İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MECLİSİ

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MECLİSİ

İletişim http://www.guvenlicalisma.org http://www.facebook.com/guvenli.calisma http://twitter.com/guvenlicalisma

Author Emre Çimen

21 downloads 384 Views 8MB Size
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MECLİSİ

İletişim http://www.guvenlicalisma.org http://www.facebook.com/guvenli.calisma http://twitter.com/guvenlicalisma [email protected] İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi

İÇİNDEKİLER 2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde en az 794 işçi yaşamını yitirdi................................

3

Kavramsal ve yöntemsel yaklaşım: İş kazası değil, iş cinayeti.......................................................

4

Toplu iş cinayetleri: Kaza, kader, fıtrat değil yaşananlar katliam..................................................

5

İnşaat, tarım ve taşımacılık işkollarında işçi ölümleri yoğunlaşıyor.............................................

6

İşçiler en çok trafik kazaları, ezilme/göçük, düşme ve diğer nedenlerden dolayı can verdi......

8

Gizlenen bir salgın: Meslek hastalıkları............................................................................................

10

Trafik kazaları veya cinayetleri bir işçi ve halk sağlığı sorunudur.................................................

11

Görünmez kılınmaya çalışılan emek: Kadın işçiler.........................................................................

12

Yoksulluk ve 4+4+4 eğitim sistemi kıskacında: Çocuk işçiler ......................................................

15

Dinlenme hakkı tanınmayanlar: Emekli / Emeklilik çağındaki işçiler.........................................

18

Savaş, göç ve şovenizm kıskacında: Göçmen işçiler........................................................................

19

İş cinayetleri en çok İstanbul, Adana, Antalya, Konya, Bursa ve İzmir’de can aldı... .................

22

Adalet talebi ve işçi aileleri.................................................................................................................

23

İşçi sağlığı mücadelesi ve sendikal hareket......................................................................................

24

Taleplerimiz... Sağlıklı, Güvenli ve Güvenceli Çalışmak İstiyoruz... ...........................................

27

2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin isimleri.........................

29

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

3

Güvencesiz çalışma, önlemsizlik, işçi hak ve özgürlüklerine baskı... Daha fazla para kazanmak için...

2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde en az 794 işçi yaşamını yitirdi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçiler, kamu çalışanları, işçi aileleri, doktorlar, mühendisler, akademisyenler, gazeteciler, hukukçular... ve onların örgütlenmelerinin oluşturduğu; devletten ve sermayeden bağımsız; sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelesini yürüten bir koordinasyon, bir emek örgütüdür...

Yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ile işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri ışığında tespit edebildiğimiz ve her gün güncellenen bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında yaşanan iş cinayetleri şöyle: Ocak ayında en az 128 işçi, Şubat ayında en az 85 işçi, Mart ayında en az 139 işçi, Nisan ayında en az 133 işçi,

Mayıs ayında ise en az 162 işçi, Haziran ayında ise en az 147 işçi yaşamını yitirdi... Böylece 2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde en az 794 işçi can vermiş oldu... 2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 emekçinin 686’sı işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 84’ü çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 24’ü esnaflardan olmak üzere, 108’i kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor...

4

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

Kavramsal ve yöntemsel yaklaşım: İş kazası değil, iş cinayeti İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) olarak tespit edebildiğimiz işçi ölümlerini kayıt altına alıyoruz. Kayıt alma kriterlerimizi şöyle açıklayabiliriz:

1- Neden “iş sağlığı” değil “işçi sağlığı” kavramını kullanıyoruz? Yasalarımıza göre “iş sağlığı” kavramı kullanılmaktadır. Ancak bu kavram işçinin değil işin sağlığını yani Soldaki resim: 1975’te yayımlanan TÖB-DER dergisinin kapağı. Sağdaki işletmenin verimliliğini, kârresim: Deri-İş Sendikası’nın 1991 yılı Güz Dönemi Eğitim Toplantısı’ndan lılığını hedefleyen bir anlayışı ifade etmektedir. Oysa işçilebütününde” yaşanan iş cinayetlerini kayıt altına rin sağlığı her türlü ekonomik çıkardan, büyümealıyoruz... den önce gelir. Bu yüzden bizler raporumuzda “işçi sağlığı” kavramını kullanacağız... b) Raporumuza, yasalarda belirtilen kısıtlamaları 2- Neden “iş kazası” değil “iş cinayeti” demeliyiz? Meclisimizin ortak fikri bütün iş kazalarının önlenebilir olduğudur. İşçi ölümlerinin önlenebilir olması fikrinin en temel sonucu olarak yaşananları “iş kazası, kader ve fıtrat” değil kapitalist “iş cinayeti” olarak tanımlıyoruz…

gözetmeksizin; yani ev hizmetleri, güvenlik, esnaf, çiftçi, kamu çalışanı, Türkiye vatandaşlık haklarından yararlanamayan işçi gibi tüm çalışan kesimlerin yaşadığı iş cinayetlerini de dahil ediyoruz...

4- Neden “en az” vurgusunu kullanıyoruz? Meclis olarak bizler, kısıtlı imkânlarımızla derlediğimiz aylık iş cinayetleri raporlarında işçi ölümlerinin 3- Kimler “iş cinayeti” kavramının kapsamınbir kısmına ulaşarak kayıt altına alabiliyoruz. Bu dadır? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart yüzden “en az” vurgusunu yapıyoruz. Ancak ra2015 verilerine göre çalışma çağındaki nüfusun 57 porlarımızdaki “gerçekler” birçok sigortasız işçinin milyondan fazla olduğu ülkemizde işgücü nüfusu hayatını kaybetmesinin yanı sıra sigortalı işçilerin 29 milyon 22 bin kişi, işgücüne katılma oranı erölümünün de kayıt altına alınmadığını gösterkeklerde yüzde 70,6 kadınlarda ise yüzde 30,7 oldu. mektedir. Bu durumun ışığında ülkemizde Sosyal Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı Güvenlik Kurumu (SGK) verilerinin çok üstünde olmadan çalışanların oranı ise yüzde 32,7 olarak bir işçi ölümünün yaşandığını söyleyebiliriz. Yine gerçekleşti. Bu durumun bilinciyle; özellikle meslek hastalıkları verilerinin gerçek durumu yansıtmaktan çok uzak olduğu herkes taraa) Sadece sigortalı işçilerin/çalışanların işyeri, fından bilinmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik servis vb. ölümlerini kayıt altına almıyoruz. Meclis Bakanlığı, daha sağlıklı veri toplamak ve bunları olarak sigortalı, sigortasız tüm işçilerin/çalışanların kamuoyuyla paylaşmaktan sorumludur. İşçi sağlıölümlerini; işyeri içinde veya dışında; çalışırken, ğı ve iş güvenliğini sağlamak için sorunun gerçek işe gelip giderken (işyeri ya da kendi imkanlarıyla), boyutlarının görülebilmesi bir zorunluluktur… barınırken, beslenirken vb. yani “iş süreçlerinin

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... Toplu iş cinayetleri: Kaza, kader, fıtrat değil yaşananlar katliam

Bir yandan “bu işin fıtratında var” denilerek ve Diyanet hutbeleri de verilerek iş cinayetlerinin doğallaştırılması ve toplumun dinselleştirilmesi çabası içinde iş cinayetlerine tepkiler içerilmeye çalışılıyor. Diğer yandan yüksek fonlu sosyal projeler, mesleki eğitim, ödül-ceza gibi çalışmalarla “kriz yönetimi” mekanizmaları devreye sokuluyor. Ancak devlet ve sermayenin bu politikaları, artık katliam boyutuna varan iş cinayetlerinin üzerini örtemiyor... 2015 yılının ilk altı ayında en az üç işçinin can verdiği katliamlara bakarsak: * 10 Ocak’ta Trabzon Çaykara’da yapımı süren Balkodu-2 HES tüneli inşaatında tünel dışında arızalanan jenaratörü tamir etmeye çalışan 5 işçi çığın altında kaldı. Hazırlanan bilirkişi raporunda meteorolojinin yaptığı çığ tehlikesinin dikkate alınmadığı ve işçilerin zorla tamire gönde-

5

rildiği tespit edildi... * 5 Şubat’ta Mersin Erdemli’de İliri-Karagözler Narenciye ve Sebze Meyve Paketleme Fabrikası’nın bahçesindeki yatakhane bölümünde elektrik kontağından yangın çıktı ve 3 işçi yanarak can verdi. Konteynırın hiçbir maliyeti olmayan ikinci çıkış kapısı yoktu. Maliyeti 250 TL bile olmayan bir yangın algılama düzeneği ve maliyeti 100 TL bile olmayan bir kaçak akım rölesi bulunmuyordu. İşçiler 100 km uzaktan geliyor ve servis pahalı olduğu için yatakhane kullanılıyordu. * 29 Mart’ta Şanlıurfa Akçakale’de Suriyeli mevsimlik tarım işçilerinin kiraladıkları minibüs devrildi ve 12 işçi can verdi. Haseke’den akrabalarının çalıştığı Ankara’da pancar toplamak için gelen Suriyelilerden dördü çocuktu ve adlarını bile öğrenemedik... * 3 Nisan’da Gümüşhane’de nakliye şirketine ait kamyon devrildi ve 3 işçi can verdi. Şehirlerarası taşımacılık işinden dönen işçilerin ikisi çocuktu... * 24 Mayıs’ta Ankara Kazan’da bulunan Bolu Çimento’da tıkanmayı açmaya çalışan 3 işçi sıcak malzemenin altında kaldı. Can veren işçilerin ikisi mühendisti...

6

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

İnşaat, tarım ve taşımacılık işkollarında işçi ölümleri yoğunlaşıyor...

yan bir boyuttadır. Bir yandan işçiler kentsel dönüşüm, 3.köprü, AVM’ler, rezidanslar, baraj yapımı gibi devasa projelerde can verirken; bu projeler kentsel dokuyu ve doğayı da geri dönülemez bir biçimde tahrip etmektedir. Yani inşaat patronları ve hamileri AKP Hükümeti; emeğe, kente ve doğaya karşı suç işlemektedir. Bizler ise emek, kent ve doğa direnişlerini büyütmeli ve ortaklaştırmalıyız...

İş cinayetleri mevsimlik çalışmanın, sendikasız, örgütsüz ve güvencesiz çalışma koşullarının hakim olduğu işkollarında yoğunlaşmıştır. Diğer yandan özellikle metal, kimya, ağaç, çimento, tekstil ve gıda gibi işkollarında yaşanan iş cinayetleri eğer fabrika içinde yaşanmış ise daha az haber alabildiğimizi belirtmek istiyoruz. Bu işkollarından gelen bilgiler çoğunlukla küçük işletmelerde ya da iş yolunda yaşanan iş cinayetlerine dayanmaktadır...

Yine tarımda yıkımın hızlanmasıyla beraber özellikle yaz aylarında havalar ısınınca işkolundaki emekçi ölümleri sıçrama gösteriyor. İşkolunda mevsimlik tarım işçisi, çiftçi, çoban, orman işçisi ve balıkçı olmak üzere emekçi ölümleri artıyor. Mevsimlik tarım işçileri içinde özellikle göçer olanlar, yani ürün dönemine göre şehir şehir dolaşanların sağlık ve güvenlik sorunu, özellikle ulaşımda ve barınmada had safhadadır. Diğer yandan çiftçiler yüksek vergiler, sübvansiyonların kaldırılması, kotalar, girdi fiyatının artması ve yeni çıkarılan kanunların kıskacı altındadır...

Ticaret/büro, belediye, maden, metal, enerji, kimya ve tersane sektörlerinde de yoğun iş cinayetleri gözükmesine rağmen işkollarında “değişmeyen bir üçlü” var: İnşaat, tarım ve taşımacılık...

AKP iktidarıyla beraber “çılgın projeler”in bir sonucu olarak inşaat işçilerinin ölümü arttı. İnşaat sektörünün yıkımı; emeği, kenti ve doğayı kapsa-

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... Bu yağma ve talan düzeni geliştikçe ulaşım, lojistik sektörü de büyüyor ve özellikle uzunyol şoförleri arasında iş cinayetlerine yol açıyor. Tır, kamyon, servis minibüsü, yolcu otobüsü, moto kurye, kargo ve taksi şoförleri ölümleri artmaktadır. Taşımacılık işkolunda 14-16 saate varan çalışma süreleri, araçların bakımının düzenli yapılmaması, yolların uygun olmaması gibi etkenler iş cinayetlerinin ana sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında tespit edebildiğimiz 794 iş cinayetinin işkollarına göre dağılımı şöyle... İnşaat, Yol işkolunda 184 işçi; Tarım, Orman işkolunda 170 emekçi; Taşımacılık işkolunda 117 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 59 emekçi;

7

Belediye, Genel İşler işkolunda 51 işçi; Metal işkolunda 29 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 22 işçi; Madencilik işkolunda 22 işçi; Enerji işkolunda 22 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 20 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 20 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 14 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 12 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 12 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 10 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 8 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 8 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 6 işçi; İletişim işkolunda 4 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 2 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 2 işçi can verdi...

Uyarıyoruz! Tarım/ orman, taşımacılık, ticaret/büro/eğitim/ sinema, belediye/genel işler ve gıda/şeker olmak üzere bu beş işkolunda iş cinayetleri geçen seneye göre sıçramalı artış göstermiştir. Bu işkolları ve yine yukarıda yüksek ölümlerin yaşandığı inşaat/yol, metal, madencilik ve enerji sektörlerinde acil önlemler alınmalıdır...

8

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

İşçiler en çok trafik kazaları, ezilme/göçük, düşme ve diğer nedenlerden dolayı can verdi

da ağacın ya da traktörün altında ezilme, metal ve taşımacılıkta ise makinede ezilmeler sık yaşanıyor. Oysa basit önlemler alınsa...

Yine yüksekten düşmeler iş cinayetlerinin önemli bir nedenidir. Düşmelere ise en sık inşaatlarda rastlanıyor. Oysa standart bir iskele, uygun bir emniyet kemeri, kenar korumaları ya da en basitinden bir ağ gerilmesi bile düşmeleri önemli bir oranda engelleyebilir. Ama tabii ki maliyet...

Diğer nedenler olarak işçilerin çalışırken yıldırım düşmesi, kalp krizi geçirmesi, intihar etmesi sonucu ölümlerini vb. kastediyoruz. Hava koşullarına dikkat edilmiyor işçilerin üzerine yıldırım, çığ düşebiliyor. Oysa meteoroloji daha evvelden uyarıyor ama önlem alınmıyor. İşçiler aşırı-fazla-yoğun çalışmaya bağlı kalp krizi ya da beyin kanaması geçiriyor. Yine baskı politikalarından, işsizlikten ya da borç kıskacından intihar ediyorlar...

İş cinayetlerinin nedenlerinde ilk sırada trafik/servis kazaları gelmektedir. Bu noktada taşımacılık işkolunda şoför ölümleri ilk sıradadır. Yine mevsimlik tarım işçileri yollara savrulmaktadır. Oysa Bakanlık 24 Mart 2010 tarihinde çıkardığı “Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” genelgesiyle ulaşım güvenliğini sağlayacaktı...

İşçiler üzerlerine ağır nesneler düşmesi, göçük oluşması ya da makineye sıkışma sonucu eziliyorlar. İnşaat ve madenlerde yaşanan göçükler, tarım-

Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında tespit

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... edebildiğimiz 794 iş cinayetinin nedenlerine göre dağılımı şöyle... Trafik, Servis Kazası nedeniyle 225 işçi; Diğer nedenlerden dolayı (kalp krizi, beyin kanaması, intihar, silikozis, kırım kongo kanamalı ateşi, karaciğer yetmezliği, sıtma, arı sokması, yılan ısırması, yıldırım düşmesi, silahlı saldırı veya vurulma, dana tepmesi, domuz saldırısı, mers virüsü

9

vb.) 179 işçi; Düşme nedeniyle 136 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 136 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 39 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 34 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 25 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 12 işçi; Nesne Düşmesi, Çarpması nedeniyle 8 işçi can verdi...

Uyarıyoruz! Diğer nedenlerden dolayı özellikle yıldırım düşmesi, kalp krizi ve intihar nedenli iş cinayetleri geçen seneye göre sıçramalı bir artış göstermiştir. Bu durum çalışma koşullarının ağırlaşmasının ve işçilerin ekonomik durumunun kötüleştiğinin bir göstergesidir. Bütün bu iş cinayetleri önlenebilir...

10

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

Zafer Açıkgözoğlu... İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde taşeron temizlik işçisi olarak çalışırken zorla kanalizasyon temizlettirildi. 11 ay içinde karaciğer rahatsızlığından kaybettik.

Gizlenen bir salgın: Meslek hastalıkları

Yine ILO verilerine göre meslek hastalıklarına bağlı ölümler, iş cinayetlerine bağlı ölümlerin yaklaşık Meslek hastalıkları kaynaklı ölümleri de raporumuzda diğer nedenlerden dolayı ölümler başlığı al- 5-6 katı düzeyindedir. Türkiye’de her yıl en az bin tında değerlendirdik. Çünkü verilerimiz bu konuda 500 işçi iş cinayetlerine bağlı yaşamını yitirdiğiçok kısıtlı. Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ne göre en az 10 bin işçi meslek hastalığına bağlı ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin sadece can vermektedir. SGK verilerinde ise Türkiye’de bir yılda meslek hastalığına bağlı ölüm en fazla 8’i meslek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu da yüzde 1 oranına tekabül ediyor. Kırım kongo iki elin parmakları kadar olmaktadır. ILO’nun kanamalı ateşi, sıtma, arı sokması, akciğer ve sindi- tahminlerinin SGK verileri ile karşılaştırılması, rim rahatsızlıkları sonucu yaşanan 8 ölümün resmi Türkiye’de meslek hastalıkları tanı sisteminin ololarak meslek hastalığı kabul edilip edilmeyecekle- madığının kanıtıdır. Türkiye’nin sağlık sisteminin yapısı meslek hastalıklarına tıbbi tanı konulabilri bile bir muamma... mesini mümkün kılmadığı gibi çalışma hayatının Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre özellikleri de meslek hastalıklarının saptanmasını engellemektedir. Meslek hastalığı tanısı almak için dünyada her yıl 160 milyon insanda çalışmaktan onlarca hastane ve resmi kurum başvurusu yapıp kaynaklı hastalık meydana gelmektedir. Her yıl yıllarca beklemek gerektiği gibi tanı almak çoğu 1 milyon 950 bin kişi meslek hastalıklarına bağlı zaman işsizlik tehdidini göze almak anlamına gelyaşamını yitirmektedir. Bu sayılar tanı koyulan mektedir. meslek hastalıkları veya meslek hastalığına bağlı ölümler olmayıp tahminidir. İşe bağlı hastalıklar, ‘iş’in tüm aşamalarının organizasyonunun insanı merkeze alan bir yaklaHer bin işçi için yılda 4 ila 12 yeni meslek hasşımla düzenlendiği bir emek sürecinde, aynen iş talığı olgusu beklenmektedir. Yani Türkiye’de cinayetlerinde olduğu gibi tamamen önlenebilir. her yıl yaklaşık 120 bin ila 360 bin arasında işçi meslek hastalığına yakalanmaktadır. Türkiye’deki Meslek hastalıkları ile mücadelede mevcut yapıda ortalama çalışma sürelerinin uzunluğu, güvencesiz tanı sisteminin etkinleştirilmesi, hukuki kazanımlar ve tanı sonrası mesleki rehabilitasyon gibi ve esnek çalışmanın yaygınlığı göz önüne alındığında beklenen yıllık meslek hastalığı sayısının 300 tüm aşamalar emeğin taleplerinin yükseltmesiyle mümkün görünmektedir. ‘Tehlike’yi merkeze alabinin üzerinde olduğu söylenebilir. Ancak Türkirak, örgütlenerek önlemeyi yöntem haline getiren ye’de SGK verilerine göre meslek hastalıkları yıllık bir işçi mücadelesi çalışırken hastalanmamak için tanı sayısı beş yüzün dahi altında kalmaktadır. zaruri görünmektedir.

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... Trafik kazaları veya cinayetleri bir işçi ve halk sağlığı sorunudur

Trafik, servis kazası nedeniyle yaşanan iş cinayetlerine dair de kısa değerlendirme yapmak istiyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı verilerine göre ülkemizde 2015 yılının ilk beş ayında, olay yerinde 1229 kişi trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Kazalarda asli kusurlu sürücüler gösterilirken birçok neden sıralandı. Ancak 2015 yılının ilk altı ayının iş cinayetleri verilerine baktığımızda 225 işçi trafik/ servis kazası nedeniyle can verdi. Yani Trafik Daire Başkanlığı’nın verileri ile karşılaştırırsak (ilk beş ayı baz alarak) trafik kazasında olay yerinde yaşamını yitiren her 100 kişiden 15 kişi işçiydi ve iş başında ya da işe gelirken, giderken can verdi... Trafik kazaları veya cinayetleri bir işçi ve halk sağlığı sorunudur. Gerek şoför olarak çalışan gerek işe giderken ya da gelirken trafikte can veren işçiler dışında tanker, tır, otobüs, taksi vb. araçların karıştığı trafik kazalarında şoför arkadaşlarımızın yanında birçok yurttaşımız da can veriyor. Bu anlamda trafikte çalışma koşulları ve araç kuralları halk sağlığını ilgilendiren çok önemli bir sorundur.

11

aynı iş cinayetlerinde olduğu gibidir: Sorunu bireyselleştirmek. Nasıl iş cinayetlerinde “eğitimsiz işçi, kazaların büyük çoğunluğu işçi kaynaklı, bireysel koruyucu önlemler alınmalı” gibi sorunun kaynağı olmayan ve kendi sorumluluklarını gizleyen bir yaklaşım sergileniyorsa, “iş kazaları azalıyor” gibi söylemlere başvuruluyorsa durum trafiğe bakışta da aynıdır. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP kurmayları olmak üzere sorunun muhatapları trafik kazalarını/cinayetlerini bireysel hatalara indirgemekte ve kazaların azaldığını savunmaktalar... Oysa bu durumun gerçek nedenlerine bakarsak tır, otobüs ve servis sürücülerinin günde 16-18 saate varan çalışma saatleri, dinlenme ortamından uzak oluşları, araç bakımlarının yaptırılmaması... Yine işçilerin patronlar tarafından uygun araçla getirilmemesi, kapalı kasa kamyonetlerde, traktörlerde taşınmaları ya da hiçbir araç tahsil edilmeyip kendi imkanları ile işe gidiş-gelişlerini sağlamalarının istenmesi... Yine uygun yapılmayan duble yollar, kavşaklar, yüksek hızlı tren hatları... Trafik kazalarının/cinayetlerinin ana sebeplerini oluşturmaktadır... (Tabi bu noktada ulaşım için yapılan 3.Köprü, duble yollar, tren hatları, havaalanları vb. inşaatlarında can veren işçilere değinmiyoruz bile.)

Trafik kazaları/cinayetlerine devletin yaklaşımı

Uyarıyoruz: Ulaşımın “iş süreçlerinin bir parçası” olduğunun altını tekrar çiziyoruz....

12

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

50 kadın ve 744 erkek işçi can verdi

İnşaat, maden, taşımacılık, metal, enerji gibi iş cinayetlerinin sık yaşandığı sektörlerde çalışanların hemen hemen hepsini erkek işçiler oluşturuyor. Bu yüzden iş cinayetlerinde tespit edebildiğimiz işçilerin büyük bir çoğunluğu erkek. Kadınlar daha çok tarım, sağlık, eğitim, büro, gıda, havacılık, belediye, ev içi çalışma gibi sektörlerde çalışıyorlar. Diğer yandan kadınların iş cinayetleri ya saklanıyor ya da kayıt dışı çalıştıkları için görünmez kılınıyor. Ancak bizler SGK’dan daha fazla kadın işçi ölümü tespit etmemize rağmen yaşananların bir kısmına ulaşabildiğimizin bilincindeyiz... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında tespit edebildiğimiz 794 iş cinayetinin toplumsal cinsiyetlerine göre dağılımı şöyle: 50 kadın işçi ve 744 erkek işçi can verdi...

Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin 50’si kadın işçidir. Bu da yüzde 6-7 oranına tekabül ediyor. Kadın işçi ölümleri devlet tarafından eksik açıklan- Kadınların çalışma yaşamına katılımının düşük maktadır. Özellikle mevsimlik tarım işçileri SGK olduğunu düşündüğümüzde kadınların iş cinayetverilerinde yer almamaktadır. Buradan çıkan sonuç lerindeki mutlak sayının düşük olmasına aldanmaen çok kadın işçilerin iş cinayeti bilgilerinin açığa mak önemlidir. Ama tekrar altını çizelim. Bilmiyoçıkmadığı, kayıt dışı ve en güvencesiz çalışan işçiler ruz. Aynı meslek hastalığı verileri gibi kadın emeği oldukları, başka bir deyişle kadın emeğinin bilinçli görünmez kılınmaya çalışılıyor. Kadın emeğinin olarak görünmez kılındığı gerçekleridir. en bilinen biçimi olan “ev hizmetleri” 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda kapsam dışında,

Görünmez kılınmaya çalışılan emek: Kadın işçiler

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... 5510 Sayılı SSGSS Yasası’nda ise belirsiz bir durumdadır. Fazla söze ne hacet... Elimizdeki bilgilere göre yaşamını yitiren kadın işçilerin 28’i tarım, 6’sı eğitim/ticaret/büro, 3’ü gıda, 3’ü sağlık, 2’si tekstil, 2’si taşımacılık, 2’si belediye/ genel işler, 1’i basın, 1’i çimento/toprak/cam, 1’i metal, 1’i konaklama ve 1’i yeterli bilgi olmadığı için belirleyemediğimiz işkolunda can vermiştir... Kadın işçilerin hemen hemen yarısı tarım sektöründe ve büyük çoğunluğu ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Tarlada, bağda ve bahçede ekimden dikime, yetiştirmeden pazarlamaya kadar tarımsal üretimin içinde olan kadın, evinin ve çocuğunun işlerinden de sorumludur. Son dönemde sermayenin ülke çapında ucuz emeğe duyduğu ihtiyaç, kadınları mevsimlik tarım işçiliğine ve ücretli-yevmiyeli işçiliğe yöneltmektedir. Kadın tarım işçileri ölümlü ve yaralanmalı iş kazalarına

13

ve meslek hastalıklarına maruz kalmaktadır. Kadın işçilerin yüzde 15’i sanayi, yüzde 35’i de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Özellikle eğitim/ticaret, tekstil, belediye/genel işler, konaklama/eğlence, sağlık, gıda ve kimya sektörleri öne çıkmaktadır. Ücretli ve yevmiyeli çalışan kadın işçiler ayrıca ücretsiz aile işçiliği de yapmaktadır. Fabrika ve atölyelerde çalıştıkları gibi evlerde de çalışmaktadırlar. Örgü, triko işlemeciliği, kazaklara nakış, boncuk işleri, elektronik eşya montajı, ev temizliği (gündelikçilik), yaşlılara bakım gibi işler yapmaktadırlar. Günde 12-14 saat çalışılan veya çalışma saati belli olmayan, sigortasız ve hiçbir sosyal hakkın bulunmadığı işlerde kadınlar birçok kazaya maruz kalmaktadır. Tekstil ve eğitim işçisi kadınların geçirdiği servis kazaları, cam temizlerken düşen kadınlar, gözlerin bozulmasından ellerin iğne darbeleriyle parçalanmasına ve çeşitli eklem hastalıklarına kadar…

14

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... 3- Yeniden üretim atölyelerine dönüşen evler ve işyerleri sağlık ve güvenlik risklerine karşı güvenli hale getirilmelidir. 4- Gerek devlet tarafından gerekse emek ve meslek örgütleri tarafından oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları toplumsal cinsiyet açısından düzenlenmelidir.

Kadın işçilerle ilgili bir diğer önemli sorun kadın merkezli bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikasının olmamasıdır. Geleneksel işçi sağlığı ve iş güvenliği anlayışı toplumsal cinsiyetler karşısında tarafsız gibi davranır. Toplumsal cinsiyet farklılıkları kadın ve erkeklerin ücretli işlerini ve hayatlarını farklılaştırdığı, kadınların işyerlerinde karşılaştıkları hastalık ve riskler de farklı olduğu için işçi sağlığı ve iş güvenliği anlayışının, toplumsal cinsiyet bakış açısıyla gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü kadınlar evde de çalışıyorlar… AKP hükümetinin son dönemlerde kadınlara yönelik açıkladığı program ve paketler, kadını yarı zamanlı çalıştırarak aile içine hapsetmekte ve ucuz işgücünün kadın üzerinden yaygınlaştırılmasını hedeflemektedir. Bununla birlikte kadınlar kayıt dışı çalışmaya itilecek ve işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri uygulanmayacak, kadın işçi ölümleri daha çok artacak fakat üzeri örtülecektir. Kadın işçilerin sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelesinde bir ivme olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kadın Meclisi (İSİG Kadın Meclisi) de 2015 yılının ilk altı ayında birçok etkinlik ve eylemlilik içinde bulunarak taleplerini haykırdı: 1- Toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne son verilmelidir. 2- Kadın işlerinin ‘tehlikesiz ve basit’ olduğu ön yargısı yıkılmalıdır.

5- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, işyerlerinde ve evlerde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işler ve bu işlerde çalışan kadınlarda rastlanan ortak sağlık sorunları ve riskleri rapor edilmeli ve kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır. 6- Kadınların çalışma alanlarındaki kimyasal, biyolojik, fiziksel, ergonomik vb. riskler saptanmalıdır. 7- İşyerinde kadına yönelik cinsel şiddet, taciz, cinsel sataşma tehlikesine karşı başvuru masası oluşturulmalıdır. 8- Emek ve meslek örgütleri kadın işçi sağlığı konusunda sektörlerine göre veri toplamalı ve raporlandırmalıdır. 9- Tüm çalışma alanlarında kadınların örgütlenmesi ve birleşik mücadelesi gereklidir. 10- Kadınların çifte mesainin yıpratıcılığı ve üstlerindeki aşırı iş yüküne bağlı fiziksel ve ruhsal zararlar toplamı birlikte ele alınarak, buna bir meslek hastalığı tanımı getirilmelidir. 11- Ücretli-ücretsiz kadın işçilere yıpranma payı/ erken emeklilik uygulamaları getirilmelidir. 12- Ev ve bakım hizmetleri azami ölçüde kamusal alandan ücretsiz karşılanmalıdır.

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

15

Çocuklarımız, yaşlılarımız ve yetişmiş işgücümüz çalışırken can veriyor

İş cinayetleri yaşa bakmıyor ve 7’den 70’e çalışırken ölüyoruz. Çocuklarımız, geleceğimiz korunmuyor. Genç ve yetişkin işgücümüz iş cinayetlerinde en çok ölen yaş grubunu oluşturuyor. Yaşlılarımızı ise dinlenmesi ya da deneyimlerini aktarması gereken çağda kaybediyoruz... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında tespit edebildiğimiz 794 iş cinayetinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle... 14 yaş ve altında 8 çocuk işçi; 15-17 yaş arasında 18 çocuk/genç işçi; 18-27 yaş arasında 119 işçi; 28-50 yaş arasında 364 işçi; 51 yaş ve üstünde 222 işçi; Elimizdeki bilgiler ışığında yaşını öğrenemediğimiz 63 işçi can verdi...

Yoksulluk ve 4+4+4 eğitim sistemi kıskacında: Çocuk işçiler

Türkiye yasalarına göre “14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi” çocuk işçi; “15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi” genç işçi olarak tanımlanmaktadır. Ancak yoksulluk koşullarından dolayı çocuklar tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde çok

daha erken yaşlarda “ekmek parası” için hayata atılmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2013 yılı sonunda hazırladığı “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nda, 6-17 yaş arasındaki 15 milyon 247 bin çocuktan 893 bininin çalıştığı belirtiliyor. 6-14 yaş arasındaki çocukların ise

16

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

-yasak olmasına rağmen- 292 bininin çalıştığı ifade ediliyor. Çocukların çalışması okumalarına da engel oluyor. Rapora göre söz konusu 292 bin çocuğun yüzde 20’si zorunlu eğitime devam etmiyor. Lise çağı da farklı bir görüntü sunmuyor. 15-17 yaş grubundaki çalışan çocukların ise yüzde 66’sı liseye gitmiyor. Çocuk işçiliğini güvencesizliğin kaynağı haline getiren nedenleri incelersek bunların ailelerin yoksulluğu, köyden kente göç, eğitime ulaşamama, 4+4+4 eğitim sistemi ve sermayeleştirme süreci ile birlikte kapitalizmin duyduğu ucuz emek gücü ihtiyacı olduğunu görürüz... Raporumuzda yasaların belirlediği kritere de uymakla beraber çocuk işçiliği 18 yaşın altı olarak tanımlayacağız... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin 26’sı çocuk işçidir (8’i 14 yaş ve altı, 18’i 15-17 yaş arası). Yaş verilerine ulaşamadığımız 63 işçiyi de oranlama içinde düşündüğümüzde 2015 yılının ilk altı ayında ölen işçilerin yüzde 3,6’sı çocuk işçilerden oluşuyor. Yani her can veren 30 işçiden birisi yoksulluktan dolayı çalışan çocuk işçilerdir. Çocuk işçiler güvencesiz işçi havuzunun önemli bir kaynağıdır ve çocuk işçi ölümleri oranının artacağı da aşikârdır. Oysa Çalışma Bakanlığı yaşananların aksini iddia etmektedir. 2015 yılının

Mart ayında yanıtladığı soru önergesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik 20022015 yılları arasında 127 çalışan çocuğun öldüğünü belirtmiştir (Bakana göre son iki yılda 37 çocuk işçi ölümü yaşanmışken İSİG Meclisi olarak bizler 113 çocuğun çalışırken can verdiğini tespit ettik). Benzer açıklamalar sık sık yapılıyor. 2014 yılında yapılan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 103. oturumunda konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, özellikle çocuk işçiliği ile mücadele çerçevesinde alınan önlemler sayesinde, bu sorunun artık Türkiye’nin gündeminden çıktığını belirtti. Bu söylemler ve uygulamalar devletin Türkiye’de çocuk işçiliğini hasıraltı etme çabasının en çıplak göstergesidir. Paralel bir yaklaşımı Avrupa Birliği (AB) de izliyor. AB Komisyo-

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... nu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk işçi çalıştırmayla mücadelede başarılı olduğunu belirtiyor, “Türkiye’nin 2014 itibarıyla çocuk işçi çalıştırmayı bitirmeyi taahhüt ettiğini ve ILO’nun Türkiye’yi 2006 yılında çocuk işçilikle mücadelede başarı sağlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduğunu” söylüyor... Yani devletin Türkiye’de çocuk işçiliğini hasıraltı etme çabasına AB de ortak oluyor... Oysa yukarıda da belirttiğimiz gibi 2015 yılının ilk altı ayında 26 çocuk işçi can verdi. Elimizdeki bilgilere göre yaşamını yitiren çocuk işçilerin 15’i tarım, 3’ü inşaat, 3’ü taşımacılık, 1’i gıda, 1’i eğitim 1’i metal, 1’i konaklama/eğlence işkollarında çalışmaktadır (bir çocuğun çalıştığı işkolunu yeterli bilgi olmadığı için belirleyemedik). Yani 15 çocuk tarım sektöründe, 6 çocuk sanayi sektöründe ve 5 çocuk hizmet/ticaret sektöründe çalışırken can vermiştir... Çocuk işçiliğin bir biçimi tarım ve inşaat gibi mevsimlik işlerdir. Tarım sektöründe toplayıcılık başta olmak üzere birçok işi yüklenen çocuk işçilerden özellikle kız çocukları sektörün görünmez gücünü oluşturmakta ve daha fazla yıpranmaktadır. Çünkü kız çocukları ev işleri de yapmaktadır. Bu aşırı fiziksel yorgunluk çeşitli hastalıklara ve psikolojik yorgunluklara neden olmaktadır. Ayrıca kız çocuklarının eğitim gibi birçok olanağa da ulaşmaları daha zordur. İnşaat işlerinde ise erkek çocuklar çalışmaktadır. Burada sadece hafif, yardımcı işler yapmaz, bizzat tehlikeli işleri de üstlenirler. Çırak / stajyer olan çocuk işçiler ise Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile sermayenin işbirliği

17

çerçevesinde organize sanayide ve fabrikalarda uzun çalışma saatlerinde, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Çalışma sürelerinin bir kısmı teorik eğitime ayrılan çıraklar öğrenci sayılmakta, MEB’in belirlediği işkollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak çalışmaktadır. Ki bunun yaşı 13’tür. Stajyer çocuk işçilerin notunun yarısını patron vermektedir. Bu koşulları yüzünden çok ve ucuza çalıştırılırlar. Hatta meslek okulları sanayinin fason işletmeleri haline gelmiştir. Çünkü Koç’un da dediği gibi “Meslek lisesi memleket meselesi”dir. Son olarak MEB, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, AB Türkiye Delegasyonu’nun Ankara’da gerçekleştirdikleri konferansta, işverenlerin nasıl bir mesleki eğitim istediğinin masaya yatırılması; Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi Projesi (METEK) kapsamında meslek liselerinin iş piyasasına göre şekillenmesi; 21 pilot ilin seçildiği proje kapsamında, işadamlarının da olduğu yönetim kurullarıyla liselilerin “kalitesi”nin belirlenmesi süreci hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu koşullarda çocukların işçi sağlığı koşulları da göz ardı edilmektedir. Organize sanayi bölgelerinde kesilme, patlama, ezilme ve zehirlenmelere maruz kalmaktadırlar. Ayrıca ağır yük kaldırmak, havasız ve sağlıksız koşullar, kimyasallar vb. yüzünden meslek hastalıklarına maruz kalmaktadırlar. Son olarak altını çizmek gerekirse genel olarak çocuk işçiliği ve ölümleri yaz aylarında artmaktadır. Bunun nedeni de kalıcı çocuk işçilerin yanına harçlığını çıkarmak için hemen hepimizin çocukluğunda yaz aylarında yaptığı oto kaportacı, berber, inşaat, depo, esnaf vb. yanında çalışma ya da simitçi, boyacı, sucu, mendilci vb. olma hali ile çocuk işçiliğin kat be kat genişlemesidir.

13 yaşındaki kimya işçisi Ahmet Yıldız’ın plastik enjeksiyon makinesine sıkışarak can vermesi, hastaneye trafik kazası geçirdi diye getirilmesi ve işverenine açılan davada 30 bin 40 TL ceza verilmesi, bunun 24 taksite bölünmesi Türkiye’de çocuk işçiliğin özetidir...

18

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

Dinlenme hakkı tanınmayanlar: Emekli / Emeklilik çağındaki işçiler

Türkiye’de emeklilik yaşı farklı statülere ve farklı koşullara göre kanunla belirlenmektedir. 8 Eylül 1999 tarihine kadar kadınlar 38, erkekler ise 43 yaşında emekli olabiliyorlardı. Ancak 1999 yılında yapılan değişiklikler ve sonrasında 2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası ile birlikte emekli olabilme yaşı ve prim ödeme gün sayısı yükseltildi. Kademeli olarak yükseltilen emeklilik yaşı, 1 Ocak 2048 tarihi itibariyle 65 yaş olarak uygulanacak. Ülkemizde emekçiler resmi olarak 15 yaşını doldurduğu zamandan itibaren çalışabilmektedir. Yoksulluğun her geçen gün derinleştiği ülkemizde daha küçük yaşlarda da çalışma başlamakta ve neredeyse ömür boyu sürmektedir. Oysa işçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları olmalıdır. Bu da çalıştıkları mesleğe ve toplumsal cinsiyetlerine göre belirlenmelidir. Ancak raporumuzun niteliği gereği bu noktada bir genelleme yapmak zorunda kaldık. İşkolları ve top-

lumsal cinsiyet farkı gözetmeden 51 yaş ve üstünü emeklilik yaşı gelen işçiler olarak baz aldık... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin 222’si 51 yaş ve üstündedir. Yaş verilerine ulaşamadığımız 63 işçiyi de oranlama içinde düşündüğümüzde 2015 yılının ilk altı ayında ölen işçilerin yüzde 31’i 51 yaş ve üstünde olan işçilerden oluşuyor. Yani her can veren 3-4 işçiden birisi sosyal güvenlik koşulları sağlanmış olsa emekli olması gereken, kademeli geçişten dolayı emekli olup yaş bekleyen ya da yoksulluktan dolayı emekli olsa da çalışan işçilerdir. Bu koşullar emekli işçileri güvencesiz çalışma koşullarına itmekte ve güvencesiz işçi havuzunun önemli bir kaynağı haline getirmektedir. Ülkemizde “çalışarak veya yoksulluk içinde ölen emekli işçiler” de kaza oranının artacağı aşikârdır. Elimizdeki bilgilere göre yaşamını yitiren 51 yaş ve üstü emekli/emeklilik çağındaki işçilerin 75’i tarım, 46’sı inşaat, 33’ü taşımacılık, 24’ü ticaret/büro/ eğitim, 10’u belediye/genel işler, 4’ü maden, 4’ü ağaç, 3’ü gıda, 3’ü metal, 2’si iletişim, 2’si enerji, 2’si FOTO: ESMA KAYHAN Uyarıyoruz! 51 yaş ve üstünde çalışan emekli ya da emekliliği gelip de yaşı bekleyip çalışan, yoksulluktan işçilik yapan yaşlılarımızın iş cinayetlerinden ölümünde geçen seneye göre sıçramalı bir artış gözükmektedir. Bu konuda acil önlem alınmalıdır...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... tersane, 2’si sağlık, 2’si konaklama 2’si savunma/güvenlik, 1’i çimento ve 7’si yeterli bilgi olmadığı için belirleyemediğimiz işkolunda can vermiştir... Bu yaşananlara rağmen devlet emekliliği kaynak israfı olarak görmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in sarfettiği (ve sık sık kullandığı benzer) ifadeler devletin sosyal güvenlik sistemine bakışının önemli bir noktasıdır: “Prim günümüzü doldurduk beklememiz gerekiyor, yaşı beklemeden iki yıl erken emekli edebilir misiniz diyorlar. Emeklilik yaşı dünyada 60-65 iken, Türkiye’de 44-49 yaşta emekli olursanız, daha erken emekli olma talebi birey olarak haklı bulunabilir. Ama ülke sorumluluğunu taşıyorsanız sosyal güvenlik alanında popülist bir politika izlememeniz gerekiyor. Biz yaş bekleyenlerle ilgili düzenleme yaparsak torunların bu konuda ‘ah’ edeceğine inanıyoruz.” Emekliliğin belirlenebilmesi için sormamız gereken hususlar şunlardır: Yaşlılıkta para ve sağlığa erişim var mı? Yaşam beklentisinin artışının kriteri nedir? Yani çalışanın ne iş yaptığı belirleyici değil midir? Eğitim durumu, meslek (sanayi işçileri özellikle madenciler fiziksel olarak en çok yıpranan işçilerdir), gelir ve varlık durumu (ev sahibi olmak, emekli maaşlarındaki farklılık, ek gelirin olup olmaması) nedir? Sistemik hastalıkları (kalp, ciğer, göz, hipertansiyon, şeker, prostat...) var mıdır? Sigara ve içki benzeri alışkanlıkların etkisi ne durumdadır? Düzenli sağlık kontrolü yaptırabiliyor mu? Sosyal ve psikolojik durumu nasıl? Yaşa bağlı refleks ve zihin zayıflamaları, yeterli dinlenme ve tatil, beslenme, barınma olanağı var mı? Ulaşım ve kent yaşamı nasıl etkiliyor? Peki, işveren ve yönetici pozisyonunda çalışanlarla işçileri aynı kefeye koyabilir misiniz?

Savaş, göç ve şovenizm kıskacında: Göçmen işçiler

Bu konuya değinmek için bazı kavramları hatırlatmamız gerekmektedir. Mülteci, farklı nedenlerden dolayı ülkesini terkedip başka bir ülkeye yasal olarak sığınan kişiye; şartlı mülteci (sığınmacı) bir aciliyet nedeniyle geçici gelen kişiye; göçmen

19

çoğunlukla ekonomik nedenlerle başka bir ülkeye yasal olarak yerleşen kişiye ve düzensiz göçmen de izinsiz olarak yerleşen kişiye denir. Biz raporumuzda göçmen işçi kavramını kullanırken bu ayrımları gözetmedik... Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının ilk altı ayında yaşamını yitiren 794 işçinin 37’si göçmen işçidir. Bu da yüzde 4,67 oranına tekabül ediyor. Yaşamını yitiren göçmen işçilerin 29’u Suriyeli, 2’si Afgan, 2’si İranlı, 2’si Japon ve 2’si Rustur. İşkollarına göre baktığımızda ise 18’i tarım, 6’sı inşaat, 3’ü tekstil, 3’ü taşımacılık, 2’si gıda, 2’si belediye/genel işler, 1’i ticaret, 1’i çimento ve 1’i yeterli bilgi olmadığı için belirleyemediğimiz işkolunda can vermiştir... Ülkemizde göçmen işçiler başta sağlık hakkı olmak üzere temel haklardan mahrum bırakılmakta, Suriye’den gelen göçmen işçilere mevcut yasalar hiçbir hak tanımamaktadır. Devlet mevcut yasal boşluğu gidermek için ‘misafir’ gibi, uluslararası terminolojide yeri olmayan tanımlamalar yapmaktadır. Göçmen işçiler çalışma koşullarının ve işçi sağlığının en altından, sömürünün de en derininden ‘Türkiye ekonomisine’ entegre olmuş durumdadır. Bugün Türkiyeli nüfusun neredeyse 40’ta biri oranında ‘en ucuzundan emek ve çıplak beden sömürüsüne açılmış’ erkek, kadın ve çocuk iki senedir ‘iş piyasasının’ kuralları çerçevesinde yaşıyor... İki yıldır raporlarımızda belirtmemize rağmen göçmen işçilerin ‘iş cinayetleri ve hastalıklarını’, her türlü çalışma hayatında yaşadığı şiddeti kayıt altına almak çok zor. Çünkü emek piyasasının en altındalar, kayıtsızlar ve hatta kağıtsızlar... Bu noktada emek hareketinin, işçi sınıfının bu çok derinden sömürülen göçmen işçi kesimine de gözlerini, kulaklarını, mücadelesini açmasının vazgeçilmez olduğunun altını çizelim... Özellikle Suriye’de yaşanan savaş sonucu ülkemizde yüzbinlerce Suriyeli göçmen işçi bulunmaktadır. Emperyalistlerin Suriye’deki savaş siyaseti ve AKP’nin Suriye politikası sonucu yüzbinlerce Suriyeli yaşamını yitirdi. Diğer yandan iki

20

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

milyona yakın Suriyeli de Türkiye’ye göç etti. Bu göçmenlerin ezici bir çoğunluğu fakir ve sefalet koşullarında yaşıyor. Bu durum onları ucuz işçiliğin önemli bir kaynağı haline getiriyor. Tabi herhangi bir statüsü olmayan Suriyeli işçilerin sosyal güvencesinden de söz etmek abes oluyor. Sadece İstanbul’daki Suriyeli göçmen işçi sayısının 300-400 bin olduğu dile getirilmekte. İstanbul’da mahalle aralarına kurulan çadırlarda kalan kadın ve çocuk Suriyeliler, ayda 700-800 TL’ye veya gündelik bedelle 25-30 TL’ye başta tekstil olmak üzere pek çok sektörde sigortasız ve hiçbir sosyal hak tanınmadan çalıştırılmaktadır. Erkekler ise genellikle inşaatlarda çalışmaktadır. İnşaatlarda deneyimsiz bir işçi günlük en az 50-60 TL’ye çalıştırılırken, Suriyelilere ödenen ücret ise 25 TL civarındadır. Yine ev temizliği yapan kadınlara normal ücretin beşte biri yani 20 TL ücret verilmektedir. Resmi iş izinleri bulunmayan bu göçmen işçiler kayıt-dışı çalıştıkları için haklarını da arayamamaktadır. Diğer yandan Ege ve Akdeniz suları da her yıl yüzlerce göçmen işçiye mezar olmaktadır... Yaşananlar böyleyken 2014 yılında yapılan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 103. oturumunda konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yar-

dımcısı Halil Etyemez’in “Türkiye’nin yaşadığı tecrübe, bizi göç yönetimi konusunda en deneyimli ülkelerden biri haline getirmiştir” sözlerinde cisimleşen anlayış konuya devletin bakışının bir özetidir... Yine ülkemizde iç göçlere de dikkat çekmek gerekiyor. Burada en göze çarpan Kürt işçi göçüdür. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Gaziantep, Malatya, Urfa ve Erzurum dışında organize sanayi çok geri düzeydedir. Adeta bir ekonomik yıkım yaşanmaktadır. Bunun nedenlerini kamu yatırımlarının çok sınırlı olması ve özel sektörün zaten bölgede bulunmamasının yanı sıra 1984’ten beri süregelen savaş politikaları oluşturmaktadır. Ekonomik yıkım, kronik bir yoksulluğa neden olmakta ve Kürtleri güvencesiz işgücü kaynağı haline getirmektedir. 2015 yılının ilk altı ayında da Doğu’dan Güney’e, Batı’ya ve Kuzey’e doğru çoğunluğu mevsimlik olmak üzere büyük bir işgücü göçü yaşanmıştır. Mevsimlik tarım ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşan, özellikle Mayıs ayı ile birlikte Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan başlayan işgücü göçü – Kürt işçi göçü Ekim ayı ile birlikte tersine yaşanmaktadır. Bu koşullarda Kürt işçiler iş cinayetlerine maruz kalmaktadır. Zorunlu işgücü göçü 30 yılın

Uyarıyoruz! Göçmen iş cinayetleri geçen yıla göre sıçramalı olarak artış göstermiştir. Devlet gerekli önlemleri almamaktadır. Diğer yandan göçmenler işçi sınıfının yeni bir bileşenidir. Sendikal hareket göçmen işçileri örgütleyecek bir perspektif geliştirmelidir. Yoksa tam tersi şovenizm güçlenecektir...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

genel bir görüntüsü olarak her sene yaşanmaktadır. Kürt işgücü göçünün birinci biçimini “mevsimlik tarım işçiliği” oluşturmaktadır. Urfa ve Adana’da pamuk; Akdeniz’de ve Ege’de yaş sebze, meyve, üzüm, zeytin ve tütün; Marmara’da sebze, meyve ve fındık; Karadeniz’de fındık, çay ve tütün; İç Anadolu’da sebze toplayıcılığında ihtiyaç duyulan ucuz tarımsal emek içerisinde Kürt aile emeğinin payı büyük ölçeklere ulaşmıştır. Ancak kapalı kasa kamyonetlerde veya traktörlerde yollara savrulan, tarım ilaçlarından veya yediği yemeklerden zehirlenen, barınma ve beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığı için kronik sağlık sorunları yaşayan ve eğitimden yoksun bırakılan da aynı işçilerdir. Kürt işgücü göçünün ikinci biçimini ise “mevsimlik inşaat işçiliği” oluşturmaktadır. Ülkemizin her yanına yayılan, neredeyse tamamı taşeronlaştırılan ve geleneksel olarak güvencesiz çalışmanın en köklü ve sarsılmaz alanı olan inşaat sektöründe de mevsimlik Kürt işçiliğinin özel bir konumu bulunmaktadır. Devletin yani Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) en büyük patron oldu-

21

ğu sektörde hızlı ve yüksek oranlı kentleşme, iç ve dış ticaret hacmindeki büyüme, dev enerji nakil hatlarının ve baraj komplekslerinin yapımı gibi mega projeler yanında Türk inşaat firmalarının dışa açılması ile vasıfsız ve düşük vasıflı geçici işçi ihtiyacı patlaması yaşanmaktadır. Kürt işgücü de bu anlamda sektörde vazgeçilmez bir konumdadır. Diğer yandan tamamına yakını taşeron ve sigortasız çalışan bu işçiler, hemen her türlü kazaya maruz kalmaktadır. En çok da yüksekten düşme ve göçüklerle karşı karşıyadır. Aynı mevsimlik işçiler gibi barınma ve beslenme sorunları sonucu kronik sağlık problemleri de yaşamaktadır.

22

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

İş cinayetleri en çok İstanbul, Adana, Antalya, Konya, Bursa ve İzmir’de can aldı...

33 işçi İzmir’de; 29 işçi Kocaeli’nde; 24 işçi Şanlıurfa; 19’şar işçi Gaziantep, Kayseri, Manisa ve Mersin’de; 2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetleri Bayburt 18 işçi Samsun’da; hariç 80 şehirde ve yurtdışında yaşandı... 16’şar işçi Ankara ve Hatay’da; 14 işçi Aydın’da; Ülkemizde en çok iş cinayeti sanayinin merkezi 12’şer işçi Bolu, Denizli, Karabük ve Trabzon’da; olan İstanbul’da ve hemen her sektörde yaşan11 işçi Adıyaman’da; mıştır... Zonguldak, Karaman, Isparta, Elazığ ve 10’ar işçi Balıkesir, Bilecik, Edirne, KahramanmaŞırnak’ta maden; Antalya’da konaklama ve orgaraş, Mardin ve Yurtdışı’nda; nize sanayi; Adana, Düzce, Isparta, Muğla, Aydın, 9’ar işçi Çanakkale, Erzurum, Malatya, Muğla ve Şanlıurfa ve Mersin’de tarım; Ankara, Gaziantep, Niğde’de; Tekirdağ, Samsun, Malatya, Kayseri, Malatya’da 8’er işçi Burdur, Diyarbakır, Düzce, Sakarya, Sivas organize sanayi; Bursa ve Mersin’de metal; Kocave Zonguldak’ta; eli’nde kimya; Konya’da gıda ve İzmir’de tersane 7’şer işçi Gümüşhane, Kırıkkale, Kütahya, Ordu ve kazaları öne çıkmaktadır. Tarım, Şırnak’ta; inşaat, enerji, taşımacılık, beledi6’şar işçi Afyon, Bartın, Çorum, IsparUyarıyoruz! Adana, ye, ticaret ve eğitim işkollarındaki ta ve Kastamonu’da; Antalya, İzmir, Koncinayetler ise ülkemizin her şehrinde 5’er işçi Eskişehir, Karaman ve Tekirya ve Şanlıurfa’da iş yaşanmaktadır... dağ’da; cinayetleri geçen yıla 4’er işçi Tokat ve Uşak’ta; Elimizdeki bilgiler ışığında 2015 yılının göre sıçramalı bir 3’er işçi Aksaray, Bingöl, Çankırı, ilk altı ayında tespit edebildiğimiz 794 artış göstermiştir. Bu Elazığ, Giresun, Kars, Osmaniye, Siirt iş cinayetinin en çok yaşandığı şehirle- şehirlerin ve başta İs- ve Sinop’ta; tanbul olmak üzere iş rin dağılımı şöyle... 2’şer işçi Amasya, Artvin, Batman, cinayetlerinin yoğun 63 işçi İstanbul’da; olduğu diğer şehirlerin Bitlis, Erzincan, Nevşehir, Tunceli, 38 işçi Adana’da; Van, Yalova ve Yozgat’ta; kamu görevlileri acil 38 işçi Antalya’da; 1’er işçi ise Ağrı, Ardahan, Hakkari, önlemleri almalıdır... 37 işçi Konya’da; Iğdır, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Muş ve 36 işçi Bursa’da; Rize’de can verdi...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

23

Bir mezar taşı bile olmayan kardeşlerimizi unutturmayacağız

Cuma Yıldırım, Turhan Gökhan, Halil Tatlı, Nail Yılmaz, Muhsin Koşan, Kemal Elmas, Adnan Demir, Aydoğan Polat, Mehmet İpek... 10 Şubat 2011’de Afşin-Elbistan’da meydana gelen göçükte 9 maden işçisi arkadaşımız hayatını kaybetmişti. Devlet ve Ciner Grubu cenazelerini 4 yıldır çıkarmadı… Yine 24 Şubat 2012’de Kozan Gökdere Köprü Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin tünel kapağının patlaması sonucu 10 işçi arkadaşımız sulara kapılmıştı. Eyüp Altuntaş, Cumali Değirmenci, Erkan Yeğen, Erdal Demirelli ve Hasan Bolat’ın cenazelerine ulaşılmıştı. Ancak aradan 3 yıl geçmesine rağmen Devlet, EnerjiSA ve Cengiz-Özaltın Konsorsiyumu Latif Değirmenci, Mehmet Yılmaz, Veli Damaksız, Selahattin Aral ve Necmettin Karayiğit arkadaşlarımızın cenazeleri bulmadı ve aramalara son verildi…

Adalet talebi ve işçi aileleri

“Adalet Arayan İşçi Aileleri” 2008 İstanbul Davutpaşa maytap atölyesinde, 2010 BEDAŞ’ta, 2011 Ankara Ostim-İvedik’te, 2011 Van Bayram Otel’de, 2012 İstanbul Arka Sıradakiler dizi setinde, 2012 İstanbul Esenyurt Marmara Park AVM inşaatında, 2013 Zonguldak Kozlu maden ocağında, 2013 Milas-Güllük atık su terfi istasyonunda, 2013 İstanbul Esenyurt Doğa Hastanesi’nde ve 2014 Manisa/ Soma’da meydana gelen “iş cinayetleri”nde hayatını kaybedenlerin yakınları olarak bütün sorumluların yargılanması amacı için adalet mücadelesini 2015 yılının ilk altı ayında da sürdürdüler. Adalet mücadelesini ceza yargılaması süreçlerini bizzat takip ederek, her ayın ilk pazar günü saat 13.00’da İstanbul Galatasaray Meydanı’nda “Vicdan ve Adalet Nöbeti” tutarak sürdürdüler...

hayatını, geride kalan ve hala ekmeği için çalışan herkes için isterken diğer yandan ülkemizde de 28 Nisan’ın ekmeğini kazanırken hayatını kaybedenler ve geride kalanlar için ANMA VE YAS GÜNÜ ilan edilmesi talebini sürdürüyor... Konu ile ilgili sürdürülen imza kampanyası linki: https://www.change.org/p/t-c-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-28-nisan-i%C5%9F-cinayetleri-nde-hayatini-kaybedenleri-anma-ve-yas-g%C3%BCn%C3%BC-ilan-edilsin Davalardaki gelişmeleri bu süreci örgütleyen aileler ve hukukçularının Mayıs ayında çıkardığı “2014 İş Cinayetleri Almanağı”ndan takip etmenin doğru ve sağlıklı olacağını düşünüyoruz...

Diğer yandan Sosyal Haklar Derneği, geçen yıl Yine 28 Nisan’ın “Anma ve Yas Günü” ilan edilme- Soma madenci katliamında yaşamını yitiren madencilerden 93’ünün hukuk ve adalet mücadelesini si talebiyle etkinlikler düzenlediler. Peki neden 28 üstlenerek davaya müdahil oldu. Soma’da işçi aileNisan? 28 Nisan ILO tarafından 2001’de “Dünya leri dava süreçlerine kitlesel katılım gösterdiler... Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü” ilan edildi. 2015 yılı itibariyle dünyada 30’u aşkın ülkede resmi Şehit Madenci Aileleri Derneği ve Sosyal Haklar Derneği’nin çağrısıyla 10 Mayıs’ta yine geçen yıl olarak “Anma ve Yas Günü” kabul edilmiştir. Biryaşanan madenci katliamına karşı binlerce kişinin çok ülkede de 28 Nisan’ın Anma ve Yas Günü ilan katıldığı bir yürüyüş ve miting yapıldı... edilmesi için kampanyalar sürdürülmektedir. İşte bu nedenle Adalet Arayan İşçi Aileleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alındığı bir çalışma

24

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

İşçi sağlığı mücadelesi ve sendikal hareket

2015 yılının ilk altı ayında DİSK, SGBP, KESK, TTB ve TMMOB; bağlı sendika ve odalar; demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve dergiler... işçi sağlığı mücadelesinde birçok açıklama ve eylem gerçekleştirdi. Bunlardan bazı öne çıkanlar ise şöyle: Devlet işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesini cezalandırmaya çalışılıyor. İ.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde (Çapa) bu yıl birçok işçi sağlığı eylemi yapılırken Çapa’da sağlık emekçileri, iş kazalarının bildirimi ve önlenmesi, risk değerlendirmelerinin ve işçi sağlığı eğitimlerinin nitelikli yapılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının sendikal katılımla işlevsel hale getirilmesi gibi birçok başlıkta mücadele yürütüyor. Bu süreçte gerek hastanede gerekse İSİG Meclisi bünyesinde Türkiye’nin dört bir yanında işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini koruma ve meslek hastalıklarını görünür kılma çalışmaları yürütmek için büyük emek harcayan

Arş.Gör.Dr. Coşkun Canıvar arkadaşımıza İstanbul Üniversitesi yönetimi “kademe durdurma cezası” vermeye çalışıyor. Bu fiilen işçi sağlığını savunanlara karşı pervasız bir gözdağı niteliğinde. İstanbul Tabip Odası, SES, DİSK Genel-İş, Dev Sağlık-İş ve Taş-İş-Der hep birlikte karşı mücadele yürütüyorlar. Önümüzdeki süreçte de “İşçinin Canıvar” isimli bir kampanya gündemde... DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 3 Mart’ta “İş cinayetlerini ve İşçi katliamlarını durduralım” kampanyası başlattı. Kampanya 16 Mayıs’ta Soma’da geçen yıl yaşanan madenci katliamına karşı kitlesel bir yürüyüş ve miting ile sonlandı... Petrol-İş üyesi Tuzla Çan Ortak Girişimi Norm işçilerinin kimyasal elbise üretirken yaşadıkları sağlık sorunları kaynaklı işçi sağlığı direnişleri sürüyor. Yine Petrol-İş üyesi olduğu Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Ağı (Retunsee) ile birlikte, Türkiye’de artan iş cinayetlerine dikkat çekmek için Ankara ve Adıyaman’da eylem yaptı.

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... Diğer yandan sendikanın işçi sağlığı eğitimleri başladı... TTB, SES, Dev Sağlık-İş ve diğer sağlık örgütleri sağlıkta şiddete karşı mücadelesini sürdürürken Dr. Kamil Furtun’un öldürülmesi üzerine kitlesel eylemler yaptılar... Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Meclisi ise işkolundaki çalışma/sağlık koşullarına dönük faaliyetlerde bulundu... Tek Gıda-İş’e üye olan birçok işyerinde işçi sağlığı talebiyle ve güvencesizliğe karşı direnişler başladı. Yine Gıda-İş’e üye birçok işletmede de benzer direnişler sürüyor... Makina Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası geniş katılımlı işçi sağlığı ve iş güvenliği kurultayları düzenlediler... Yine TMMOB’ye bağlı oda şubelerince, 8 ilde yerel, Ankara’da merkezi kurultay düzenlendi... Sine-Sen ve Oyuncular Sendikası’nın işkollarında işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının sağlanması konusunda verdikleri mücadele meyvesini verdi. Birçok faaliyet “tehlikeli işler” sınıfına alındı. Ayrıca sektöre dönük hazırladıkları “Setlerde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Rehberi” de yayınlandı... Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi üyesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ı Soma’da yaşanan iş cinayeti sonrası yaptığı açıklamalar nedeniyle ‘kamuya, halka, üçüncü şahıslara zarar vermek’ suçundan meslekten ihraç etti... Tuzla Tersaneleri’nde yaşanan iş cinayetleri, taşeronlaştırma ve işçi sağlığı sorunlarında Limter-İş yıllardır refleks göstermekte ve işçilerin hak mücadelesini sürdürmektedir... Tuzla Gemi’de iş cinayetinde hayatını kaybeden Tamer Ceyhun davasında, patron lehine ifade vermediği için işten atılan ve sosyal hakları gasp edilen işçi Eyüp Ayan, Tuzla Gemi’nin önünde direnişe başladı. Yine aynı nedenle işten atılan Veysel Sargut da direnişe destek verdi. Direniş kazanımla sona erdi... BATİS üyesi Bross Tekstil işçilerinin 71 gün boyunca sürdürdüğü fabrikadaki “iş güvenliği”

25

merkezli direniş kazanımla sonuçlandı... Bu süreçte işçiler H&M, Benetton vb. önünde eylemler yaparken baskıya uğradılar, gözaltına alındılar... Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçilerinin yürüyüşler, eylemler vb. eşliğinde 292 gün süren işçi sağlığı direnişi kazanımla sonuçlandı... DİSK, 13 Bölge Temsilciliği’ni kapsayan işçi sağlığı eğitimleri başlattı... Yine Birleşik Metal-İş’in eğitim faaliyetleri devam ediyor... DİSK Basın-İş, Matbaacılar Sitesi’nde çalışan işçiler içinde meslek hastalığı taraması yaparak mücadelesini sürdürdü... Tüm Emek-Sen’e üye Dora ve Grand Otel işçileri direniş gündemlerinde işçi sağlığı mücadelesini sık sık gündeme getirdiler. Gerek Dayanışma Platformu gerek Turizm İşçileri Forumu sektör işçilerine dair sorunlara çözüm arıyor... Yıllardır işçi sınıfının parça parça gösterdiği direnişlerin birikimi geçen ay patlak veren “Metal Fırtınası” ile büyük bir sıçrama yarattı. Metal işçilerinin fiili grevleri, direnişlerinin yanında oluşturdukları kurullar ve komitelerde işçi sağlığı sorunları da gündeme geldi... İSİG Kadın Meclisi; Maltepe Üniversitesi, Divan Pastanesi, Fatih Sultan Mehmet Hastanesi, Çan Ortak ve Serapool direnişçisi kadınları ziyaret etti. İşçi sağlığı ve güvenliği mücadelelerine desteği sürdürüyor... Kadın Emeği Platformu, Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Yasası’na karşı bir broşür hazırlayıp Tünel’den Galatasaray’a yürüdü... İmece Ev İşçileri Sendikası’nın hukuk mücadelesi devam ediyor. Bu noktada Ayten Kargın ve Minire İnal mahkemeleri sürüyor... Adana’da seyyar satıcıların, Gaziantep’te Şahinbey Belediyesi işçilerinin, Didim’de Demokrasi Platformu’nun... işçi sağlığı eylemleri ve basın açıklamaları yapıldı...

26

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

Engelli örgütleri ve onlara destek veren emekçiler iş kazaları sonucu engelli kalmaya, engelli işçilerin sağlıklı çalışma koşulları için 10 Mayıs’ta Ankara’da kitlesel bir miting yaptı...

Kent, doğa ve işçi katliamlarına karşı Kuzey Ormanları Savunması ve İstanbul Kent Savunması eylemler yaparken son olarak mega projelere karşı “İstanbul’a Nefes Ol” kampanyasını başlattı...

Çocuk işçilik ile mücadele kapsamında Gündem Çocuk Derneği, İHD ve DİSK-AR’ın çeşitli açıklamaları ve mahkeme takipleri sürüyor...

Diğer yandan Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi de emekçilere ve her türlü hak talebine karşı uygulanan biber gazı saldırısı ile mücadele etmeye devam etti...

Sakarya, Kocaeli, İstanbul, Ege, Dokuz Eylül, Boğaziçi, İTÜ, Marmara gibi birçok üniversitede kurulan inisiyatiflerden öğrenciler panel, basın açıklaması gibi birçok eylemlilikte bulundular... İşçi Filmleri Festivali iş cinayetleri temalı bir program hazırlarken, Oyuncular Sendikası İSİG temalı video hazırladı...

Başta Levent Tüzel, Musa Çam, Ertuğrul Kürkçü, Sezgin Tanrıkulu, Özgür Özel, Günay Kubilay olmak üzere birçok HDP ve CHP milletvekili/ temsilcileri gerek Meclis’te soru önergeleri ile gerek alanlarda iş cinayetlerine karşı mücadele içinde oldular...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... Taleplerimiz... Sağlıklı, Güvenli ve Güvenceli Çalışmak İstiyoruz...

1- İşçinin değil işin sağlığını yani işletmenin verimliliğini, kârlılığını hedefleyen bir anlayışı ifade eden “iş sağlığı” kavramı yerine; işçilerin sağlığının her türlü ekonomik çıkardan, büyümeden önce geldiğini ifade eden “işçi sağlığı” hakkını savunmak için... 2- Bütün iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğunun bilinciyle, yaşanan işçi ölümlerinin “iş kazası” değil kapitalist “iş cinayeti” olarak tanımlanması için... 3- Sadece sigortalı işçilerin değil; kayıtlı, kayıtsız tüm işçilerin/çalışanların ölümlerini; işyeri içinde veya dışında; çalışırken, işe gelip giderken, barınırken, beslenirken… yani “iş süreçlerinin bütününde” yaşanan iş cinayetlerinin kayıt altına alınması için... 4- Çıkartılan yasalarla her geçen gün kısıtlanan sosyal güvenlik sisteminin tüm çalışanları kapsayıcı bir hale dönüşmesi; iş yasalarının (ev hizmetleri, güvenlik, esnaf, çiftçi, göçmen işçi gibi) tüm çalışan kesimlerin yaşadığı iş cinayetlerini kapsaması için... 5- Her yıl iş cinayetlerinde ölenlerin altı katı kadar meslek hastalığından can kaybının gerçekleştiği ve ILO’ya göre çalışan nüfusun binde 4’ü ila binde 12’si arasında meslek hastalığı görüleceği bilinciyle, meslek hastalıklarının gizlenmesinden vazgeçilmesi ve bu noktada sağlık örgütlerimizin yürütücülüğünde tespit eden/önleyen ve mücadele eden bir yaklaşımın hayata geçirilmesi için... 6- Trafik, servis kazalarında yaşamını yitirenlerin yüzde 15’inin iş başında ya da işe gelirken, giderken öldüğü bilinciyle konunun bir iş cinayeti ve halk sağlığı sorunu olarak da ele alınması için...

27

7- İşsizliğin işçi sağlığı talebini savunmanın önüne bir engel olarak çıkarıldığını ve işçi sağlığı talebi ile iş güvencesi talebinin birbirinden ayrılamadığını haykırmak için... 8- Emeğin korunmasının yolunun insanca yaşayacak bir ücret almaktan geçtiğini, işçi sağlığı talebi ile asgari ücret mücadelesinin içiçe geçtiğini ve “asgari ücret 1800 net” sloganını haykırmak için... 9- İşçilerin sağlıklı yaşamak ve can güvenliklerini sağlamak için insanca ulaşım, barınma ve beslenme hakkı olduğunu savunmak için... 10- Güvencesiz çalışmanın işçileri korunmasız bıraktığını ve en somut olarak taşeron çalıştırmanın işçi sağlığının en görünür biçimi olan ölüm ve hastalık riskini artırdığını belirtmek; “taşeron çalıştırma yasaklansın” demek için... 11- Ailelerin yoksulluğunun, köyden kente göçün, eğitime ulaşamamanın, 4+4+4 eğitim sisteminin ve paralılaştırılma süreci ile kapitalizmin duyduğu

28

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

ucuz emek gücü ihtiyacı sonucu çocuk işçiliğinin güvencesizliğin kaynağı haline geldiğini söylemek ve “çocuk işçiliğe son” demek için... 12- Yoksulluğun her geçen gün derinleştiği ülkemizde küçük yaşlarda çalışma hayatının başladığını ve neredeyse ömür boyu sürdüğünü; emekçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları olduğunu ve bunun da çalıştıkları mesleğe ve toplumsal cinsiyetlerine göre belirlenmesi ve “mezarda emekliliğe son” vermek için... 13- Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe ve evde çalışırken görünmeyen emek olan kadın emeğinin; ücret, iş güvencesi, çalışma saatlerinin azaltılması, aşağılamaya, tacize, mobbinge karşı mücadelesini savunmak ve kadını da temel alan bir işçi sağlığı anlayışının tanımlanması için... 14- Başta sağlık hakkı olmak üzere temel düzenlemelerden mahrum bırakılan çoğu Suriyeli göçmen işçilerin hakkını savunmak; özelde mevsimlik, taşeron işçiliğin temel çalıştırma biçimi olduğu tarım ve inşaatlarda çalışan Kürt göçerlerin güvenli çalışma ve sağlıklı yaşamasını sağlamak için... 15- Dört yılı aşkın süredir Afşin-Elbistan maden-

cilerinin ve üç yılı aşkın süredir Kozan-Gökdere baraj işçilerinin çıkarılmayan cenazelerini istemek ve yaşamını yitiren tüm işçi arkadaşlarımızı unutturmamak için... 16- Yaşanan işçi ölümlerinde adaletin sağlanması; siyasiler, patronlar, bürokratlar ve diğer sorumluların en ağır biçimde cezalandırılması için... 17- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının en temel unsuru işçilerin sendikalaşması ve sendika seçme özgürlüğünün olmasıdır. İşçiler üzerinde örgütlenme özgürlüğüne dair her türlü baskının sona erdirilmesi için... 18- İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının kurulması, işler hale getirilmesi ve en az yarısını işçilerin oluşturması için... 19- Sendikalar, meslek odaları ve uzmanların oluşturduğu heyetlerin de işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde söz ve karar sahibi olması için...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... 2015 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren Mehmet Akdan, Memik Altunbaş, Sefer Ertağ, İsmail Yıldırım, Yıldırım Öz, Yaşar Özcan, Şaban Torun, Nihat Özkan, Mehmet Mercan Kızılkaya, İsmail Bakıcılar, Bahattin İlet, Duran Sonkur, Remziye Uysal, Hüseyin Ali Durmaz, Ali Çalık, Hanifi Altun, Sefa İbiş, Nevzat Yılmaz, Mirhaç Taş, Mustafa Öter, Tayfur Norman, Güler Norman, Halil İbrahim Esen, İbrahim Güçlütürk, Ömer Abdullah, Muhsin Dündar, İhsan Dündar, Ekrem Parlar, Durmuş Mustak, Gökhan Yüksek, Ali Oğuz, Mehmet Soylu, Faruk Aras, Haci Ara, Rahmi Çekiç, Fatma Kaçmaz, Ahmet Ural, Fatih Gül, Şakir Çiçek, Mehmet Burku, Ali İbrahim, Sefa Gök, Turgut Yılmaz, Deniz Üzel, Ekrem Önal, Durmuş Cengiz, Zeki Ese, Ali Çetin, Güven Aktulum, İbrahim Karaoğlu, Sultan Yağlı, Talat Yılmaz, Ali Celal Hoş, İsmet Başkan, Fatih Karakoç, Selma Koşan, Oktay Çakmak, İsmail Basut, Halil Kılıçaslan, K.B., Abuzer Akın, Ömer Yaka, Masum Gezen, Ahmet Turan Sözeri, Burak Aslan, Emrah Kundur, Yılmaz Şimşek, Mahir Tüzer, Nafi Motor, Muhammet Yaldız, Ramazan Kahraman, Oruç Şola, Hakkı Doğanay, Necati Ay, İ.D., Tahir Şentürk, Ahmet Kılçık, İbrahim Dikyol, Emrah Altındağ, Yunus Aküzüm, Ali Kocabaş, Şenol Ateş, İslam Bayat, Fatih Gürkan, Rauf Okalin, Osman Top, Şerafettin Esen, Mahmut Akgündüz, Abdullah Şeker, Kemal Topuz, Abdulcelil Aslancı, Kemal Balcı, Mehmet Emin Kaya, Mustafa Yalçın, Mehmet Abay, Cengiz Kılıç, Çetin Yıltay, Nuri Tunç, Ramazan Kartal, Umut Özlü, Hacı İlhan, İsmail Çatal, Recep Cavga, Kahraman Oruç, Salih Demir, Fatih Gürbüz, Hasan Özdemirci, Halil Ak, Mahir Er, Behçet Turunç, Hakan Çetim, Mustafa Taze, Selda Durmaz, Ahmet Koç, Salim Kamçı, Eyüp Kaçan, Sabri Türkoğlu, Ahmet Çıldır, Sunay Yaman, Mehmet Demir, Durdu Ceyhan, Ahmet Bardakçı, Aziz Demirsapan, Sefer Karayer, Halim Fişekçi, Yunus Emre Solmaz, İlkay Mavidemir, Sadık Gürler, Şiyar Kalender, İsmail Çetin, Sedat Güzel, İmam Güler, Muhammed Emin Köseceli, Şenol Kart, Ali Şeyh Alio, Cengiz Çekmezler, Durmuş Mutlu, Seyit Alan, Hayati Gökcan, Selim Durken, D.E., Hakan Bozkurt, Oğuz Uysal, Mahmut Bulut, Mehmet Çulcu, Hamit Bay, Hulisi Tekin, Aysel Gezici, Aydın Şayık, Ahmet Kara, Hüseyin Kastal, Aydın

29

Özden, Şahin Gözüngü, İsmail Temizel, Yaşar Özcan, Tahir Durmaz, Nuh Doğan, Ayşe Pınar, Mehmet Sargın, Cemil Daşçı, Mazhar Yüksel, E.K., Mehmet Kizir, Muhammet Ali, Basil Ali, Mehmet Ali Atmaca, Hasan Gazi Fidan, Songül Evran, Raziye Ağünlü, Ahmet Aslan, İsmail Yılmaz, Ömer Çetin, Ramazan Kasatura, Nevzat Kürkçü, Halime Çakan, Seyfi Çakmak, Emine Aracuk, Mustafa Doğan, Zeki Pembe, Salih Sak, Mustafa Küçük, Döne Küçük, Salim Kaplan, Niyazi Sarıpınar, Abdurrahman Toklu, Mehmet Zeki Avar, Safiye Bahçeci, Halil Dikme, Tuncay Nazik, Murat Uçar, Ergin Ceylan, Ömer Özcan, Engin Özcan, Hakkı Duran, Ahmet Mumcu, İrfan Yılmaz, Selma Fındıklı, Mehmet Söyler, Halit Turan, Lokman Ağırbaş, Salih Kısaş, Mehmet Ramazan Kocabıyık, Yakup Vural, Muharrem Y., Abdülmenaf Akmancı, Bedrettin Kem, Sırrı Demirel, Esra Çakır, Neriman Tekin, Fatih Gedikli, Mustafa Aybak, Sami Doğmuş, Erkan Ok, Orhan Özer, Haluk Bilge, Bayram Altın, Muhlis Temiz, İrfan Yılmaz, Adem Doğan, Mustafa Leçem, Kemal Erol, Özcan Karakaya, Yaşar Esen, Halil Tut, Ahmet Aksoy, Nurettin Baylassın, Mustafa Kirazlı, Abdurrahman Taşçı, Hüseyin Dulda, Deniz Serhat Aktürk, Adil Kolukısaoğlu, Bilal Büyükkaya, Uğur Çolakoğlu, Mustafa Dedekoç, Olgun Özdemir, Hüseyin Karakaş, Ensar Akay, Şıho Davulcu, Şevket Kaplan, Orhan Demir, Necati Mortaş, Lütfi Çelik, Cafer Gümüştaş, Mücahit Öztürk, Bilal Boz, Adem Akkoyun, Mecit Kimlu, Serhat Özöndel, Selim Özlü, Abbas Başboğa, Yüksel Deveci, Veli Gök, Eyüp Çatalbaş, Adil Yıldızlı, Ömer Faruk Çiçek, Alim Karabacak, İsmail İlgin, Bayram Almaca, Muhammet Alparslan Taktik, Turgut Keteci, Mustafa Akkuş, Hasan B., İsmail Demir, Tuna Beken, Adem Akın, Bayram Sarıgül, Mehmet Ersan, Fatih Atçıkan, İslam Adıgüzel, Emrah Yılmaz, Yasin Bayar, Yusuf Can Şahingöz, Malik Şahingöz, Mustafa Şahingöz, Onur Osman Yemenici, Mehmet Hanefi Karakelle, Özkan Karakelle, Gökhan Yılmaz, Mahir Aktaş, İlker Büyükdere, Behlül Gökduman, Mustafa Alacacıoğlu, Kamil Furtun, Hüseyin Özöğretmen, Murat Boyraz, Ali Emre Cevizci, Ömer Faruk Aydın, Serdal Eldemir, İsmail Arı, Çağatay Erdal, Aşkın Ünalan, Yusuf Akcan, Hüseyin Okutur, Çetin Bekler, Abdullah D., Mehmet C., Faruç

30

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi...

Özgan, Yusuf Karataş, Tuncay Gergin, Hasan Ali Koçer, Caner Sevim, Barış Mengiç, Ç.B., Dicle Yulci, Cumali Afşin, Halil Aktoğ, Sahide Aktoğ, Sefa Nes, Şükran Bozkır, Salih Engin, Şemsi Taşkan, Ali Seydi Yüce, Dersim Hacı, Ümmü Erdinç, Mustafa Atıcı, Fatma Polat, Metin Şevik, Ömer Adak, Hasan Barlık, Cemal Aydın, Ramazan Orhan, Beytullah Alan, Mehmet Yaşar, Mehmet Kaya, Ali Berk, Selahaddin Durgut, Müslüm Mete, Nihat İnan, Ekmel Karakaş, Ramazan Aydın, Arif Danış, Süleyman Durmaz, Şerafettin Sağlam, Fatih Erşan, Mahmut Meydan, Mustafa Yaylı, Erol Uğur, Doğan Karacan, Şirin Ayık, Osman Sabitoğlu, Murat Yılmaz, Ayhan Kösedağ, Yener Bulut, Veysel Alan, Necmettin Ergül, Ali Yılmaz, Suat S., Aytaç Öztaş, Halis Çelik, Çağla Yalçın, Halil Serkan Öz, Fenni Duran, Nedim Başer, Baki Güney, Nazmi Ali, Ömer Ergin, İlker Özyavuz, Nurcan Otlu, Bekir Çetinkaya, Şahin Temel, Halil Ödemiş, Sadullah Ünsal, İsmail Öztoprak, Şaban Dülger, Ramazan Koçyiğit, Zülfükar Özcan, Murat Polat, İsmet Kazi, Şenol Yılmaz, Lokman Kerim Taranoğlu, Yücel Dilekçi, Ferhat Çimen, Ahmet Kaya, Fatih Fidan, Murat Güner, Osman Singil, Rıfat Yılmaz, M.A., Basel Selo, Cemil Şahin, Nebi Uyanık, Semih Dikmen, Ali Ebu Ali, Yücel Erdoğan, Ramazan Duman, Adem Akbulut, Ömer Çelik, Hüsnü Meram, İbrahim Kılıç, Osman Güngör, Fevzi Altunkaynak, Ali Koldaş, Muammer Mert, Ahmet Çetinkaya, Mustafa Taşdan, Mehmet Ali Birand, Coşgun Tohtoyev, Ali Doğan, Erol Karakolu, İrfan Erdem, Ali Ekber Turan, Mehmet Sağ, Mustafa Güngör, Mecit Sağın, Galip Çiçek, Erdal Şarlı, Üzeyr Melik, Kenan Ayaydın, Tahsin Kılıç, Mustafa Uzuner, İsa Metin, Abdullah Palancı, Ergün Bozoğlu, Mustafa Özuğur, Adem Ovalı, Şahin Paslanmaz, Kerem Aydın, İbrahim Halil Can, İsmail Yılmaz, Hatice Özbaş, Bahtınur Yaman, Selami Gürler, Emrah Gökçe, Secaattin Kutlay Dinçer, Hacı Mehmet Kargın, Bedri Bozdemir, Yusuf Oğlakçı, Sait Öztürk, Nasreddin Yıldızhan, Akif Ateş, Samet Mercan, Abdurrahman Algın, Ömer Kütük, Onur Altın, Ramazan Bıçak, Ahmet Dönder, Kerim Aycan, Feyiz Ramazan, Betül Ramazan, Halit Ramazan, İkbal Selim, Emel İcil, Hatun Heçel Selim, Rıdvan Hasan, Semah Selim, Medat Uysal, Mümtaz Kutluca, Ahmet Ay, Musa Gobarancı, Ali

Ballı, Halil Biçer, Celal Özdemir, Mustafa Kaya, Turgay Tunç, R.K., Abdullah Mehmet Timuru, Ümit Demir, Mustafa Ay, Murat Değer, Salih Dağ, İsmail Bakırhan, Turgut Keser, Mehmet Akman, Hamdi Ayan, Bayram Kılıçarslan, Ahmet Atlas, Bayram Sarı, Halil Güzel, Hasan Çelik, Avni Çakır, İsmail Baştekin, Mehmet Güler Giriş, Turgut Doğan, Sinan C., Muhammed Dibiz, Cengiz Çelik, Nevzat Candan, Yavuz Boz, Mehmet Kazak, Sevda Kaygusuz, Harun Selçuk, İlyas Çetinbaş, Fahri Ağca, Murat Karaman, Doğan Boztuna, Şaban Tiryakioğlu, Muammer Demir, Turhan Yılmaz, Gülcan Oğuz, Muhittin Yılmaz, Cemil Bozkuş, Kazım Er, Eyüp Akıncı, Salih Çelik, Musa Taş, E.Ç., Yusuf Gül, Kender Demiralp, Emre Çelik, Tacettin Karataş, Cemil Aydın, Muhammed Düzenli, Turgay Şarman, Yunus E., Cemalettin Baştepe, Ryoıchı Kıshı, Ahmet Ahmed, Fevzi Uçar, Birol Sakaoğlu, Sadık Akdağ, Taner Narman, Suat Akbaş, Vefa Çıplak, İsmail Coblar, Mehmet Türker, Mehmet Çukur, Turgut Demircan, Ziya Şararslan, Kadir İlmas, Nurullah Keklik, Mehmet Ali Duraman, Ali Genç, Fethi Pamukçu, Seyfettin Ar, Aydın Bilgiç, Hasan Gül, Aydın Yalçın, Yusuf Yağmur, M.A., Hüseyin Köse, Cuma Eken, Mehmet Alp Birand, İslam Kurt, Semih Akkoyun, Mehmet Öksüz, Mustafa Gök, Bakır Karaca, Harun Kılıçarslan, Mehmet Serkan Karakuş, Davut Koç, Ali Pirli, Ali İhsan, Zafer Ulusoy, Ali Öztürk, Hüseyin Karakoyun, İsmail Bağırgan, Özcan Yılmaz, Satılmış Beyaz, Erhan Demircan, Emrah Adaş, Mahir Tuna, Ali Boynuz, Ömer Celil Taşçıoğlu, İsmail Bağcı, Ayşe Bidal, Şükrü Tarı, Okan Al, Zekeriya Öksüz, Hüseyin Yaşar Şen, Harun Öztürk, Yetkin Demirgüç, Şükrü Çimen, Ahmet Bayrakoğlu, Etem Şimşek, Remziye Yünce, Murat Kardaş, Adem Kutlu, Levent Bakay, Hüseyin Köse, İbrahim Altundağ, Mustafa Doğan, Nurettin Sezgin, Türabi Doğan, Recep Kaynak, Mehmet Salih Aksoy, Kamile Değirmenci, Yılmaz Erdönmez, Tuğrul Fakir, Fatma Kahır, Mehmet Nurettin Umar, İbrahim Ceyhan, Mücahit Ünal, Murat Bulut, Umut Gönül, Yusuf Çakıroğlu, Mehmet Ali Taşkın, Okan Açıkalın, Caner Pişkin, F.K., Kenan Mailoğlu, Mehmet Ertürk, Orhan Can, Mustafa Demirel, Abdülbaki Karadeniz, Galip Arslan, Muhammet Erdoğan, Sevim Demir, İsmail Eşel, Mustafa Gün-

İş cinayetlerine karşı Sendikalı Ol... Yaşamak için Direnİşçi... düz, Ayhan Aksoy, Bestami İsli, Ali Aksu, C.A., Ömer Gençoğlu, Satılmış Yıldız, Menderes Keklik, Mustafa Tufan, Gürsel Gümüş, Salih Yabır, Ayhan Şengül, Mustafa Tan, Ekrem Şayık, Ahmet Bayraktar, Serdar Doğan, Koca Mustafa Özdemir, Sergei Khursık, Mehmet Sildir, İbrahim Kaymaz, Ahmet Sermet İnan, Mehmet Özkök, Ahmet Yılmaz, Hayrettin Sevinçer, Mehmet Arslan, Celal Erol, Hacı Barış Gülbal, Zülfü Ceylan, Mustafa Çaylı, Fatih Demirkıran, Engin Çelikkaya, Halil Koç, Emzarı Abshıvıla, Asaf Boşböyük, Haşim Taşkın, Ercan Çakır, Hacı Ahmet Dokgöz, Kemal Sepetçi, Mustafa Afşar, Yavuz Ocak, Duran Bellibaşlar, Ali Sabuncu, Seyfettin Öpçin, Sebahattin Şen, Yusuf Gürgen, Yaşar Kuşçu, Okan Çelik, Ömer Akbulut, Süleyman Kelkitli, Serpil Yazıcı, Mehmet Karaoğlu, Kezban Alkan, Mahmut Denktaş, Korkut Taş, Turgut Soydaş, C.G., Şeyhmus Çelik, Ramazan Zorlu, Halil Kaya, Abdul Wahil Sagaw, Şehmuz Çelik, İbrahim Oturan, Mehmet Toros, Ahmet Toros, Ali Ören, Ayşe Aslı Uğraş, Seyhan Dal, Nuri Ayyıldız, Ümit Cezm, Sinan Cin, Ahmet Arslan, Kadir Sonbahar, Sabit Bilgen, Husem Yusuf, Ahmet D., Songül Uygur, Ramazan Ekici, Zafer Sevinç, Murat Yavuz, Ahmet Deniz, Seyit Ahmet Kurt, Muharrem Çağlar, Gaye Coşar, Ümit Yıldız, Hasan Namdar, Takaya Kazumi, Mehmet Ak, Mustafa Durgut, Hasan Hüseyin Karakurt, Kazım Çeküç, Suat Çelik, Faruk Balaban, Kutman Doğan, Burhan Sütçü, Recep Demir, Erol İr, Şükrü Coşgun, Şemsettin Orhan, Şıh Mehmet Demir, Ali İhsan Kaan, Turan Köse, Cafer Uzun, Kazım Çoban, Selahattin Sabır, Mustafa Gözüdok, Ekrem Kaplan, Erkan Kaya, Fehmi Akşam, Doğan Yurttapan, Fırat Bozarslan, Mükremin Tikkaya, Erol Keleş, Cemil Babat, Yasin Erilgin, Kahraman Yavuz, Atilla Kılıç, Mehmet Su, Nazım Şahin, Cemal Demir, Başar Mustafa Keleş, Nusret Er, Muhammet Işıklı, Can Özyürek, Lokman Çelik, Erhan Arslan, Aziz Çevirgen, Kemal Yaman, Hasan Duman, Salih Dursun, Sinan Aksoy, Erdoğan Aynı, Alaaddin Güngör, Şamil Yıldız, Canan Küçükkaya, Savaş Kılıç, Sadi Eker, Oktay Çelebi, Veysel Çelik, Kubilayhan Altınışık, Yaşar Özdemir, Latif Özcan, Ayhan Çelik, Zehra Dural, Metin Kaz, İbrahim Özden, Faik Saraçoğlu, İsmail İpek, Süleyman Atar, Sefer Özer, Ramazan Hamarat, Murat Eriş, İbra-

31

him Sapmaz, Asım Albayrak, Süleyman Özkaya, Tarık Saçıkaralı, Sabri Gümüşay, Bülent Binakuran, Engin Çaylı, Ramazan Yıldızhan, Mustafa Aydoğmuş, Hür Karakaya, Emrah Kandemir, Osman Çamçı, Murat Delioğlu, Şahin Taşkın, Nurettin Aykalkan, Yasin Özer, Mehmet Akıncı, Barış Tahtacı, Muhammet Ali Haşhaş, A.O., İsa Akdağ, Yasin Yetiş, Rasim Utku Uzkurt, Ö.S., Resul Çelik ve ismini öğrenemediğimiz yirmi işçiyi saygıyla anıyoruz!

32 FOTO: İSİG Meclisi ve İFSAK’ın ortak gerçekleştirdiği “Çocuk İşçiler Fotoğraf Sergisi ve Kataloğu”ndan

2015 yılının ilk 6 ayını kapsayan iş cinayetleri raporunun hazırlanmasında katkı veren Petrol-İş Sendikası, DİSK Basın-İş Sendikası, Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve İstanbul Tabip Odası’na teşekkür ediyoruz...

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.