MİLLET MtCLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT: 36

DÖNEM : 1

TOPLANTI : 4

MİLLET MtCLİSİ T U T A N A K DERGİSİ

CİLT: 36 56 Birleşrm 12 . 2 . IÖ65

Cuma

İçindekiler 1. — Geçen tutanak özeti 2. — Gel

Author Eser Yakin

10 downloads 290 Views 10MB Size
DÖNEM : 1

TOPLANTI : 4

MİLLET MtCLİSİ T U T A N A K DERGİSİ

CİLT: 36 56 Birleşrm 12 . 2 . IÖ65

Cuma

İçindekiler 1. — Geçen tutanak özeti 2. — Gelen kâğıtlar 3. — Yoklama 4. — Başkanlık Divanının Genel Ku­ ntta sunuşları 1. — Elâzığ MilletveklM ööüer Faruk Sömsç'm, Başbakan ismet İnönü'nün 'bir «temecnre değinerek Bayram Cazibesinde yayınlanan iç huzuru böztteu ve maksatlı yazı üzierine yaptığı konuşmaya Baş'bakan. Yardımcısı Kemal S^tır tarafın­ dan verilen cevâbın kendisini itham eder tarzda oluşundan duyduğu üzüntüleri belirten demeci 5. — Görüşülen işler 1. — T. C. Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hüfcümetd. arasında

Sayfa 2:3 3 4 4

4 4

yapılan ^irâi istihsal fazlası Ândlrşınaları getfeğince ithal olunacak zirai ve gı#âi ftfe«föe?eriyle ftedslsîz cftftrak veri­ len Amerikan ihtiyaç fazlası ınitoaırte, t&jhifât; "v£ va«T*falafın vergi muafiyeti h â M M a iMnttti tesaföfî (î/472) ('3. da­ yısı : 803) 4,fe0l83 2. — 196& yılı Bütçe Ik&iünu tasa­ rısı ve Karma Bütçe komisyonu raîpöru î!ıe ݧİS5 yılı Bütçe kahü'üu tasarı­ sında yapılan değişikliğe dair Cumhuri­ yet Senatosu Başkanlığı tezkeresi ve Karma Bütçe Komisyonu ra;poru (M. Malisi 1/738; C. Senatosu 1/4%) (M. Meclisi S. Sayjsı : 854; C. Senatosu S. Sayısı -.493) 5:28,28:60,60:79

1. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ Konya Milletvekili Rüştü özal'm, akar yakıt fiyatlarında yapılan indirmelerin ibu konuda daha önce alınmış kararlarla çeliştiği­ ne dair yaptığı konuşmasına, Ticaret Bakam Fennî îsliımyeli, akar yakıt istikrar fonuna afoiettirilemiyen farkların müstehlike aktarıl­ masında fayda görüldüğü yolunda cevap verdi. Elâzığ Milletvekili Ömer Faruk Sanaç'm; Baçjbakan'm Helanda Basınına verdiği demece dayanarak, Bayram Gazetesinde Atatürk'ün (bıraktığı "iç ve dış (barış ilkesinden aynlmmış olup olmadığı yolunda çıkan yazıya deği­ nerek yaptığı konuşmasını, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kemal Satır, Türk Hü­ kümetlerinin şimdiye kadar güttükleri dış politikadan, bundan böyle de, 'bir sapmanın söz konusu edilemiyedeği şeklinde cevaplan­ dırıldı. Yarınki ıbİrleşimde saat 10 dan .başlanarak uygulanacak program uyarınca bütçe görüşme­ lerine devam hususu oya sunularak kabul olun­ du. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hüifoümeti arasında yapılan Zirai İstihsal Fazlası Andlaşmalan gereğince ithal olunacak zirai ve gıdai maddelerle be­ delsiz olarak verilen Amerikan ihtiyaç fazlası malzeme, teçhizat ve vasıtaların vergi muafiyeti hakkında kanun tasarısının, Ankara Üniversitesi kuruluş kadroları hak­ kındaki 523.9 sayılı Kanuna ek kanun tasarıla­ rının, gündemdeki diğer "bütün işlerden önde ve ivedilikle görüşülmesi (hakkındaki önerge­ ler kaibul olundu. Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti arasında hava Ulaştır­ masına dair Anlaşmanın onaylanmasının uy­ gun bulunduğu ve Millî Müdafaaya ihiyanet suçundan müebbet hapse 'hükümlü Alman uyruklu Wilfried Her(bereht hakkındaki hapis cezasının affı hakkın­ daki kanun tasanlariyle, Türkiye Büyük Millfet Meclisi memurları teşkilâtına dair olan 5509 sayılı Kanuna ek 6341 sayılı Kanunun birinci maddesinin değiş-

tirilmiesine dair 802 sayılı Kanun teklifinin ön­ celikle Örüşülmtesi hakkınd£ki önergeler oku­ narak kabul olundu. 237 numaralı Taşıt Kanununda değişiklik yapılması -hakkındaki kanun tasarısının günde­ me alınarak diğer 'bütün işlerden de Önce gö­ rüşülmesine dair verilen Önergte ret, Kat mülkiyeti kanun tasarısının gündeme alınarak diğer bütün îşlierden de önce görüşül­ mesine dair verilen önerge ise kaibul edildi. Yütosfek Hâkimler Kuruluna yeniden yapı­ lan üye seçiminde de yeter çoğunluk sağlana­ madığından seçimin tekrarlanacağı bildirildi. Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal güven­ lik hakkındaki Söyleşmenin onaylanmasının uygun (bulunduğu ve Türkiye Cumhuriyet Merfoez Bankası Ka­ nununun 34 ncü maddesinin değiştirilmesi hak­ kındaki kanun tasarılarının yeniden yapılan açık oylaması sonunda kabul olundukları bil­ dirildi. Tarım Bakanı Turan Şahin'in, Toprak Re­ formu kanun tasarısının havalie edilmiş oldu­ ğu komisyonlardan seçilecek üyelerden kurulan cak bir geçici komisyonda inoelenmlösine dair önergesi, üzerinde yapılan görüşmelerdfön son­ ra açık oya sunularak, reddolundu. Turizm 'büro ve seyahat adentalan kanun tasarısının havale olunduğu Ticaret, Adalet, Turizm ve Tanıtma ve Plân komisyonlarından seçilecek beşer üyeden kurulacak bir geçici ko­ misyonda görüşülmesine dair Turizm ve Tanıt­ ma Bakanının önergesi, kabul olundu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında yapı­ lan zirai istihsal fazlası Andlaşmalan gereğin­ ce ithal olunacak zirai ve gıdai maddelerle be­ delsiz olarak vterilen Amerikan ihtiyaç fazlası malzeme, ttçhizat ve vasıtaların vergi muafiyeti hakkında kanun tasarısı açık oya sunuldu ise de yeter çoğunluk sağlanamadığından oylamanın tekrarlanacağı bildirildi.

Ankara Üniversitesi kuruluş kadroları hak­ kında 5239 sayılı Kanuna ek kanun tasarısı görüşülerek tümü kabul olundu. Kat mülkiyeti kanun tasarısı, ilgili komis­ yon birleşimde hazır bulunmadığından, görü­ şülmedi. Siyasi Partiler kanun tasarısının maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

ikinci

12 Şubat 1965 Cuma günü saat 10 da top­ lanılarak Bütçe görüşmelerine başlanılmak üze­ re (Saat 18,45 de) Birleşime son verildi. Başkan Kâtip Başkanvekili Yozgat Nurettin Ok Veli Uyar Kâtip Kastamonu Sabri Keskin

SORULAR Yazılı sorular 1. — îzmir Milletvekili Şinasi Osma'nın, Bey­ rut'ta cereyan eden kaçakçılık olayına ismi ka­ nsan şahsın ne zaman ve kimin tarafından Bey­ rut'a gönderildiğine dair yazılı soru önergesi, Dışişleri Bakanlığına gönderilmiştir. (7/665)

2. — Manisa Milletvekili Hilmi Okçu'nun, Manisa'nın Saruhanlı ilçesi Belediye Reisi hak­ kında bir tahkikat açılıp açılmadığına dair ya­ zılı soru önergesi, İçişleri Bakanlığına gönde­ rilmiştir. (7/666)

2. — GELEN KÂĞITLAR Teklifler 1. — Burdur Milletvekili Mehmet özbey'in, Türkiye illeri emekli dernekleri hakkındaki ka­ nun teklifi. (2/807) (Maliye ve Plân komis­ yonlarına) • 2. — Eskişehir Milletvekilleri Seyfi öztürk ile Şevket Asbuzoğlu'nun, Eskişehir ili merkez Alpu bucağında, Alpu adı ile yeniden bir ilçe kurulmasına dair kanun teklifi. (2/808) ^(İçiş­ leri ve Plân komisyonlarına) Raporlar 3, — Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünün 196.1 Bütçe yılı Kesinhesabına ait uygunluk bil­ diriminin. sunulduğuna dair Sayıştay Başkanlığı tezkeresi ile Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü­ nün 1961 Bütçe yılı Kesinhesap kanunu tasarısı

ve Sayıştay Komisyonu raporu. (3/770, 1/652) ( Gündeme) (S. Sayısı : 825) 4. — Petrol Dairesi Başkanlığının 1961 bütçe yılı Kesinhesabına ait uygunluk bildiri­ minin sunulduğuna dair Sayıştay Başkanlığı tez­ keresi ile Petrol Dairesi Başkanlığı 1961 Bütçe yılı Kesinhesap kanunu tasarısı ve Sayıştay Ko­ misyonu raporu (3/744, İ/388) (Gündeme) (S. Sayısı : 828) 5. — Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Mü­ dürlüğünün 1962 bütçe yılı Kesinhesabına ait uygunluk bildiriminin sunulduğuna dair Sayış­ tay Başkanlığı tezkeresi ile Devlet Üretme Çift­ likleri Genel Müdürlüğü 1962 Bütçe yılı Kesin­ hesap kanunu tasarısı ve Sayıştay Komisyonu raporu. (3/898, 1/683) (Gündeme) (S. Sayı­ sı : 830)

»>» riyetinde kalmışlardır. Bâzı endüstri memleketlerinin 1964 yılı için­ Bftifyö" Komisyonu raporu: (M. Meclisi 1/738; G; $Mutosü? 1/496) (M. Meclisi S. Sdym: 854; deki ekonomik durumlarını şu şekilde özetle­ mek mümkündür. O? SeffiMsu- S: Stiytsı; 493) (1) 1961 yılından sonra olumlu bir gelinme kay­ BAŞKAN — Şimdi 1965 malî yılı bütçe ka­ deden Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi is­ nun tasarısı müzakerelerine geçiyoruz. îlk söz tikrar içinde gelişme seyrini 1964 yılında da Sayın Maliye Bakanınmdır. Buyurunuz. devam ettirmiştir. Söz konusu yıl zarfında gayrisâfi millî hâsıladaki artış % 6,8 i bulmuş, MALÎYE BAKANI FEEÎD MELEN (C. Se­ mevcut iş gücü ve istihsal kapasitesi imkânları, natosu Van'-Üyesi) — Sayın. Bâ§kan, sayın milücret ve fiyat tazyikini önlemiş ve 'tediye muva­ letvekilîeiri; zenesi olumlu bir yönde inkişaf etmiştir. Ay­ Anayasamızın 94 neti maddesinde yazılı sü­ rıca, vergilerde bir hafifleme yapılmıştır. Tam re içinde' Türkiye Büyük Mîllet Meclisine su­ istihdamın sağlanması, işsizliğin önlenmesi, ha­ nulmuş olan' 1965 malî yılı genel ve katma büt­ yat seviyesinin daha da yükseltilmesi, eğitim çe; tasarıları, Karma'Bütçe. Komisyonu ve Cumve sağlık hizmetlerinin bütün halk tabakasının htrriye't Senatosunun, tetkikleri sonunda Yük­ sek Heyetinize takdim edilmiş bulunmaktadır/ istifadesine arz edilmesi, ekonomik ve soisyal alanda Hükümet politikasının esas hedeflerini ÖÜtçeireiIgiH açıklamalâri'mabaşlamadan önce, teşkil etmektedir. 19fö5 yıiı Bütçemizi devamlı çalışmaları sırasın­ îngfliz ekonomisi, tediye muvazenesindeki da, bütün yönleri ile etraflı bir incelemeye tabi açığın devam etmesine rağmen, 1963 ün ikinci tırtatr Karma Bütç,e'*"' Komisyonuna ve Cumhu­ yarısı ile 1964 yılının birinci yarısında süratli riyet 'SSriatösuna. şükran duyğularımi arz etmek bir gelişme 'kaydetmiştir, tşçi Partisi, Hükü­ isterim. meti, tediye muvazenesi açığını azaltmak ve 1965 yılı bütçe tasarısının ana hatları ve sterlinin değerini korumak maksadiyle bâzı özelliklerine girmeden önce; sözlerime, millî tedbirlere başvurmuştur. Bu tedbirler meyanınekonomiler üzerinde geniş bir etkisi bulunan da, zaruri .gida maddeleri ile bâzı sınai madde­ milletlerarası siyasi ve ekonomik münasebetle­ ler haricolmak" üzere, ithal mallarından % 15 rin 1964 yılı içindeki gelişme seyri hakkında nisbetinde munzam Gümrük Vergisi alınmasına açıklamalar yaparak başlamak istiyorum. ve Iskonto haddinin de % 5 den % 7 ye çıkarıl­ 1963 yılında Dünya ekonomisinde yer alan masına karar verilmiştir. olumlu gelişme, yıl sonuna doğru bâzı memle­ Federal Almanya, 1964 yılında istikrarlı bir ketlerde ^enflâsyonist temayülün kuvvetlenme­ gelişme sağlama yönünden, gerek üyesi bulun­ sine yol açarak endişe verici bir durum yarat­ duğu müşterek pazar içinde, gerek Avrupa'da mıştır. Gerçekten bâzı Batı - Avrupa memleket­ başta gelmektedir. Fiyat ve ücretlerde bir is­ lerindeki yüksek kalkınma hızı ve artan talep tikrar mevcudolup halen enflâsyonist bir tazyik hacmi fiyat ve ücretler üzerinde kuvvetli bir hissedilmektedir. Ticaret ve tediye muvazene­ tesir yapmak suretiyle enflâsyonist gelişmelere si lehde bir gelişme kaydeden Federal Alman- , yol açmıştır.- Bu baskıyı kuvvetli bir şekilde ya'da, gelmekte devam eden yabancı sermaye­ hisseden memleketler bilhassa Fransa, İtalya, nin millî ekonomi üzerinde menfi tesirler ya­ Japonya ve bunları takibeden Avusturya, Belratmak temayülünü göstermesinden dolayı, Hü­ kümet, yabancı menşeli sermaye gelirleri üze­ rinden % 25 nisbetinde bir vergi alınması ka­ (1) 894 i8\ Sayılı basmayım tutdiıûğın sonu­ ran vermiştir. na'eklidir. Fransa ve italya'da vaktinde tedbirler al­ (Hiti 1965 yıli bütçe kanunu tasarm C. Semak suretiyle 1963 yılında ortaya çıkan enflâs­ natûsunun"25'. 1 . 1965 günlü 29 ncu Birleşim, yonist tazyiki önl'iyerek 1964 yılında ekonomitut&nağv sonuna "ektidir.

M. Meclisi

B:56

12.2.1965

0:1

lerini tekrar olumlu bir istikamete yöneltme­ yon dolarlık bir kredi sağlamış bulunmakta­ ye muvaffak olmuşlardır. yım. OECD memleketleri topluluğuna gelince : Sayın Milletvekilleri. Teşkilâtına mensup memleketler nazırlarının -1964 yılında dış ekonomik münasebetlerimiz son toplantısında müzakerelere mevzuu teşkil bakımından diğer önemli bir olay da memleke­ eden rapora göre, üye memleketlerin heyeti timiz ile Iran ve Pakistan arasında girişilen umumiyesine ait gayrisâfi millî hâsılada sağla­ işbirliği çalışmalarıdır. Esasen aralarında sağ­ nan artış 1964 de bir yıl öncesine nazaran % 5 lam tarihî dostluk bağları bulunan bu üç mem­ dir. OECD memleketlerinin heyeti umuımiyesi < leket ekonomik bünye ıbakımmdan birbirleri­ itibariyle 1964 e nazaran 1965 yılında gayrisâfi ne yakın bir durumdadır. Bu hal Dünya Ti­ millî hâsıla artışının, hedefin üstüne de çıkabi­ caret ve Kalkınma Konferansmca tavsiye edi­ leceği tahmin olunmaktadır. len bölgesel ekonomik işbirliğinin imkânla­ rından faydalanmayı kolaylaştırmaktadır. Arz Malûmları olduğu üzere, OECD memleket­ olunan bu temel görüş, 1964 yılı Temmuz ayı lerinde 1960 - .1970 devresi için, topluca, gayri­ içinde her üç memleketin Devlet ve Hükümet sâfi millî hasılada % 50 oranında bir artışın sağ­ Başkanları kademesinde yapılan toplantıda lanması öngörülmüştür. Geçen yıllarda elde verilen işbirliği kararma ışık tutmuştur. Ba­ edilen neticeler 1970 yılında bu seviyeye ula­ his konusu işbirliği ticaretten turizme kadar şabileceğini göstermektedir. çeşitli konuları kapsamakta ve eksperler komi­ Batı - Doğu arasındaki ekonomik ve ti­ teleri tarafından yapılmakta olan çalışmalar­ cari münasebetlerin gelişmesi, milletlerarası da müsbet bir istikâmette gelişmektedir. Bu ekonomik gelişme ve ilişkiler bakımından cümleden olarak P. T. T. ücretleri indirime 1964 yılının özelliğini teşkil etmektedir. Ger­ tabi tutulmuş, turizm anlaşmaları imzalanmış, çekten, İngiltere, italya, Fransa ve Japonya ortak bir ticaret odası kurulması için faali­ gibi Batı blokuna mensup memleketlerden bir yete geçilmiş, banka ve sigorta müesseseleri çoğu, Doğu blokuna dâhil memleketlere daha arasında temaslar artırılmış, petrol, hava vo uzun vadeli krediler açmış ve buna mukabil bü­ deniz nakliyatı mevzularında işbirliği kurul­ yük siparişler elde etmişlerdir. Bu 'konu ile ması maksadiyle tetkiklere başlanmıştır. Almanya, Belçika, Holânda ve isveç de ıson Kısa bir zamanda kaydedilen Ibu gelişmeler, zamanlarda yakından ilgilenmeye Ibaşlamışlargirişilen işbirliğinin, her üç memleketin kalkın­ dır. Aynı şekilde milletlerarası münasebetlerin ma gayretlerini kolaylaştırmakta faydalı ve yeni veçhesiyle ilgili olarak Amerikan iş adam­ müsbet bir rol oymyacağmı göstermektedir. larından müteşekkil 90 kişilik bir heyet 1964 Sayın Milletvekilleri. yılının son aylarında, Sovyet Rusya'yı ziyaret Dünya ekonomisi ve Türkiye'nin dış ekono­ ederek yeni iş imkânları araştırmışlardır. mik münasebetleri hakkındaki mâruzâtımız­ Türkiye'min, önemli bir pazar olan, Doğu dan sonra şimdi de kalkınma plânı hedeflerine blo&una mensup memleketlerle ticari ilişkileri­ uygun, süratli ve dengeli kalkınma çabalarımız nin geliştirilmesi için Hükümetimizin de büyük bakımından kamu sektörü kadar özel sektörü bir gayret sarf ettiğini ve gerekli tedbirleri al­ de ilgilendiren, aynı zamanda bütçelerimizin mış olduğunu bu vesile ile arz etmek isterim bünye ve yönünün tâyin ve tesbitinde önemli Sayın Milletvekilleri; bir rol oynıyan iç ekonomik durumumuz vo Esasen OECD Topluluğu Üyesi olan memle­ bu. arada bilhassa 1964 yılı içindeki gelişmeler ketimiz, ekonomik hayatımız üzerinde sağlıyahakkında lüzumlu bâzı açıklamalarda bulun­ cağı faydalar dolayısiyle, 'bildiğiniz gibi, müş­ mak istiyorum. terek pazara ortak üye olarak katılmış bulun­ Plânlı kalkınma devremizin ilk uygulama maktadır. Tedrici bir şekilde kurulacak güm­ yılı olan 1963 yılında ekonomimiz, dünya eko­ rük birliğinin temellerini atan ve kademeli bir nomisinin umumi gelişmesine uygun bir seyir uygulamayı öngören bu ortaklık anlaşması ge­ takibetmiş ve bu yıl her cephesiyle istikrar reğince birinci beş yıllık devre için Avrupa içinde geçen bir gelişme. ve hamle yılı olmuş­ Yatırımlar Bankasından toplam olarak 175 miltur. Bu müsbet gelişmeleri hem kamu ve özel

M. Meclisi

fi:56

12.2.1Ö65

0:1

kısmi ve geçici bir durgunlukla karşılaşmış­ tır. Bilindiği gibi daha çok zirai bir bünyeye sahibolan memleketimizde tarım mahsulleri Gerçekten Devlet İstatistik Enstitüsünce ya­ yılın muayyen mevsimlerinde elde edilmekte, pılan en son tahminlere göre 1961 fiyatları ile mal arzı ve elde mevcut satmalına gücü ile gayrisafi millî hâsıla 1961 de 53 milyar 719,7 sıkı ilgisi bulunan iç ve dış satış ve mübade­ milyon lira iken 1962 de 57 milyar 153,3 mil­ leler de yine yılın belirli mevsim ve ayların­ yon lira 1963 de 61 milyar 410,8 milyon lira dan itibaren hareket kazanıp canlanmaktadır. ve 1964 te 63 milyar 805,8 milyon lira olmuş­ Bu hal yalnız memleketimize has bir keyfi­ tu?. yet olmayıp zirai karakter taşıyan her mem­ lekette müşahede edilmekte ve bahis konusu ön tahminlere göre 1964 gayrisafi millî hâ­ devreler, bu memleketlerin iklim şartlarına ve sılası cari fiyatlarla 72 milyar 326 milyon li­ çeşitli zirai mahsullerin idrak edildiği devre­ rayı bulmaktadır. lere göre değişmektedir. Bu sebeple memleke­ Aynı yılların bir önceki yıllara nazaran timizde de ekonomik faaliyetler bakımından he­ kalkınma hızları ise 1962 de % 6,41963 de % 7,4, men daima yılın birinci yarısı içinde umumi­ 1964 te ise cari fiyatlara müstenit GSMH yetle muvakkat bir durgunlukla karşılaşılmak­ üzerinden % 5,9 dur. Fert başına isabet e#en tadır. Ancak, 1964 yılının Ibirinci yarısı için­ GSMH ise (1961 fiyatları ile) 1961 de 1 878 lira de durgunluk, mahiyet ve ehemmiyet derecesi iken bu miktar 1962 de 1 943 liraya 1963 de bakımından diğer yıllarınkinden farklı bir 2 030 liraya, 1964 te de 2 050 liraya yükselmiş­ karekter taşımakta ve umumiyetle ekonomik ge­ tir. lişme seyri hakkında doğru bilgi edinmeye yarıyan ekonomik gösterge ve istatistikî rakam­ 1964 yılının ekonomik durumuna gelince, lar 1964 yılının birinci yarısındaki durgunlu­ yılın birinci yarısında karşılaşılan muvakkat ğun mevsimlik mutat seviyenin hududunu aş­ durgunluğa rağmen 1963 yılındaki müsbet ge­ tığını ve bu halin bilhassa -1963 sonunda baş­ lişmeler genellikle 1964 te de devam etirtişlayıp 1964 yılı içinde uzunca müddet şiddeti­ tL", denilebilir. ni artırarak devam eden dış siyasi olaylardan Sözlerime başlarken, yaşadığımız devrede ileri geldiğini göstermektedir. İşte bu durum Milletlerarası münasebetlerin yıldan yıla art­ karşısında Hükümetiniz özellikle bâzı ekono­ mik faaliyetler kollarında bariz bir hal alan tığına, gerek bu münasebetlerin gerek dış siya­ durgunluğu önlemek maksadiyle zamanında si ve ekonomik hâdise ve gelişmelerin muhte­ harekete geçerek bütçe, para ve kredi politikası lif memleketlerin millî ekonomileri üzerinde büyük tesirler yarattığına işaret etmiştim. Bu yönünden mahliyet ve hedefleri gerçekte etraflı bir şekilde açıklanan tedbirler alınmıştır. Banka* durumun yanında bir memleketin sınai veya kredilerini tanzim komitesi kararlariyle Dev­ zirai bir bünyeye istinadetmesi keyfiyetinin, let Plânlama Teşkilâtının görüşlerine uygun o memleketin ekonomik hayat ve gelişme şart­ lan üzerinde muayyen ve kendine has netice-. olup biraz sonra para ve kredi mevzuundaki açıklamalarım sırasında bahsedeceğim veçhile, ler yarattığı da Yüksek Heyetinizce malûmPara Fonu tarafından da müsbet olarak kar­ duı*. şılanan bu tedbirler sonucu olarak ekonomik işte kısaca arz ettiğim bu iki faktör ekono­ hayat Ağustos ayından itibaren tekrar canlan­ mimizin 1964 yılı içindeki gelişme seyri üze­ maya ve normal bir gelişme seyri takiıbetmerinde de önemli bir rol oynamıştır. ye başlamıştır. Bununla beraber beklenen müs­ bet gelişmelerin kısa zamanda kendini göster­ 1964 yılının birinci yarısı içinde millî eko­ mesinde arz ettiğim tedbirlerin yanında buğ­ nomimiz evvelemirde ve Ibüyük mikyasta dış day ve arpa dışında değerli tarım ürünleri siyasi olayların yarattığı ekonomi dışı faktör­ rekoltelerinin yüksek olması ve yılın ikinci ler ve kısmen de zirai bünyemizin tabiî bir ne­ yansında bahis konusu dış siyasi olayların esticesi sayılması gereken sebepler yüzünden sektör yatırımlarında ve hem de ibu yatırımla­ rın yıldan yıla besleyip kuvvetlendirdiği sınai ve zirai istihsal hacminde görmek mümkündür.

]& MecHsi

1:56

kj şiddetini kaybetmesi gibi faktörlerin, do nispî önemde bir rolü olmuştur. Bu arada tur. hususu bilhassa belirtme^ isterim; iç ve dış ekonomik ve, siyasi durum ve şart­ ların müsait gittiği devrelerde bir memleket ekonomisinde, müsbet neticeler istihsali nisbeten daha kolaydır. Bu hal biraz da mevcut müs* bet şartların tabiî ıbir icabıdır. Halbukiı 1964 yılı, hiç değilse birinci altı aylık devrede ekonomik faaliyet ve gelişmele­ ri olumsuz istikamette etkiliyen menfi faktör­ lerin rol oynadığı bir yıldır. Buna rağmen bahis konusu yıl içinde sınai ve zirai istihsal­ de. memnuniyet verici neticeler sağlanmış; durgunluğun devemma veya «recession» hali­ ne inkılnbetmesine veyahutta en flâsyonist taz­ yik gibi ekonomiye zarar veren gelişmelere meydan verilmemiş, fiyat ve ücretlerde, millî para değerinde, sıhhatli, sağlam bir ekonomiye has istikrar temin edilmiştir. Kısaca temas edip geçtiğim bu neticeler gerekli tedbirlerin zama­ nında ve isabetli bir şekilde alınması sayesin­ de imkân dâhiline girebilmiştir. 1£'64 yılında ta^ım sektöründe hububat üre­ timi müstesna ıbilhassa fındık, tütün, pamuk, şeker pancarı, bakliyat gibi büyük kısmı itiba­ riyle ihraç mevzuu olan değerli mahsuller üre­ timinde geçmiş yıllara kıyasla, esaslı artışlar kay­ dedilmiştir. Filhakika, 1961 de 76 000 ton olan. fındık rekoltesi 1964 te^ 194 00Q tonu bulmuş, hattâ son tahminlere göre 200 000 tona yak­ laşmıştır. Keza, 1961 de .212, 000 1963 de 238 000 ton,olan pamuk rekoltesi de.hu yıl.301 500 tpn,a; yüjsşelmiştir. Aynı. şekildeT tütünr istihsali 19(51, de. İtyl 707 ton iken bu. y,ı\, 170 000; tona,, pan­ car rekoltesi ise 1961 deki 2 milyon 877 bin tona karşılık 1964 te 4 milyon 600 bin tona çıkmıştır. Birçok faaliyet kollarında olduğu gibi tarım sektör yatırım ödeneklerinin plân hedeflerine uygun bir şekilde artırılması ve bunların entansif tarıma yöneltilmesi, bilhassa sınai ta­ rım mahsulleri istihsalinde iyi neticeler alın­ masına imkân vermiştir. İmalât sanayii, madencilik, petfpi ve... enerji sanayii gibi sınai faaliyet kollarına ..gelince; mevcut rakamlar tarj.m sektöründe, olduğu gibi bu sektörlerde de n^üsbet njetiçejer kaydedildi* ğini ve birçok bakımlardan 49Ş3seviyesinin aşıl­ dığını göstermektedir. ,.

-»-.İ.lMfr--

0:1

19,64 yılının ilk aylarında demir, çelik gibi ıbâzı tesislerdeki arıza ve revizyonlar sebebiyle bir kısım imalâtta düşüklükler olmuşsa da söz konusu sebeplerin son aylarda ortadan kalk­ ması ile bu gibi sektörlerde üretim yeniden canlanmıştır. Bunun neticesi olarak ham demir, çelik blok, sac, çimento, şişe, cam eşya. kâğıt, şekeı», pamuklu dokuma gibi maddeler istihsa­ linde, 1963 yılına nazaran artışlar kaydolunmuştuı\ iktisadi Devlet Teşekküllerimizin en mühim­ l e r i n ^ . biri ola& Karabük Demir, - Çelik iş­ letmelerinin yüksek fırmlarmdaki istihsal ar­ tışı 1964 de bir yıl öncesine nazaran % 33, ce­ li khanelerleki artış % 23, haddehanelerdeki ise % 18 dir. 1962 ye nazaran artış oranı % 100 e çok yakındır, izmir Metalürji Fabrikasının çelikhane istihsali 1963 dekinden % 70, haddehane istihsali; de % 26 oranında fazladır. Kâğıt ve karton sanayiinde de aynı müspet gelişme müşahede edilmekte ve istihsal 1961 den beri devamlı bir artış kaydetmektedir. Nite­ kim yurdumuzda bu sanayi kolunda başlıca rol oynjyan Türkiye Selüloz ve Kâğıt işletmesi Kurumunun istihsal kapasitesi kâğıt, karton, mukavva imalâtı bakımından 1961 de 63 366 ton iken 1964 te 98 552 tona yükselmiştir, Ancak, memleketimizin bugünkü kâğıt ihtiyacı Beş Yıllık Kalkınma Plânında 188 400 ton olarak tahmin edildiğine göre halihazırdaki istihsal, devamlı gelişmelere rağmen yurt ih­ tiyacını karşılamaktan uzak bulunmaktadır, Bu zaruret karşısında Türkiye SelüJ j>i ve Kâğıt işletmeleri Kurumu 1964 te 101 milyon Türk Lirası tutarında bir yatırım programını öngörmüştür ve bunu realize etmeye .başlamıştır, Şeker istihsaline gelince, 1961 de 431 747 ton iken 1964 te geçici rakamlara göre 690 300, tona yükselmiştir. Zirai üretim ve dolayısiyle ekonomik kal­ kınmamızda mühim yeri olan gübre istihsalinde do yıl içinde ehemmiyetli artışlar sağlan­ mıştır.. Böylece azotlu gübre istihsali 1963 te 168 000 ton iken 1964 te 243 000 tona, fos­ fatlı gü\bre 277 000 tondan 400 00ü tona, potaslı gübre ise 21.000 tonlen 25 000 tona yükselmiştiı*. 1965 yılı için programa bağlanan istihsal hacmi ise azotlu gübrede 318; 0Q0, fos­ fatlı gübrede 522 000, potaslı gübrede; 29; O0Qr

M. Meclisi

B:56

tondur. Buna kaşılık memleketimizde azotlu gübre istihlâki 1963 te 200 000 tona yaklaşmış. 1964 te de 300 000 tonu aşmıştır. Bu mikta­ rın 1965 te 400 000 tonun üstüne çıkacağı tah­ min edilmektedir. Bu durum yıldan yıla ar­ tanı gübre istihsalinin memnuniyet verici bir şekilde gelişen tüketim ihtiyacını karşılıyamıyacağı ve bu alanda daha büyük gayretler sarf edilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu se­ bepledir ki, Kütahya'da 400 000 tonluk no­ minal kapasitede yeni ilâve bir tesis, meyda­ na getirilmesi kararlaştırılmış, proje ve plân­ ları. tamamlanarak 350 milyon lira üzerinden ihaleye çıkarılmıştır. Dokuma sanayinde 1961 yılında pamuklu dokuma istihsali 155 000 000 metre, yünlü dokuma 4 650 000 metre iken 1964 te bunlar sırasiyle 178 634 000 ve 4 743 000 metre olmn^ tu.?,

1964 yılında maden cevherleri ve petrol ürünleri üretiminde de kayda değer artışlar olmuştur. Taş kömürü istihsali 1961 de 3 772 000 ton iken 1964 te 4 200 000 tona, ün yit istihsali 1 594 053 tondan- 4 000 000 tona yükselmiştir. Ham petrol istihsali de yine 1961 dfc 414 300 ton iken 19154 te 878^ 600 tona, benzin istihsali 77 »100 tondan 634 700 (geçici rakam) tona, gaz­ yağı istihsali 10 900-totodan 478; 800 (geçici ra­ kam) tona; motorin istihsali 88 300 tondan 1' 061 100 (geçici rakam) tona, fueloil istihsali 187 300 tondan 1 760 600 (geçici rakam) tona yükselmiştir. Çeşitli sınai faaliyet kollarında meydana' gelen bu ilerlemeler kamu sektörü yanında özel sektörü de ilgilendirmekte ve elde edilen bilgilere göre meselâ oto lâstiği imlâtmda 1963 yılma nazaran % 100, yedek parça imalâ­ tında % 20 civarında tir artış olduğu anlaşılmak­ tadır. Elektrik enerjisi konusunda 1961 de 1,746 milyon kilovat saat olan termik enerji istihsali 1964 te 2,783 milyon kilovat saate, hidrolik ener­ ji istihsali ise 1,256. milyon kilovat saatten 1964 de 1,652 milyon kilovat .saatte çıkmıştır. Böylece memleketimizin toplam enerji istisali, termik ve hidrolik.enerji bir arada 1961 de 3,011 milyon saat iken 1964 de-4, 435 milyan kilovat saate yük­ selmiş bulunmaktadır.

U . 2.1965

0:1

1964 Ocak ayına, aidolmak üzere elde edilen bilgilere göre memleketimizde imalât senayii, ma­ dencilik, mensucat sanayii, şişe ve cam eşya ima­ lâtı, şeker, petrol sanayii gibi çeşitli senayi fa­ aliyet kollarında gerek kamu sektöründe gerekse özel sektörde 1964 yılı Ocak - Kasım devresinde, bir yıl öncesinin aynı 'devresine nazaran önemli artışlar olmuş ve bu artışın oranı % 69 a kadar yükselmiştir. i..

Bahis konusu devrede sadece kamu sektörüne aidolmak üzere belli başlı sınai faaliyet kolların­ da meydana gelen arıtşlarm yüzde nisbetleri şöy­ ledir. Ham demir % 30; çelik % 19, hadde mamul­ leri % 14, kâğıt % 6, taş kömürü % 7, lin­ yit % 21, krom % 86, elektrik enerjisi % 12, pamuklu dokuma % 5, şeker % 40, sadece özel sektöre ait istihsal ve imalât artışı % nisbetlerine gelince, bunlardan gene aynı devre itibariyle çelikte % 67 yi, hadde mamullerinde % 26 yi, pencere camında % 69 u, şişe ve cam eşyada % 58 i, oto lâstiğinde % 100 ü, elektrik malze­ mesi ve boyalarda % 10'- % 5, sıhhi tesisat ima­ lâtında % 25 - % 20, pamuk ipliği ve pamuklu dokumada % 10 - % 5, trikotajda % 10 - % 15, yünlü ve ipekli dokumada % 10 - % 15, dir. Gene aynı devre içinde kamu ve özel sektör imalâtı bir arada çimento istihsalinde % 10 nisbetinde artış kaydedilmiştir. Sayın milletvekelleri, Şimdi de ekonomik hayatımız bakımından önemi aşikâr bulunan para, kredi ve mevdunt durumuna temas etmek istiyorum. Hükümet programından da açıklandığı üzere para ve kre­ di politikamızın esası, paramızın iç ve dış de­ ğerini muhafaza ile üretim ve yatırımları teşvik eden, istikrarlı, sıhhatli ve süratli bir gelişmeye imkân veren bir politikanın uygulanmasıdır. Bu maksadı sağlamak için para ve kredi hacmmdaki genişlemelerin, ekonomik gelişme icaplarına uy­ gun bir seviyede tutulmasına, fiyat ve ücret ha­ reketlerinin yakından ve devamlı şekilde takibo Ummasına bilhassa dikkat olunmuştur. Ayrıca. kredilerin çeşitli ekonomik faaliyet kolları arasın­ da en iyi ve en verimli şekilde dağıtılması, yatı­ rım ve işletme kredisi kaynaklarının genişletil­ mesi suretiyle bunların genel kredi hacmi içeri­ sindeki paylarının, yükseltilmesi, tasarrufların müsmir sahalara doğru yöneltilmesine imkân ve­ ren müessir bir sermaye piyasasınla kurulması, ve

M. Meclisi

B:56

teşvik edilmesi gibi konular üzerinde de ehemmi­ yetle durulmuş ve gerekli tedbirleri alınmıştır. 1964 yılının birinci yarısında ve para kredi mevzuunda alınan tedbirlerin daha önce arz et­ tiğim ekonomi dışı faktörler dolayısiyle meyda­ na gelen muvakkat durgunluğun giderilmesinde ve ekonomimizin tekrar canlanarak, müspet isti­ kamette gelişmesinde büyük bir rolü olmuştur. Böylece bahis konusu durguluğun recession hali­ ne inkılâbetmesi önlenmiş ve enflâsyonist eğilim ve tazyiklere de imkân verilmemiştir. Gerçekten biraz sonra yapacağımız açıklamalar fiyat ve üc­ retlerde, paramızın iç ve dış değerinde istikrarın muhafaza edildiğini, istihsal ve mübadelelerdeki olumlu gelişmelere mukabil, enflâsyonist tazyi­ kin belirdiği zamanlarda görülen durum ve tu­ tumların mevcudolmadığım, arz ve talep arasın­ da her hangi bir muvazenesizliğin mevcut bulun­ madığını gösterecektir. Para ve kredi alanında ve bu arada Merkez Bankasınca reeskont limitlerinin artırılması, rees­ kont muamelelerinde kolaylıklar sağlanması, mah­ sul finansmanlarının temini maksadiyle bâzı ku­ rumlara gerekli reeskont kredilerinin verilmesi şeklinde alman tedbirler para fonu tarafından da alâka ve tasviple karşılanmıştır. Nitekim bahis konusu teşekkülün raporunda, ekonomi dı­ şı faktörlerin yarattığı durgunluğun bertaraf edilmesi ve ekonominin tekrar hareket ve canlılı­ ğa kavuşturulması için alınan tedbirlerin yerin­ de olduğu; bu tedbirlerin enflâsyon yaratmadan ve uzun vadeli ve istikrarlı kalkınma siyasetini tehlikeye düşürmeden başarı ile uygulanmasına imkân verdiği, 1964 yılının ikinci yarısındaki gelişmelerin, alman tedbirlerin isabetli olduğunu gösterdiği ve sağlanan başarılı neticelerin mem­ nuniyet verici bir husus olduğu belirtilmektedir. . Müsaade ederseniz şimdi sırasiyle 1964 yılı içindeki emisyon durumu, Merkez Bankası kredi­ leri, mevduat ve para arzı hakkında bâzı bilgi­ ler vermeye çalışacağım. 1964 yılı emisyon hac­ mi, 31 . 12 . 1964 tarihi itibariyle 6 611 000 000 liradır . Bu rakam, 1963 yılı sonunda 5 581 000 000 olan tedavüldeki banknot miktarına nazaran % 18 oranında bir milyar 30 milyon lira fazladır. Emisyon hacmmda görülen bu artış Merkez Bankası kredilerindeki 989 milyon liralık artış ile döviz pozisyonundaki 132 milyon liralık düzel­ meden ileri gelmiştir.

12.2.1965

0:1

Merkez Bankası nezdindeki tevdiatta ve sair hesaplarda meydana gelen artış ve eksilişler bir­ birini ifna ederek neticede banknot miktarında arz ettiğim ölçüde bir artış olmuştur. Merkez Bankası kredilerindeki 989 milyon li­ ralık artışın sebeplerine gelince: Evvelce Kar­ ma Bütçe Kpmisyonuda da arz ettiğim veçhile bu gelişme tarım ürünlerimizin rekolte miktarla­ rında meydana gelen önemli artışların gerektirdi­ ği finansman ile sene ortasında iktisadi durgun­ lukla mücadele için Merkez Bankasınca alman kredi tedbirlerinin bir neticesidir. Gerçekten 989 milyon liralık artışın 483 mil­ yon lirası ticari senetlerde olmuştur. Bu da Ta­ rım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Merkez Bankası kaynaklarına olan müracaatlarının art­ masından ve sanayi sektörüne ait kredilerin bu devrede daha fazla kullanılmasından ileri gelmiş­ tir. Tarım satış kooperatifleri müracaatlarındaki artışın sebebi, biraz evvel de arz ettiğim üzere bu teşekküllerin iştigal konusuna giren mahsullerde elde edilen rekolte artışlarıdır. Fil­ hakika geçen sene 88 400 ton olan fındık rekol­ tesi bu yıl 194 000 tonu bulmuş, hattâ son tah­ minlere göre 200 000 tona yaklaşmıştır. Ayrjca geçen yıl 238 000 ton olan pamuk re­ koltesi de bu yıl 301 500 tona yükselmiştir. Sınai keredilerdeki gelişme 1964 programında öngörül­ düğü üzere sınai istihsali teşvik maksadiyle se­ çilen muayyen sanayi kollarına verilen krediler­ de reeskont limitlerinin artırılması ve tercihli re­ eskont haddi tatbikinin bir neticesidir. Emisyon artışının 534 milyon lirası Tekel İdaresi, Şeker Şirketi ve Toprak Mahsulleri Ofi­ sine verilen kredilerden ileri gelmiştir. Bu kre­ dilerin verilmesinin sebebi de yine çok yüksek bir miktara varan tütün rekoltesi, şeker rekol­ tesi ve 1963 yılında rekor bir seviyeye erişen hu­ bubat rekoltesi olmuştur. Gerçekten tütün istihsali geçen yıl 85 300 ton­ dan bu yıl 135 587 tona, pancar rekoltesi de bü­ yük bir artışla geçen yıl gibi 2 milyon 950 bin tondan 4 milyon 600 bin tona yükselmiştir. Gerek ofis gerek tekel idaresi 1964 yılma stok devretmişlerdir. Bu sebeple alım fiyatları­ nın idamesi ve mahsulün zürra elinde kalmaması için fiyat düşüşlerini de önlemek üzere bu mü­ esseselere yeniden kredi verilmesi ekonomik bir

— 10 —

. _ _ _

M. Meclisi

B:66

icabolarak ortaya çıkmıştır. Yine pancar rekol­ tesinin gok yüksek bir seviyede gerçekleşmesi ştjker şirketi kredilerinde de bir artırma yapıl­ masını gerektirmiştir. Merkez Bankası kredilerindeki artışın 315 milyon lirası da Hazinenin müracaatlarından ileri gelmiştir. Gerçekten bu devrede gerek sene­ ttin ilk yarısındaki ekonomik durgunluk gerekse Gelir Vergisi taksit sayısının ikiden üçe çıkarıl­ ması netıicesiode geldır tahsilatında görülen ağır­ lık, 1964 bütçesinin aksatılmadan uygulanması için Hazineyi kanuni limitler dâhilinde Merkez Bankasına karşı Temmıuz ayından itibaren yeni­ den borçlanmaya sevk etmiştir. Görülüyor ki eımisyon hacmında meydana ge­ len 1 milyar civarındaki artış bâzı kimselerin iddia ettikleri gibi suni bir para enjeksiyonu ve gelişi güzel yapılmış piyasaya para çıkarma ameliyesıi olmayıp taımamen ekonomik icapların bir neticesidir. Böylece istihsal yükselmiş sürüım ve satışlar artmıştır. - Banka kredilerine gelince : Bankalararası krediler hariç, 1961 sonunda 8 milyar 324 milyon lira olan banka kredileri yekûnu 1963 yılı sonunda 11 milyar 886 milyon liraya yükselmiştir. 1964 yılı Kasım ayı sonun­ daki banka kredileri toplamı ise 13 milyar 30 milyon liradır. Başlıca bankalardan alınan haf­ talık rakamlardan bu miktarın 1964 yılı sonu iti­ bariyle 13 milyar 386 milyon lirayı bulacağı tah­ min edilmektedir. Bu rakamların karşılaştırıl masından da anlaşılacağı veçhile şu üç sene içinde banka kredilerinde % 62 nisbetinde 5 mil­ yar lira gibi çok önemli bir artış husule gelmiş bulunmaktadır. Banka kredileri arasında sınai krediler ye­ kûnu 1961 sonunda 282, 1963 sonunda 385 mil­ yon lira iken 1964 yılı Kasım ayı sonunda 491 milyon liraya; küçük sanat ve esnaf kredileri de 1961 deki 159 milyon liraya karşılık 1963 te 202 milyon liraya, 1964 yılımın Kasım ayı sonunda da 240 milyon liraya yükselmiştir. 1964 yılının 11 aylık devresinde sınai kredilerindeki artış % 27,5 ile en yüksek seviyeyi işgal etmiş, bu nu sırası ile % 21 ile tarım kredileri ve % 18,8 ile küçük sanat ve esnaf kredileri takibetmiştir. Bir ziraat memleketi olan Türkiye'de büyük elhemmiyet arz eden zirai krediler yıldan yıla artmaktadır. Ancak, zirai kredi ihtiyacı buna rağmen tatminkâr bar şekilde karşılanamadığın-

12.2.1965

0:1

dan T. C. Ziraat Bankasının öz kaynaklarının artırılmasına çalışılmaktadır. Nitekim son dört yıl içinde bankanın öz kaynakları % 64 nisbetinde biır artışla 706 milyon liradan 1 milyar 15$ milyon liraya ve öz kaynakları dışındaki imkân­ ları da % 43 bir artışla 3 milyar 118 milyon lira­ dan 4 milyar 457 milyon liraya yükseltilmiş bu­ lunmaktadır. Bankanın 750 milyon lira olan ser­ mayesi halen tamamen ödenmiş bulunduğundan dıtibarû sermayenin 1,5 milyar liraya çıkarılması hususunda hazırlanan kanun tasarısı yakında T. B. M. M. ne sunulacaktır. Zira,at Bankasının ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye açtık­ ları kredilerin yekûnu 1961 de 1 milyar 873 mil­ yon lira ilken 1964 te 2 milyar 858 milyon liraya yükselmiştir.. Mevduat konusuna gelince: Banka mevduatı ve bunlar arasında banka kredilerinin esaslı ve sıhhatli kaynağını teşkil eden ve ferdî tasarruf itiyadının bâr ölçüsü olan tasarruf mevduatı da memleketimizde gelişip artmaktadır. Bu gelişme­ nin bir neticesidir ki, 1961 sonunda 9 milyar 418 milyon lira olan mevduat yekûnu 1963 sonunda 10 milyar 516 milyon liraya yükselmiştir. 1964 yılı Kasımı ayı sonundaki miktar ise 11 milyar 162 milyon liradır. Başlıca bankaların haftalık rakamlarına na­ zaran bu miktarın 1964 yılı sonunda 1963 e na­ zaran 1 milyar 205 mMyon liralık bir artışla 11 milyar 721 milyon lirayı bulacağı tahmin edil­ miştir. Bahis konusu yıllara ait mevduat topla­ mı içinde vadeli tasarruf mevduatının miktarı da, 1961 deki 969 milyon liraya karşılık 1963 somunda 1 milyar 361 milyon liraya, 1964 yılı­ nın Kasım ayı sonunda ise 1 milyar 553 milyon liraya çıkmıştır. Fiyat ve ücretlere gelince; Ekonomi dışı faktörlerin tesiri altında fiyat­ lar genel endeksinde yılın ilk aylarından itiba­ ren hissedilen duraklama, alman tedbirlerin de tesiri ile yılın ikinci yarısından sonra son bul­ muş, toptan eşya fiyatları genel endeksinde bir ay öncesine kıyasla Ekimde 7, Kasımda 4, Ara­ lıkta yıine 7 puanlık bir artış husule gelmiştir Bu artışlar gerelk gıda maddeleri ve hayvan yem­ leri tâli grupunda gerek sanayi ham maddeleri ve yan mamulleri tâli grupunda olmuştur. Genel endeks yıllık ofrtalaması ise 1961 de 246, 1962 de 260 ve 1963 te 271 iken 1964 te 269 olmuştur. Bu durum 1964 yılı genel endeks ortalamasının,

— 11 —

M. Meclisi

B : 56

12.2.1965

0:1

1963 yılı ortalamasının altında kaldığını göster-: lim taıkibettiği müsait seyir, dış, turizm ve dö­ önektedir. viz kaynaklarımızın vadettıiği imkânlar dış (Geçinme endeksi yıllık ortalaması ise Ankara'­ ticaret alanında kaydedilen memnuniyet verici da 1963* te 260 iken 1964'te 265, istanbul'da da i ilerlemeler memleket geleceğine ümitle, bakma» 261 e toşıhk 263 olmuştur. Ankara'nın 265 olan mız için haklı sebepler teşkil etmektedir. yılli'fe ortalaması 19Ö3 yılının 260 olan yıllık orSayım mıil'letveıkilleri; ıtaliamasınin- %• 1,9' üstündedir. İşçi ücretlerinde­ istihdamı ve iş gücü meselelerimize gelince: ki artış, 1962 ve 1963 yıllarmda olduğu gibi Kalkınma plânımızda istihdam hedefi, mev­ 1964 te- de dıevam etmiştir, işçi Sigortaları Kucut iş gücüme mıümkün olan en yüksek istik-, ramiundânL alinan bilgilere göre ortalama günlük dam seviyesinin sağlanmasını önermektedir. kftKftnç 1962 de 16,52'lira, 1963 te de 17,92 lira­ Bu hedefe ulaşılmaısı pek tabiî ki çalışma? ha­ dır; 1964 yılının 9' aylık devresine ait rakam­ yatının d'üzenlentmesine) tam çalıştırana ve< sos^ larına göre ortalama günlük kazanç 19,37 lirayı yal güvenliğin sağlamımasına bağlıdır. Hükü* bulm'aktadır.metiniz bu gayelerin tahakkukunu temin içinr gerek mevzuat, gerekse bünye ve kuruluşlar Altm fiyatları : bakımımdan lüzumlu gayretleri sarf etmekte ver Memleketimizde altın fiyatlarının, fiyatlar YÜiksek Meclisçe kabul edilen kanunlar çerçe­ genel seviyesindeki yükseliş ve düşüşlere karşı Hassas olduğu malûmdur. Elde edilen bilgiler vesi içinde çakşma hayatımıza yeni bir ruh ve 1964 yılında bu alanda da istikrarın mevcudolhamle kazandırmış, bulunmaktadır. Bahis ko­ düğunu göstermektedir. nusu kanuınilar arasında bil'hassa, Sendikallar ı Kanumu, Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt. Filhakika, 1963 yılı somunda gramı-14,25 lira Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanumu gibi ka­ olan külçe altın fiyatı 1964 yılı Aralık ayında nunları zikretmek lâzımdır. Çalışma haiyabmtizı 13,89 liraya, Cumhuriyet altını fiyatı ise aynı tarihler arasında 94,93 liradan 94,84 liraya in­ iligil'end'irem diğer bâzı kanun ta&arıl'ara da? T. B. M. Meclisline sunuA'muştur. miş bulunmaktadır. 1965 yılı 8 Şubat tarihinde iş Kanununa tabi iş yerlerimde çalışan iş* de reşat altın fiyatı 147,50 lira, Cumhuriyet al tın fiyatı 95,50 lira ve gram itibariyle külçe al­ çilerin sayısı 1961 yılındaki 868 954 e'karşrirfe tın fiyatı da 14,30 liradır. 1964 yılında paramı­ 1964 te 976 570 tir. işçi Sigortalarına pröm-r zın iç değerinde olduğu gibi dış değerinde de bir ödiyen sigortalı sayısı ise 1961 deki 68'8 810 at istikrar ve ihbar sağlanmıştır. Edinilen bilgilere karşılık 1964 te 765 000 dir. Iş : KamunumîLimı göre serbest döviz piyasalarında yıllık ortalama şümudüne giren işyeri sayışma gelimıce-; bunla­ olarak dolar kuru 1962 de 13,06-lira, 1963 te rım toplamı 1961 de 36 5>68 iken halen bu mik* 12,47 lira iken 1964 te 12,39 lira olmuştur. Bu t ar 48 000 e yükselmiştir. suretle doların resmî kuru ile serbest döviz pi Sayım •• millet v ekilileri; yasalarındaki fiyat arasındaki fark biraz daha Dış ticaret : azalmıştır. 1964 yılında dış ticaretimıizde de çok önemli Görüldüğü gibi 1964 yılında memleket eko­ gelişmeler kaydedilmiştir. Son on yıldan beri.nomisi birinci altı ayh!k devre içindeki muvakortalama 300 - 350'milyon dolar arasında (Sey­ •kat dıırgufnluğa rağmen sonraları arz ettiğim reden ve 1962 de 381, 1963 te 368 milyon dolar tedbirler sayesinde müsait bir gelişme seyri taolan ihracatımız 1964 te, gerek bumdan ön­ 'fâbetenşve bimnetice bu yıl da 1963 gibi bir ceki yılar se/viyeler'inin, gerekse Birinci Beş, istikrar- ve gelişme yılı olmuştur. Durumun Yıllık KaM'inma Plânı ile 1964 yılı programın-; dâ öngörülen tahminleri de aşmak suretiyle, 411 1965 tö'de iyiye gideceğine- emıin bulunmakta­ mlılyoın dolara yükselmiş bulunmaktadır. yım.* Zira kalktama plânının üçüncü yıl prog­ ramcın uygulâmması ile binlikte geçmiş iki 1964 yılı ihracatı, 1964 yılı programında yıl' içinde bitirilemiyen yatırımlar tamamlanihracat için tesbit oluınan 375.2 milyon-dolar­ ımş ve memleketin kalkınma gücü artırılmış lık hedeften % 9,4 oranında 35.6 milyon dolar olacaktır. Diğer taraftan ekonomimizi kalkın­ 1963 yılımın 3aclde, yardi'meı madde ve ambalaj .mamanm mı ekonomimize hayır getireceğinin 'karar­ laştırılması lüzumuna işareti faydalı sayam. Şartlan müsaidolmıyan borçlanmızm uzun vadelere yayılarak daha müsait şartlı krediler haline getirilmesi konusunun da, bugüne ka­ dar olduğundan çok daha ciddî şekilde takibi gerektiği kanaatindeyiz. Bizden alacaklı dev­ letler, hem konsorsiyum hem de OECD teşkilâ­ tına dâhil olan devletlerdir. iktisadi kalkınma­ mız için gayret sarf ettiklerini beyan eden bu devletler karşısında, taleplerimizi ciddî bir plân haline getirmek suretiyle çıkacak olursak daha kısa zamanda sonuç alacağımızı ümidetmekteyiz. Bu konudaki izahlanmızı tamamlarken ya­ bancı sermayeyi teşvik kanunu ve petrol kanu­ nu tatbikatına Hükümet olarak gerekli hassa­ siyetin gösterilmesi ve dış ödeme gücümüzün fuzulî külfetler altına sokulmaktan korunması lüzumuna kısaca işaret ederiz. İthalât ve ihracat işlerimizdeki ıslâhat ihtiyaçlan : Dış ödemeler dengeimiz üzerindeki bu izahlanmızdan sonra dış ticaretimiz bakımından alınabilecek tedbirlere de temas etmek isteriz. Başından beri söylediğimiz gibi ihracatımı­ zın geliştirilmesi için ilk şart, tabiatiyle ekono­ mimizin üretim gücünü artırmaktır. Yatmm ve üretim seviyelerimizi artırmak, yatıranları­ mızı daha üretken sahalara aktarmak yolun­ daki görüşlerimizin itibar bulmasının, bu ko­ nuda, esas ekonomik ıslâh tedbirlerinin alınmış olmalan mânasını taşıyacağında şüphe yoktur. Fakat sadece üretim seviyemizi artırmakla da meselenin halledilmiş olamıyacağını, her gün dış ticaret hayatımızda, geçirilen tecrübeler or­ taya çıkarmaktadır. Modern ekonomide malı üretmek kadar satmak da önemlidir ve ihtisas konusudur. Bilhassa bizim esas ihraç malları­ mız komşu memleketlerin şiddetli rekabetiyle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu itibarla bu mallann ihracında büyük müşkülât ile karşılaşmakta, çoğu zaman stoklanmızı yıldan yıla devir zorunda kalmakta-

12.2.1965

0:2

yız. Hattâ bu çeşit mahsuÜerimizin üretimini doğrudan doğruya veya dolaylı yollardan sı­ nırlandırmak gibi usullere de başvurduğuımuz olmaktadır. Bütün bu sebepler Türk dış ticare­ tini (Yeni pazarlar bulma) gibi fevkalâde önem­ li bir mesele ile karşı karşıya getirmiş bulun­ maktadır. Devlet hayatımızın her dalında oldu­ ğu gibi dış ticaret işlerimizin yürütülmesinde de her şey kalıplaşmış rutin haline getirilmiştir. Se­ nenin muayyen aylarında dış ticaret rejimimiz ilân olunur. Servisler rejimin muayyen maddele­ ri üzerinde daima aynı şekilde ve alıştıklan usul­ ler içinde çalışırlar. Liberasyon listeleri, tahsisli ithal listeleri, ithalâtçı kotaları, sanayici kotalan gibi teknik terimler arasında her rejimde üç aşağı beş yukan aynı maddeler, aynı rakam­ lar tekrar edilip durur. Anlaşmalı memleketler muayyendir. Anlaşma metinleri, bunlara ekli it­ hal üsteleri aşağı yukan kalıplaşmıştır. Heyet­ ler gider, heyetler gelir, yıldan yıla aynı anlaş­ malar yenilenir, işler böylece, muayyen formül­ ler içinde, muayyen şekillerde ve muayyen ru­ tinle yürütülür. Dış ticaret teşkilâtımızı bu pasif çalışma dü­ zeninden kurtarmak suretiyle, dış ticaret politi­ kamızda bilhassa aşağıdaki hususlann, yeniden gözden geçirilmesinde fayda mütalâa ederiz. Evvelâ anlaşmalı memleketlerle olan dış tica­ retimiz bakımından içine düştüğümüz ürkeklik­ ten kendimizi kurtarmalı ve bu memleketlerle Olan ticaret hadlerimizi artırmak için ciddî ted­ birler almalıyız. ihracat bünyemizin, mallanmızı dolar veya APA sahasına rahatça ihraç edebilmemize imkân vermediği artık bir gerçek olarak ortaya çık­ mıştır. Bu itibarla anlaşmalı memleketlerle olan ticari münasebetleri, bir nevi istisnai muamele olarak mütalâa etmekten vazgeçmeli, gerek kalkınmamız için gerekli ithalâtımız, gerekse mahsullerimizin ve hattâ sınai mamullerimizin ihracı bakımından bu memleketlerle olan ticari münasebetleri geliştirmek fikrini ciddî şekilde ele almalıyız, Bugün, Amerika Birleşik Devlet­ leri dâhil, bütün Batı âleminin bu yolda sarf ettikleri gayretler ortadadır. Anlaşmalı memleketler denilince, bizde bunlann adedleri de pek mahdut ve üç - beş Doğu - Avrupa memleketiyle bir iki Orta - Do­ ğu memleketinden ibarettir. Hükümetlerin bu

— 42 —

M. Meclisi B : 56 bakımdan da politikalarına hayatiyet vermele­ ri gerektiğini, yeniden kurulmakta olan Asya ve Afrika Devletleriyle de ticari ımünıaseb etle­ rin geliştirilmesi lüzumu üzerinde durulmasını .bilhassa bdirtmek isteriz. Bu fikri bir kısım sınai mamullemmize pazar bulma ihtiyacımızla birlikte uygulamaya koymakta önemdi menfaatlanmız mevcuttur. Türkiye ihraoat kalemlerinde sınai mamulle­ rini dâhil etmediği müddetçe, ihracatında sü­ ratli ilerlemeler kaydetmesi güç bir ekonomik ortam içindedir. Bu itibarla devlet sübvansiyo­ nu ille dahi olsa, bir kısım sınai mamullerimi­ zin ihracı suretiyle sanayimizi geliştirmek, in­ san ve hammadde gücümüzü değerlendirmek zorundayız. Böyle bir ihraç politikası için en mü­ sait zeminin, başlangıçta ticari anlaşmalar yolu olduğunda şüphe yoktur. Sanayimizi müşterek pazarın gelecekteki re­ kabetine hazırlıyabilmek için de böyle bir adı­ mın lüzumu aşikârdır. İhraöat mevzuunda üzerinde durmaya değer bulduğumuz bir başka husus da, ihracatta libe­ rasyon fikrini hudutlandıran fiyat kontrollarından kaçınılması lüzumudur. Filhakika Hükü­ met zaman zaman döviz kayıplarını önlemek iddiasiyle bu çeşit tatbikata ihtiyaç 'duymakta­ dır. Fakat bu tatbikatın umumiyetle müspet değil, menfi sonuçlar verdiği de bir gerçektir. ithalât yönünden de; dış ticaret rejiminin ithalâta mütaallik hükümlerinin tesbitinde, it­ hâl kotalarının tanziminde israfları ve tesirleri önleyici tedbirlere ihtiyaç bulunduğu kanaa­ tindeyiz. %•

. İthalâtta monopol yaratmak suretiyle gerekithal' fiyatlarını, gerekse iç fiyatları suni ola­ rak yükseltme temayüllerinin, bu monopolleriönleyici tedbirlerle bertaraf olunması fikri üze­ rinde de Hükümetin durmasını tavsiyeye değer görmekteyiz, Güçlüklerimizin diğer sebepleri : Aziz arkadaşlarımı; Buraya kadarki mâruzâtımla memleketimi­ zin ekonomik ve malî manzarasını bir bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerin müsaadesi nisbetinde ana çizgileriyle belirtmeye ve her türlü kalkınmanın temeli olan iktisadi gelişme bakı­ mından, Hükümet politikasında gördüğümüz noksanlıkları ve bu noksanlıkların giderilme-

12.2.1965

0:2

leri yolunda grupumuzun düşündüğü tedbirleri izaha çalıştım. Konuşmamın sonuna yaklaşırken, 20 yıldan beri demokratik sisteme alışma çabalan içinde bulunan 27 Mayıs 1960 tarihinde bir ihtilâl ge­ çiren, 1961 yılından itibaren yeni bir Anayasal yi yürürlüğe koyup ikinci bir- hamle halinde siyasi rejimini, iktisadi ve sosyal hayatım düzenlemiye çalışan Türkiye'nin, güçlüklerinde müessir olan diğer sebepler üzşrinde de 'kısaca durmakta fayda mülâhaza ederim. Bütçe gerekçemiz, meselelerimizin çözümün­ de Hükümetin geleceğe müteveccih görüşlerini (çeşitli tanzim ve reform çalınmaları) adı altın­ da toplamış ve bu çalışmaları iki büyük ba§lıktd mütalâa etmiştir. Bunlardan birincisi idari ve sosyal reform çalışmaları, ikincisi vergi reform çalışmaları­ dır. İdarede reform ihtiyacı : idarede reform çalışmalarının bir yönünü teşkil eden devlet personel rejimi hakkında, devlet memurları kanun tasarısı, Türkiye Bü­ yük Millet Meclisine, geç de olsa intikal ettiği için, bu konuya ayrıca temasta fayda görme­ mekteyim. idarede reformun ikinci bölümü olan mer­ kezi Hükümet ve mahallî idareler teşkilâtının düzenlenmesi 'konusunu, Meclis Grupumuz me­ selelerimizin çözümlenmesinde, işbaşmdaki Hü­ kümetlerin süratle halletmeleri gereken bir dâ­ va olarak !kabul etmektedir. Hükümetin bu yöndeki çalışmaları, maale­ sef bugüne kadar yetersiz kalmış, gerçekten al­ dığımız bilgilere göre, bundan böyle de bu mev­ zua süratli sonuçlara gidici bir istikamet ve­ rilememiştir. Reform fikrinin bir nevi tekelcisi olmak iddiasında bulunan Hükümetin, dâvayı bu dere­ ce hafife almasından üzüntü duymaunıaya elbet imkân yoktur. Merkezî Hükümet teşkilâtına dâhil bakanlılk, daire ve müesseseler arasında görev ve da­ ğılış tarzını tesbit etmek ve bu dağılışın âmme hizmetlerinin en verimli tarzda ifasına imkân verip vermediğini inceliyerek bu hususta teklif ve tavisyelerde bulunmak üzere kurulan Proje idare Kurulu, 20 Mart 1962 tarihinde vazifeye başlamıştır. Kurul, bütün devlet dairelerinden alınan mütehassıs elemanlardan istifade ederek

— 43 —

M. Meclisi B : 56 çalışmalar yapmış ve hazırladığı raporları 1963 yılı ortalarında Hükümete tevdi etmiştir. Aradan geçen uzun zamana rağmen Hükü­ met, gerekçede konunun Devlet Plânlama Teş­ kilâtında kurulan «İdari ve İktisadi Metodlan Düzenleme Komisyonu» na havale edildiğinden bahsetmektedir. İdari reformun sadece merkezî Hükümet teş­ kilâtına taallûk edem bu başlangıç safhasının dahi, üç yıl gibi bîr zaman içinde bir komisyon­ dan diğer komisyona havale edilebilmiş olması, bizim reformculuğumuzun gerçek anlamını or­ taya koymaya kâfi bir delil olsa gere'ktir. İdari reformun asıl önemli cephesi olan ma­ hallî idarelerimiz ve teker teker bakanlıkları­ mız, merkez ve taşra teşkilâtları ile, olduğu gi­ bi durmaktadır. Merkezi Hükümet teşkilâtı bakımından bu derece yavaş ve sonuçsuz bir çalışma temposu içinde bulunan Hükümet, konunun ikinci kıs­ mına henüz el atmaya dahi lüzum görmemiş­ tir. Merkezi Hükümet teşkilâtının yemden dü­ zenlenmesine mütaallik raporda bu konuda aşa­ ğıdaki tavsiyelerde bulunulmaktadır. «Bu araştırma, merkezî Hükümet teşkilâtı­ nın kuruluş ve görevlerini daha çok genel bir açıdan ele almış ve birimlerin iç kuruluşlarına ve işleyişlerine aaıcak meselenin bütünüyle il­ gili olarak dokunulmuştur. Merkezî Hükümet teşkilatındaki bütün bi­ rimler kendi bünyelerini ve işleyişlerini yeni­ den düzenleyip geliştirmeyi başta gelen sorum­ luluklarından saymalıdır. Bu amaçla yapılacak araştırmalar birimlerin başındaki en yüksek âmirlerin yakın gözetimi altında yürütülmeli, bu konu Genel Müdür ve Müdürlerin başlıca gö­ revi olmalıdır.» «Mahallî idareler ve merkezî Hükümet teş­ kilâtının taşra birimleri konusundaki araştır­ maya da gerekli hazırlıktan sonra hemen baş­ lanması tavsiye olunabilir. Bu arada, bütün bakanlıklara, genel mü­ dürlüklere ve müdürlüklere kendi idarelerini düzeltme ve geliştirme için yapılacak araştır­ maların sonucunu beklememeleri ve bu sorum­ luluğun, her zaman olduğu gibi şimdi de ken­ dilerine ait bulunduğu hatırlatılmalıdır.» Beş Yıllık Plân da, idarede yeniden düzen-

12.2.1965

0:2

leme konusunun kati lüzumunu şöyle ifade et­ miştir : «Bugünkü kuruluş, esas olarak Osmanlı İm­ paratorluğundan devralman sistemde, yeni şartlara uydurulmak üzere yapılan değişiklik­ lerle ortaya çıkmıştır. Ancak bu değişiklikler belirli ilkelere dayan­ madığından, iş bölümü ve koordinasyon bakı­ mından tamamen yetersiz ve güç çalışır bir ku­ ruluş meydana gelmiştir. Bu sebeple gerek mer­ kezî Hükümet kuruluşunu «Merkez ve taşra teşkilâtlariyle birlikte,» gere(k mahallî idareleri «İl özel idaresi, belediye ve köylerle birlikte» kalkınmakta olan bir ekonominin ihtiyaçlarını rasyonel bir şekilde ve süratle karşılıyabilecek ,duruma getirmek kaçımlm'az bir zarurettir.» Mütehassıs kurul ve teşkilâtların yukarıki mütalâalarından da anlaşılacağı üzere, idari re­ form konusu devletimizin yönetiminde, iktisa­ di plânlama kadar önomli bir husustur. Plânın başarısı, idarede verim ve tasarruf, devlet per­ sonelinin terfihi gibi anameselelerimizin halli bu temel reformun gerçekleşmesiine bağlıdır. Bu itibarla, biz konunun bu önem içinde mütalâasını, komisyondan komisyona havale ile devamlı surette zaman kaybından kaçınıl­ masını, daha kısa ve daha pratik usuller için­ de yürütülerek, meselenin süratle sonuçlandı­ rılması lüzumunu bilhassa tavsiyeye değer gör­ mekteyiz. Bu görüşün ışığı altında aşağıki ted­ birleri almakta her halde fayda mülâhaza ede­ riz : 1. — Merkezi Hükümet teşkilâtının düzenlen­ mesi konusunda teknik hazırlıklar tamamlan­ mıştır. Bu hazırlıkları dikkate alan bir Hükü­ met çahşmasiyle merkezî Hükümet teşkilâtımı­ zı yeni ihtiyaçlara göre ve süratle yeniden kur­ malıyız. 2. — Bakanlıklarımızdan her biri, merkez ve taşra teşkilâtlarını içine alan çalışmalarla, hizmetlerini bugünkü ihtiyaçlara göre yeniden düzenlemeli, tesbit edilecek kadro ve hizmet fazlalık ve noksanlıklarının, devlet personel da­ iresi aracılığı ile hem daireler arasında, hem de zaman itibariyle tevzini sağlanmalıdır. 3. — Vilâyetlerimizde valilerimiz devletin bütün yatırım ve idari faaliyetlerinin (İktisa­ di Devlet Teşekkülleri hariç) salahiyetli tek sorumlusu haline getirilmelidir.

— 44 —

M. Meclisi B : 56 12.2.1965 4. — Mahallî idarelerimizin yenliden düzen­ leme çalışmalarına derhal başlanmalıdır. 5 — îdarede sorumluluk ve yetki konuları bürokratik yazışmaları önliyecek şekilde hallolunmalıdır. Bugün idarenin her kademesi çalışmalarını; yetkilerin de sorumlulukların da kendilerinin üstündeki kademeye addoluduğu anlayışı için­ de tanzim etmektedir. Bu suretle en basit konularm dahi çoğu zaman merkezin, hattâ merkez­ de bakanın emıir ve talimatiyle halledilebdlmeleri gibi, kırtasiyeciliği, merkeziyetçiliği, inisiya­ tif yoksunluğunu ifade eden, mutlak formalist bir idari bünye ortaya çıkmaktadır. Böyle bir bünyenin otokontrol ve otokritik yolu ile ken­ di kendisini devamlı şekilde düzenlemesi, don­ muş, kalıplaşmış şekilcilik ve otomatizmden kurtulabilmesi elbet mümkün değildir, idare­ mizde reform yaparken evvelâ bu zihniyeti re­ forma tabi tutmak) hayatiyetten mahrum bale gelmiş olan bu bünyeyi canlılığa kavuşturmak. keaıdd içinde devamlı surette tekâmül eder ha­ le, getirmek mecburiyetindeyiz, Plân uygulaması için kurulacak bakanlık idari reform uygulamasını takip görevini de üzerine almalıdır. Bu konudaki mâruzâtımı merkezi Hükümet teşkilâtı görevlerine mütaallik mütehassıslar raporunun bir pragrafmı Yüce Heyetinize oku­ yarak sonuçlandırmak isterim : «Her idari kuruluş, en yukarı seviyedeki sorumlulardan en aşağı 'kademelerdeki âmirle­ re kadar, kendi kendini düzeltmeyi ve geliştir­ meyi başlıca görev olarak benimserse, dâvanın en önemli safhası başarılmış olacaktır. Oysa, idarede şimdiye kadar görülen tipik davranış, bunu, kendi dışında, bâzı tılsımlı formül sahip­ lerinin başarabilecekleri bir iş saymak olmuş­ tur.» Toprak reformu, gecekondu dâvası : Muhterem arkadaşlarım; Heform çalışmaları içinde adı geçen top­ rak reformu kanun tasarısı da Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal etmiş bulunmakla, ko­ nu üzerinde burada ayrıca mütalâa beyanını lüzumsuz addetmekteyiz. Biz bu vesile ile gerçekten önemli bir sos­ yal meselemize Hükümetimizin dikkatlini çek­ mek isteriz.

0:2

Türkiye'de gecekondu mevzuu gün geçtik­ çe ehemmiyeti artan ve çözümü güçleşen bir bü­ yük sosyal dâva halini almaktadır. Bir taraf­ tan milyonlarca vatandaşımızın sağlığını, di­ ğer taraftan şehirlerimizin imar düzenlerini ağır şekilde tehdideden bu dâvanın, belediyele­ rimizin sınırlı imkânları veya devletin normal âmme hizmeti çalışmaları ile halledilebilmesi mümkün değildir. Beş Yıllık Plânm ıslâhı ihtiyacından bahse­ derken, bâzı ana ekonomik meselelerimizin bir nevi bölge plânlaması anlayışı içinde münferit plânlamaya tabi tutulmaları fikrini savunmuş­ tuk. Bu konuyu da bu önem içinde mütalâa edip, malî, sosyal, hukukî ve teknik yönleri ile müstakil bir statü içinde çözüm yoluna sokma­ ya çalışmanın lüzumuna işareti faydalı görü­ rüz. Aksi halde,, yıllar ilerledikçe hem çözüm güçleşecek, hem de ayrı sosyal komplikasyonlar ortaya çıkacaktır. Malî reform ihtiyacı : Vergi reformu konusunda bugüne kadar Yü­ ce Heyetinize çeşitli vesilelerle görüşlerimizi ifad^ ettiğimiz için, bu konuşmamdan uzun izah­ larla sizleri yormak niyetinde değıi/Mm. Biz, her zaman söylediğimiz gübi, Türk ver­ gi sâste>rainin mevzuat itibariyle, normal düzen­ leme tedbirleri hariç, büyük reform ihtiyacı içinde bulunduğu kanaatinde değiliz. Bizim gö­ rüşümüze göre reform ihtiyacı, vergi sistemi­ mizden çok, malî sistemimiz ve malî teşkilâtı­ mız yönündedir. Türkiye'de vergi gelirleri kâ­ fi derecede verimıli olamamakta iseler, bu du­ rum. her çeşit ekonomik zümreler itibariyle,. kazanandan malî iktidarlarına uygun vergi alınmasını mümkün kılacak mevzuat noksanlı­ ğından doğmakta, kanunlarımızın tahakkuk ve tahsilini emrettiği vergUerümdzfin, teşkilât kifayetsizliği veya yokluğu dolayısiyle kova­ lanıp tahakkuk ve tahsil edilememelerinden, kaçakçılıklara mâni olucu müessir bir sistemin başarı ile uygulanmamasından ileri gelmekte­ dir. Bu hal şüphesiz, hem devlet olarak büyük ihtiyacımız olan gelirden bütçelerimizi mah­ rum etmekte, hem de yıllık gelirûndn üçte ikisi­ ne kadar devletine vergi olarak ödemeyi bir millî vazife sayan gerçek vatandaşı, genel ala-

— 45 —

M. Meclisi B : 56 rak yapılan suçlamalar dolayısiyle, haksız töh­ metler altında bırakmaktadır. Bu itibarla Hükümetlerimizin konuyu, idarî reformla birlikte, malî teşkilâtlanma ve malî kontrol sistemimizi geliştirme yönünden yapı­ lacak bir yeniden düzenleme hareketi, yani ma­ lî reform olarak ele almamaları icabeder. Vergi kaçakçılığını önleme bakımından bu yolla elde olunacak sonuç, Türkiye'de gerçek vergi refor­ munu da Bağlıyacaktır. Bu anlayışımız içinde; serbest malî müşavir­ lik kanun tasarısı, vergi mahkemeleri kanun tasarısı, sermaye piyasasının gelişmesiyle ilgili tedbirler, .'Maliye Bakanlığı gelirler teşkilâtı ön tasarısı, genel muhasebe kanun tasarısı, dev­ let ihale kanun tasarısı, gelecek yıllara geçici yüklenmelere 'dair kanun tasarısı gibi tedbirle­ rin süratle sonuçlandırılmalarının faydalar sağlıyacağına inanmaktayız. Siyasi sistemimiz üzerinideki düşünceleri­ miz t Çok muhterem arkadaşlarım; Konuşmamı Hükümet - Parlâmento münase­ betleri üzerinde kısa bir tahlil yaparak sona erdirmek isterim. Türkiye 1961 EMnıinden buyana, yeni Ana­ yasamızın ye nispî temsil sfcteminin tatbikatı içinde, hususiyle Hükümet konusunda ve Hü­ kümet Parlâmento münasebetleri bakımından enteresan gelişmelere sahne olmaktadır. Siyasi tarihimizde ilk defa uyguladığımız karma Hükümetler düzeni, iki partili, üç parti­ li Hükümetler denemıe'lerinden geçtikten sonra, 1964 yılı başından itibaren, Parlâmentoda grupu çoğunlukta ölmıyan bir tek partinin bu­ günkü Hükümetinin kurulması ile sonuçlanmış­ tır. Partimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Grüpu,' kuruluşu sırasında bu Hükümete oy verip vermeme hususunu uzun müzakere ve tartışma konusu yapmış ve o güngü çok âcil dış politika şartları içinde müspet oy verme yolunu tercih etmişti. Dünya parlâmentolarında da1 bir çoğunluk grupuna dayanmadıkları halde soramluluk ka­ bul etmiş Hükümetler denemeleri yok değildir. Gerçekten kanaatimiz bugün o.cafcla:r söndürülmüştür. Millî serveti 'heder edenler ve bunların aksıibeıtlerli halka duıyuruinıatmıişti'r. Halbüiki, Sayım Aksal'm 5 yıl evvel bir vesile ile başkalarıma s a p ı k verdiği gibi millî servetin sialhibi aslisi olan millet emıanct eııbalbınnn hıyanetlerinden ve ibuuıla.rın akıbetlerinden bemlen halberdar edilmetiydi (Akıbet değil, akıbet sesleri) Biz ye­ ni nasildeniz de .omum için eski kelimeleri doğru telâfifuz 'edemiyoruz.

nevi, aklî ve ahlâki bir disiplin ve inanıştan yok­ sun yetişmiş, yaşamış ve öylece sevk ve idarede bulunmuşlardır. Bu cins politikacı ve idarecile­ rin sosyal hayatımıza daha birçok problemler getireceklerini de beklemekteyiz.

Kğitim ve sevk ve idaredeki önderlerimiz : lTmumi hayatımızdaki sıkıntılarda ve şikâyet­ lerde, yetiştirilmiş insanlarımızdaki eğitim nok­ sanlığının, perişanlığının ve hedefsizliğinin rol oy­ nadığı söylendiği zaman; Eğitim Bakanlarımız, Türk eğitiminin millî temellere, prensiplere ve amaçlara sahibolduğıınu; bunların esasen Ata­ türk tarafından tesbit edildiğini belirterek Ana­ yasamızdan , Millî Eğitim Şûrası belgelerinden güzel cümleler okumuşlardır. Fakat, inkâr edilemiyecek bir gerçektir ki bu güzel sözler, metin­ lerin sabitelerinden çıkarak yeni insanların olu­ şunda etkili olamamışlardı. Türkiye'de poli­ tik ve idari hayatın ön kademelerinde yer almış insanların çoğunluğu bir hayat ve dünya felse­ fesinden, görüşünden mahrumdurlar. Pera­ kende bilgi parçaları dışında tüm bir kültür ve zilini sentez kabilivetine de ulaşamamışlardır. Mâ-

1960 dan beri, memleketimizde ekonomik 'ha­ yatın dalgalı bir seyir takibettiği görülmektedir. Bâzaıı canlanıp açıldığı söylenmekte, sonra da bir durgunluk ve bekleyiş devresinin sıkıntıları gel­ mektedir. Bütçe Komisyonu memleket ekono­ misinin bünyesindeki bu tutukluğun sebeplerini tesbit ten kaçınmıştır. Sadece öne sürülen sebep­ leri nakletmekle yetinmiştir. Ekonomiye tesir eden sebepler arasında iç ve dış siyasi hâdiseler, vergi reformları, servet beyannameleri,- Toplu Sözleşme, (Jrev kanunları, i'ena iklim şartları, sosyalist akımlar, kredi darlığı, yüksek faiz hadleri, millî gelirdeki artışı aşan bütçe artış­ ları, vergi tazyiki ve yatırımların yetersizliği gi­ bi çeşitli sebepler öne sürülmektedir. Bunlarda­ ki gerçek payı ne olursa olsun; bize göre eııflâsyonist faktörlere rağmen ekonomideki hareketsizli­ ğin baş sebebi psikolojiktir. Son yılların iç ve

— 50

1933 senesinde Atatürk, «milletimizi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız» demiş­ ti. Ömrü vefa etmedi. 30 yılı aşkın bir zaman içinde ^yetişenlerin ondaki bu sonsuz Türklük gu­ rurunu muhafaza ve devam ettirdiklerini söyliyebilmek hakikaten zordur. Atatürk, milletinin gücüne inanan, sevgisine güvenen önderlerden­ di. Bugün Türkiye'de politika ve idarenin öiıkademesinde yer alanlarımızdan çoğu Atatürk gibi güçlerini Türk milletinden almıyorlar. Türk milletinin enerjisini harekete geçirmeyi de bil­ miyorlar. Liderlerimizin çoğu dev aynalarında kendi suretlerine ve nefislerine tutulup narcissus'un hastalığına yakalanıyor, millete Bü­ yük Atatürk gibi önder değil köstek ve yük olu­ yorlar. Türk ekonomisinde durgunluk sebebi : Muhterem milletvekilleri, Sanayileşmiş dünya ülkelerinde son yıllarda istihsal, millî gelir ve dış ticaret çoğalmakta, zen­ gin devletlerin döviz stokları artışlar kaydetmek­ tedir. Aucak, geçirdiğimiz yılda Amerika ve İngiltere'nin döviz stoklarında azalmalar olmuş­ tur. Geri kalmış hammadde ülkelerinin 1964 dış ticaretleri de canlanan fiyatların etkisiyle lehte artışlarla kapanmıştır.

M. Meclisi B ı 56 dış büyük siyasi hâdiseleri ve dalgalanmaları el­ lerinde para tutanları tereddüt ve bekleyişe yö­ netmiştir. Yeni şartlara intibak edilememiştir. Bütçe tatbikatı : Nitekim piyasanın açılacağı ümitlerine göre yelkenleri şişirilmiş 1963 ve 1964 (bütçeleri he­ deflerine varamamışlardır. Fakat, Maliye Ba­ kanlığı 1963 bütçesinin açık vermeden kapandı­ ğını ifade etmektedir. Oysa İki, 1963 Bütçesi­ nin giderlerinden 243 milyon lirası yatırımlara aidolmak üzere cem'an 880 milyon lirası gelir noksanlığı sebebiyle tenkis edilmiştir. Buna rağmen bütçenin denk kapatıldığını söyliyelbilnıe'k yine de kabil değildir. Çünkü tasarruf bonoları hasılatı, konsorsiyum ve EMA kredileri 6113 sayılı Kanunla elde edilen gelirler borçtur. Bu suretle bütçe açığı 1 milyar 680 milyon lira iç ve dış borç temini suretiyle kapatılmışııtır. 1964 bütçesi gelir açığının ise 10 aylık tah­ sil durumuna >göre 1 milyar 700 milyon lira •ci­ varında olması muhtemeldir. Açık kalan ya­ tırını finansmanları için 200 milyon liralık is­ tikraz yapılmasına tevessül edilmiştir. Geri 'kalanın büyük 'kısmı giderlerden tenkis edil­ mektedir. Bu suretle borçlanmalara' rağmen 1964 bütçesi de realize edilmemiştir. Hâsıl olan bu durum, bütçelerin manâ ve değerini azaltmakta gayrisamimî davranışları rakamlar­ la tescil etmektedir. Hayalî gelirlerle kurulan kâğıttan şatolar ertesi yıl kış mevsimine var­ madan yı'kılm aktadır. istihsal, ve yabancı sermaye: (Memleketin • çeşitli zirai, sınai ve .maden ürünlerinin istihsal 'miktarları hakkındaki büt­ çe gerekçelerinde verilen bilgilere dayanılarak genellikle neticelere ulaşmak mümkün olmadı­ ğı kanısındayız. Memlekette geçen yıllara ait erik ağacı miktarları ile elde edilen ayva ve kiraz ürününe ait rakamlar tahmine de dayan­ sa sadece güldürücüdür. Daha önemli bir çok maddelere ait bilgilerin de hesap tarzı merak edilecek bir konudur. Sahiplerinin bile ölçü ile bilemediği ekili arazilerin tümünü Devlet biliyorcasına istitistikler düzenlemiştir. Bu cetvel­ lerde verilen üretim miktarları artışı memnuniyetbahş olarak görülmekte ise de kalkınma hızının düşüklüğü derpiş edilen miktarlara va­ rılmadığını göstermektedir. Hanı petrol üreti­ mindeki artışlardan büyük bir kıvanç duydu­ ğumuzu ve ilk plânda yurt içi ihtiyaçlarının ye-

12.2.1965

0:2

tecek bir seviyeye ulaşılmasını istediğimizi te­ menni ettiğimizi belirtmek isteriz. Türklüğe sevgi ve bağlılığı dolayısiyle (mil­ liyetçilik .temelinden hareket eden ve köylünün, işçinin, esnafın, küçük memurların ve işsizlerin menfaatlerini kollamayı ön plânda tutmak ka­ rarında o l a n J I K. M. P Grupu yabancı serma­ ye hakkında da görüşlerini ifade etmek ister: Biz, yabancı sermayenin halen Türkiye'nin için­ de bulunduğu şartlar bakımından yurdumuz­ dan çıkarılmasını isabetli bulmuyoruz. Ancak, bâzı misallerin de görüldüğü gibi yabancı ser­ mayeye özel imtiyazlar, kazançlar ve fiilî inhi­ sar tanınmasının da şiddetle aleyhindeyiz. Ya­ bancı sermaye, eşitlik ve serbest rekalbet şart­ ları içinde, halen bizzat faaliyet kuramadığı­ mız ve istihsale hizmet eden sanayi kollarında ve çeşitlerinde kabul edilmelidir. Zaruri bulunmıyan basit tüketim malları yapımı için ya­ bancılara imtiyazlar tanımanın, lütfedilen fir­ ma isimleri için ortaklık payları ayırmanın lüzum ve faydalarına inanmıyoruz. Bu istika­ metteki gayretlerde millî menfaatler değil özel çıkarlar bulunacağı aşikârdır. Son zamanlarda yabancı sermayenin 10 sene­ lik yatının miktarları ve sahaları, çalışma usul­ leri, millî ekonomi aleyhine muameleleri ve ku­ ruluş sermayesi ile mütenasibolmıyacak hisbet ve miktarlardaki kârları hakkında ilginç yayınlara Taşlanmaktadır. Bütçe Komisyonu raporunda buhususta verilen bilgiler yeterli değildir. Yabancı sermayenin montaj, ambalaj ve içki sanayiini tereih ettiği, kuruluş ve hammadde ithalâtında yüksek fiyatlar gösterilerek döviz kaçırıldığı bir­ çoklarının iki üç senede kuruluşlarını amorti et­ tikleri ve çok büyük kârlar sağladıkları Öne sü­ rülmektedir. Bunları anmaktan maksadımız, müs­ tehlikin ağır ve aşırı kârlarla istismar edilmesini önlemek içindir. Hükümetin konuyla yakından ilgilenerek gayrimeşru yollara ve aşırı kâr ve is­ tismarlara karşı müstehlik halkın ve millî eko­ nominin menfaatlerini koruyacak tedbirler al­ ması gerekiyorsa bunlara tevessül etmesi lâzım­ dır. Tekzibedilmiyen ve görevli bakanla Başbaka­ nın isimleri de karışan bir haber de madenleri­ miz hakkındadır. Bir Amerikalı uzmanın Türki­ ye'deki madenlere kolayca yabancı, sermaye akı­ tabilmek için liberal bir kanun tasarısı hazırla­ dığı; Plânlamadaki Amerikalı uzmanların ve

— 51 —

M. Meclisi B : §6 konsorsiyumun çıkartılması için ısrar ettikleri bu II tasarı hakkında yapılan- neşriyatta görevlilerin mukavemete çalıştıkları ve Başbakanın (maden­ lerimizi olsun kurtaralım) dediği belirtilmekte­ dir. Bu vesile ile Yüksek Meclise Maden Kanu­ nunun henüz çıkartıldığını hatırlatır, yeniden değişiklik arzuları üzerinde titizlikle durulması gerektiğini belirtmek isteriz. Temel sanayiin, petrolün, demir ve çeliğin kamulaştırılmasını istiyoruz : Devleti ve milletin emniyeti, selâmeti, kazan­ cı için geçmiş olaylardan da ders alınmak sure­ tiyle temel sanayiin, bu arada demir - çelik te* sisi eriyle petrol kuyularının ve işletmelerinin ka^mulaştırılmasma taraftarız. Yıllardan beri en verimli petrol sahalarımızı aldıkları ruhsatlarla kapatan yabancı dev petrol kumpanyalarının petrol bulup istihsal etmek hususundaki istek­ sizliklerinin, buna mukabil millî bir müessesemi­ zin mahdut imkânlariyle daha dar bir sahada ve daha az teşebbüs içinde yabancı şirketlerden fazla petrol bulup istihsal etmesi gerçeğini ve bunun nedenlerini- Hükümetin Türk Milletine anlatması zamanının geldiğine inanıyoruz. Dış ticaret ve devletleştirme : İhracat seviyemizin bu yıl 408 milyon dolara çıkarak rekor seviyeye ulaştığı müjdelenmiştir. İthalâtta da geçen yıla nazaran azalma vardır. Dış ticarette ümit uyandıran bu nispî gelişmeye rağmen müşkülât henüz olduğu gibi durmakta­ I dır. Bu kere değişen fiyatlar içinde 1064 ihra­ catımızın gerçek mânasında rekor sayıl abilmesi de «mümkün değildir. 1953 yılı ihracatı ve fiyat­ ları hatırlanırsa bu anlaşılır. Ancak, önemli olan ihracatımızın hızlı ve devamlı bir gelişme tem­ I posuna girip giremiyeceğidir. I Dış ödeme dengemizdeki büyük açıklar dolayısiyle .ihracat ve ithalâtta kaçakçılık yapıldığı öne sürülerek bu kesimin devletleştirilmesi isten­ miş olduğu malûmunuzdur. Geniş ibir tartışmaya yol açan konu bâzı ha­ I kikatlerin gün ışığına çıkarılması bakımından faydalı olmuştur. Sayın Maliye Bakanı Dış I Ticaretde kaçakçılığın eskiden beri mevcut bir olay olduğunu teyidetmiştir. Dış ticaretteki ka­ çakçılık dolayısiyle döviz kaybı ödeme denge­ mizdeki açığı çoğaltmak suretiyle memleketimize zararlı olduktan başka; vergi kaçakçılığını da fcızamnuın ettiğinden Maliye, müstehlikler ve Türk parasının çleğeri de &arar görmektedir. I

m. â. 1M5

ö •â

Yerli ve millî sermaye yurt dışına kaçırılırken yabancı sermaye ve iş adamlarının gayretle­ riyle Türkiye'nin kalkındırılmasını beklemek ve ümidetmek acı ve düşündürücüdür. Bu ve­ sileyle yakın yıllarda tonu 1 000 dolara satılan zeytinyağı arımızın 3/2 sinin israç fiyatlarının paravana firmalar kullanılmak suretiyle 350 - 400 dolardan ihraçedildiğini, dış fiyatlarda değişiklik olmadığı halde 1962 de 140 liraya iliraçedilen koyunların 1963 te 210 lira gösteril­ diğini ve ilâç hain maddesi ithâlâtçılârıriıri 27 Mayıs»'taıi sonraki bir araştırına üzerine kilo­ sunu 2 600 dolardan ithal ettiklerini beyan et­ tikleri Terramissin'ih fiyatını 375 dolara indir­ diklerini yayınlardan öğrenmiş bulunuyoruz. Ancak, bugünkü Devlet mekanizması içinde bir devletleştirmenin isabetine inanmıyoruz, İthalât ve ihracaatta gayrimeşru yollara sapan­ ları bunları bertaraf etmek suretiyle yerini kötü bürokratlara devretmekte fayda bulmuyo­ ruz. Bu işlerle meşgul Devlet Malzeme Ofisi­ ni, Devlet Bakanlarımızdan biri resmen Bütçe Komisyonuna şikâyet ettiğini, şikâyetçi oldu­ ğunu bildirmiştir. İşleri yürütmek ve düzelt­ mekle görevli olanların, bunun için icra mov> kiinde bulunanların şikâyette bulundukları mü­ esseselerle mi bu işler yürütülecektir? Biz, ko­ nunun bâzı taraflarını da deşmek istiyoruz. Kaçakçılığı Türk parasının re£inî ve serbest pi­ yasa fiyatları arasındaki farkında teşvik et­ tiğine dair mütalâalarda da isabet payı var­ dır. Bedelsiz ithalât, kaçak servetlerin dönüşü için, açık - bir müsamaha kapısı, dolayısiyle do kaçakçılığı teşvik değil midir? Bu yaz aylarında fiyat dalgalanmalarını kontrol maksadiyle ihracattaki mevcut tescil mü­ kellefiyetinin kaldırıldığı, fmdık, üzüm ve hay­ van ihracatında uygulandığı hatırlarınızdadır. Güney bölgelerimizden devamlı feryatlar yükseldi. Kaçakçı ihracaatçıları yüzünden dürüst­ lerin iş yapamaz hale geldikleri duyuruldu. Üzümde ise Hükümetin beynelmilel asgari fi­ yatlarda anlaştığı memleketler ise bu fiyatlar altındaki satışlardan dolayı bizden şikâyetçi oldular, Birkaç ay sonra mahzurları önlemek için eski duruma dönüldüğü bildirildi. Ancak, bu birkaç ay içinde nice atların döviz yüzleri. ile sırılsıklam Üsküdar'ı çoktan -a/ııp gitmiş olduk-. larını düşünmek zorundayız, Bizzat Hükümet

— 52-

M. Meclisi B : 56 tin alacağı tedbirlerle ve kararlarla kaçakçı­ lığı önlemeyi kendisine meşgale edinmesi gere­ kir. C. K. M. P. Grupu her türlü vurgun, hak­ sız ve gayrimeşru kazancın şiddetle aleyhin­ dedir. Son 20 yılın hâdiseleri bâzan iktidar­ ların siyasi hesaplarda müsamahalı davrandık­ larını hatırlatmaktadır. Ancak, meseleyi kök­ lü ve yaygın tedbirlerle halletme yolları aran­ malıdır. Acele devletleştirme istekleri yeni bir doktrin tatbikatı arzularından ileri geliyor­ sa bu da açıklanmalıdır. O vakit, meseleyi sa­ dece bir ihracaat - ithalât meselesi olarak de­ ğil topyekûn nizam meselesi olarak ele almak gerekecektik. Dış borçlardan kurtulmak için teşebbüs isti­ yoruz : Muhterem Milletvekilleri, Bugün Devlet borçları genel olarak 17 mil­ yar lirayı aşmıştır. Türk maliyesi ve ekonomisi yıldan yıla artacak devreden yeni borçlanma­ lar sayesinde ayakta kalabilmektedir. Bunun devamındaki, zorluklar her geçen gün kendi­ sini daha çok hissettirin ektedir. Bu yıl tecil et­ tirilmesine çalışılan beş yüz milyon liralık dış borç yanında 1965 te ödenecek miktar bir mil­ yar 664 milyon liradır. Bunun bütçedeki nisbeti % 9 u aşmaktadır. Halbuki, 1949 da tüm borçlarımızın yekûnu 1 632 milyon lira göste­ riliyordu. Vakıa bunun bütçe içindeki nisbetler bakımından pek değişmediğinden bahseden­ ler çıkabilir. Ancak, bu borçların bütün mille­ ti de, Hükümeti de tedirgin ettiği Ibir gerçek­ tir. Sonra hepsinin Türk Milletinin borçları olduğu da söylenemez, kur farkları yüzünden borç Ikamburuna yeni kamburlar eklenmiştir. Borçlu olduklarımızın çoğu bizim müttefiklerimizdn\ Müşterek emniyet ve savunmamız için kendilerinden çok fazla nisbetlerde malî yük altına girmek vefa ve eömetliğini göster­ dik. Müşterek sulhun korunmasında bizimle be­ raber kendileri de yararlanmıştır. Sağlam bir bünyeye sahip Türkiye Batılı müttefiklerimiz için de dünya barışı için de bir teminattır. Bu borçların bir kısmı hibe yoliyle terk edilme­ li, kalanın faiz yükleri kaldırılarak uzak yıl­ lar içinde tak'sitlendirilmesine gidilmek sure­ tiyle Türk ekonomisinin rahat bir nefes alıp ferahlaması sağlanmalıdır. Bunun için, Hükü­ met enerjik ve kesin tavırlı teşebbüslere geç­ meli ve müsbet sonuç almakta kararlı olmalı-

12 . 2.1965

0:2

dir. Yüksek faizli borçlar emtia kredisi şeklinde. verildiği için satılmıyan veya düşük kaliteli mal­ ların bahse konu olabildiği emtia için ödenen pahalı fiyatlar faizini de aslını da içinde taşı­ maktadır. İktisadi yardım denilince: iyi kalpli bir zen­ ginin lûtfu sanılan mekanizmanın bütün dün­ yadaki neticelerini de Yüksek Meclisinize sun­ mak isteriz : 1964 te 75 ülkenin katıldığı Ce­ nevre Dünya Ticaret ve Kalkınma Konferan­ sında 1950 - 1961 arasında az gelişmiş ülkelere 47 milyar dolar yardım yapıldığı tesbit edil­ miştir. Bunun 27 milyar dolarlık kısmı tak­ sit, faiz ve kâr transferi olarak yardımcı ül­ kelere geri dönmüştür. Aynı devrede ham mad­ de fiyatlarının düşürülmesinden dolabı geri kalmış ülkeler 13 milyar dolar kaybetmişler­ dir. Aynı dönemde dünya nüfusunun % 18 ini teşkil eden zengin ve yardımcı ülkeler bütün dünya gelirinin 3/2 sini; nüfusun % 67 sini temsil eden geri kalmışlar da % 15 ini almış­ lardır. Son on yılda Dünya ticaretinde % 30 a varan az gelişmiş ülkelerin ticari muamele hacımları % 20 ye gerilemek suretiyle zengin ve yardımcı ülkelerin işine yaramıştır. Bu bağlan­ tıların siyasi bağımsızlıklara tesir derecesi de üzerinde durulacak konulardandır. Türk Hü­ kümeti, dış borçlar kösteğini milletimizin ve millî ekonominin ayağından söküp atmanın za­ manı geldiğini bilerek dostlarımız nezdinde teşebbüslere geçmelidir. Para - kredi - mevduat - fiyatlar durumu : Muhterem (milletvekilleri; . Meılkez Banikaısı hesaplarında da geçtiğimiz yıllarda ümit verici bir gelişme yoktur. 1964 yılı sonu vaziyetine göre döviz alacaklarımız 168, borçlarımız 758,5 milyon liradır. Altın stokl'ariimız ise azalmaya yüztutmuş, du'ha fenası, terhin edilenleri hesaba katmazsa­ nız serbest miiktar 19 tona düşmüştür. Bankmot miktarındaki artışlar ise endişe ve­ rici b'ir seyir almıştır. 1959 da 3 milyar 268 mil­ yon lira olan tedavüldeki bankmot miktarı 1964 sonunda 6 buçuk milyarı aşmış, Efoim ayınlda ise 6 milyar 864 milyona ulaşmıştır. Son beş yıl içinde tedavüldeki bankmotlarda artış miktarı % yüzü bile geçmiştir. Geçen yıllarda % 7 ilâ 9 arasında seyreden artış temposu 1964 te % 23 gibi yüksek bir rakama çıkmıştır. Piyasaya ye-

— 53 —

M. Meclisi B : 56 niden bir milyar 250 milyon lira civarında para çıkarılımıştır. Merkez Bankasının Hazineye açtığı kredi ve avanslar, keza mülhak bütçeler ve kamu sektörü için açtığı kredilerde artışlar devam etmektedir. Geçmiş senelerde krediler hacmmdaki anormal artışlardan sıonra 1964 te varılan miktar 12 mil­ yar 422 milyon liradır, fakait tarım kredilerinde 'gerileme vardır. Mevduattaki artışlar Bütçe Komisyonu rapo­ runda zilkredilldiğine göre para ve kredi miktarın­ daki artışlar niıslbetiinde olmamış bu sebeple istih­ lâk kamçılanmıştır. Fiyatlarda ise, endekslere göre göze çarpa­ cak bir hareket yoktur. Hattâ toptan eşya fiyat­ larında 1964 te % 1 gerileme, Ankara geçomı en­ dekslerinde ise sadece % 1,5 fiyat artışı vardır, fakat endekslere rağmen çarşı pazar fiyatlarında pahalılık hareketleri başlamıştır. Fiyatlar]n müstakar görünmesinin, para ve kredi hacminin artmasına rağmen para ve kre­ di darlığı şikâyetleri de sürüp gitmektedir, ik­ tisatçılara göre ekonomi likiditesini kaybetmiş­ tir. Bir diğer görüş de faiz hadlerinin yüksekliği ve servet beyannameleri hasebiyle psikolojik te­ sirlerin de inzimamı ile para aramın azaldığı şek­ lindedir. Faiz hadlerinin dürüst ve normal ölçü­ lerde iş yapıma durumunda kalacak teşebbüs er­ babı için ağırlığı bir vakıadır. Bu faiz nislbetleri uzun vâdede yapılacak müstahsil teşebbüslere im­ kân vermediği gibi ancak batakçı iş adamlarının altından kalkabileceği veya zoraki katlanacağı bir ağırlık taşımaktadır. Hepsinin ötesinde bu faiz hadleri ile yüklü krediler, kaybedecekleri bir şeyleri olmıyan, maceracıların işine yarıyabilecektir. Enflâsyon imiknobu zerk edilmiştir : Fiyatlardaki artış henüz endekslere goçmeımiştir. Ancak, ithal zorlukları da belirdiği na­ zara alınırsa mal arzının daha da çoğalması bek­ lenemez. Emisyon yoliyle enflâsyonun zehirli •mikrobu ımıillî ekonomiye zerk edilmiştir. Enflâs­ yon heyulasının karşımıza bütün dehşetiyle heran çıkması mümkündür. Halk Partisi iktidarı sene­ lerce aleyhinde bulundukları enflâsyon ahtapotu­ nun kollarına ekonomimizi teslim etmiştir. Psikolojik sebeplerle paranın tedavül hızının azalmış olması enflâsyon belirtilerinin açıkça ortaya çıkmasını engellemektedir. Fakat Hükü­ met artık kontrolü kaçırmış durumdadır. Oenel

12 . 2 .1965

O: â

bir hareket her an başlıyabilir. İktisatçıların akşam sabahı bekledikleri enflâsyon ıslıklarını işitmek gün meselesi gibi görünmektedir. Kötü bir konu ortalığa yayılmıştır. 1964 bütçesinin âkibeti bir yana 1965 bütçesinin büyük açıkları ve seçim yılının endişeleriyle getirilen büyük kredi hareketleri 1965 in kötü bir yıl olacağı kanaatini yaygın hâle getirmektedir. Yatırımlar istihsal yolunda değildir : Plânlı kalkınma döneminin 3 ncü yılma ait bütçenin yatırımlar bölümü de hayli ümit kırı­ cıdır. Plânlamanın da tavsiye etmesine rağmen bu yatırımlar istihsal A^C ihracatı artırma isti­ kametine yönelmemiştir. Öteden beri ifade edegeldiğimiz üzere istihsali artırıcı nitelikte olmı­ yan yatırımlar sadece basit birer harcamadır. Yatırım hedeflerine ulaşıldığını ispat için bu bölüme müstehlik masrafları doldurmakla kısa vadeli politik propogandalara mesnet bulunabi­ lir. Ama, memleket menfaatlerinin gerekleri yerine getirilmemiş olur. Devleti idare edenler, plânlı dönemde icrayı elinde bulunduran Halk Partisi iktidarı bürokrasi çarklarının dönüşüne kendilerini kaptırmışlardır. Plânlamada çalı­ şanların da bürokrasinin havasından hâlâ kur­ tulamadıkları, gerçek ve hamleci ekonomik hü­ viyetine giremedikleri görülmektedir. Bürokra­ sinin her yıl kendi yararına Devleti daha çok harcamalara ve çabalara sokma eğilimi bütçenin cari masraflarına tamamen hâkim olduktan son­ ra yatırımlar bölümünü de ele geçirmişe benze­ mektedir. Yatırımlar bölümünde gösterilen tahsisatın bir kısmı taşıtlara ayrılmıştır. Sadece Maliye Bakanlığı bütçesinde 17,5 milyon liralık taşıt satınalınacaktır. Bunun prodüktiviteyle eko­ nomik istihsali geliştirmekle ne ilgisi vardır? Po­ lisin altına vereceği jecp için sarf edilecek para­ nın veya gece gecikecek Senato memurlarını ev­ lerine dağıtacak minübüs bedelinin cari mas­ raflar bölümü yerine yatırımlarda gösterilmesi hangi ekonomik gelişmeyi sağlayacaktır? Sade­ ce bir mülhak bütçede 36 milyon liraya varan etüt proje giderleri hayatta işlerin niçin iyiye gitmeyip de kalkınmanın kâğıt üzerinde bir ede­ biyat olarak kaldığının işaretini de vermekte­ dir. Teknik personel ücret ve yolluklarının bol miktarda yatırım tahsisatlarının içine gelip J oturmaları yatırımlara bağlanan ümitlerin ger-

54 —

M. Meclisi B : 58 çekleşeceğini göstermez. Bürokrasi çarkının ge­ lirlerini artırmak için yatırımlar sahasına da kolayca nüfuz ettiğini, bağdaş kurup çubuğunu tüttürmeyc başladığını gösterir. Bunlar Hükü. met programında bahsedilen üretken yatırımlar olmasa gerektir. Bu hükmümüz kalbul edilmi­ yorsa sağ duyusuyla haklı olarak yatırım mefhu­ mundan ve rakkamlarmdan çok şeyler beki iyen halk kütlelerini iktidarın avutma gayretinde ol­ duğu mânası çıkar. Rahmetli Kâzım Karabekir'in ifadesiyle, bü­ rokrasiye özel hayatında sağlıyamadığı bir kon­ for ve ihtişamı millet kesesinden temin eden bi­ na inşaatının ekonomimize kazandıracağı müs­ tahsil kaynaklar var mıdır? Hâlâ milletin geliş­ mesini Devlet dairelerine beton saraylar kur­ makta sanan zihniyet, Plânlama Dairesine rağ­ men yıkılamamışsa plânlı devrenin özelliği ne olacaktır? Devlet daireleri, lojmanlar, apartmanlar için yapılan harcamaların yatırım sayılmasından sonra bunları teçhiz için alman malzemelerin. bahçe masraflarının, elektrik su tesisatları ta­ miratlarının, büro malzemelerinin de yatırını rakamlarına dâhil edilmesi soğuk bir samimiyet­ sizlik örneği değil midir? Büyük miktarlı-ya­ tırım. tahsisatlarının ayırımlarıyla gösterilme­ mesi de bir hatadır. Büyük onarımlar, tesisler, makina teçhizat alımları namı altında gösterilen bu cins tahsisatın gerçek hüviyeti ile değerlen­ dirilebilmesi bu ayırımla daha kolay olacaktır. Bölgesel dengesizlikler devam ettiriliyor : C/K. M. Partisi Grupu millî kalkınmada bölge­ sel dengesizlikleri artıran tutuma son verilme­ sinin âdil, faydalı ve gerçekçi topyekûn kalkın­ manın sağlanmasını istemektedir. Türkiye büt­ çelerinin büyük çoğunluğu birkaç şehirde har­ canmaktadır. Böylece yurdun büyük, fakir, harap ıssızlıkları yanında dev şehirler meydana gelmektedir. Nitekim, 1965 do 200 000 e vara­ cağı söylenilen Ankara nüfusunun bir milyona ulaşmış olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye'de nüfusu beş binden yukarı olan şehir ve kasaba­ ların sayısı sadece 295 dir. Büyük şehirlere yı­ ğılan müstehlikler kütlesi Hükümetlerin yanlış harcama politikaları yüzünden meydana gelmek­ tedir. Zaruri olmıyan müesseseler hâlâ Anka­ ra'da toplanmakta, açılmakta, Türkiye âdeta Başkente çekilmektedir. Bütçenin yatırımlar faslından başka milyarlarca liralık cari masraf-

12.2.1Ö65

0:2

l a n da Ankara'ya akmaktadır. Devlet kamu teşe'bbüsleri aynı ters istikamette milyarları bu­ rada toplamaktadır. Nihayet büyük hırsızlıkla­ rın, vurgunların, kaçakçılıkların, rüşvetlerin toplandığı ve toplanılan servetlerin barındığı merkezler de büyük şehirlerdir. Kalan yurt par­ çalarındaki vatandaşlar sağlık, tahsil, iş zaru­ retleriyim ellerindeki mütevazi paraları da keza buralara taşımaktadırlar. Cazip hayat tarzı ve rahatlıkları, kolay ve çok kazanma şansı biraz servet toplıyanları, şans denemek istiyenlcri de büyük şehirlere çekmektedir. Taşraya yapıla­ cağı söylenecek yatırımların da büyük kısmı esa­ sen malzeme bedeli, etüt, proje gideri teknik personel, ücret ve yolluğu, mütaahhit kârı ola­ rak yine merkezde kalmaktadır. Aslında müs­ tahsil yatırımlar hüviyetinde olmıyan bu har­ camalarda, merkeziyetçi idare sebebiyle enin­ de sonunda şöyle bir turdan sonra ya merkeze avdet etmekte, ya merkezden hiç çıkmamakta­ dır. Böylece plânın derpiş ettiği bölgeler ara­ sındaki dengesel kalkınma da kâğıt üzerinde kal­ maktadır. Bıı kötü gidişe bir son vermelidir. Yeni kuruluşlar, gerektikçe eski kuruluşlar va­ tan sathına yayılmalıdır. Büyük bir iki merkeze milyarlarını cömertçe harcıyan Devlet, taşranın fakirlerine, sadaka kabilinden ayırdığı meblâğlar için bedava arsa, iş gücü, malzeme isteme cim­ riliğini bırakmalıdır. Hem bu bahane iş yapma­ manın da mazereti olarak sonunda ortaya çık­ maktadır. istanbul ve Ankara'da Tıp fakülte­ leri varken yenilerini, meselâ Diyarbakır ve Er­ zurum'a götürmek yerine yine Ankara ve İstan­ bul'da açanların zihniyeti söylediklerimizin tipik bir misalidir sanırız. Küçük köylerin ve orman köylerinin toplanması suretiyle uzun vadeli bir iskân politikası ve plânı uygulanmalıdır. Mem­ lekette cazibe, zenginlik imkân mihrakları ser­ piştirilerek geliştirilmelidir. Toplumca kalkınmak, sosyal gelişmeyi sağla­ mak, üretimi artırmak vatandaşa hizmet edebil­ mek için bu şarttır. Her halde hükümetler va­ tanın mütevekkil evlâtlarının yurdun dört bir köşesinden Başkente yapacakları protesto yürü­ yüşünün yapılacağı günleri beklememelidirler. Bütçenin genel manzarası : Bütçelerimiz gitgide sade bir maaşlar, üc­ retler, çeşitli ödenekler, yolluklar, taşıtlar ve yeni büro malzemelerine ait gider, cetvelleri di-

- 5 5 -

M. Meclisi B : 56 zisi haline gelmek üzeredir. Sona eklendikleri için dikkat ve tetkik nazarlarından kaçan daimî kadrolar ve «D» cetvelleri gitgide köhne Bizans'­ ın saray ihtişamını, bunun havasını, gelenekle­ rini maiyet ve hizmet erkânını Devlet daire ve müesseselerine iyice yerleştirmektedir. Bu kad­ ro miktarlarının gerçek ihtiyaçlarla irtibatı, ih­ tiyaç mahallinde kullanıp kullanılmadıkları ise kontrol ve murakabenin dışında kalmaktadır. Meselâ bir Devlet Su işlerinin «D» cetveli kad­ rolarında niçin bu kadar servis şefi, memur ve daktilo bulunması gerektiğinin izahını kimse çı­ kıp yapamamaktadır. Gelir bütçesi samimî değildir, bütçe açıktır. Muhterem milletvekilleri, 1964 bütçesinin bir buçuk milyarı aşan açık­ la kapatan iktidar partisi her yılki ikazlarımıza aldırış etmeksizin yeniden açık bütçeler getir­ mektedir. 10 aylık tahsilat sonuçlarına göre 1964 bütçesinin % 72,5 gerçekleşmiş, 9 milyar 700 milyon liralık tahsilat yapılmıştır. Beyannameli vergiler taksitlerinin geçen aylarda kal­ dığı düşünülürse, en iyimser tahminle kalan iki ay tahsilat tahminlerine ?öre, açık, bir mil­ yar 700 milyon lira civarındadır. Bu açık ne ile kapatılacaktır1? Harcamalardan yaptıkları ve ismine tasarruf dedikleri 'kısıntılarla mı? Burada önemli bir mesele ile karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyiz. Bunlar gerçek tasarruflarsa Hü­ kümet israf içindedir, şişkin masraflarla bütçe çıkarmaktadır, israf yapacaktır. Fakat gelir­ leri yetişmeyince bu israfını frenlemektedir. Maliye Bakanı israf iddialarını şiddetle redde­ derek bütçelerde tasarruf mümkün olmadığını evvelden söylediğine göre aslında yapılan harca­ malardan kısıntıdır. Bu takdirde iktidarın bü­ yük rakamlarla ve geniş projelerle millete iş ya­ pacağını ilân edip sonradan sözünde durmadığı ve bir iş yapmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. 1964 bütçesinin 11 milyar 700 milyon lirayı aşmıyacağı anlaşılan gelirlerini esas alırsanız, ge­ lecek yıl için yüzde on vasati bir gelir artışı ha­ linde dahi mevcut 1965 gelir bütçesinin peşi­ nen bir milyar lira açık vereceği ortaya çıkmak­ tadır. Kaldı ki, 1964 ün iktisadi durgunluk dev­ resi olduğu kabul edildiğine göre 1965 gelirlerini normalin çok üstünde düşünmek mümkün değil­ dir. Bütçe Komisyonu mülhak bütçelerde de, genel bütçede de rasgele gelir artırmaları yap­ mıştır. Bu bütçede henüz gerçekleşmemiş 500

12 . 2 .1965

O: â

milyon liralık bir borç tecili de gelir gösteril­ miştir. Bundan başka bütçe ihtiyaçlarındaki özel kaynaklardan temini düşünülen miktar bir milyar 232 milyon lira civarındadır. Bun­ ların realize edilmesi imkânı bir yana progra­ mında enflâsyon ve bütçe denkliğine önem ve­ ren Hükümetin denk bütçe kavramı ile bu hu­ susu nasıl bağdaştırabileceği cai sualdir. 1965 bütçesinin tahakkuk etmiyecek bir mil­ yar liralık geliri yanında borçlarla karşılanması düşünülen iki milyar 730 milyon liralık kısmı da gerçek mânada bütçe açığı olduğu düşünülürse açığın 3 milyar* 730 milyon lira olduğu netice­ sine varılmaktadır. Dörtte birden fazla açığı olan bir bütçeye dayanarak memlekette plâ,n yürüte­ bilmek, Hükümet yürütebilmek, memleketi idarede ısrar etmeye kalkışmak hakikaten bir cesaret işidir. Sosyal adalet ve vergiler : Vasıtalı vergilerin çok ağır bir nisbete çık­ tığı fakir bir memlekette, bu çeşit 'bir vergilen­ dirme anlayışıyla, millî gelir dağılımındaki anor­ malliklerin düzeleceğine, sosyal adaletin ger­ çekleşeceğine inanmıyoruz... ödeme kabiliyeti olmıyanlardan Devletin ihtiyaçları için âdeta sıkıştırıla sıkıştırıla gündelik nafakaları alınır­ ken, kazandıklarından ödemesi gerekenler tam bir serbesti içinde bırakılmışlardır. Bu gidişle, zenginler birer* Kârım haline gelmekte, beynel­ milel müreffeh dünya vatandaşları olarak yal­ nız Türkiye'nin değil dünyanın nimetlerine garkolmakta; üstelik milletin kaderine de sa­ hip çıkabilmektedirler. Orta sınıf sürünmekte ve ezilmekte, büyük çoğunluk ise ilkel hayat şart­ ları içinde kendinden evvelki nesillerin kaderini çökmüş omuzlarında taşımaktadır. Türkiye'de Wall Street sakinlerine özenenlere şunu hatır­ latmakta fayda görürüz. Türk Milleti (mahal­ ledeki komşun açken sen tok olamazsın) gele­ neği ve inancına sahibolaralk yüz yılları geçir­ miştir. Biz Halk Partisi Hükümetinin sosyal adaleti de gerçekleştirebileceğine inanmıyoruz. Türkiye'de gelir dağılımını adilâna esaslara gö­ re düzenliyecek ve sosyal adaleti gerçekleştire­ cek tanzim edici bir vergi politikası yürütülme­ sini istiyoruz. Plân ve bütçe tatbikatı : Plânlı çalışma devresine girilmiş olmasını (her derde deva bulundu) mânasına alıp bir za-

— 56 —

M. Meclisi B : 56 manlar hararetle bunun edebiyatını yapan Hü­ kümet, plânlı çalışmada evvelden hazırlık ve disiplin konusuna gereği gibi önem vermediği için bugün müşkülât içindedir. Teori ve tatbi­ kat ortaya koymuştur ki, bir plânın gerçeğe uyup geleeeği kapsaması ne derecede önemli ise plânın bütünüyle zamanında gerçekleşmesi de aynı derecede önem taşır. Bu neticeye ulaşa­ bilmek için Başbakanlık seviyesinde bir icra ve takip disiplini kurulması diğer taraftan kanun ve statülerin plânlı çalışmayı destekliyecek şekil­ de hazırlanması, personelin iyi seçilmesi, koordine çalışma şartlarının hazırlanması lâzımdır. TaÜlbrkata ait detaylı plânların ve 'her çeşit iihzaratm da evvelden tamamlanması gerekir. Bü­ rokratik zihniyet ve Artırma, eksiltme Kanunu bahsettiğimiz konularda plân için engel olucu misal olarak zikredebiliriz. Millî Eğitim yatı­ rımları alanında alman sonuç, Kurucu Mec­ lisin çıkardığı ve İlkokul inşaatını artırma ve eksiltme Kanunu hükümleri dışına çıkaran ka­ nun sayesindedir. Bugün hâlâ plân çalışmaları­ na siyasi çıkarlar için tesir yapılmaktadır. Gerekli vasatı hazırlanmadığı, geçiş süresi şartları yerine getirilmediği için plânın başarı gösteremiyeceğini grupumuz plân müzakereleri sırasında ifade eylemişti.

12 . 2. İ965

Ö: â

yüzünden gerçekleştiği, plânın hedeflerine varılamadığı, geçen yıl ise % 7 nin epey geri­ lerinde kalındığı görülmektedir. Finansman kay­ nakları çok açık 1965 seçim bütçesinden plânın hedefleri için ümütlenmekse beyhudedir. Kamu iktisadi teşebbüsleri : 1962 de 30 ana teşebbüsle iştiraklerinin 45 bucuk milyar liralık sermaye kullandığı kamu iktisadi sektörü bu dönemde de ıslâh edilememiş, rantabl hale getirilememiş, murakabeleri sağ­ lanmamıştır. Reorganizasyon Kanununa rağmen henüz tek bir teşebbüsün özel kanun tasarısı Meclise gönderilmemiştir. 1962 de 45,5 milyar liralık millî serveti kullananlar ve yönetenler za­ rarlarının mahsubu sonunda 380 milyon lira kâr edebilmişlerdir. Çoğu piyasayı tek başına elin­ de tutan bu muazzam teşebbüslerin kâr nisbeti W 1 den aşağıdadır. Senelerden beri devam eden bu facianın üstüne kimse gidememekte Tür­ kiye'nin kanıyan yarasını suiistimal, ihmal, yol­ suzluk ve şahane israf kombinezonları örümcek ağlariyle örtmeye çalışmaktadır. Bu yara artık dc^ilmeli'dir. 45,5 milyar liralık sermaye işle­ ten iş ve sanayi dallarında % 1 den aşağı kâr sağlıyan, çalıştırdığı her iki işçinin başına bir memur diken dünyada başka kuruluşlar var mıdır? Avın miletarda işçiyle General Motorsun senede istihsal ve sattığı emtia bedeli 150 milyar liradır. Bu teşebbüslerin borç yükleri de mil­ yarlık diziler halinde Hazinenin, dolayısiyle ya­ tandasın boyunlarına takılmıştır. Kamu sektö­ rü teşebbüslerinin yönetiminde kademe kademe sorumluluk taşıvanlara millî servetin ve isletme­ lerinin kendilerine tahsis edilmiş özel çiftlikleri olmadığı millet namına, Hükümet yapamadığı­ na fröre Meclis tarafından hatırlatılmalıdır. Dış politikadaki gelişmeler

Ancak plânlı ekonomi fikrine çok eskiden sahip bir parti grupu olarak biz bunu genel bir işaret ve istikamet mahiyetinde hayırlı ve fayda­ lı mülâhaza etmiştik. Nitekim her yıl başarı kazanamıyan plân tatbikatı ertesi yıla ertelen­ mektedir. 1905 icra plânına göre; 1964 de bi­ tirilmesi gereken yatırımlara bu yıl yer veril­ memiştir. Bunlar 1965 yatırım finansmanlariyle tamamlanacak gerekirse kısıntı yapılacak­ tır. Keza eski yıllarda öngörüldüğü halde so­ Mu'h'terem milletvekilleri, nuç] andırılamıy an tedbirler de 1965 de tamamC. K. M. P. Grupu dış politikada Hüküme­ 1 anacaktır. 'Bu plânın her sene gelecek yıla er­ ti bidayetten beri şahsiyetli ve enerjik bir poli­ telendiğinin bizzat plân tarafından itirafıdır. tika takibine davet eden, inkiyât ve tabiiyet poPlânın yürürlüğe girmesinden evvel başarıya | litikası yerine, millî menfaatlerimizi gözeten ulaşması için 1962 geçiş programında tavsiye eşit münasebet politikasının usul ittihaz edilme­ edilen ve gerçekleştirilmesi istenen işler hâlâ cok sini defalarca istiyen gruptur. Kıbrıs politika­ büyük çoğunluğuyla ve en önemli meseleleriyle sının hüsran ve başarısızlıklarından uzun bir yerine getirilememiştir. Bunların en önemli ve süre sonra Hükümetin böyle bir politika istika­ temel meselelere aidolanlarından seçtiğimiz ve metine yöneldiğine dair işaretleri memnuniyetle 35 maddeyi ihtiva eden liste}ri sabrınızı taşırmakaydediyoruz. Batı devletleriyle olan iktifakla­ mak için burada okumıyacağım. Hal böyle olun­ rımızdan ayrılmadan komşumuz Sovyetler Bir­ ca kalkınma hızının 1963 deki iyi hava şartları liğiyle eşitlik esa*slarma dayanan iyi münasebet

— 57 —

M. Meclisi B : 56 ve dostluk ilişkileri kurulmasına karşı değiliz. Bu arada, tarafsız ülkeler ve islâm, devletle­ riyle münasebetlerimizin geliştirilmesi yolundaki geç kalmış teşebüsleri de memnuniyetle izliyo­ ruz, 'Kötü inkişafları ve seyiri -önlenen Kıbrıs dâvamızın fiilî bakımdan henüz olduğu gibi dur­ duğunu hatırlatmak isteriz. Kıbrıs Türkleri­ nin ıstırap ve mahrumiyetleri ilânıhaye devam ettirilemez. Hunhar mütecavizlerin Türklüğün haklarını kabul ve teslim etmeleri sonucunu Hü­ kümetin biran evvel sağlamasını bekliyoruz. Kıbrıs olayı, hudutlarımızın dışında kalmış Türk topluluklarının beynelmilel hukukla tanınan beşeri haklariyle yakından ve evvelden ilgilenil­ in esi gerektiğini bir kere daha ispat etmiştir. Yeni bakanlıklar ve Köy Bakanlığı : 3 ncü İnönü Hükümetinin ihdas ettiği ve bir kanuna dayanmıyan yeni bakanlıkların faaliyet ve icraatları Anayasaya ve hukuka aykırıdır. özel kanuniariylc bir bakanlığa bağlı teşekkül, idare ve genel müdürlükler kanunlarında deği­ şiklik yapılmadan esasen kendilerinin de kanu­ nen mesnedi mevcudolmıyan bakanlıklara bağla­ namazlar. Böyle kanunsuz bir irtibat ve karı­ şıklık içinde işler yürütülüp tahsisatlar har­ canmaktadır. Hükümet Köy İşleri Bakanlığı­ nın kuruluşuna programında geniş ve umutlu yer vermiştir. Gerçeklere uygun bir iş bölümü yapılmadıkça müşterek sorumluluk esasına da­ yanan koordine bir çalışma yoluna gidilmedikçe ve nihayet çalışma metodu ve personel prob­ lemleri halledilmedikçe yeni bakanlıklar kurul­ masından da olumlu sonuç elde edilemiyeceğini son denemeler ortaya koymuştur. Nitekim köye ve köylüye ait meseleleri bir (bakanlıkta top­ lamak gibi bir zihniyetle kuruluş denemesine gi­ rişilen Köy îşleri Bakanlığiyle Hükümetin ta­ rım sektörünü kapsıyan, ekonomik ve sosyal var­ lığımızın temelini meydana getiren köye ve köy­ lüye hangi meseleleri, hangi yollardan giderek çözmek istediğini anlamak mümkün olamamakta­ dır. Programında köyü ve köylü dâvasını bi­ rinci plânda ele alarak eîkonomiik ve sosyal 'me­ sele \olarafc ortaya koyan C. K. ıM. Partilliler 'ola­ rak bizler son denemede olumlu bir netice alın­ dığı kanaatine varamadık. Köy derdinin top­ tan adını koymak ve radikal tedbirlerle işe gi­ rişmek ve sosyal devlet prensibinin ve plânlı çalışmanın bir zarureti olarak görmekteyiz.

— 58

12 . 2 .1965

O: 2

O. H. P. hükümetleri reform yapamaz - sos­ yalizasyon denemesi : 3 ncü İnönü Hükümeti kendisini reform Hü­ kümeti olarak ilân etmiştir. Fakat, bugüne ka­ dar hiçbir reform hareketine başlamamıştır. önümüzdeki aylarda da başlaması mümkün de­ ğildir. Ne var ki unuttuğu reformları siyaset plotformuna tekrar getirmiş reformcu oldukla­ rını söylemeye başlamışlardır. Aslında Türki­ ye'de derinlemesine ve genişlemesine büyük ve çok taraflı reformlara ihtiyaç vardır. Fakat, C. H. P. hükümetleri reform yapmaya 'mukte­ dir değillerdir. Ook uzun geçmişleri, eserleri, mücadeleleri ve bağlantılarının kendilerini saran çemberinden çıkmalarına imkân, yoktur. Bizim müşahedemiz Halk Partisi reform konusunu po­ litikada spekilâsyon mevzuu yaparak dejenere etmektedir. Aydınları avutmakta, aldatmakta ve aldanılmaktadır. Klmbilir, belki de Sayın Hüküm et Başkanı Merhum Fikret gibi; aldanmanın eze­ lî bir şifa olduğunu sanmaktadır. Nitekim, sosyalizasyon tecrübesi de iyi başlaııılmadığı için başarısız bir safhadadır. Mil­ yonlarca lira harcanarak beton binalar yapıl­ makta sonra da bunlar boş kalmaktadır. Götürülebilcn hizmetlerin de nasıl perişanlık ve yetersizlik ve hatalar içinde olduğuna dair sosyalizasyon bölgesinden kötü haberler gelmek­ tedir. îş yolunda yürümemekte, yürütül m em ek­ tedir. Çünkü, işi beton duvarlar değil inançlı ve sorumlu idareciler ve personel yürütebilir. Toprak reformundan yanayız : Türkiye nüfusunun 4/3 ü toprağa bağlı ol­ masına rağmen bunların millî gelirden aldıkları pay % 40 civarındadır. Üstelik bu >% 40 in pay­ laşılmasında da büyük nisbetsizlikler arz et­ mektedir. Bir Köylü Partisi olarak toprak re­ formunu hararetle tasvibederiz. Bize göre toprak reformunu bugün Türkiye'de zorunlu kılan sebebplcrm başında üretimin artırılması gelir. Topraktan yararlanacakların sayısını artırmanın yanımda toprakların büyüklük ölçü­ leri verimli ve rantabl işletmeciliğin esaslarına göre tâyin edilmelidir. Türkiye'de toprağa bağ­ lı nüfus % 75 tir. Tarım üretim, ve işletmecili­ ğimde bizden kat ve kat önde olan memleket­ lerle Fransa'da nüfusun % 20 si Amerika'da % 8 i topraktan geçimimi sağlamaktadır. Sana-

M. Meclisi B : 56 yiieşmek için gerekli sermayenin fazlası Tür­ kiye'de yine tarım alanındaki tasarruflarla sağlanabilecektir. Bunun için toprak reformu­ nu biz, bâzılarımın anladığı mânada sadece ta­ rım işietmeleriaıin büyüklüğünü tayin edecek kâğıt üzerinde arazi dağıtımı yapılması gös­ terişinden ibaret saymıyoruz. Tarım çeşitlerin­ de üretim miktarında; pazarların ihtiyaçkrın, verimin ve toprak vasıflarının da tesbitiylc planlanması, üretim işlerinde ve satışta koope­ ratifleşmenin tesis ve teşviki, işletme kredileri­ nin yeter miktarda ve aynı şekilde verilmesi, teknik ziraatın, sulamıa, gübreleme zirai müca­ delenin geliştirilmesi zirai sigortanın tesisi ve uygun fiyat politikasının tatbikini de toprak re­ formunun gerçek mânasını kazanması ve başa­ rıya ulaşabilmesi için şart sayıyoruz. Biz, bu­ günkü iktidarın toprak reformunu başaracağı­ na ve bunda samimî olduğuna da inanmıyoruz. Seçim yılında yapabilecekleri iş değil sadece propaganda olacaktır. Pilot bölgelerle 20 yıllık hesaplarla toprak reformu başarılamaz. Çiftçi­ yi Topraklandırma Kanunu 1946 da çıkarıldı. 19 yıl sonra yeniden toprak reformuna Ibaşlıyaeaklanm ilân ediyorlar. 1960 dan beri top­ rak komisyonlarına milyonlarca lira ödenmiş fa­ kat ne gariptir ki, kâğıt üzerindeki dağıtım­ lar bile sözde reformcular tarafından durdu­ rulmuştur. Bugün toprak reformuna bayrak gi­ bi sarılmak istiyenler samimî değillerdir. Tür­ kiye'de toprak reformu denince halka yerleşti­ rilen kanaat şu olmuştur: Bir yanda milyonlar­ ca topraksız veya az topraklı vatandaş işsiz ve mülksüz köylü kendilerine bedava toprak da­ ğıtılacağı hayali içindedirler. Halbuki Türki­ ye nüfusunun % 80 ine yetecek miktarda top­ rak dağıtımına vatanımızın genişliği müsait değildir. Buna mukabil beş on dönüm tarlası olan çiftçi vatandaş dahi toprağının bedavadan alınıp dağıtılacağı endişesine kapılmıştır. Bun­ lar da aksi propagandaların sonucudur. Toprak ağaları ise, iktidar partisine veya mıüstaıkbe'l iktidar partisi sanılamllara sokulup hizmıet ederek- toprakılarını Devlete pahallı pa­ halı satmfalk, naıbata kaıvuşımalk hayali ve ha­ zırlığı içkidedirler. işte Halk Partisi milyoaiık r c a işsiz, aç ve topraksız köylüyü seçimi yıl­ lında çaresizliklerini dille getirip umutlandır­ ılmak ve oy için avuç aiçmıakıta fayda ummıalktadıırkr. Biz, toprak reformunu siyasi çılkarllari'-

12 . 2 .1965

O: 2

na alet etmek ilstiyemleri de, toprak r©£orimrtir nun karpsıında okınılari! da reddederiz. Tanım üretimini hıfzla artıracak toprak düzenindi yeni, sağlam ve müstakar esaslara bağlıyacak:, topırağa. bağlı nüfusu g'Ciçindireıce'k ve doyuraıcak ve toprak reformunum tezeldcn, yürürlüğe ıgirip konmıaısını istiyoruz, BAŞKAN — S'aıynn Baran konuışımıaınıız; dalha sürecek m%% C. K. M. P. GRUPU ADINA İKFAN BA­ HAN (Davamla) — Yıarıım saat sürer etendim. BAŞKAN — Şayet 18,00 e kadar bdıtımıeEse 'keseceğim. 19,00 da devam edersiniz. Buyuru­ nuz. C. K. M. P. CIRJUPU ADINA İRFAN BA­ HAN (Devamla) — Hülk'ümıet aşırı sol v© sağa kıaırşı bir kıaaıuın getirmek tasıaivvuıruındadır. Türkdyede a,şiirı sıoll ve aşırı sağ için çok ağır eczalar vardıır. Bu ceneyamlar lmvvetkmımiş ise, bâzr Hükümet üyelerine göre tehlikeli, bâzılarıma ıgöne tehlikesiz ise, sorumlusu suiçları takibetimiyemı Hükümettir. Nerede baışikyıp nerede bittiği keyfe ve şıaıhsi takdirlere kaılnııiş bir aışın kelimesi. bize ,göre kıstas okralk aflınaımıa;z ve kutla nıkımaz. Böyle bir silâlh ra­ kiplerini ezmek istiyeulere kullandıkları gayrlnucşru bir siilâlhtır. Deınoıkrati'k bir ülkede şalhsi ve keyfî sıı'çkımalara yol' açacak: kanun­ lar cM^üıniüileme'Z. Bizim Anayasaımuz hukukî ve sosyal tıemjellone dayanan demokratik ıhuikıılk Devleti kurımıalk amacını gütımıektedir. Komü­ nist, faşist, m-ouarşist, nazist ve teokratik Dev­ let şekilleri demokratik 'değillerdir. Bu 'Cereyan­ ların hepsi demokrasiyi taınıımaızilaır. Binaenallefyh Ana.yasamı/zın demokratik .hıu'kulk Devleti niteli­ ğine aykırı bu fikirlerin teşlkilâtlanımıalarıı ve fiil halinde icraya kallknnaılarii, toplamıma teışeibbüs'teri suçtur. Hosyıal ve ekonomik eğilimleri 'iı.o olursa: olsun her türlü dikta bizim Anayasa­ mızla bağdaşamaz, yasalklamır, cezıakınnr. Bunum dışında bir aşıırı kelimesinin 'elastikiyetinden yaranlanarak politik ımaıneV rakım, tetlhigleıro kalkmıaik, sonra yalınız bir orta yolda;, selâmet yolundayız. Yegâne kurtaırııcıyız diye Türk Mil­ letinin kaderine tasalluta kal'kışmıak kimısenin hakiki ve kâm olmıaımıailııdır. Din ve din konuşumun isıtisinran : Yukarıda da söylediğimiz gibi biz 19ı6ll Ana­ yasasının salhibi Türk Milletimin gericiliği ka­ bul etmediği inancındayız. Fakat, gelemıelkısel

M. Meclisi B : 56

12 . 2 .1965

0:3

dinl'&rinıe bağlı halk. taplulıuıklarınm da sadece lan duırdurmıak Anayasamızın güvenlik altuiıa dimılerinıe bağlılıklara dolaıyısiyle gerici sayılmıaaldığı inanç ve vicdan hürriyeti igeregin.ee Hü1larrmı inaınıçlaıra ve vicdanllıara haksız bir teca­ îkûrnetnı vazifesidir. vüz ısaiyuyoroıız, 20 nci aısrın ortasındaki şartlar BAŞKAN — Sayım Baran, bir dakika. Sa­ Tıür'k Milletini gönüllü olduğu mıedeniyet ve yın arkadaşlarım, program gereğiınce saatimiz 'terakkiye hrzılıa itmıdktedir. Baaı iptidaî ve anor­ 'gelımiışfci'r. Saat 19,80 da toplanmaik üzere oturu^ mal ka.fal'arın kötü fiillerıiauin ve çirkin fi'kirlemu kapatıyorum. (Gürültüler, yarana yaınına rinin vesile yapıllaraık; topyeıkûn dindarların seferi.) ve di/n adamLarımın. ,aynı nitelikte ••gösterilip Muhterem arkadaşlar, program mucibince ölçüsüz ve devamlı hakaretlere mulhatap tutul­ ımüzaıkerelere devam mecburiyetindeyiz. Şimdi maları Türk Milletini rencide etmeıkte, gönül­ l ıbirleşiımıe ara veriyorum. (Yaraı da aynı pro­ den yaralamaktadır. Vicdan ve inanmak hürri­ gram sesleri) Saat 19,30 da 'toplanmak üzere yetinden yana olduklarını söyl'iyenler vicdanla­ 'birleşime ara verıiıyo,ru>m. ra taısaliluttaıı a.rtıık vazgeçmelidirler. Bu iki taraflı azgın, ölçüsüz ve tahrik edici saldır/ganKapanma saati: 18,30

ÜÇÜNCÜ

OTURUM

Açılma saati : 19,30 BAŞKAN — Baskanvekili Ferruh Bozbeyli KÂTİPLER : Nurettin Akyurt (Malatya), Nevzat Şener (Amasya)

BAŞKAN — Bütçe kanunu tasarısının tümü üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz. Söz sıra­ sı Sayın irfan Baran'ıııdır. C. K. M. P. GRUPU ADINA İRFAN BA­ RAN (Konya) — Muhterem milletvekilleri; ev­ velce alman Riyaset kararına rağmen, evvelki celsedeki Başkan Sayın Sirmen'in grupumuza ait konuşmayı yarıda kesmesi dolayısiyle, şimdiye ka­ dar bu gibi ahvalde umumiyetle Meclis Heyeti Umumiycsinin reyine de müracaat edildiği ve esasen çalışma programına göre 19,30 a kadar Meclisin çalışması gerektiği halde, sebebi ve sai­ kı bizce meçhul olan böyle bir davranışla sözümü­ zün kesilmiş olmasından dolayı grupumuz namına kendisine teessürlerimizi sunarız. BAŞKAN — Sayın Baran, daha evvel Mecli­ simizce kabul edilmiş olan çalışma programında çalışma saatleri öğleden sonra 18 de nihayet bu­ lacak şekilde tekarrür etmiştir, 19,30 da değil. Konuşmanıza devam ediniz. O.K. M. P. GRUPU ADINA İRFAN BA­ RAN (Devamla) — Muhterem milletvekilleri,

Türkiye'deki politik kuvvetler kendilerini dinin hâmisi, rakiplerini din düşmanı göstermek sure­ tiyle giriştikleri çirkin mücadele ve istismarlar­ dan vazgeçmelidirler. Türk halkını dinî inanış­ ları ve vicdani kanaatleriyle başbaşa bırakmak asalet ve nezaketini göstermelidirler. Artık anla­ şılmıştır ki, Türkiye'de din koruyucusu diye ge­ çinen politikacılar din düşmanı diye gösterdikle­ rinden biraz daha fazla dindar değildirler. Anayasa buhranı içinde rejim buhranına doğ­ ru gidiyoruz : Millî müesseselerimizin durumu: Muhterem milletvekilleri, 1961 Anayasasının ilk seçimlerinden bugüne kadar bir rejim ve Anayasa buhranının met ve cezirleri arasında sallanıp durmamız esef verici­ dir. Millî müesseselerin ve Anayasa kuruluşları­ nın kendilerine düşen görevleri ifa ve fonksiyon­ larını icra edememelerinin bunda âmil olduğu ka­ naatindeyiz. 1960 Anayasası ve onun getirdiği Meclisleri­ miz 27 Mayıs İhtilâlinin eseridir. 27 Mayıs Ihti-

— 60 —

M. Meclisi B : 56 lâliriin Türk Milletinin diğer unsurları ile bera­ ber sahibi ve icracısı olan ordumuz seçimlerden sonra siyasi hayatla resmen ilişkilerini kesmiştir. Ordumuzun bu vatanperverane hizmetini ve ftsilâne davranışım daima şükranla yâdetmek ve karşı­ lamak vazifemizdir. Yeni seçimlerden sonra İhti­ lâlden çıkmış ordumuzun içindeki kaynaşmalar 22 Şubat ve 21 Mayıs isyanlariyle su yüzüne çıkmıştır. Bu isyanlar demokrasiye sadık ordu tarafıiidaft kendi bünyesi içinde tasfiye edilmiş, bâstirilmıştır. Ehınunİa beraber" politika ve ihtilâl özİeniİerinin' zaman zaman yeni kaynaşmalar gös­ terdiği de ifade cdiİegel mistir. iktidar partisi­ nin ve tlükümetinin ordu kunıanda heyetinden bâzı zevatla da özel ilişkiler İrarduğu havasım vere­ rek kendi iktidarları içiri dolaylı yollardan1 ordu­ yu istismar gayretleri gözden kaçmamıştı!*. An­ cak biz, ordumuzun bu şekil davranışlardan ela müşteki olduğu inancındayız. Millete karşı taah­ hütlerine ve demokrasiye sadık, bunun örnekleri­ ni vermiş Türk Ordusunu memleketin geleceğini tehlikeye sokacak şekilde politik hayata karışma­ sına imkân ve ihtimal yoktur. Ordu mensupları­ nın içinde elbette ki, siyasi hayata temayül du­ yanlar bulunabilir. Bunların vazifesi ordudan ayrılarak siyasi hayata atılmaktır. Birkaç zatın davramşiarım orduya maletmemiz mümkün de­ ğildir. Doğu Menzil Kumandaniyle, Millî Güven­ lik Kurulu Genel Sekreterinin halka karşı zaman zaman tahrik ve tahkir edici daranışlarda bulun­ duklarını duymaktayız. Görevleri dışında politik gösterilere kalkışan bu zatlara Halk Partisi Hü­ kümeti seyirci kalmıştır. Son zamanlarda Sayın Genelkurmay Başka­ nımızın Meclis Başkanına yazdığı mektubun muh­ tevası dolayısiyle Hükümet Yüksek Meclise hiç­ bir açıklamada bulunmamıştır. Genelkurmay Baş­ kanının ordu içinde üstlerini astlarına boğ­ durmak gibi gayretlerin mevcudiyetine dair va­ him beyanları üzerine durumu milletin mümessil­ lerine hadiseleriyle nakletmemiş ve tedbirlerini de bildirmemiştir. Ancak, Sayın Genelkurmay Başkanının bu kere Kim dergisine verdiği beya­ nat ve bunda partilerin ve Meclislerin neler yap­ ması lâzımgeldiğine dair ,

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.