevdasını ortaya çıkaran eser, lise yıllarında okuduğu, E.T. Bell’in “Men of Mathematics” adlı kitabı oldu. Lisede okuduğu sırada Bluefield College adlı üniversiteden dersler almaya başladı. Liseyi bitirdikten sonra Westinghouse bursuyla Carnegie Institute of Technology adlı üniversiteye kaydoldu, bölümü ise kimya mühendisliğiydi. Ancak Nash bu bölümden ayrılarak kimya bölümüne, daha sonra da matematiğe geçti. 1948 yılında hem lisans, hem de master derecesini aldı. Mezun olduktan sonra bir donanma projesi üzerinde çalışmaya başladı. Nash bir süre sonra “Denkleştirme Kuramı” üzerine çalışmak amacıyla Princeton Üniversitesi’ne gitti. Hem Princeton’dan hem de Harvard Üniversitesi’nden teklif gelmişti ancak ailesinin yaşadığı yer olan Bluefield’a yakınlığı ve akademisyenlerinin Nash’e gösterdiği ilgi sayesinde, Princeton’a gitmeyi tercih etti. 1950 yılında doktorasını buradan aldı. Doktora tezi, daha sonra “Nash Dengesi” adını taşıyacak olan, “Oyun Teorisi”nin en önemli parçalarından olan bir çalışmaydı. Bu çalışması 3 makaleyi beraberinde getirdi; “Equilibrium Points in N-person Games” (1950), “The Bargaining Problem” (1950) ve “Two-person Cooperative Games” (1953). Ayrıca cebirsel geometri alanında önemli çalışmalar yaptı. 1951’de Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) öğretmenlik yapmaya başladı. 1959’da bu görevinden istifa etti. Nash, 1958 yılında şizorfeni belirtileri göstermeye başladı. Ancak Princeton’da geçirdiği 4 yıl boyunca (1945 – 1949) kayıtlarda yalnız yaşadığı görünse de, bir oda arkadaşının olduğunu düşünüyordu. 1959 yılında yatırıldığı hastanede kendine güvensizlik, depresyon ve paranoyak şizofreni tanıları kondu. Paris ve Cenevre’de bir süre yaşadıktan sonra 1960’ta Princeton’a geri döndü, 1970’e kadar birçok kez hastaneye yattı. Bu yıllarda ilaç tedavisini kesmeye karar verdi. Biyografisinin yazarı Sylvia Nasar’a göre yavaş yavaş iyileşmeye başladı, bu süreçte eşi de ona büyük destek verdi. Nash, çalışmalarının karşılığını almaya 1978 yılında başladı. Bu yıl “John Von Neumann Teori Ödülü”nü, 1994’te ekonomi dalında Nobel Ödülü’nü, 1999’da “Leroy P. Steele Ödülü”nü aldı. 2001 yapımı “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) adlı film, John Nash’in hayatından esinlenilerek yapıldı ve film 4 Akademi Ödülü kazandı. Senaryo, aynı adlı biyografi üzerine yazılmıştı. Ancak bu biyografi ve Nash’in gerçek hayatı arasında örtüşmezlikler vardı. Massachusetts Institute of Technology’de, El Salvador’lu bir fizik öğrencisi olan Alicia Lopez-Harrison de Lardé ile tanıştı. İkili Şubat 1957’de evlendi. 1959 yılında eşi Nash’i şizofreni tedavisi için akıl hastanesine yatırdı. Bu olaydan hemen sonra oğulları John Charles Martin dünyaya geldi ancak 1 yıl kadar ismi konulmadı çünkü Alicia, eşinin de bu konuda bir fikir vermesini istemişti. John Martin de babası gibi bir matematikçi oldu ve sonraları ona da şizofreni teşhisi kondu. Nash, Eleanor Stier’den 19 Haziran 1953 doğumlu bir çocuğa daha sahipti ancak ne annesiyle ne de çocuğuyla yakın ilgisi oldu. Alicia Lopez- John Nash çifti 1963’te boşandı ve 1970’te tekrar biraraya geldi. Bu tarihten itibaren darılıp barışan çift, kendileri hakkında “aynı çatı altındaki iki yabancı” benzetmesini yapmıştı. Nash 1994’te Nobel Ödülü’nü kazandıktan sonra aralarını düzelttiler ve 1 Haziran 2001’de tekrar evlendiler. Nash, 1945 ve 1996 yılları arasında 23 bilimsel çalışma yayınladı, ayrıca “Essays on Game Theory” (1996) ve “The Essential John Nash” isimli kitapları yazdı. Aynı zamanda “Hex” ve “So Long Sucker” adlı 2 popüler oyunun yaratıcıları arasında. Şu anda Princeton’da matematik üzerine çalışmalar yapmakta.. Yukarıdaki biyografiyi ngilizceye çeviriniz.
Answer
Sol Ayağım Sol ayağım İrlandalı yazar Christy Brown'un yazdığı otobiyografisidir.23 çocuklu bir ailenin 13.çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.Christy beyin felçli olarak dünyaya gelmiştir.Ancak onun bu durumuna doktorlar çok fazla yaşayamayacağını söylemişlerdir.Fakat annesi ise çocuğunu eğitebileceğini düşünmüş ve bu duruma pozitif bakmıştır.Annesi başta olmak üzere tüm ailesi ona destek olmuştur.Birgün Christy kız kardeşi Mona'nın tebeşirini elinden alıp sol ayağının da yardımıyla tahtaya birşeyler karalamıştır.Bunu gören annesi çok sevinmiştir.Ve Christy'e Alfabeyi öğretmiştir.Christy'nin ilk öğrendiği harf "A" harfidir.Sonrasında annesi için "anne" kelimesini yazmıştır.Ve annesi çok mutlu olmuştur.Christy oturamıyor,konuşamıyor ve parmaklarını oynatamamaktadır.Annesi bu duruma çok üzülmesine rağmen onu eğitmeye halen devam etmiştir.Zamanla annesinin bu uğraşları boşa gitmemiştir.Christy sol ayağını kullanmayı ayağını kullanmayı başarmıştır.Her ne kadar sadece sol ayağını kullanabilse de bunu kendisi için bir kötülük olarak görmemiştir.Sol ayağıyla resimler çizmiş ve birçok eser yapmıştır.Bu eserler sayesinde üne kavuşmuştur.Doktorunun da yardımıyla kendi hikayesini yazmıştır. Sol Ayağım Kitabının Konusu : Engellere rağmen yaşamanın gereklilikleri anlatılır.Sol ayağıyla kalem tutmayı,konuşamamanın verdiği hüznü,annesinin onun için çırpınışı konu edilir. Kitap karakterleri : --Christy : Kitabın ana kahramanıdır.İrlandalıdır.Sadece sol ayağını kullanabilmektedir.Beyin felçli olarak doğmuştur. --Bayan Brown : Christy'nin annesidir.Oğlu konusunda asla ümidini yitirmemiştir.Christy'e karşı hep sevgi dolu olmuştur.Her zaman yanında olmuştur. --Mona : Christy'nin kız kardeşidir.Her zaman gezer. --Bay Brown : Christy'nin babasıdır.Duvar ustasıdır. --Tony : Christy'nin ağabeyidir.Ailede en yaramaz olan kişidir.Babası gibi duvar ustasıdır. --Paddy : 23 çocuğun en büyüğüdür.Hepsine abilik yapmıştır. --Katriana Delahunt : Christy'e hep yardım etmiştir.Çok güzeldir.Christy'e annesinin yokluğunda bakmıştır. --Dr.Warnants : Christy'i çocukluğundan beri takip etmiştir.Onu iyileştirmeye çalışmıştır. Sol Ayağım kitabında en çok beğendiğim karakter: Christy Brown'un annesi çok güçlü bir karakterdir.Oğlunun yanında oluşu,sabırlı oluşu beni mest etti.Oğluna her zaman inandı.Yapılabileceğini ona da inandırmaya çalıştı. Kitabın Yazarı Hakkında: Kitabın yazarı Christy Brown'dur.Yirmi üç çocuklu bir ailenin, hayatta kalabilen on üç çocuğundan biri olarak Dublin'de doğmuştur. Beyin felci ile dünyaya gelmiş ve uzun süre hareket ve konuşma yetileri olmadan yaşamıştır. Doktorlar başlangıçta Brown'ın zihinsel olarak da özürlü olduğunu düşünmüşlerdir ve öleceğini söylemişlerdir. Fakat annesi doktorların sözüne aldırmayarak oğlunun eğitilebileceğine inandı. Annesinin bu çabaları sonuç verdi ve Christy Brown sol ayağını kullanarak yazmayı ve resim yapmayı başardı. Konuşmaya başlaması ile birlikte, doktorlar tedavi biçimini değiştirerek fizyoterapiye ağırlık vermişler, böylelikle yazar daha rahat hareket edebilmeye başlamıştır. Yaşamı boyu yardıma muhtaç olarak yaşaması onun İrlanda'nın tanınmış yazarları arasına girmesini engellememiştir. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı eserler, onun dünya çapında bir üne kavuşmasını sağlamıştır. --> İngilizceye çevrilmeli.Kendi çeviriniz olsun.Çeviriden yardım almayın.
Answer

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.