DİYANET AYLIK DERGİ NİN ÜCRETSİZ EKİDİR. haberbülteni EYLÜL 2015 SAYI 297 GERÇEKLEŞTİRİLDİ

DİYANET AYLIK DERGİ’NİN ÜCRETSİZ EKİDİR.

SAYFA

04

haberbülteni EYLÜL 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 81 İl Müftüsünü kabul etti

SAYFA

SAYFA

06

31.

Author Ebru Işık

28 downloads 285 Views 2MB Size
DİYANET AYLIK DERGİ’NİN ÜCRETSİZ EKİDİR.

SAYFA

04

haberbülteni EYLÜL 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 81 İl Müftüsünü kabul etti

SAYFA

SAYFA

06

31. İl Müftülerİ İstİşare Toplantısı Ankara’da yapıldı

16

Yurtdışı Dİn Hİzmetlerİ Konferansı Sapanca’da GERÇEKLEŞTİRİLDİ

SAYI 297

HABER BÜLTENİ

Genelkurmay Başkanı Özel’den Diyanet’e veda ziyareti

G

örev süresi 30 Ağustos’ta sona eren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Diyanet İşleri Başkanlığına veda ziyaretinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile makamda baş başa yapılan ve bir saat süren görüşme, basına kapalı olarak gerçekleşti. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, günün anısına Orgeneral Özel’e hat levha hediye etti.

Pakistan’dan Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e davet mektubu

P

akistan’ın Ankara Büyükelçisi Suheyl Mahmud, Pakistan Din İşleri Bakanı Serdar Muhammed Yusuf adına getirdiği davet mektubunu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e takdim etti. Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in makamında gerçekleşen buluşmada davet mektubunu ulaştıran Büyükelçi Mahmud, Başkan Görmez’i Pakistan’da görmekten ülke olarak mutluluk duyacaklarını iletti. Başkan Görmez ise ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Türkiye ile Pakistan arasında eşi benzeri olmayan bir dostluk ve kardeşlik olduğunu kaydetti. Pakistan ile Türkiye arasında son dönemde gelişen ilişkilere de değinen Başkan Görmez, “Bildiğiniz gibi Türkiye ile Pakistan dünyada eşi benzeri olmayan bir dostluk ve kardeşlik ilişkileri içinde olmuştur her zaman. Biz de Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu ilişkilerin temel zeminini teşkil eden dinî, manevi, ilmî ve kültürel hayatımızla ilgili ortak çalışmalar yapmak düşüncesindeyiz. Pakistan’dan gelen

heyetler, Pakistan’daki din eğitimi sistemi ile Türkiye’deki din eğitimi sistemini mukayese etme çalışması içinde oldular. Tecrübe alışverişinin önemini arz ettiler. Pakistan ziyaretiYAYIN KOORDİNATÖRLERİ Ahmet ARSLAN, Ali YILDIRIM, Mehmet GÖNÜLLÜ

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ADINA SAHİBİ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ Dr. Yüksel SALMAN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Dr. Faruk GÖRGÜLÜ MALİ İŞLER VE DAĞITIM SORUMLUSU Mustafa BAYRAKTAR

EYLÜL 2015

SAYI:297

TASHİH Said ŞAN İLETİŞİM MERKEZİ Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Üniversiteler Mah. Dumlupınar Bulv. No:147/A 06800 Çankaya/ANKARA Tel: 0312 295 8661-62 Faks: 0312 295 6192 [email protected] [email protected]

2

nin, zaten var olan ilişkileri çok daha güzel yerlere taşıyacak faydalı ve her iki ülke açısından da önemli bir ziyaret olacağını düşünüyoruz.” diye konuştu. TASARIM Aral Grup Fidanlık Mah. Ataç 1 Sk. No:25/11 Yenişehir/Ankara Tel: 0312 433 2725 Fax:0312 434 2725 BASKI A4 Grafik Matbaa Yay. Rekl. Bilg. Hiz. Ltd. Şti. Tel: 0212 452 40 99 Fax: 0212 639 50 49 [email protected] Basım Yeri: İSTANBUL ISSN-1300-8471

HABER BÜLTENİ

Çin Büyükelçisi Hongyang’dan Diyanet’e ziyaret

Ç

in’in Ankara Büyükelçisi Yu Hongyang, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e iadeyi ziyarette bulunarak bir süre görüştü. Görüşmede, Çin Büyükelçisi Hongyang’dan Çin’de yaşayan Müslümanların durumu ve İslami hayat hakkında bilgi alan Başkan Görmez, dünyada dinlerle ilgili büyük gelişmelerin yaşandığına dikkat çekerek, Allah’ın dinleri barış, rahmet, adalet ve merhamet için gönderdiğini vurguladı. Günümüzde dinleri ideolojiye dönüştürme çabalarının bulunduğuna işaret eden Başkan Görmez, “Dinlerle ilgili dünyada büyük gelişmeler yaşanıyor. Dinleri ideolojiye dönüştürme çabaları var. Hâlbuki Allah, dinleri barış, rahmet, adalet ve merhamet için gönderdi.” dedi. Farklı inançlardan ve farklı kültürlerden oluşan ülkelerde, ‘nitelikli birliktelik’ diye bir kavramdan söz eden Başkan Görmez, nitelikli birlikteliğin üç şarta bağlı olduğunu; bunların ilkinin inanç özgürlüğü olduğunu, inanç özgürlüğü olmadan bir arada yaşamanın mümkün olmadığını; ikinci şartın ise nitelikli bir din eğitimi olduğunu, eğer doğru bir din eğitimi verilmezse, inanç sahibi insanların farklı yollardan yanlış bilgi sahibi olabileceklerini; üçüncüsünün de sağlıklı bir yöntemle

din hizmetinin verilmiş olması gerektiğini söyledi. Oruç ibadetinin yasaklanmasının bu çağda bir izahı yoktur Çin’de İslamiyet’in asırlardır varlığını koruduğunu, oruç ibadetinin öğrencilere, öğretmenlere ve memurlara yasaklanmasının bu çağda bir izahı olmadığını vurgulayan Başkan Görmez konuşmasına şöyle devam etti: “Çin’de yaşayan Müslümanlar tarih boyunca, herhangi bir aşırılık üretmemişlerdir. Birlikte yaşama kültüründen dolayı Çin Müslümanları, daima dünyaya orta yolu öğretmişlerdir. Kaşgar’da yetişen İslam âlimlerinin kaleme aldığı eserlere baktığınızda bunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarihte, Buhara, Taşkent, Semerkant ve Kaşgar arasında daima bir bilgi alışverişi olmuştur.” Çin’in Ankara Büyükelçisi Yu Hongyang da görüşmede, Başkan Görmez’in ramazan ayı içinde gerçekleştirdiği ziyaret ile ilgili Çin makamlarını bilgilendirdiğini söyledi. Çin’de halkın din özgürlüğünü koruduklarını ifade eden Hongyang, “Çin’de insanlar ibadetlerini yerine getirebiliyor ve ibadetleri koruma altındadır. Halkın din özgürlüğünü koruyoruz. Halka din konusunda kolaylıklar sağlamaya çalışıyoruz. Müslüman halkın dinî özgürlüklerine ve dinî haklarına saygı 3

gösteriyoruz.” şeklinde konuştu. Sincan Uygur Özerk Bölgesinde, ramazan ayının nasıl yaşandığı konusunda Başkan Görmez’i bilgilendiren Hongyang, ibadetlerin huzurlu bir biçimde gerçekleştirildiğini ifade ederek şöyle dedi: “Elde ettiğimiz istatistiklere göre, ramazan ayında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde günde ortalama 780 bin Müslüman, 19 bin 613 camide teravih namazı kıldı. Günde ortalama 47 binden fazla Müslüman camilerde iftar yemeğine katıldı. Cuma günü 2 milyon civarında Müslüman 10 binden fazla camide cuma namazı kıldı. Urumçi’de, namaz saatleri geldiği zaman, vatandaşlar şehrin dört bir yanındaki camilerde toplu namaz kıldı. İftarda vatandaşlara ücretsiz yemekler dağıtıldı. Cami çevresindeki dükkân sahipleri sofra kurarak, oruç tutanlara ücretsiz iftar yemeği verdi. Bazı sivil toplum kuruluşları mahallelerde ve hastanelerin önünde, oruç tutanlara ücretsiz iftar yemeği verdi.” Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ramazan ayı içinde Çin’in Ankara Büyükelçiliğini ziyaret ederek, Büyükelçi Yu Hongyang’a, Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde uygulanan oruç yasağı ile ilgili Türkiye’nin ve İslam dünyasının hassasiyetlerini ifade etmişti. SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 81 İl Müftüsünü kabul etti

C

umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İl Müftüleri İstişare Toplantısı için Ankara’da bulunan 81 İl Müftüsünü kabul etti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve beraberindeki heyeti Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, her dönemde ilme, âlime, gönül insanlarına değer veren, onları tüm makamların üstünde gören bir medeniyetin mensupları olduklarını ifade ederek, gönül dünyalarını arifler, abitler, zahitler aydınlatırken, fikir dünyalarının da âlimler ve münevverler tarafından zenginleştirildiğini ifade etti. Müftüleri de bu geleneğin günümüzdeki temsilcileri olarak gördüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin ve milletimizin bugün karşı karşıya bulunduğu meselelerin çözümü, diğer hususlarla birlikte hatta onlardan daha önce ve önemli olarak manevi gelişime önem vermemizden geçiyor. Milletimizin irşadı, hak yola, doğru yola çağrılması, bilgilendirilmesi, eğitim ve ibadet ihtiyaçlarının karşılanması hususunda en büyük sorumluluk sizlere düşüyor. Her birinizin bu konuda üzerine düşen görevin önemine müdrik olduğuna inanıyorum.” dedi. Din adamlarının, bu milletin kurtuluşunda çok büyük rolü vardır Devletleri ve milletleri sadece askeri başarıların, topun, tüfeğin ayakta tutmadığını, milleti oluşturan bireylerin manevi donanımları ne kadar güçlü, istikametleri ne derece doğru olursa, devletlerin gidecekleri yolların da o kadar güçlü ve doğru olacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “Kurtuluş Savaşımızı yöneten ilk meclis, din adamlarıyla askerlerin ve mil-

EYLÜL 2015

SAYI:297

letin her kesiminden insanın aynı safta buluştuğu bir törenle açılmıştı. Hacı Bayram Camii’nde kılınan cuma namazının ardından, Ulus’a hareket eden bu heyet dualarla, salavatlarla, hatm-i şeriflerle Millet Meclisi’nin açılışını yapmıştı. Meclis çalışmalarında da benzer bir manzara söz konusuydu. Bu milletin manevi önderleri olan din adamlarının tıpkı Çanakkale’de ve diğer cephelerdeki mücadelelerde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı’nda da çok büyük rolü vardır. Ancak daha sonraki dönemde maalesef milletin bu yönü bir kenara bırakıldı, ihmal edildi. Dinî kurumlar ve yapılarla birlikte din adamları da tek parti döneminin baskısından olumsuz etkilendi. Öyle ki ülkemizin bir döneminde din adamlarına sadece ölü yıkayıcı gözüyle bakıldı. İmam-hatipte öğrenci olduğumuz dönemleri hatırlıyorum, hocalarımız bize, ‘Buraya gelip de ne yaptınız, siz de ölü mü yıkayacaksınız’ diyorlardı. Hamdolsun o oyuna gelmedik, tuzağa düşmedik, yürüdük, yürüdük, Mevlâm bizlere buraları tahsis etti, buralarda görevlendirdi. Televizyonlarda, filmlerde, dizilerde onlara sürekli kötü imajlar yüklenerek, toplumda din adamlarıyla ilgili olumsuz bir algı devamlı oluşturulmaya, yerleştirilmeye çalışıldı. Hâlâ bu devam ediyor. Tek parti dönemindeki ilk dinî kurumların kuruluş gayesi milletin irşadı değil, cenaze namazını kıldıracak din görevlisi ihtiyacını karşılamaktır. Milletimiz imam-hatip liselerini ve ilahiyat fakültelerini sahiplendi. Bu kurumlardan kısa sürede, kadim medeniyetin yeniden yükselişinin müjdecileri yetişti. Hamdolsun artık o sıkıntılı günler geride kaldı. Bundan sonra bizim nitelik üzerinde çok büyük gayretler sarf etmemiz lazım. İmam-ha-

4

tip neslinin daha nitelikli olması lazım, ilahiyat fakültelerinden çok daha nitelikli gençlerimizin yetişmesi lazım ve onlar yetiştikten sonra gittikleri hangi merci olursa olsun, o mercilerde ilmiyle, ameliyle, hayatıyla o topluma örnek olması lazım.” dedi. Türkiye’nin yeni döneminde din adamlarının sorumluluk alanının genişlediğini, Batı’nın içine düştüğü toplumsal çözülmeden ve İslam âleminin derin krizlerinden ülkeyi ve milleti korumak için müftülerden çok daha fazla gayret beklediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında, “Özellikle Türkiye olarak üzerimizde çok ama çok önemli bir sorumluluk var. İslam dünyasının içine düştüğü krizi hep birlikte görüyoruz. İslam dünyasının dışında nüfusun çoğalmasına baktığınız zaman, bakıyorsunuz ki iki katı bile zor yakalamışlar, ama İslam dünyasında neredeyse bire beş, bire altı bir nüfus artışı söz konusu. Peki eksiğimiz nerede? Eksiğimiz aramızdaki birlik, beraberlik, muhabbet, bunda ciddi sıkıntımız var. İslam dünyasının ilim erbabı kendi arasında ilmî meselelerde bile bir birliği, vahdeti yakalayamadı. Ciddi kopuşlar yaşandı. Bu fikrî kısırlıktan kurtulmamız gerekiyor. Manevi hayat damarlarımızın tıkanması veya kirletilmesi bizim için en büyük tehlike. Merhamet âdeta İslam âleminden çekilmiştir. Kardeşin kardeşe kinle, nefretle, düşmanlıkla baktığı günlerden geçiyoruz. Bakıyorsun Müslüman’ım diyen, Müslümanı ‘Allahü Ekber’ diyerek, ‘Allahü Ekber’ diyeni öldürüyor, kelime-i şehadet getirerek öldürüyor. O bakımdan ilim, İslam dünyasından kaçmış, yerini cehalete ve şiddete bırakmıştır. Biz, cehaleti okuma yazma bilmemek gibi tanımlar-

HABER BÜLTENİ

sak en büyük cehaleti yaşamış oluruz. Cehalet zaten bu değil ki hakkı bulamamaktır. Kur’an ve sünnetin rehberliğinden uzaklaşan Müslümanlar, mezhepçiliğin, kavmiyetçiliğin ve maddiyatçılığın ağına düşmüştür.” dedi. Derviş Yunus’un, ‘Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter / Nice yumuşak söylese sözü savaşa benzer.’ ifadelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Taş gönüllerden zehirler saçılmaktadır. Hâlbuki kalbinde imanı olan, Allah ve Peygamber sevgisi olan hiç kimse, Müslüman kardeşine kin duymamalı, nefretle bakmamalı, hele onun canına ve malına asla kastetmemeli. Çünkü Müslüman elinden, dilinden emin olunan kimsedir, öyle olmak mecburiyetindedir. Müslüman’ın dili yumuşak, sözleri kadife gibi tatlı olmalıdır. Yüzlerin yöneldiği Kâbe’den yani Allah’ın evinden gönüllerini uzaklaştıranlar, kendilerine farklı kıbleler bulmuşlardır. Çeşit çeşit fitneler Müslümanları âdeta kör etmiş, İslam âlemini esir almıştır. Geçmişte medeniyetimizi besleyen Yunusların, Hacı Bayramların, Mevlanaların sayesinde bu topraklarda Müslümanlar ve her kavimden, her inançtan insanlar asırlarca huzur içinde yaşamıştır. İşte bunu sağlayan anlayışı yeniden İslam âleminin tümüne teşmil etmeli, Müslümanları huzura, sükûna kavuşturmalıyız.” İslam’ın halka tam manasıyla anlatılması gerekiyor Doğu ve Güneydoğuda görev yapan kardeşlerime çok büyük bir sorumluluk düştüğünü, İslam’ın halka tam manasıyla anlatılması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Acaba bu sadece cuma namazlarıyla başlayıp cuma namazlarıyla mı devam etmesi veya bayramdan bayrama böyle mi gitmesi lazım. Eskiden çocukluğumuzda şunu bilirim ben, tüm evlerin kapılarını en rahat açabileceği kişi hocalardı. Hoca

dendiği zaman kapısını rahatlıkla herkes ona açardı. Bunu bizim yeniden kazanmamız lazım ve hocalarımız, o evin çocuklarını emanete aldığı zaman onları işlemeli ama şimdi bakıyorsunuz camimizden silahlar çıkıyor, bu hâle geldik. Camilerimiz elden gidiyor, bu hâle geldik ve bu konuda bizim yapmamız gereken çalışma öyle zannediyorum ki bugüne kadar olan süreçten çok daha farklıdır.” dedi “İl müftüleri olarak ilçelerdeki müftü ve tüm imam kardeşlerimizle illerde bir araya gelmek suretiyle yeni bir dinamizmin, yeni bir heyecanın doğmasına inşallah bu buluşmanız vesile olur diye düşünüyorum.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte kadim medeniyet değerlerimiz, DAİŞ zihniyetinin de mezhepçilik belasının da kavmiyetçilik tehlikesinin de panzehiridir. Biz, ‘fitne, öldürmekten beterdir’ anlayışıyla bu yöndeki her türlü gayretin önünü peşinen kesen bir kültüre sahibiz. İslam dini düşünmeyi, üretmeyi, farklı fikirleri teşvik ediyor. Daima gelişmenin ve yeniliğin öncüsüdür. Böyle bir yaklaşım hiç kimsenin kendi içtihadını, kendi görüşünü, kendi yorumunu mutlak hakikat sayıp, diğerlerine dayatmasına asla müsaade etmez. Bugün yaşadığımız sıkıntıların en büyük sebebi işte bu anlayışın kaybedilmiş olmasıdır. İslam âlemi birliğe, beraberliğe, kardeşliğe hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğu bu dönemde sürekli yeni çatışmalara, kardeş kavgalarına, parçalanmalara sahne oluyor.” dedi. Müslümanı Müslümana kırdırma projesi tüm canlılığıyla tüm acımasızlığıyla yürüyor Sömürgecilerin bir buçuk asırdır altını sürekli alevlendirerek, kaynattıkları fitne kazanının her gün yeni canlar aldığını, yeni ocaklar söndürerek fokurdamaya devam ettiğini, Müslümanı Müslümana kırdırma projesinin tüm 5

canlılığıyla, tüm acımasızlığıyla yürüdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ortamda bize düşen Müslümanları uyarmaya, onlara hakkı ve hakikati anlatmaya kesintisiz bir şekilde devam etmektir. Üzerimizdeki sorumluluk çok büyük. İslam âleminin gözü, Türkiye’nin üzerindedir. Nereye gidiyorsam, İslam dünyasında hep gördüğüm budur ve bizlere ağlayarak yükledikleri yük çok ama çok fazla. Müslümanların umudu unutmayın Türkiye’dir, sizlersiniz. Bunun için öncelikle bizim kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. Cehalete, provokasyonlara, yanlış din anlayışlarına karşı ilmi, vicdanı, en önemlisi de irfanı devreye sokmalıyız. Bu çalışmaları dünyadaki diğer Müslüman âlimlerle, zahitlerle birlikte yürütmeliyiz. Her ülkedeki din adamlarının temel kaynaklarımız etrafında birleşerek kendi toplumlarını aydınlatmaları için elimizden geleni yapmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımız âdeta bu işin dünyada merkezi konumuna gelmelidir. Burada atılması gereken her türlü adımı rahatlıkla atabiliriz. Elhamdülillah imkânlarımız da var. Öyleyse bunu yapmalıyız ve buradan dönenler döndükleri zaman ‘aradığımı buldum ve yeni bir doğuş’ diye bunu işlemeli. ‘Hiç şüphesiz din Allah’ındır. İslam’ın koruyucusu da Rabbimizdir.’ Bizler müktesebatımızla, istikametimizle, gayretimizle ona layık olmaya çalışmakla mükellefiz. İnşallah emeklerimiz zayi olmayacaktır. Bu düşüncelerle sizin her birinize, sizin nezdinizde ülkemizdeki tüm din görevlisi kardeşlerime, hizmetleriniz için şükranlarımı sunuyorum. Bir kez daha sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum. İnşallah bu dönüş illerimizde yeni bir heyecanın, yeni bir aşkın oluşumuna vesile olur diyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun.” dedi. SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

31. İl Müftüleri İstişare Toplantısı Ankara’da yapıldı

D

iyanet İşleri Başkanlığı tarafından altı ayda bir düzenlenen, ‘İl Müftüleri İstişare Toplantısı’, 17-19 Ağustos 2015 tarihleri arasında, Ankara Bilkent Otel Konferans Salonu’nda yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleşen programa, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri ve 81 il müftüsü katıldı. İslam dünyasında yaşanan gelişmelerin anlatıldığı sinevizyon gösteriminin ardından, programın açılış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasında yaşanan gelişmeler, İslam’a zarar veren yapılar, DAİŞ terör örgütü ve benzer hareketler, Türkiye’de meydana gelen terör olayları, İslam coğrafyasında yaşanan iç savaşlar neticesinde meydana gelen göç dalgaları ve çözüm reçeteleri gibi önemli konularda açıklamalarda bulundu. Son günlerde terör saldırılarında şehit olanlar için Allah’tan rahmet dileyen Başkan Görmez, İslam coğrafyasında yaşanan olayların tehlikesine işaret ederek, bugün, İslam ve Müslümanların pek çok yerde haksız ve insafsız bir saldırının muhatabı olduğunu, Yüce Dinimizin rahmet yüklü mesajı ile insanlığın arasına girmek maksadıyla ta Haçlı seferlerinden beri varlığını sürdüren menhus bir mekanizmanın, emellerine hiç mi hiç ara vermediğini söyledi. Başkan Görmez sözlerine şöyle devam etti: “Bugün, sadece İslam dünyası değil, sadece Müslümanlar değil, bizzat İslam’ın kendi bünyesi tehdit altındadır. Bugün, İslam’ın genleriyle ve Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanmaktadır. Bugün, bir din olarak, kültür ve medeniyet olarak İslam var olmak ile yok

EYLÜL 2015

SAYI:297

olmak arasında bir mücadeleye mecbur bırakılmaktadır. Her geçen gün daha da tahripkâr hâle gelen bu durum karşısında sessiz çoğunluğun vicdanı yaralanmış, yürekler bu acıyı taşıyamaz hâle gelmiştir. Ümmetin hafızası zedelenmiş, Müslüman nesillerin bilinçleri yaralanmıştır.” Irak’ın ve Şam’ın tarih boyunca sahip olduğu ve muhafaza ettiği sosyal, kültürel ve dinî dokunun işgal ve istibdat eliyle yok edilmesine, DAİŞ ve benzeri hareketlerin, İslam’ın farklı yorumlarından oluşan tuhaf ve ilginç bir kolajlamayla Müslümanların bütün dinî duyarlılıklarını rehin alması ve ürettiği nahoş imajlarla İslam’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımadığını ifade eden Başkan Görmez konuşmasının devamında, “Bugün İslam dünyasını kan ve ateş denizine çeviren sürecin arkasında hangi dinamikler yatıyor? Bu soru sorulmadan ve nesnel cevapları bulunmadan, bu süreci tersine çevirmek zor görünüyor. Uluslararası kuruluşların, münhasıran İslam İşbirliği Teşkilâtı’nın hazırladığı raporlara göre, 1979 ilâ 2010 yılları arasında, İslam dünyasında, toplam 11 milyon Müslüman öldürüldü. 60 milyon Müslüman sakat bırakıldı. Sadece 1990-2009 yılları arasında, İslam dünyasında, 34 bin 906 devlet adamı, 127 bin iş adamı, 2 bin 411 kanaat önderi öldürüldü. 23 bin büyük ölçekli ticarî işletme batırıldı. 1979 yılından bugüne, sadece Afganistan’da, işgallerde, toplam 4 milyon Müslüman Afganlının öldürüldüğü kaydediliyor. 7 Milyon Afganlı Müslüman da ileri düzeyde sakat kalmış. Sovyetler Birliği ve ABD’nin 6

işgalleri, Afganistan’da, beş Afganlıdan birinin ileri derecede sakat kalmasına yol açmıştır. Keza, ABD’nin son Irak saldırılarında toplam 1 milyon 300 bin kişi öldürüldü. 3,5 milyon Iraklı sakat kaldı. Suriye’deki iç savaşta şimdiye kadar en az 250 bin kişi hayatını kaybetti. İsrail’in, sadece son Gazze büyük saldırısında, 2 bin 147 kişi öldü. Yaklaşık 23 bin Gazzeli, geçtiğimiz Ramazan’ı çadır dahi bulamaz bir hâlde sokakta geçirdi. Onlarca okul, hastane tahrip oldu. Geçen bunca süreye rağmen Gazze’de kuşatma kaldırılmadığı, aksine daha da güçlendirildiği için yardım, onarım ve iyileştirme yapılamıyor. Son verilere göre dünyada 2,2 milyar çocuk nüfusu var ve bunların 150 milyonu yetim, bakıma ve korunmaya muhtaç çocuklar.” dedi. DAİŞ, bir şiddet kültürü oluşturuyor İslam dünyasına örneklik eden, Abbasiler döneminden itibaren farklı dinî anlayışları birlikte yaşatan bu toprakların, bağnazlık ve şiddetin boy verdiği bir fideliğe dönüştürüldüğünü; Ebu Hanife ve Abdulkadir Geylani’nin fıkhı ve tasavvufu mezceden İslam yorumunun beşiği, daha Halife Memun devrinde kurulan “Beytul-Hikme” ile eski Yunan felsefesiyle İslam hikmetinin izdivacını temin eden evrensel şehir Bağdat’ın ruhunun tahrip edildiğini söyleyen Başkan Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sünni kardeşleriyle ortak bir dil geliştirmekte başarılı olan Kazımiye ve Necef-i Eşref Şiiliği tarihten silindi. Aynı felaketler Bilad-ı Şam’da tarih boyunca egemen olan tarihî, dinî, kültürel dokunun başına da geldi. Bugün DAİŞ ve benzeri örgütlerin üremesini hazırlayan

HABER BÜLTENİ

ve gelişmesine hız kazandıran en önemli sebep budur. Bütün bu olup bitenler bir şiddet kültürü oluşturmuş durumdadır ve bunları sadece dine yüklemek hiçbir hakikatle bağdaşmaz. Üzülerek belirtmek isterim ki dün el-Kaide, bugün DAİŞ sadece bunun birer neticesinden ibarettir. Bu tür hareketlerin tek sermayesi araçsallaşıtırılmış din ve acımasızca kullandığı silahlardır. Oysa insanlara rahmet vaad etmeyen, huzur ve saadet vaad etmeyen, tüm insanlığı Din-i Mübin-i İslam’dan soğutan hareketlerin hiçbir değeri yoktur. Unutmayalım ki İslam, inanan inanmayan herkes için rahmettir. Elbette biz olayın siyasi, politik ve uluslararası boyutunun farkında olarak dinî, manevi ve ahlâki cephesiyle ilgileniyoruz. Bilhassa terör ve tedhiş hareketlerinin temel felsefesi ve dinî argümanlarıyla birinci dereceden alakadar olmak zorundayız.” DAİŞ ve benzeri yapılar, İslam’ın medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmıştır DAİŞ ve benzeri yapıların, İslam’ın cihanşümul hak ve adalet anlayışına, sevgi, şefkat ve rahmet mesajına gölge düşürdüğünü, medeniyet yürüyüşünü sekteye uğrattığını, Batı dünyasında İslamofobik korkuların oluşmasına sebep olduğunu ve medeniyetler arası çatışma üretmek isteyen görüş ve çıkar odaklarının aracı hâline geldiğini belirten Başkan Görmez, tarihin hiçbir döneminde İslam medeniyetinde baskın olmayan, şaz ve marjinal kalan bu anlayış, önceleri tamamen selefe ve dinî metinlere bağlılığı ifade ederken Moğol istilasıyla birlikte bir eylem ve hareket alanına kavuştuğunu ifade ederek, daha sonraları Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde dâhili ve harici etkenlerle siyasal bir zemin bulup varlığını koruduğunu; hatta bazı devletlerin ideolojisi

hâline geldiğini söyledi. Başkan Görmez konuşmasının devamında:“Afrika’nın sömürgeleştirilmesi, Afganistan işgali, Bosna ve Çeçenistan savaşları, Körfez Savaşları, Irak işgali ve Suriye’de yaşanan trajedi gibi İslam dünyasının dinî ve kültürel fay hatlarını sarsan büyük acılardan sonra, bu anlayış sömürge, şiddet, savaş, işgal ve istibdatların gölgesinde yetişen “yaralı bilinçlerin” ve “ölümcül kimliklerin” hatta Batı’da varlıkları ve kimlikleri yok sayılarak ötekileştirilen genç kuşakların, uğruna canlarını verdikleri ve insanları hunharca katlettikleri bir kurtuluş ideolojisine dönüşmüştür. İslam dünyasının sorunlu bölgelerinde varlığını kuvvetlendiren bu anlayış, İslam’ın ilk fitne hadiselerinde ortaya çıkan harici unsurların düşünce, tavır ve diliyle birleşince bugün itibariyle Müslüman toplumlar ve İslam’ın bekası açısından en büyük sorun hâline gelmiştir. Bölgesel dinamiklerin de etkisiyle hızla genişleyen bu hareket, uluslararası stratejilerin de birer parçası olarak bugün namlusunu Müslüman çocuklara yöneltmiş durumdadır. Bu anlayışa göre hakikat “selef” adı verilen sadece ilk üç neslin inhisarındadır. Ancak zamanla modernitenin etkisiyle ihdas ettikleri kendi hakikatlerini, ilk üç nesle izafe ettiklerinin farkında değildirler. Kendi hakikatlerine ve dinî anlayışlarına inanmayanları, İslam’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi olan “ehl-i kıble tekfir edilmez” düsturunu yok sayarak, kolaylıkla kâfir ilan eden bu zihniyet, kendi dışındaki bütün inanış ve mezheplerle savaşmayı cihad olarak kabul etmeye başlamıştır. Halbuki ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşa cihad denemeyeceği açıktır. Bunlara göre halefin yani sonraki nesillerin Kur’an ve Sünnet yanında; akla, re’ye, içtihada yer veren dini anlama

7

metotları geçerli değildir.” dedi. DAİŞ, Müslümanları ötekileştirerek mezhep çatışmalarına zemin hazırlıyor, medeniyet içi çatışma isteyen siyasal mühendisliklere hizmet ediyor Kitap ve Sünnet’i okuma ve hayata tercüme etmede belli bir usûl ve metodoloji takip ederek oluşan mezhepler ve tarih boyunca medeniyet üreten bütün düşünce okulları ehl-i bidat; irfan geleneğimizin derunî dinî tecrübesini yaşayan bütün tasavvuf mekteplerinin de ehl-i dalalet olarak yaftalandığını, bütün tekkeler, zaviyeler, Hüseyniyeler, türbeler, tarihî eserlerin, yıkılması ve tahrip edilmesi gereken birer şirk unsuru olarak kabul edildiğini söyleyen Başkan Görmez sözlerinin devamında, “Bu düşüncede; Allah’ın cemal sıfatının bir tezahürü olarak İslam medeniyetinin var ettiği bilim, sanat, estetik, edebiyat, bediiyyat ve mimarinin herhangi bir yeri yoktur. Kullandıkları terminoloji Müslümanların ıstılahlarından kolaycı ve sathi bir şekilde devşirilmiş İslam’a yabancı bir lehçedir. Dinî referansları bağlamından kopararak doğrudan birer kanun metni gibi algılayan, Kur’an’la ilişkisi lafzi ve harfi, Sünnetle ilişkisi zahiri ve şekli olan, Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatları vahyin karşısına koyarak reddeden bu anlayış, tarih boyunca İslam’ın ana yolunu temsil eden Ehl-i Sünnet yorumunu kendi tekeline alma iddiasıyla kendileri dışındaki bütün Müslümanları ötekileştirerek, mezhep çatışmalarına zemin hazırlamış, medeniyet içi bir çatışma isteyen siyasal mühendisliklere hizmet eder hâle gelmiştir. Ayrıca bu anlayış, ibadetlerdeki içtenliğin yaşanması, Allah sevgisinin mahlûkata şefkat olarak yansıtılması, yaratılanın Yaratandan ötürü hoş görülmesi gibi ahlaki hassasiyetlerin kaybolup gitmesi, onun yerine, din adına baskı, şiddet ve zulüm üretilmesi gibi yanlış sonuçlar doğurmuştur. Başından beri İslam medeniyetinin bir emaneti olarak kabul edilen ve Müslümanlarla birlikte yaşama ahlakı ve hukuku çerçevesinde iç içe olan ehl-i kitap ve diğer dinî azınlıklar üzerinde korku üreten, asırlardan beri Müslümanlardan iyilikten başka bir davranış görmeyen SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

Ezidileri katleden ve sürgün eden bu zihniyetten dolayı ne yazık ki barış ve esenlik dini olan İslam, şiddet ve terörle yaftalanmaya, İslam toprakları da selam ve eman yurdu olmaktan uzaklaşmaya başlamıştır. Bütün harici etkenlere, her türlü komplo ve manipülasyona rağmen İslam ümmeti, bu vakıanın iç sebepleri üzerine yoğunlaşmalı, DAİŞ ve benzeri yapıları doğuran düşünceler üzerinde durmalıdır. İslam dünyasının hemen her bölgesinde farklı adlarla ortaya çıkan ve Müslümanlara hayatlarını zehir etmeyi kafalarına koymuş bu ve benzeri “tekfirci” eğilimler sadece “dış mihrakların komplosu” denilerek geçiştirilemez. Velev ki komplodur, “peki bu komplonun tutmasında bizim bünyemizin hiç mi zaafları yoktur?” suali sorulmalıdır. Bu anlayış karşısında bugün her Müslüman bireyin, her Müslüman âlimin ve her dinî kurumun üstleneceği bir sorumluluk, yerine getireceği bir görev vardır. Bugün, basiretimizi canlandırmaya, bizden kaynaklanan sorunları bütün boyutlarıyla birlikte gecikmeden ele almaya ve hiç kuşkusuz bizi içeriden vuran haince tezgâhlara karşı da yüksek bir bilinçle teyakkuz hâlinde adımlar atmaya ihtiyacımız var. Sağlıklı bilgi yollarını açmak, genişletmek ve herkes için ulaşılabilir bir örneklik içinde hayata katmak zorundayız. Merhamet bizim şanımızdır, iz’an bizim adalet tarzımızdır. Bunları kaybetmeyi göze alamayız.” dedi. Bütün bir Diyanet teşkilatının, İslam’ın yüksek ideallerini pervasızca tehdit edip yok eden bu ve benzeri yapılara

EYLÜL 2015

SAYI:297

karşı her düzeyde aziz milletimize ulaşarak, halkımızı Kitab-ı Mübin’in idrak haritasına daha fazla yakınlaştırmak için çabalarını arttırması gerektiğini; bu bağlamda DAİŞ ve benzeri yapıların aldatarak bünyesine kattığı gençlerin, hangi ülkeden olursa olsun bizim evlatlarımız olduğunu unutmadan, terör ve şiddet zihniyetiyle mücadele ederken, bunların aldattığı zümrelere temas edilerek, hakikate ulaşmaları için çabaların arttırılması gerektiğini ifade eden Başkan Görmez şunları söyledi: “Bugün, İslam dünyasının içinden geçtiği vahim süreç hepimizi derin üzüntülere gark ederken, sayısız insan göçe zorlanmaktadır. Bugün, İslam beldeleri ekseriyeti itibariyle selam ve eman yurdu vasfını kaybettiği içindir ki, nice mazlum mümin kardeşimiz, kendilerinin ve masum çocuklarının canını kurtarmak gayesiyle bir zamanlar eman ve selam olmadığından, daru’l-harb olarak adlandırılan ülkelere sığınma umuduyla, hem de ölümü göze alma pahasına namüsait teknelere doluşarak uzak denizlere açılmakta ve nice canlar denizlerde heder olmaktadır. Artık Akdeniz sadece bir mülteci mezarlığına değil; aynı zamanda vicdan ve merhamet mezarlığına da dönüşmüştür. Dini ve milliyeti ne olursa olsun, İslam âleminin bütün mazlumlar için bir selam ve eman yurdu olması gerekirken, İslam ülkeleri ahalisi bugün, kendi ülkelerinden kaçarak, Batı dünyasının kalpsiz sinesinde eman arayacak hâle gelmişse, her şeyden önce her birimizin bunun üzerinde düşünmesi gerekmektedir.”

8

Bugün, dünyanın farklı coğrafyalarında kesintisiz devam eden göçün, ülkemizin de yabancı olmadığı bir vakıa olduğunu, bölgesel sorunlar nedeniyle son yıllarda ülkemizin tam anlamıyla bir hicret yurduna döndüğüne vurgu yapan Başkan Görmez, Suriye’den ülkemize birçok ilimizin nüfusundan fazla hatta bazı ülkelerin nüfusunu da aşacak şekilde iki milyona yakın mazlum sığındığını söyledi. Başkan Görmez sözlerine şöyle devam etti: “Her göç aslında trajiktir. Göçen kendi dünyasını geride bırakmıştır, ayrılış hüzünlüdür. Karşılayan yeni gelene bir alan açmakla mükelleftir. Bütün bunların yüce ve mukaddes karşılıklarını İslam’ın şanlı hicret tecrübelerinde bulabilir, kendimize sağlıklı bir atıf zinciri oluşturabiliriz. Bugün, Suriye’den, Ortadoğu coğrafyasından hicret eden ve bizden Ensar yakınlığı bekleyen milyonlarca kardeşimiz bizim misafirimizdir. Göçmen kardeşlerimiz bizim için din dilindeki adlarıyla muhacir olarak anlam kazanmaktadır. Biz bu kardeşlerimizle yüzyıllarca aynı tarihi, aynı kültürü, aynı coğrafyayı ve aynı değerleri paylaştık. Geçmişten bugüne aynı medeniyet havzasında birlikte var olmuş kardeş topluluklar olarak silinmez hatıralar biriktirdik. Biz bugün Suriye diye tabir ettiğimiz Diyar-ı Şam ile sadece komşu değil, aynı zamanda kardeş ve akraba olarak beraber sevindik, beraber üzüldük, beraber güldük, beraber ağladık. Aynı atmosferi soluyup bu coğrafyayı birlikte imar ettik. Artık evrensel bir mesele hâline gelmiş; bütün dünyadaki vicdan sahiplerinin gön-

HABER BÜLTENİ

lünü yaralayan ve bir insanlık dramına dönüşen göç ve iltica meselesini dinî açıdan ele almak mecburiyeti vardır. Zira yeni göç hareketlerinin ve bunların dinî hayata etkilerinin boyutlarını bilmek durumundayız. İftiharla belirtmek isterim ki Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak 20 bin Suriyeli öğrencimiz var. Onlara öğretmenler bulduk. Ders materyalleri sağladık. İaşe ve ibatelerini karşıladık. Ülke çapında pek çok Kur’an kursunda bir Suriyeli sınıfı açtık. Suriyeli âlimlerin bilgisinden istifade etmeye çalıştık. Ancak bütün bunlar yeterli değil. Gönül ister ki öğrenci sayımız 200 bin olsun. STK’larımızın işbirliği ile bu hedefe ulaşmak mümkündür. Biz tecrübemizi ve imkânlarımızı paylaşmaya hazırız. Her ilde müftülerimiz bu koordinasyonu yapmaya hazırdır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak elimizden geleni hatta daha fazlasını yapmak için bilumum seferberiz. Ancak hareketlilik çok yoğundur ve yetersizliklerimiz daha çok işin sosyolojik boyutuna yetişememekten kaynaklanmaktadır. Suriyeli misafirlerimize yönelik hizmetlerimizi daha düzenli ve kaliteli bir şekilde sunabilmek için acilen “Koordinatör Müftülük” ihdas edilmesine ihtiyacımız olduğunu buradan tekrar ifade etmek isterim.” Bugün ülkemizin en acil ve en köklü meselesi, etnik ve mezhebi taleplerin terörize edilmesidir Yüce Rabbimizin, “Ateş çukurunun kenarında olmak” şeklinde nitelendirdiği diğer bir konunun da terör meselesi olduğunu belirten Başkan Görmez, bugün ülkemizin en acil ve en köklü meselesi, etnik ve mezhebi taleplerin terörize edilmek istendiğini ve terörün ülkemizin huzurlu havasını ortadan kaldırmak üzere yeniden harekete geçtiğini söyledi. Bugün neredeyse her gün bir şehit cenazesi memleketimizin birlik ve esenlik özlemine karşı kara bir haber gibi düştüğünü ifade eden Başkan Görmez sözlerinin devamında, “Bu haberler, milletçe ihtiyaç duyduğumuz kardeşliğin, uhuvvetin nifakla yer değiştirmesinde ne yazık ki bir hayli etkili olmaktadır. Sorunun kaynağında yer alan aktörler, hesabını elbette Allah’a vereceklerdir. Ancak bu millet, bu zihnî ve kalbî parçalanmayı asla hak etmemektedir. Ülkemizin birlik ve beraberliğini tehlikeye atan, müstevli emelleri için huzur ve saadeti gözden çıkarmakta

vicdanı asla sızlamayan “eşkiya”nın terör eylemlerine karşı, Kur’an-ı Kerim’in ve Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) bize öğrettiği yolda olmaktan zerre kadar ictinab etmeyeceğiz. Bozguncuların hükmü bellidir, fitne ve fesat peşinde koşanların akıbeti hiç de meçhul değildir. Şurası iyi bilinmelidir ki, şiddeti, vahşeti, tedhişi ve terörü benimseyenler, bundan beslenenler, bundan destek bulanlar, terör eylemlerini hangi gerekçeyle yaparlarsa yapsınlar, kendilerine maşeri vicdanda asla meşruiyet bulamayacaklar ve ilahi adalete hesap vereceklerdir. Her şeyden önce elleri kalem tutması, zihinleri ve gönülleri bilgiyle, ilimle, irfanla meşgul olması gereken çocuklarımızın ve gençlerimizin, İslam’ın asla tasvip etmediği bir dava uğruna dağlara kaçırılması, ellerine silah tutuşturulup ölüme gönderilmesi, kardeş katili yapılması, gayr-i meşru ve gayr-i İslami bir hayata mahkûm edilmesi, insaf ve vicdan sahibi her insanı derinden yaralamaktadır. Bugün, buradan 81 il müftümüzle birlikte ülkemizin bütün güzel insanlarına, Alevisiyle, Sünnisiyle, Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, doğulusuyla batılısıyla, kuzeylisiyle güneylisiyle, mezhebi, meşrebi, etnik kimliği, dünya görüşü ve ideolojisi ne olursa olsun, milletimizin her bir ferdine seslenmek istiyorum. Ülkemizin etrafının ateş çemberine döndüğü bir zaman diliminde gelin, birbirimize ensar olalım. Her türlü olumsuzluğa, saldırıya, oyuna, tuzağa, komplo ve plana rağmen gelin birbirimize yurt olalım, muhacir olalım. Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. 9

Peygamberin (s.a.s.) çağlar üstü örnekliğini esas almakla mükellef olduğumuzu asla unutmayalım. Barış ve esenlik dini İslam’ın rahmet ve merhamet mesajlarıyla zihin ve gönül dünyamızı imar edelim. Farklılıklarımızı çatışma ve yıkım sebebi değil; gelişme ve zenginleşme fırsatı olarak görelim. Barış, huzur, sükûn ve güven ortamını el birliğiyle yeniden oluşturalım. Ortak kültürümüz ve değerlerimiz etrafında kenetlenelim. Birlikte barış ve huzur içinde yaşamanın ahlak ve hukukunu tesis edelim. Tarihte ve günümüzde yaşanmış acılardan ders ve ibret çıkaralım. Her fırsatta insan onurunu yüceltelim. Özgürlüklerimize sahip çıkalım. Güvenle geleceğimizi hep birlikte inşa edelim.” dedi. “Bugün buradan bir çağrımı da bölgedeki bütün alimlere, hocaefendilere, seydalara, mollalara, şeyhlere, kanaat ve maneviyat önderlerine yapmak istiyorum.” diyen Başkan Görmez konuşmasının devamında, “Sizler, ülkemizin en zor zamanlarında, din eğitiminin yasaklandığı dönemlerde bile bölgede İslam’ın ilim, hikmet ve marifetini ayakta tutabilmek için gayret gösterdiniz, irşat hizmetlerini sürdürdünüz. Yeri geldi samanlıklarda Kur’an okudunuz ve okuttunuz. Halkımızın Din-i Mübin-i İslam’la, Kur’an ve Sünnet ile ilişkisini sıcak tuttunuz. Şimdi gelin, bu ülkeyi bir ateş çukurunun kenarından kurtarmak üzere harekete geçelim. Gelin cahiliye asabiyetinin ürünü olan bu ateşi birlikte söndürelim. Kardeşi kardeşe kırdıran bu fitne ateşini söndürmek için evlerimizden, medreseSAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

lerimizden ve kurslarımızdan dışarıya çıkalım. Müftülerimizle, vaizlerimizle, din gönüllüsü kardeşlerimizle birlikte milletimizin her ferdini yanımıza alarak barışın kelamını yazalım. Kalemin her türlü kılıçtan ve silahtan üstün olduğunu haykıralım. Uykudaki çocukların ensesine kurşun sıkan bu cahiliye anlayışına tenezzül etmeyerek, hep birlikte sesimizi yükseltelim. Bu kirli kavgada Hakkın, hukukun, adaletin, ahlak ve faziletin yanında yer alalım. Unutmayalım ki barışa sadece ülkemizin ve milletimizin değil, umutlarını bu ülkeye ve bu millete bağlayan tüm mağdur ve mazlumların ihtiyacı var. Eğer bu ülkeye ateş düşerse sadece bu topraklarda yaşayanlar değil, dünyanın yedi iklim dört köşesinde yaşayan tüm mazlumların da bağrı yanar. Bunu unutmayalım.” dedi. Sivil dinî yapıların kendi tarihi ve sosyolojik sınırlarına ve İslam’ın ilmî, dinî ve ahlakî ilkelerine riayet etmesi esastır Toplantıda, ülkemizin dinî, ilmî ve manevî hayatına katkı sunan dinî-sosyal teşekküllerin ve sivil dinî yapıların, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilişkileri ve hizmetleri hakkında değerlendirmelerin yapılacağını ifade eden Başkan Görmez, tarih boyunca bu toprakların maneviyatını inşa eden Ahmed Yesevi’den Hacı Bektaş-ı Veliye, Mevlana’dan Yunus Emre’ye sayısız gönül insanı, Ahiyan-i Rum’dan Bâciyan-ı Rum’a, Fütüvvetten Hisbe Teşkilatına, tasavvuf ve tarikatlere varıncaya kadar pek çok sivil dinî yapının, insanımızın gönüllerini fethettiğini söyledi. Bütün bu yapıların, modern zamanların kendi şartları içerisinde değişime uğradığına vurgu yapan Başkan Görmez; “Bugün de ülkemizin “de facto” bir sosyolojik gerçeği olan bu sivil dinî yapılar, kendi tarihi ve sosyolojik sınırlarına ve İslam’ın ilmî, dinî ve ahlakî ilkelerine riayet etmesi esastır. Milletimizin hayır eliyle kurulan bu yapılar bu, sınırlar içerisinde kaldığı sürece Diyanet İşleri Başkanlığının, destek ve himayesini görmüşlerdir. Her birinin irtica ile yaftalandığı zamanlarda dahi Diyanet İşleri Başkanlığı, bu himaye ve desteğini esirgememiştir. Ancak zaman zaman bazı yapıların güç tutkusuna kapılması, dinî söylemler üzerinden güç devşirmesi, hakikati kendi tekelinde görmeye başlaması, insanların iradesini teslim almaya kalkışması, ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa sahih dinî bilgiyi esas alarak hizmet sunmaya devam etmemesi durumunda, Diyanet İşleri Başkanlığından EYLÜL 2015

SAYI:297

destek ve himaye görmeleri mümkün değildir. Son olarak dinî ve ahlakî olarak bilinen bir yapının gündelik politikaya evrilme süreçlerinde yaşananlardan, bu topraklarda ve bu ülkede sadece kardeşlik yara almamış, aynı zamanda Din-i Mübin-i İslam da bundan büyük bir zarar görmüştür. İmamından müezzinine, müftüsünden Diyanet İşleri Başkanına kadar her biri, bu süreçlerde bu çalışmalara gönül vermiş her vatandaşımız kadar büyük bir hüzün ve derin bir ıstırap duyduğumu ifade etmek isterim. Bilinmelidir ki İslam’a göre hakikat hiç kimsenin tekelinde değildir. Mümine düşen görev, hakikate sahip olmak ve insanları kendi hakikatine davet etmek değil, daima hakikatin yolunda olmaktır. Baki hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilemez. Elbette İslam yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan bir ahlak doğrultusunda birlik olmayı ve bütün Müslümanların ortak hedef, ortak gaye ve ortak idealde birleşmelerini ister. Ancak Kur’an, dini fırkalara bölenleri ve kendinden başkasına cenneti layık görmeyenleri, Hıristiyanlık ve Yahudilik anlayışını örnek vererek zemmeder. İslam’ın daveti ve tebliği aşikârdır. Meşru olan gayeye hiçbir zaman gayr-i meşru yöntemlerle ulaşılmaz. Hile yapmak, şantaj uygulamak, desise oluşturmak ve fitne çıkarmak, İslamî ahlakın asla tasvip etmeyeceği hususlardır. İslam fitneyi savaştan beter görür. Dini, kişilere ve anlayışlara hasretmeyi değil, Allah’a has kılmayı ve tüm eylemlerin sadece O’nun rızasına uygun olmasını ister. Bugüne kadar halis niyetlerle İslam’a hizmet ediyor düşüncesiyle bu tür yapılara yardım-

10

cı olmuş, dişinden tırnağından arttırdığı imkânlarla senelerce onları desteklemiş olan kardeşlerimizin, ortaya çıkan gerçeklerden sonra uğradığı hayal kırıklığını tasavvur etmek hiç de zor değildir. Bu hayal kırıklığından nasibini almamış insaf sahibi hiçbir mümin yoktur.” dedi. Hiçbirimiz, fiillerimizin sorumluluğunu bir başkasının sırtına yüklemek imkânına sahip değildir “Hâlen propagandaların tesiri altında kalarak söz konusu yapının, haksızlığa uğradığını düşünen ve iyi niyetlerinden hiç kuşku duymadığım kardeşlerimize bugün, buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum.” diyen Başkan Görmez, “Hepimiz her hareketimizden sorumluyuz; her türlü tercih ve icraatımızdan hesap gününde Allah’ın huzurunda sorguya çekilecek ve kendi hesabımızı bizzat vereceğiz. Her birimiz Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) kızı Fatıma’ya, “Kızım, babanın peygamber olmasına sakın güvenme!” uyarısını daima hatırımızda tutmalıyız. Hiçbirimiz, fiillerimizin sorumluluğunu bir başkasının sırtına yüklemek imkânına sahip değildir. Yanlış bilgi ve yönlendirmelerle kandırılmış olmak da bu konuda bir mazeret teşkil etmez; çünkü hepimiz bu bilgileri araştırmak ve işin aslını öğrenmek durumundayız. Rabbim bizleri sırat-ı müstakimden ayırma, diyerek, alnı secdeye giden mümin kardeşlerimize de bunları hatırlatıyoruz. Her ne günah işlediler, hangi yanlışın içine düştülerse, aramızdaki hüküm bellidir. Allah Teala; “Onların gönüllerini düşmanlık duygularından temizledik; artık bir kardeşler topluluğu olarak sedirler üzerinde karşı

HABER BÜLTENİ

karşıya oturacaklardır.” (Hicr, 15/47) buyuruyor. Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.), “Zalim de olsa, mazlum da olsa mümin kardeşine yardım et!” buyurarak zulüm konusunda nasıl yardım edileceğini ise şu çarpıcı sözlerle dile getiriyor: “Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacağın yardım işte budur.” “Şeytan, kıbleye dönen müminlerin artık kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir; fakat onları birbirine düşürmekte hâlâ ümitlidir. “Zira İslam, barışın, adaletin, merhametin ve sevginin adıdır. Merhamet, Allah’ın bütün varlığın kalbine ektiği en aziz ve en bereketli bir tohumdur. İnsanlık bu merhamet tohumunun yeşerdiği anlarda, yerkürede barış ve adaletle dolu bir hayat sürmüştür. Barış ancak gerçek bir sevgiyle gürbüzleşebilir. İslam öldürmeyi değil oldurmayı, yıkmayı değil yapmayı, yakmayı değil söndürmeyi, ağlatmayı değil güldürmeyi, yitirmeyi değil bulmayı öngörür. İslam varlığı nuruyla kuşatan Yüce Yaratıcı’nın rahmetiyle müjdeler, adaletiyle hükmeder, merhametiyle nimetlendirir.” diyerek sözlerini tamamladı. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, konuşmasının ardından gerçekleşen cübbe giydirme töreninde, Karadağ’da gerçekleştirilen seçim sonrasında, ülkenin Diyanet İşleri Başkanı seçilen Rıfat Feyziç’e cübbesini giydirdi. Toplantının değerlendirme oturumuna katılan Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, il müftülerine hitaben bir konuşma yaptı. Toplantının çok önemli bir dönemde, önemli gündemle yapıldığını, böyle bir toplantının bugünlerde çok ihtiyaç hissedilen bir husus olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, müftülük makamının, sıradan bürokratik makam olmadığını, bir vicdan ve merhamet makamı olduğunu söyledi.

Müftülük makamı, İslam toplumunun karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısında insanların dertlerine deva olan makamdır “Bizde bir ruhban sınıfı yoktur, aksine diğer insanlarla birlikte ortak yaşam alanını paylaşan, onlarla dertlenen ilim adamlarından oluşan bir makam vardır, bu da müftülük makamıdır.” diyen Başbakan Davutoğlu, müftülük makamının, bir ilmî makam olduğunu, bu makamın, insanların birtakım müşkülatlarla karşı karşıya kaldıklarında akıl alabilmek ve istişare etmek için hayatlarını tanzim etmek için başvurdukları, fetva makamları, vicdan makamları olduğunu söyledi. Vicdanımızı, irfanımızı, akaidimizi, ahlakımızı temsil eden bu yüce heyet önünde bulunmaktan ve birlikte vicdanımızın, ahlakımızın, irfanımızın karşıya karşı kaldığı tehditleri muhasebe etmekten büyük bir onur duyduğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Bu makam, Hazreti Peygamberin sorulara cevap olarak verdiği makamın bugünkü karşılığıdır. Bu makam asırlarca, İslam toplumunun karşı karşıya kaldığı sorunlar karşısında insanların dertlerine deva olan makamdır. Hayatın içinde olan makamdır. Bizde ruhban sınıfı yoktur. Gücünü ve ayrıcalığını metafizik unsurlarından alan ve bu ayrıcalığı hayat boyu sürdürdüğüne inanılan ruhban sınıfı makamı yoktur. Aksine diğer insanlarla birlikte ortak hayat alanını paylaşan, onlar gibi yaşayan, onların derdiyle dertlenen, onlarla birlikte hayatın gerçekleri ve sorunlarıyla karşılaşan ilim adamlarından oluşan bir makam olarak müftülük makamı vardır. O bakımdan tam da bugünlerde hepimizin ortak anlayışla bu makamın 11

hakkını vermek, ulvi kıymetine gerçek anlamda bir değer katmak sorunuyla karşı karşıyayız. Çok doğru bir zamanda çok doğru bir gündemle bir araya gelmiş bulunuyoruz.” Bunalım dönemlerinde ahlakı ve insan onurunu ayağa kaldıranlar, sonraki yüzyılların inşa edici aktörü olurlar İnsanlığın büyük bir bunalımdan geçtiğini, küreselleşmenin getirdiği olağan üstü imkânlarla, küreselleşmeyle ortaya çıkan büyük dengesizliklerin bir arada yaşandığını belirten Başbakan Davutoğlu, çok ciddi sosyal, varoluşsal sorunların gündeme geldiği bir dönemden geçildiğini; yine bu çerçevede İslam dünyasının, hiç hak etmediği ve İslam adıyla bağdaştırması mümkün olmayan çatışmaların, katliamların, acıların içinde, bu derde deva olacak yeni arayışların beklentisiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Davutoğlu sözlerinin devamında, “Bunun için de Türkiye, hem küreselleşmenin getirdiği sorunlarla karşı karşıya kalan ve sağlıklı hesaplaşmayla bu sorunları aşmaya çalışan, hem de İslam dünyasında örnek İslamî hayat tarzı ile çağdaş, küresel hayat tarzı arasında doğru irtibat kurmaya çalışan bir tecrübenin içinden geçiyor. Hepimizin üzerine büyük görevler düşüyor. Bunalım dönemlerinde doğru tavır alanlar, bunalım dönemlerinde ahlakı ve insan onurunu ayağa kaldıranlar, sonraki yüzyılların inşa edici aktörü olurlar. Nasıl Hazreti Mevlana, tam da o acıların yaşandığı Moğol istilası döneminde, mezhep çatışmalarının yaşandığı dönemde, ‘Ne olursan ol gel’ diye seslenmiştir. Aslında bugün aynı çağrıya ihtiyaç hissediyoruz. Müftülerimizin, ilim adamlarımızın, dinî öncülerimiSAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

varlığına dönük yaptıkları tahribat, bütün dünyada da İslam dünyasıyla ilgili algının olumsuz şekilde yeniden şekillenmesine yol açmaktadır.”

zin, İslam dünyasının her yerinde ve ülkemizin her köşesinde ‘gel’ diye seslenmelerinin vakti gelmiştir. ‘Tevhide gel, vahdete gel, insanlık onuruna gel, barışa gel’ diye bütün İslam dünyasının her köşesinde ses vermemizin vakti gelmiştir. Artık bu yıkıcı tablo karşısında İslam dünyasının, ilim adamlarının bir araya gelmesinin vakti gelmiştir, hatta geçmiştir. Şu veya bu ifratlara, geçmişte gulat olarak adlanan bütün aşırı akımlara karşı, mutedil Sünnilerin, mutedil Şiilerin ve bütün İslam irfanını temsil eden ekollerin omuz omuza vermesi lazım. Bugün DEAŞ, bizim için İslam medeniyetine dönük en büyük tehdit niteliği taşımaktadır.” dedi. İslam’a ve Müslümanlara tehdit teşkil eden DEAŞ, bizi bir araya gelmeyi ve bütün bu tehditlere karşı omuz omuza vermeyi zorunlu kılıyor İslam dini eğer ehil sahibi, vicdan ve ortak ahlaktan hareket eden din adamlarınca çağın idrakine, çağın meydan okumalarına cevap verecek şekilde gündeme getirilmez ve o şekilde konular ele alınmazsa, din adına hareket eden birçok yanlış akımların, Müslümanları tasallut altında tutmasının kaçınılmaz hâle geleceğini belirten Başbakan Davutoğlu, Bugün DEAŞ olarak tanımlanan ve her şeyden daha çok İslam’a ve herhangi bir toplum kesiminden daha çok Müslümanların tümünü tehdit eden yaklaşımda gördüğümüz bu acı tablolar, bizi bir araya gelmeyi ve kadim değerlerimiz etrafında, bütün bu tehditlere karşı omuz omuza vermeyi zorunlu kıldığını söyledi. Özellikle de sosyal medya üzerinden, EYLÜL 2015

SAYI:297

birtakım sloganlarla genç beyinlerin, zihinlerin şartlandırılması suretiyle yanlış dinî telakkilerle, insanların Müslümanları katletmeyi bile bir anlamda caiz gören, her türlü katliamı caiz gören bir yaklaşımla hiçbir şekilde insanlık onuruyla bağdaşmayacak tabloların ortaya çıkmasına sebep olan akımların içinde yer almalarının, hepimiz için en büyük sınav olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: “El ele vereceğiz. Özellikle müftülerimize sesleniyorum, müftülerimizin liderliğinde bütün illerimizde, bütün din adamlarımızın bu aşırı akımlara karşı gençlerimize sahip çıkması lazım. Doğru bir dinî telakkiyi yeniden inşa edebilmek için her an hayatın içinde olmak lazım. Sizlerin sadece size gelerek belli konularda soru soran ve cevap arayan vatandaşlarımıza cevap makamı olarak değil, hayatın içinde ve özellikle gençlerimizle bir arada bütün bu yanlış akımlara karşı tevhidi, vahdeti, barışı, kardeşliği öne çıkaran bir yaklaşımla yeni bir dinî idraki bütün ülke sathında yayma göreviniz var. Bu noktada hepimizin, din adamlarımızın, aydınlarımızın, ilim adamlarımızın, siyasilerimizin ortak bir çizgide buluşması lazım. DEAŞ saldırılarına karşı en doğru ve en gerekli çözüm, dinî idrakin sağlam temeller üzerine inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbiri alınabilir, alacağız ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dinî idrakinin korunmasıdır. İslam’ın bir barış ve gönül dini olduğu gerçeğini bütün gençlerimize anlatabilmemizdir. DEAŞ’ın Müslümanların hem insani, beşeri varlığına, hem de tarihî, kültürel 12

Toplumun her kesimini buluşturma görevi müftülerimizin omuzlarındadır Türk, Kürt, Alevi ayrımı yapmaksızın, hiçbir etnik ve mezhebi temele dayanmaksızın, herkesin “tevhid akidesini” yüreğinde, “Veda Hutbesi”ni zihninde, kardeşlik mayasını da ufkunda tutarak, bu toprakları kardeş kanına boyamak isteyenlere karşı el ele, gönül gönüle vermesi gerektiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu şunları söyledi: “Bulunduğunuz illerde etnik ve mezhebi hiçbir ayrım gözetmeksizin; Türk’ü Kürtü’yle, Kürt’ü Türk’üyle, Sünni’yi Alevi’yle, Alevi’yi Sünni’yle, doğuyu batıyla, kuzeyi güneyle buluşturma görevi sizlerin omuzlarındadır. Bir kardeşlik çağrısı, selam başlatalım, hep beraber bütün illerimizde kardeşlik toplantılarıyla illerimizde, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da değil, değişik illerimizde de etnik ve mezhep temelli ayrımcılık yapanlara karşı milletimizin vicdanını ayağa kaldıralım. Bu asli ve ulvi bir görevdir. Göç hareketlerine karşı yeni bir ensar bilinciyle kardeşliği ve İslam dünyasındaki mazlumlara sahip çıkma bilincini ayağa kaldıracağız. Bu çerçevede, sivil dinî yapıların dinî çerçevede sadece irfanı, hikmeti, adaleti, ahlakı yaymak üzere harekete geçmesi hâlinde, her zaman yanında olduğumuz bu sivil dinî yapıların, bunun dışındaki hiçbir alanda özellikle de siyasal ve bürokratik alanda toplumun bütünlüğünü ve dinî bilinci sakatlayacak şekilde faaliyet göstermemeleri de hepimiz için önemli ilkelerden biridir. Asırlarca bu topraklarda cemaat yapıları, sivil dinî yapılar hayatiyetini sürdürdü ve bundan sonra da sürdürecek. Ancak en önemli hususiyet bu yapıların, toplumda karşıtlığa sebebiyet verecek ya da bürokratik işleyişi etkileyecek şekilde illegal yapılar hâline dönüşmemesi ihtiyacıdır. Bu noktada gösterilen hassasiyet dolayısıyla da Diyanet İşleri Başkanlığımıza bir kez daha teşekkürü bir borç bilirim.” Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, siyasetin dışında ve üstünde olması ve korunması gereken bir kurum olduğunu, herhangi bir bürokratik kurum, müftülüklerimizin de herhangi bir bürokratik mekanizma gibi görülmemeleri ve mutlak surette siyasi tartışmaların

HABER BÜLTENİ

dışında tutulması gerektiğine vurgu yapan Başbakan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığımızı siyasi tartışmanın içine çeken her sorumsuz davranış aslında, dolaylı olarak DEAŞ gibi yanlış dinî telakkilere ya da terör örgütlerinin dini yıpratma çabalarına da katkı sağlamış olacağı değerlendirmesinde bulundu. Davutoğlu sözlerinin devamında, “Sizlerin üstlendiği görev herhangi bir makamla, maaşla, mevkiyle ya da hayat standardıyla ölçülmeyecek kadar yüce ve aslî bir görevdir. Yürüttüğünüz görevin bundan sonra da milli birliğimizi ve beraberliğimizi, İslam dünyasındaki çatışmaları engellemek anlamında gösterilen gayretlere verilen desteği ifade edecek şekilde, en başarılı şekilde sürdürüleceğine inancımız tamdır. Allah

bu milletin birliği ve beraberliği için çalışan herkese, sizlerin öncülüğünde yardım eylesin. İslam dünyasının bu karanlık günlerden çıkması için Diyanet İşleri Başkanlığımızın üstlendiği bütün faaliyetlerde bizlere, Diyanet İşleri Başkanlığımıza güç ve kudret versin.” diyerek sözlerine son verdi. Toplantının değerlendirme oturumunda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ülkemiz ve dünyada son dönemde yaşanan gelişmelerin detaylıca ele alındığını kaydederek, toplantının çalıştay ve oturumlarında beş ayrı konunun değerlendirildiğini söyledi. Beş çalıştay ve dört oturum hâlinde yapılan toplantıda, ‘Göç Realitesi’, ‘Göç Yönetimi’, ‘Terör Gerçeği ve Dinî Motiflerin İstismarı’, ‘Dinî Sosyal Yapılar’

konuları, panel ve açık kürsü toplantısı ve çalıştay hâlinde gerçekleştirildi. Programda, Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros’un “Göç Realitesi”, AFAD Başkanı Dr. Fuat Oktay’ın “Ülkemize Yönelik Göç Hareketleri”, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Yardımcısı Dr. Abdülkadir Akıl’ın “Terör Gerçeği ve Dinî Motiflerin İstismarı” ve SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın “Dinî Sosyal Yapılar” başlıklı sunumlarıyla bir panel düzenlendi. Panelin ardından toplantı beş ayrı oturum hâlinde devam etti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in başkanlığını yaptığı değerlendirme oturumunun ardından; toplantı, sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

değerlendirildiği gibi genel dinî gelişmelerin de müzakeresi yapılmaktadır. Böylece hem ülkemizdeki hem de bölge ve dünyadaki dinî hayatı etkileyen gelişmeler ele alınmakta, Başkanlığın merkez, taşra ilişkileri gözden geçirilmekte, hizmet stratejileri yenilenerek Başkanlık çalışmalarına yeni bir dinamizm kazandırılması hedeflenmekte-

dir. Ayrıca dinî gelişmeler hakkında Başkanlığımızın, görüşünü kamuoyu ile paylaşma imkânı sağlanmaktadır. Toplantımızın hazırlıklarının devam ettiği günlerde ve icrası sırasında menfur terör saldırılarında, milletimizin huzur ve güvenliği için hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet; acılı ve kederli ailelerine sabır

Sonuç Bildirgesi

1

7-19 Ağustos 2015 tarihleri arasında 81 il müftümüz, istişare toplantısında ülkemizin ve İslam coğrafyasının içinden geçtiği süreçleri ve bu süreçlerin dinî-manevi hayatımıza etkileri konusunu ele almıştır. Bilindiği gibi Başkanlığımızın yılda iki kez gerçekleştirdiği bu istişare toplantılarında yürütülen hizmet politikaları

13

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

ve metanet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun. Yüce Rabbimiz milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin! Açılış programının ardından, Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros’un “Göç Realitesi”, AFAD Başkanı Dr. Fuat Oktay’ın “Ülkemize Yönelik Göç Hareketleri”, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Yardımcısı Dr. Abdülkadir Akıl’ın “Terör Gerçeği ve Dinî Motiflerin İstismarı” ve SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın “Dinî Sosyal Yapılar” başlıklı sunumlarıyla kuşatıcı bir panel yapılmıştır. Paneli müteakiben beş ayrı oturumda aşağıdaki konu başlıkları etrafında, komisyonlar hâlinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir: ● Etnik Sorun ve Taleplerin Terörize Edilmesi ve Din İstismarı, ● Dinîlik İddiası Taşıyan Örgütsel Yapılar ve İslam Algısına Olumsuz Etkileri, ● Aktüel Politik Süreçler ve Din Hizmetlerinde Etkileri, ● Toplumun Din Algısında Sosyal Dinî Teşekküller ve Geleneksel Dinî Yapıların Etkisi, ● Yeni Göç Hareketleri ve Dinî Hayata Etkileri. İslam dünyası derinlemesine yaşanan ve hissedilen ağır süreçlerden geçmektedir. Tarihte hiç görülmedik bir şekilde bugün, İslami referanslara atıf yapılarak bu coğrafyanın dinî ve kültürel zemini tahrip edilmek istenmektedir. Bir yandan etnik tabiatlı gecikmiş ulusçu bir ideolojiye sarılarak talep ve beklentilerini şiddet yöntemleriyle gerçekleştirmeye çalışan bir terör yapılanması, tarihi boyunca İslam’ın sadık mensupları olan kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere ülkemiz insanına hayatı zehir ederken; dinî gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir oluşum da kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır. Öte yandan İslam’ın gelenekten modernliğe doğru gelişen sosyal gerçekliği içinde, onun hem kazanımlarını hem de gelecek için taşıdığı imkânları kendi çıkarları için feda etmeyi ahlaki ve vicdani bir sorun olarak görmeyen paralel dinî yapılanmalar da ümmet-i MuhammeEYLÜL 2015

SAYI:297

din birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır. Siyaset dilinin zaman zaman dinî kavram ve klişelerle örülmesi, niyeti ne olursa olsun İslam’ın ve Müslümanların saygınlığını gölgelemeye yönelik çıkışlar, geleceğimiz açısından ciddi tehditler içermektedir. İslam dünyasında meydana gelen kimi gelişmeler dikkatle takip edildiğinde Müslümanları ve onların canlarından aziz bildikleri dinlerini tarihten, coğrafyadan ve gündelik gerçeklikten uzaklaştırmaya yönelik girişimlerin artarak sürdürüldüğü gözlemlenmektedir. İslam bu toprakların, bu coğrafyanın ve insanlığın en yalın gerçeklerinden biridir. Bu toprakları yurt edinmeye başladığımız günden bu yana millet olarak İslam’ın barış, adalet, kardeşlik ilkelerini yaşatmak için örnek bir medeniyet tesis ettik. Anadolu İslam yorumunda Ahmed-i Yesevi’den Yunus Emre’ye, Mevlana’dan Hacı Bektaş Veli’ye kadar pek çok gönül insanının hikmet ve bilgeliği belirleyici olmuştur. Bugün de bizler aynı hikmet ve bilgelikten esinlenen İslam yorumunu, çağın insanına taşımak ve buluşturma çabası içerisinde olmalıyız. Bugün İslam, Müslümanlar ve bizimle aynı yer küreyi paylaşan insanlar, dünyanın pek çok yerinde haksız, eşitsiz ve acımasız bir saldırının muhatabıdır. Başta İslamofobi olmak üzere insanlık için umut olan ve birlikte yaşamanın bütün unsurlarını bünyesinde taşıyan yüce dinimiz İslam’a yönelik kirli çabaları yürüten menhus bir mekanizma hep varola gelmiştir. Müslümanlar tarihleri boyunca gerek doğudan, gerek batıdan gelen bu kabil kuşatmalara karşı; ilim, irfan, hikmet ve basiretle tavır almışlardır. Bugün de yüz yüze kaldıkları derin krizleri aynı hikmetli duruşla aşacaklardır. Sömürge sonrası gelişmelerin ilgili coğrafyalardaki yıkımı buna eklenen başka siyasi, iktisadi ve askeri müdahalelerle sürme istidadındadır. İslam’ı ve Müslümanları gerek bedensel gerekse ruhen ve kalben rehin almaya yönelik jeo stratejik coğrafya temelli planlamalar, bütün İslam dünyasında derin varoluşsal kaygılar üretmektedir. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinde yakın tarihte ve hâlen yaşanan travmatik toplumsal tecrübeler, ta14

rihten tevarüs edilen acı deneyimler, dinî-sosyal dokunun zedelenmesine ve patolojik yapıların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı karmaşık ve çok katmanlı süreçlerin İslam dünyasının birikim, imkân ve enerjisini bloke etmeye çalıştığı bu günlerde, İl Müftüleri İstişare Toplantısında ele aldığı konular üzerinde vardığı sonuçları, kamuoyuyla paylaşmayı uygun bulmuştur: 1-Başta Daiş olmak üzere, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde gelenekle modernlik arasında sıkışmışlığın ezikliğini, kendine özgü yorum, şiddet ve algı yönetimleriyle kapatmaya çalışan sözde Müslüman oluşumlar, bugün İslam ve Müslüman varlığını açıkça tehdit eder hâle gelmişlerdir. Bugün Müslüman dünya, İslam’ın nezih geleneğini kendi siyasi yorumlarına acımasızca alet eden, Müslümanların mezhebi ve kültürel çeşitliliğini terk edilmesi gereken dinî bir kusur, bir bidat hatta bir suç olarak gören, asırlar içinde oluşmuş yüksek medeniyet değerlerimizi yok etmekten imtina etmeyen patolojik ve kriminal örgütlerle karşı karşıyadır. Bu örgütler sadece Müslümanların canlarına kast etmekle kalmamakta, aynı zamanda coğrafyamızın insani ve kültürel miras ve varlığını da yok etmektedir. Artık bütün bir tarihsel görkem ve imajıyla ne Şam’dan söz edilebilir ne de Bağdat’tan. Müslümanları farklı telakkileri içinde bir arada tutmayı başarmış geleneksel kodlar bugün, Daiş ve benzeri yapılar eliyle hızla çözülmek istenmektedir. 2-Dini araçsallaştıran yapılar dinî referansları bağlamından kopararak, onları dogmatik metin hâline getirmektedir. Kur’an’la ilişkileri lafzi ve harfi, Sünnetle ilişkileri zahiri ve şekli olan, Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatları vahyin karşısına koyarak reddetmekte, tarih boyunca İslam’ın ana akım yolunu temsil eden Ehl-i Sünneti dejenere ve tahrif ederek kendi tekeline alma iddiasıyla Müslümanları ötekileştirmekte ve mezhep çatışmalarına zemin hazırlamaktadır. Bu anlayışlarla medeniyet içi çatışmayı körükleyen siyasal mühendisliklere hizmet edilmektedir. 3-İslam dünyasının hemen her bölge-

HABER BÜLTENİ

sinde farklı adlarla ortaya çıkan “tekfirci” eğilimler, sadece “dış mihrakların komplosu” olarak görülemezler. Bu komploların yürütülmesini mümkün kılan ve kendi bünyemizden kaynaklanan sebepler ve zaaf noktaları üzerinde de öncelikle ve özenle durulmalıdır. 4-Bu örgütler, Kur’an ve Sünnet çizgisinden saparak, “ehl-i sünnet”, “cihat”, vb. gibi bazı anahtar dinî kavramları tahrif ederek, kendilerinden olmayan herkesi tekfir etmekte, yeni iletişim yollarını özellikle de sosyal medyayı kullanarak saf zihinleri bulandırmakta ve böylece gençleri kandırarak kendilerine militan ve taraftar toplamaktadırlar. Bu bağlamda DAİŞ’in aldatarak bünyesine kattığı gençlerin, hangi ülkeden olursa olsun, evlatlarımız olduğunu unutmadan kandırılan zümrelerle temas için yollar aranmalı, hakikate ulaşmaları için çabalar sarfedilmelidir. Sosyal medyada sahih dinî bilgiyi anlatan çeşitli dillerde kısa sunumlar hazırlanmalı ve yayınlanmalıdır. 5-Bölgemizin ateş çemberine dönmesi sebebiyle ülkemiz bir hicret yurduna dönmüş durumdadır. Yeni göç hareketlerinin ülkemize olan ekonomik ve iktisadi maliyeti ile ilgili çeşitli araştırmalar bulunmakla birlikte, manevi ve sosyal maliyetine ilişkin ve misafirliklerinin ne kadar süreceğine dair sahici bir bilgi olmadığı hesaba katılarak kapsamlı bir araştırma yapılmalıdır. Türkiye’ye göç edenlerin ülke, etnik köken, inanç, mezhep vs. bakımından geniş bir yelpaze oluşturduğu unutulmamalıdır. Yine göç edenlerin yarıdan fazlasının kadınlardan ve çocuklardan oluşması, özellikle din eğitimi ve öğretimi konusunda acil çözümleri gerektirmektedir. 6-Göç, bütün terminolojik çeşitliliğine rağmen, artık ülkemizin fiili bir gerçeğidir. Giderek artan ve genişleyen devasa hacmiyle başta Suriye’den ülkemize gelen göçmenler olmak üzere, onu takip eden diğer göç grupları kısa ve uzun vadede ülkemizin demografik ve sosyolojik haritasını altüst edecek derecede yoğunlaşmıştır. Hiç kuşkusuz göçmenler bizim kardeşlerimizdir ve yaşadıkları savaşın ağır tahribatı karşısında ülkemize sığınan muhacirlere, hemen her hususta yardım etmek

yükümlülüğü bilinciyle hizmetlerimizi aksatmadan sürdürmek zorundayız. 7-Göçün psikolojik sonuçları her durumda yeni düzenlemeler yapmayı gerekli kılmaktadır. Dinî hayatlarının güçlendirilmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi ve birer muhacir olarak yaşadıkları sorunların suhuletle giderilebilmesi için Başkanlığımızın şimdiye kadar gerçekleştirdiği hizmetlere ara vermeksizin daha organizeli bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesi gerekir. Bu da öncelikli olarak Diyanet bünyesinde bir koordinatörlük ihdas edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede göçmenlere yönelik hizmetlerin koordinasyon içerisinde planlı ve programlı yürütülebilmesi, daha düzenli ve verimli bir şekilde sunulabilmesi için acilen “Koordinatör Müftülük Merkezi” ihdas edilmelidir. 8-Göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki Kur’an kurslarımızda Suriyeli öğrencilere yönelik sınıflar oluşturulmalı, onlar için sağlıklı ve sahih bir dinî bilgi elde etme imkânı sağlanmalıdır. Esasen ihtiyaç sadece maddi konularla sınırlı değil, manevi ihtiyaçlar da tatmin edilmelidir. Göçmenlerin bulunduğu kamplarda nispeten düzenli olarak yapılsa da kamplar dışında dağınık hâlde yaşayanlara aynı şekilde bir hizmet sunulamamaktadır. Göçmenlere yönelik din hizmetlerinde en büyük sorunların başında, yeterli düzeyde formasyona sahip personel eksikliği gelmektedir. Bu da göçmenler arasından dinî ilimleri tahsil etmiş olanlardan istihdam edilmesini ve bunda bir strateji belirlenmesini gerekli kılmaktadır. 9-Bugün bölgemizin en akut meselelerinden birisi de etnik ve mezhebi taleplerin istismar edilerek terörize edilmesidir. Şiddeti, vahşeti, tedhişi ve terörü benimseyenler, bundan beslenenler, bundan destek bulanlar, terör eylemlerini hangi gerekçeyle yaparlarsa yapsınlar, kendilerine maşerî vicdanda asla meşruiyet bulamayacaklar, er ya da geç millete, hukuka ve ilahi adalete hesap vereceklerdir. 10-Elleri kalem tutması, zihinleri ve gönülleri bilgiyle, ilimle, irfanla meşgul olması gereken çocuk yaştaki gençlerimizin, İslam’ın özüyle ve ruhuyla asla bağdaşmayan bir inanç ve ideoloji ile dağlara kaçırılması, elleri-

15

ne silah tutuşturulup ölüm makinası hâline getirilmesi, kardeş katili yapılması, gayr-i meşru ve gayr-i insani bir hayata mahkûm edilmesi, insaf ve vicdan sahibi her yürek tarafından tel’in edilecek bir durumdur. 11-Ülkemizin en zor zamanlarında, din eğitiminin yasaklandığı dönemlerde, bölgede İslam’ın ilim, hikmet ve marifetini ayakta tutabilmek için gayret gösteren, irşat hizmetlerini sürdüren, halkımızın Din-i Mübin-i İslam’la, Kur’an ve Sünnetle ilişkisini sıcak tutan kanaat önderleri ile birlikte barış, huzur, sükûn tesis edilmesi için müşterek çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; barışa sadece ülkemizin ve milletimizin değil, umutlarını bu ülkeye ve bu millete bağlayan tüm mağdur ve mazlumların ihtiyacı vardır. 12-Geleneksel dinî yapılar ve dinîsosyal teşekküller, sivil dinî hayatın gerçeğidir. İlmî, hayri ve insani hizmetlerin gelişmesinde önemli katkıları bulunan bu oluşumlar, tarihsel süreçte İslam’ın rahmet ikliminin ve yüksek ahlaki hasletlerinin insanlığa ulaştırılmasında ve Anadolu’da irfan kültürünün yerleşmesinde hayati rol oynamışlardır. 13-Milletimizin itimat ve güvenine mazhar olmuş Diyanet İşleri Başkanlığının şahıs, zümre, grup menfaatlerini öne çıkaran, dinin açık bilgisinden ve yüksek ilkelerinden uzaklaşan, dinî değerleri istismar eden, milletimizin manevi ve hayri birikimini hegomonik bir güç tutkusu uğruna heba eden, milletin birlik ve beraberliğine kasteden, aileleri parçalayan, kardeşi kardeşe düşüren yapılanmalar karşısında duyarsız kalması beklenemez. 14-Vatandaşlarımızın dinî ve millî duyarlılıklarını istismar eden ve gerçekte kendi indî çıkarları etrafında toplanan ve mütedeyyin insanların safiyetinden yararlanmak isteyen yapıların, gizli ve açık ajandaları hakkında toplumumuzun daha fazla müteyakkız olması elzemdir. Uzun vadede ortaya çıkabilecek sorunların gerçekleşmesini beklemeden, bu kabil yapılar bilhassa dinî değerlerimiz açısından deşifre edilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. 15-Birtakım yanlış dinî görüş ve telakkilerin ortaya çıkmasında ve yayılmasında, bireysel ve toplumsal SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

dinî-manevi boşluklar önemli rol oynamaktadır. Cahil ve fırsatçı istismarcılar bu boşluktan yararlanarak milletimizin samimi dinî duygularını ranta dönüştürmeye yeltenmektedirler. Bu noktada her düzeyde din görevlilerine büyük sorumluluklar düşmektedir. 16-Halkımızın, art niyetli faaliyetleri ve gizli ajandaları ortaya çıkmış dinî motifli kişi ve yapılara aldanmaması için vaaz, irşat ve hutbe hizmetlerinin dil, uslûb ve muhteva açısından güncellenmesi gerektiği aşikârdır. “Cami dersleri”, “Sabah namazı buluşmaları”, “Zekât”, “Sadaka” ve “Vekâletle kurban kesme” gibi maddi ve manevi ibadetlerde, toplumumuza rehberlik edilmesi gerekmektedir. 17-Din ile siyaset arasındaki ilişkilerin doğal niteliği ihmal edilmemek şartıyla asıl dikkat edilmesi gereken husus, dinin başta siyaset olmak üzere herhangi bir yapı, güç ve otorite tarafından araçsallaştırılmamasıdır. Dinin

kendi öz nitelikleri ve amaçları dışında herhangi bir amaç için kullanıma açık bir fırsat ve imkâna tahvil edilmesi, inananların vicdanlarını derinden yaralamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığının İslam’ın simgesel değerleri olan, milletimizin birlik ve bütünlüğünün nişanesi olan cami, kürsü ve minberlerin, gündelik politik polemiklere alet edilmesine izin vermesi asla düşünülemez. 18-Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen genel seçimlerde, din-diyanet ve siyaset ilişkileri yakın tarihimizde ender görülebilecek ölçüde gündelik dilde yer almış, bu durum başta Başkanlığımız mensupları olmak üzere toplumun tüm katmanlarını rahatsız etmiştir. Politik süreçlerde propaganda dilinin kendince makul sayılabilecek akışkanlığı içinde Diyanet’in tartışmalara malzeme edilmesi, bu süreçte kullanılan dil ve argümanların sıradan ve özensiz beyanlarla kamuoyuna takdim

edilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, ülkemiz, coğrafyamız ve dünya Müslümanları için taşıdığı anlam ve değer dikkate alındığında, esefle karşılanacak bir durum olarak değerlendirilmiştir. 19-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da diğer her kurum gibi dâhili ve harici vesayet alanlarından uzak bir şekilde kendi hizmetlerini sürdürebilmesi esastır. Milletin birliği ve huzuru etrafında Din-i Mübin-i İslam’ın her daim hayatın içinde varlığını devam ettirmesi ve toplumun sağlıklı dinî bilgi ile buluşabilmesi, Başkanlığın her türlü vesayetten uzak tutulmasıyla mümkündür. 20-Müftülüklerimizin il/ilçe idare kurullarında yer alması sağlanarak personelimizle ilgili değerlendirmelerde, müftülüklerimizin söz sahibi olmasını sağlayacak gerekli mevzuat düzenlemesi için çalışmalar yapılmalıdır.

Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı Sapanca’da yapıldı

D

iyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen, ‘Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı’ 27-30 Temmuz tarihleri arasında Sapanca’da yapıldı. Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce düzenlenen ve dört gün süren konferansta, “Yurtdışı Din Hizmetlerinde

EYLÜL 2015

SAYI:297

Yeni İletişim İmkânları ve Eğitim Paradigmalarımız” konusu ele alındı. Diyanet İşleri Başkanlığının 45 ülkeden temsilcisinin bulunduğu ve Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dış İşleri Bakanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, YÖK, Yunus Emre Enstitüsü gibi çeşitli 16

kurumlardan da temsilcilerin bulunduğu konferansın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sözlerine son günlerde gerçekleşen menfur saldırılarda hayatını kaybeden şehitleri anarak başladı. Ülke ve millet olarak son günlerde

HABER BÜLTENİ

büyük acılar yaşandığını kaydeden Başkan Görmez, menfur saldırılarda huzur ve güvenliğimiz için görev yaparken şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifa, ailelerine ve sevenlerine sabır ve metanet diledi. Her bir ailenin acısını ayrı ayrı yüreğinde hissettiğini belirten Görmez, “Bütün dünya mazlumları için bir umut adası olan ülkemizin ve milletimizin birliğini, dirliğini ve huzurunu bozmak isteyenlere, Rabbim hiçbir zaman fırsat vermesin.” dedi. Konuşmasında, İslam coğrafyasında olup bitenlere ve dünyadaki gelişmelere dikkat çeken Başkan Görmez, “Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, nasıl oldu da esir alıp insanları köleleştirmek, kadınların namusuna tecavüz etmek gibi öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı hâline getirildi?” diye konuştu. İslam dünyasında ortaya çıkan yeni dinî akımların, yeni dinî düşüncelerin doğurduğu ve ana akım İslam’ı tehdit altına alan altı büyük illetten söz eden Başkan Görmez konuşmasına şöyle devam etti: “Küresel ölçekte meydana gelen büyük değişimler ve gelişmeler, coğrafyamızda yaşanan büyük sancılar, dünyanın her tarafında oluşan mağduriyetler, her alanda ülkemizi ve milletimizi tarihte olduğu gibi bugün de bir “ümit ülke” hâline getirmiştir. Allah bu milleti yakın tarihlerde 70 sente muhtaç olmaktan kurtarıp, dünyanın önde gelen yükselen donör ülkelerden biri hâline getirdiyse, bu yükselişte ekonomik, siyasi, sosyal parametrelerin yanında ve en temelinde hiç şüphesiz manevi dinamikler olduğunu unutmamalıyız. Son yıllarda dünyanın her tarafında kanayan yaralara merhem olmak üzere resmî ve sivil kuruluşlarımızın harekete geçmesi, Arakan’dan Gazze’ye, Afrika’dan Asya’ya, Pakistan’dan Sudan’a, milletimizin hayır ve iyilik elini taşıması, bu ümidin yeniden yeşermesine zemin hazırlamış ve bütün alanlarda sorumluluklarımızı arttırmıştır. İşgallerin, savaşların, dikta rejimlerinin, sömürge yönetimlerinin doğurduğu bütün sorunları İslam’dan kaynaklanmış gibi göstermek doğru değildir Bugün İslam coğrafyasında olup biten her şeyi, din etiketi yapıştırarak tahlil etmek gibi bir yanlışlık yapıl-

makta olduğunu ifade eden Başkan Görmez, bunun ciddi bir kategori hatası olduğunu, ekonomiden, sosyal yapıdan, özellikle kabile kültüründen, aşiret yapısı ve toprak yönetiminden, coğrafyadan kaynaklanan sorunları, dine mal ederek değerlendirmenin doğru olmadığını belirterek şöyle dedi: “Aslında dinden kaynaklanmayan sorunları, işgallerin, savaşların, dikta rejimlerinin, sömürge yönetimlerinin doğurduğu bütün sorunları, İslam’dan kaynaklanmış gibi göstermek, doğru bir yaklaşım tarzı olmadığı gibi Müslümanların kabul edebileceği bir durum da olmamalıdır. Bütün sorunların dinsel olarak etiketlenmesi, objektif bir değerlendirme yapma imkânını da ortadan kaldırmaktadır. Üzülerek belirtmek isterim ki her türlü güç ve ideoloji taraftarları, toplumsal meşruiyeti sağlamak için dine referansta bulunmaktadırlar. Burada dinin kullanımı dediğimiz bir pragmatizm egemen olmaktadır. İşte Din-i Mübin-i İslam’ın bu coğrafyada işlenen bütün günahların referansı hâline getirilmesi teşebbüsü, rahmet dininin bir şiddet aracına dönüştürülmesi, din adına vahşetlerin işlenmesi ve bunun başka dünyalarda da öfke ve düşmanlıkları beslemesi, islomofobik endüstriye zemin hazırlaması gibi hususlar, dikkatlerimizi yeniden köklü olarak iletişim ve eğitim kavramlarına çevirmiştir. İletişim konusunda burada üzerinde durmamız gereken sorular şunlardır: İnsanların din ile bağ kurmak için buldukları yeni iletişim yolları nelerdir? İnsanlar bu yeni imkânlarla din ile hayat arasında doğ17

ru bir bağ kurabilirler mi? Yanlış din anlayışlarının yoğunlaşmasında, dinin tabiatına muhalif nesebi gayri sahih yorumların artmasında bu iletişim kanallarının rolü nedir? Biz bunlara alternatif daha doğru iletişim imkânları bulamaz mıyız? İslam, açık kaynaklı bir dindir. Kur’an ve sünnet herkesin okumasına açıktır. Günümüzde, özellikle internet üzerinden her türlü bilgiye, düşünceye, yoruma ulaşmak mümkündür. Marjinal örgütler taraftarlarını ve üyelerini genellikle internet vasıtasıyla devşiriyor. Peki biz internet de dâhil mevcut araçları, ortamları, zeminleri kullanarak ve bunlara belki yenilerini katarak sahih mesajı en ücra köşelere kadar nasıl ulaştırabiliriz? Mesele internet üzerindeki çeşitli teknoloji ve platformları nasıl kullanacağımız, görsel ve yazılı medyada ne şekilde yer alıp almayacağımızdan çok, daha önce ve daha derindeki mesele, muhteva, içerik ve öz meselesidir. Özün hemen yanında üslup meselesidir. Şiddet üreten yeni din anlayışlarının ortaya çıkmasında, eğitim paradigmalarının etkisi nedir? Öğretilmiş cehalet en büyük cehalet olduğuna göre, bizatihi dini öğreten mekanizmalarımızı, eğitim müfredatımızı gözden geçirme mecburiyeti yok mudur? İslam üniversitelerinde, şeriat fakültelerinde, ilahiyat fakültelerinde, medreselerde, imam-hatip liselerinde, Kur’an kurslarında hâkim olan eğitim paradigmalarımızda yanlışlıklar yok mudur? Camilerde verilen yaygın din eğitiminin bu meyanda yeri nedir? Biz, kendi bünyemiz içinde üreyen, Malik bin Nebi’nin tabiriyle, ‘ölü fiSAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

kirleri’ tedavi edebilecek miyiz? ‘Ölü fikirler’, dışarıdan empoze edilen ‘öldürücü fikirlerden’ daha tehlikelidir. Çünkü ‘ölü fikirler’ bağışıklık sistemini çökertir ve savunmaları devre dışı bırakır, oysa ‘öldürücü fikirlere’ karşı bünyenin belli bir direnci ve silahları vardır. Bugün, sözüm ona Selefilik maskesi ve markası altında türeyen bin bir çeşit virüs, güya ‘öze dönüş’ vehmiyle İslam’ın özünü tahrip etmekte, Müslümanları dalalete sevk etmektedir. İslam’ın genleriyle oynanmasına, Müslümanların kimlik ve kişilik zaafı yaşamasına yol açmaktadır. Bugün İslam ümmetinin ruh ve beden sağlığını tehlikeye atan bu ‘ölü fikirler’ sadece selef-i salihinin yolunu ve izini istismar etmekten ibaret değildir. Esasen her taklit bir ‘ölü fikir’ fidesini, tohumunu içinde barındırır. Ehl-i Beyt yolunu kültleştirerek koca bir toplumun düşünce ve duygu dünyasını tarihin bir anında dondurmak, sonra da bir kurtarıcı mehdinin geleceği inancıyla ataleti, eylemsizliği, beklemeyi din hâline getirmek acaba kime hizmet eder?” Bugün yaşanan trajedilerin en büyük sebeplerinden bir tanesi, Batı dünyasında ortaya çıkan ‘nihilizm’in İslam coğrafyasında yaşanmaya başlamasından ibaret olmasıdır Bugün yaşanan trajedilerin en büyük sebeplerinden birisinin de Batı dünyasında ortaya çıkan ‘nihilizm’i yani ‘hiçEYLÜL 2015

SAYI:297

lik felsefesi’ni, doğrudan İslam’ın kendi kaynaklarına dayanarak, dinî bir meşruiyet kazandırılarak İslam coğrafyasında yaşanmaya başlamasından ibaret olduğunu ifade eden Görmez, bütün bu soruların cevabı üzerinde dört gün boyunca müzakerelerde bulunacaklarını belirterek konuşmasına şöyle devam etti: “Bütün bunları sadece kendimiz için değil, acılar içerisinde kıvranan İslam coğrafyasında yaşayan bütün kardeşlerimizin geleceği için konuşmak zorundayız. Dinimiz, dilimiz, edebiyatımız, medeniyetimiz bakımından en fazla medyun bulunduğumuz Asya’ya vefa borcumuz var. Rusya’nın ‘mekteb-i harbiyesi’ndeki tahsillerini ikmal eden, çeyrek asır önce esaret zincirinden kurtulan, şimdi bir kimlik muhasebesi içinde yönünü arayan kardeşlerimize karşı, insani ve İslami vazifelerimiz var. Balkanlarda yaşayan Müslüman kardeşlerimiz tarihten kopmak veya tarihe çakılı kalmak gibi bir ikilem arasındaysa, elbirliği, gönül birliği ile yeni bir tarih yazmaya ihtiyacımız var. İnsanlığın beşiği ve gelecek birkaç yüzyıla yayılacak yeni bir medeniyet hamlesinin eşiği Afrika kıtasına söyleyecek sözümüz var. Latin Amerika’ya bin küsur yıllık yalnızlığını dağıtacak Endülüs esintilerini taşıyacak bir ufka ve kadroya şiddetle ihtiyacımız var. Küreselleşen dünyada evrensel bir mesele olarak tebelvür eden Müslüman azınlıkların hâli ve istikbaline dair 18

sorumluluklarımız var. Öncelikle bugün İslam dünyasında sadece kan dökülmüyor, sadece mezhepler arasında çatışmalar yaşanmıyor; asıl büyük çatışma ve acı üzülerek belirteyim, doğrudan inancımız üzerinde yaşanmaktadır. Bugün İslam dünyasında kaos dönemlerinde ortaya çıkan ne kadar illet varsa, bu illetler İslam inancını tehdit altına almaya başlamıştır. Son zamanlarda üzerinde durduğum beş büyük illeti burada tekrar etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, kendi inanç sabitelerimizi tartışma konusu yapmak. Kendi indi yorumlarımızı dinin sabitelerine dönüştürmek. Akaid konusu olmayan nice tali meseleleri inanç meselesi hâline getirmek ve daha sonra onları sabit fikirlere dönüştürerek inanmayanları tekfir etmek. Aslında İslam’ın inanç esasları, Resul-ü Ekrem, İslam’ı ‘ikra’ emriyle tebliğ etmeye başladığı günden itibaren ilmek ilmek dokunmuştur, gergef gergef örülmüştür. Ve tarih boyunca medeniyetler kurarak yolunda devam etmiştir. Ama kaos dönemlerinde insanlar bu sabiteleri bırakıyor, kendi indi nesebi gayri sahih yorumlarını dinin sabitelerine dönüştürüyor, inanç esası hâline getiriyor. Kendisi gibi inanmayanları da tekfir ederek, tekfir ettiklerini de katletmeye başlayarak, tekfir ettikleri insanlarla da savaşmayı cihad zannederek, İslam’a yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyor. Öncelikle biz inancımızın sabiteleri

HABER BÜLTENİ

üzerinde durarak bunları asla tartışma konusu yapmamalıyız. İkincisi, fıkhımızı literal, sadece zahiri yoruma indirgemek. Sanki yaratıcının maksadı yokmuş gibi, gayeye matuf bir emir yokmuş gibi, niçin ve nasıl? sorusuna cevap verilmiyormuş gibi sadece zahire takılıp kalmak, maslahatı yok saymak, kıyası, içtihadı yok etmek, sadece dinin metinlerden ibaret olduğunu zannetmek, o metinleri sadece birer hüküm ambarına dönüştürmek ve sadece hikmetsiz birer hüküm olarak onları telakki etmek gibi büyük bir yanlışlık. Aslında bütün bu kaos dönemlerinden önce de bu bizatihi eğitim paradigmalarımız içine sokularak İslam dünyasını sardı ama buna karşılık vermede bizler acziyet içinde kaldık. Üçüncüsü, ibadetleri şekle indirgemek. İbadetlerin o ahlak boyutunu, bizi iyi insan kılma boyutlarını yok sayarak sadece şekle indirgemek. Son yıllarda İslam dünyasını tehdit altına alan illetlerden biridir. Dördüncüsü, davette kabalık. İslam daveti, çağrısı, hikmeti ve mevizeyi haseneyi beraberinde getirmiştir. O güzel mücadeleyi, hikmeti bırakmak ve bunu kaba bir şekilde çağrıya dönüştürmek bu illetlerden biridir. Beşincisi, önceliklerimizin ortadan kalkmış olması. Parçacı yaklaşmak. Bizim ilkelerimize ve prensiplerimizde hiyerarşiyi kaybetmek yine karşı karşıya kaldığımız illetlerden bir tanesidir. Altıncısı ise, İslam’ın temel kaynaklarının istismar edilmesi, kötü kullanılması. Kur’an’ın ayetlerinin sloganlara dönüştürülmesi. Hadislerin bağlamından kopartılıp

müminin mümine doğrulttuğu bir silaha dönüştürülmesi. Ölü fikirlerin bizi kuşatması. Başta Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim olmak üzere Hanif dinin kaynaklarının, ehil olmayan zihinler tarafından araçsallaştırılmasını önleyecek bir din eğitimi müfredatı bugün çok önem arz etmektedir. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için hangi esasların takip edilmesi gerektiği konusunda sayısız çalışma yapıldığını ama yine de Kur’an istismarının önlenemediğini hep birlikte acı acı müşahede ediyoruz. Bu durumda çok daha temelli ilkelerin geliştirilmesi gerektiği ortadadır. Hicr Sûresinde yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in şikâyetini, Kur’an-ı Kerim ile ilgili bir şikâyeti dile getirmektedir. O da, herhangi bir ayetin bağlamından koparılarak sloganlaştırılması. Kur’an’ın bütünlüğünden koparılması.ᅠ‘Onlar ki Kur’an’ı parçalara ayırırlar, O’nu bütünlüğünden koparırlar, kendi ideolojilerinin sloganı hâline getirirler. Bunu bugün yeniden İslam dünyasına hatırlatmak zorundayız.” Kur’an, eşkıyalık yapılsın diye gönderilmedi Başkan Görmez Kur’an’ın eşkıyalık yapılsın diye gönderilmediğini vurgulayarak, “Taha Sûresi 2. ayet-i kerimede, ‘Ben bu Kur’an’ı size eşkıyalık yapasınız diye göndermedim.’ denildiği hâlde Kur’an-ı Kerim’i her türlü eşkıyalığın meşrulaştırıcı bir aracı hâline getirme çabalarını nasıl önleyebiliriz? Rengine, diline ve dinine bakmadan, insan hak ve özgürlüklerinin garantörü olarak Allah’ı gören, bir insanın

19

hakkına tecavüzü Allah’ın sınırlarına, yani hududullaha tecavüz olarak tanımlayan, bütün gayesinin insanların önlerini görmelerini sağlayacak bir zihin ve kalp birlikteliğini yani hidayeti sağlamak olduğunu beyan eden ve insanların önüne, ‘Ey iman edenler! Hep birden barışa girin’ toplu hâlde barışa girmeyi hedef olarak koyan bir kitabın, bu coğrafyada işlenen eşkıyalıkları onaylayan bir kitap olarak takdim edilmesi ne kadar da esef vericidir. Bütün mevcudata karşı merhametli olmayı ilke olarak benimsediğini yüce Rabbimiz, ‘O kendi nefsine rahmeti yazmıştır.’ diyen Allah’ın kitabı, nasıl olur da şiddetin, insan onurunu ayaklar altına alan işkencenin meşrulaştırma aracına dönüştürülebilir? İslam geleneklerinde, İslam medeniyetinde hem ‘öteki’ tanımı hem ‘insanın dokunulmazlığı’ kavramı tartışılmıştır. Bir anlayışa göre ‘öteki’ sadece zalimdir. Bir anlayışa göre de-ki ana akım İslam’ın dışında kabul ediyorum bunu-‘öteki’, mümin olmayan, inanmayan herkestir. Bugün birinci anlayışın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. ‘Öteki’ zalimdir. İnsanın dokunulmazlığı ‘ismet’ kavramıyla ifade edilmiştir; bizim fıkıh kitaplarımızda. ‘İsmet’ insanın dokunulmazlığı demektir. Ama dokunulmazlığın kaynağı konusunda iki farklı görüş serdedilmiştir. Birincisi, dokunulmazlık insan olmaktandır. Dokunulmazlığın sebebi Âdemoğlu, insan olmasındandır. Bir diğeri ise dokunulmazlık sadece iman ve eman ile olur. ‘Ya iman edecek ya da sözleşme imzalayacak, bizden

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

eman isteyecek’.İşte bugün akaitten olmayan bütün indi yorumlarını akait hâline getirenler, dokunulmazlığı sadece imana bağlayanlar, kendisi gibi inanmayan, düşünmeyen, hadisleri kendileri gibi yorumlamayan, kendisi gibi o garip düşüncelere sahip olmayan her insanı tekfir etme gibi bir hastalıkla karşı karşıya kaldığını, hep birlikte acı acı izliyoruz.” dedi. Doğal fıtri olanın üzerine giydirilen her kimlik, din, mezhep, meşrep, etnisite, insanların bu haklarını koruma ihtimalini zayıflatmaktadır Kur’an’ın bütün hedefinin insanın onurlu bir hayat sürme mücadelesinde ona destek olmak olduğunu belirten Başkan Görmez, insanlık onurunun, can, mal, nesil, akıl, din gibi temel hak ve özgürlüklerinin sağlanmasıyla korunabileceğini ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: “Ama bir o kadar da açık olan şudur ki doğal fıtri olanın üzerine giydirilen her kimlik, din, mezhep, meşrep, etnisite, insanların bu haklarını koruma ihtimalini zayıflatmaktadır. Din mensuplarının kendi indi yorumlarını önceleyerek mutlak hakikat iddialarının ve bu iddialarının onları sürüklediği çatışmaları bu çerçevede hatırlamak yeterlidir. Bütün bu tartışmaları bir trajedi yaratmaması için İslam bilginleri, insanın doğuştan getirdiği beş temel hakkın; can, mal, nesil, ırz, akıl ve din emniyetinin her şart altında korunması gerektiğinde ittifak etmişlerdir. Her türlü ahlak ve erdeme kaynaklık etmesi yönüyle din, sabit ve evrensel bir gerçeklik olarak hayata da kaynaklık etmelidir. Çalmayacaksın, öldürmeyeceksin, iftira atmayacaksın, yalancı şahitlik yapmayacaksın gibi EYLÜL 2015

SAYI:297

insanın aklına, insafına ve vicdanına hitap eden temel değerlerle hayata dokunurken; bir mahkeme ve yargı diliyle sürekli cezalardan, infazlardan bahseden bir din anlayışının uzun vadede kendini marjinalleştireceği ve marjinal örgütlerin enstrümanına dönüşeceği açıktır. Bugün din dili, bir mahkeme ve yargı diline dönüştürüldü. Bir ceza ve infaz dili hâline getirildi. Bu da dinin marjinalleşmesine ve marjinal örgütlerin bir enstrümanına dönüşmesine yol açtığını ifade etmek isterim. Bugün bu coğrafyada bütün marjinal yapıların yaptığı şey budur. Ama şu soruyu sormak da bilim ahlakının gereğidir. Bir kutsal kitap, nasıl olur da insan aklını donduracak uygulamalara kaynak olarak kullanılabilir? Esenliğin, barışın, huzurun kaynağı olan bir din, nasıl olur da tam tersine şiddetin, öldürmenin, yıkıcılığın kaynağı hâline getirilebilir. Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, nasıl oldu da esir alıp insanları köleleştirmek, kadınların namusuna tecavüz etmek gibi öldürme, yağma ve çapul kültürünün adı hâline getirilebilir? Aksansız bir Oxford İngilizcesi ile esirlerin boğazını kesmenin İslam’la hiçbir ilişkisi olmadığını, akıl ve mantık sahibi olan herkes bilir; ama bir korku imparatorluğu kurmak için bir PR değeri olduğunu hepimiz biliyoruz. Hiç kimse, hiçbir ahlak ve hukuk tanımayan yağma ve çapul kültürüne, İslam’dan bir mesned aramaya kalkışmamalıdır. Burada üzerinde durmamız gereken husus; harici sebepler ne olursa olsun, İslam dünyasının kültürel fay hatları ile oynansa dahi, bu garip düşüncelerin nasıl ortaya çıktığıdır. Ne yazık ki bu tür güç20

lere ve güç ideolojilerine karşı bugün, İslam’ın müntesiplerinin pek de hazırlıklı olmadıklarını kabul etmek lazım. Tarihte; kelam, felsefe, tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf gibi disiplinlerle büyük bir entelektüel gelenek oluşturan Müslüman düşünürlerin açtığı bu çığırı, günümüz Müslümanlarının daha ilerilere taşıması gerekirken; maalesef çağımızda ortaya çıkan çarpık ve aykırı yapılarla baş etme konusunda bile yeterince başarılı olunamamıştır.” Galipler tarafından dizayn edilen ve dünya barışını 5 büyük güce ipotek eden Birleşmiş Milletler düzeni yok oldu Âlem-i İslam’ın bugün bir karar noktasında olduğunu, ya daha ziyade bölünüp ufalacağını veya birleşerek güçleneceğini, Müslüman önderlerin, âlimlerin, siyasilerin, iş adamlarının, aydınların ve sanatçıların bu iki seçenek arasında tercihi yapmak durumunda olduklarını belirten Başkan Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü: “Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Müslüman coğrafyaya dayatılan sınırlar aşındı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra galipler tarafından dizayn edilen ve dünya barışını 5 büyük güce ipotek eden Birleşmiş Milletler düzeni yok oldu. Daha adil, daha yaşanabilir, çevreye ve insana daha duyarlı yeni bir dünyayı inşa etme idealine, biz Müslümanlar hangi söylemle ve hangi eylemle katkı sunabiliriz? Müslümanlar olarak dünyaya ne vaat edebiliriz? İnsanlığın hangi yarasına merhem olabilir, hangi problemine çözüm önerebiliriz? İslam, bu çağın insanının hangi sorularına cevaplar verebilir? Bir Müslüman, niçin iyi bir komşu, iyi bir yol arkadaşı, iyi

HABER BÜLTENİ

bir işveren, iyi bir çalışan, iyi bir eş, iyi bir öğretmen ve iyi bir öğrencidir? Dünyaya umut verebilir miyiz? Her hâl ve şart altında zalimin hasmı, mazlumun dostu olabilir miyiz? Dünyaya aşk vaat edebilir miyiz? Maddenin esiri olmak istemeyen ruhlara, manevi kapılara ulaşma yolunda rehberlik edebilir miyiz? Yeni bir din diline ihtiyacımız var. Bu dil, tüketici bir dil mi, üretici bir dil mi olacaktır, önce buna karar vermeliyiz. Bizden önceki âlimlerin ürettiği hazineleri, müsrif bir mirasyedi misali harcamakla mı iktifa edeceğiz, yoksa selef-i salihine hayru’l-halef olarak yeni problemlere yeni çözümler bulacak, karşımıza çıkan duvarlarda yeni kapılar mı açacağız? Her şeyden önce yeni din dili, aşka ve bilgiye dayanmalı, kalbe ve akla hitap etmelidir. Yeni din dili, Akif merhumun veciz ifadesiyle ‘Doğrudan doğruya Kur’an’dan alarak ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.’ Bu cümleyi bile nerdeyse elli yıldır, ‘Acaba akait açısından bu bizi nereye götürür’ tartışması yapanların olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. Hâlbuki burada açıkça Akif, asrın idraki körelmişse bile Kur’an’ın o büyük ruhuyla o idraki açmayı kastediyor. Yeni din dili; davet, tebliğ, hikmet, irşat eksenine dayanmalı, yeni din dili; reklam, imaj, propaganda tuzağına düşmemelidir.” Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansına 45 ülkeden temsilci katıldı Dört gün boyunca panellerin, çalıştayların, sunumların ve oturumların düzenlendiği, ‘Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı’ Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in Başkanlığını yaptığı değerlendirme oturumuyla sona erdi. Başkan Görmez oturumda yaptığı konuşmada, sözlerine Şırnak’ta terör saldırısı neticesinde şehit olan üç askerimize rahmet dileyerek başladı. Son günlerde gelen şehit haberlerine değinen Görmez, “Üzülerek belirtmeliyim ki son günlerde her konuşmamız acı haberlerle başlıyor. Bundan büyük bir üzüntü duyuyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum. Allah milletimizi, ülkemizi, memleketimizi bir an önce bu acılardan kurtararak, bu acılara son verme iradesini milletçe göstermemizi nasip etsin.” dedi. Son yıllarda İslam dünyasında yaşanan gelişmelere de değinen Başkan Gör-

mez, “İslam’ın ana yolu şimdi modern zamanlarda farklı cephelere bürünen birtakım dinî anlayışlar tarafından işgal edilmiştir. İslam’ın ana yolu, kendi içinden ortaya çıkan harici ve dâhili etkenlerle ortaya çıkan birtakım nevzuhur yeni dinî akımların, hareketlerin, anlayışların tehdidi altındadır. İslam’ın üzerinden bu tehdidi nasıl kaldırabiliriz, bunun üzerinde durmamız gerekiyor. DAİŞ denilen bir illet bütün İslam dünyasını kuşattı ve İslam’ı tehdit etmeye başladı. Yayınladıkları kitaplara ve o kitaplarda serdedilen düşüncelere bakacak olursak, Resul-ü Ekrem’in bu çağa taşıdığı rahmet mesajından, bizatihi o rahmet mesajını taşıyan rivayetleri okuyarak nasıl uzaklaştıklarını, hep birlikte acı acı müşahede ediyoruz.” diye konuştu. İslam dünyasında bugün doğru bilgiye ekmek ve su kadar ihtiyacımız var Diyanet İşleri Başkanlığının yurtdışında yürüttüğü hizmetlerin önemine de değinen Başkan Görmez sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçen sene toplantımızın neticesinde biz bilhassa Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatının yurtdışındaki hizmetlerinin tanımını yapmaya çalıştık. Benzer başka müesseselerin, başka dünyaların tarihte ve bugün yaptıkları hizmetlere benzerlik arz etmediğini söyledik. Başka dinler, başka dünyalarda daha çok misyonerlik peşinde olmuşlardır. Oysa bizim çalışmalarımızın herhangi bir misyonerlik boyutu olmaz, olamaz. Bizim medeniyetimizde, geleneğimizde misyonerlik kavramı yoktur. Bu bir misyonumuz olmadığı anlamına gelmez. Her birimizin bütün insanlığa yönelik, yedi kıtada hayır hizmet taşımayı hedefleyen bir misyonumuz olduğu muhakkaktır. Başka dünyalarda bu tür benzer hizmet yürüten devletlerin, bir güç olarak bir tesir uyandırmak temayülünde olduğunu ifade etmiştim; oysa biz, çerçevemizi iyilik, bilgi ve barış kavramlarıyla çizmiştik. Bizim Diyanet İşleri Başkanlığı olarak dünyaya taşıdığımız hizmetler için belirlediğimiz çerçeve üç kavramdan ibarettir, iyilik taşımak, marufu egemen kılmak, sahip olduğumuz iyiliği, milletimizin iyiliğini, hayırlarını bütün insanlıkla paylaşmak. Bu aynı zamanda bizi bir insani faaliyet olarak öne çıkarıyor. Milletimizin hayır elini bütün dünyaya taşımayı hedeflemiş 21

oluyoruz. İkinci kavram bilgidir. İslam dünyasında, Afrika’da, Asya’da, Balkanlar’da dünyanın her tarafında bilhassa bizim hizmet alanlarımızda, bugün doğru bilgiye ekmek ve su kadar ihtiyacımız var. Doğru bilgi ve o doğru bilgi çerçevesinde sağlıklı bir din eğitimi. Bu tecrübelerimizi dünya ile paylaşmanın son derece önemli olduğunu ve bütün insanlığa hizmet olduğunu düşünüyoruz. Bu ikisi beraberinde bir barış getiriyor. Dünyada selam ve barış kıtlığı söz konusudur. Yeryüzünde barışı egemen kılmak, Kur’an’ın bütün insanlığa yönelttiği bir görevdir. Bunlarla birlikte hayır, iyilik ve bilgiyle beraber, aynı zamanda hem yüreklerimizdeki hem de tarihimizdeki barışı, sevgiyi ve merhameti yeryüzüne yaymak son derece önemlidir.” İnsanlarla Allah arasında, insanlarla din arasında doğru bilgiyi yeniden inşa etmeliyiz Bu seneki belirlenen, “Yurtdışı Din Hizmetlerinde Yeni İletişim İmkânları ve Eğitim Paradigmalarımız” ana başlığın, iki hayati kavramdan ibaret olduğunu ve bugün bütün İslam dünyasında bu iki kavram üzerinde durulması gerektiğini belirten Başkan Görmez, “Yeni iletişim imkânları derken, elbette gaye ve maksadımız bilhassa yeni iletişim kanalları marifetiyle İslam’ın aydınlık yüzünü karartmak, insanın İslam ile ilişkisini kuran doğru bilgiyi örtmek, yalan-yanlış bilgilerle o kanalları doldurmak gibi bir kötülükle karşı karşıyayız. Allah’a giden yolları kapatanlar, Allah’a giden yolları karartanlar, yalan-yanlış bilgilerle kirletenler. Bu husus son derece önemlidir. Cami, okul ve ailenin klasik üç büyük müessese olarak, toplumun din konusunda bilgilendirildiği ve kimliğini inşa ettiği yerler olmaktan çıktığı, bunların önüne yeni iletişim yollarının geçtiğini hep birlikte görerek stratejimizi buna göre çizmemiz gerekiyor. Camiler, okullar, aile müesseseleri bizim için son derece önemlidir. Bu müesseselerin gücünü kaybetmemesi için çalışmalıyız. Toplumun kimliğini bu müesseselerle değil, yeni iletişim yollarıyla inşa etmeye çalıştığını görüyoruz. İnsanlarla Allah arasında, insanlarla din arasında o doğru bilgiyi yeniden inşa etmek için o yeni iletişim kanallarını kurmanın da çabası içinde olmalıyız.” dedi. SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

Dinî Yüksek İhtisas Merkezlerinde yeni eğitim dönemi başladı

D

iyanet İşleri Başkanlığına bağlı Dinî Yüksek İhtisas Merkezleri, 2015-2016 yılı eğitim dönemine başladı. Sekiz ilde faaliyet gösteren Dinî Yüksek İhtisas Merkezlerinin eğitim dönemi açılış programına, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez telekonferans yöntemiyle katıldı. Sekiz ilde 594 kursiyerin katıldığı programa canlı olarak katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, yeni eğitim döneminin hayırlar getirmesini dileyerek, dinî yüksek ihtisas merkezlerinin, Türkiye’nin ve İslam âleminin ihtiyaç duyduğu ilim adamlarının yetiştiği önemli merkezler olduğunu kaydetti. Bu eğitim merkezlerinin Diyanet teş-

kilatının geleceğine yön veren müstesna kurumlar olduğunu ifade eden Başkan Görmez şunları söyledi: “Dinî Yüksek İhtisas Merkezlerimize bizler, bir hizmetiçi eğitim kursu gözüyle bakmıyoruz. Buralar ülkemizin ve İslam âleminin ihtiyaç duyduğu ilim adamları yetiştiren, Diyanet camiasına ilmiyle yön verecek arkadaşların yetiştiği, Diyanet’in ilmî müktesebatını oluşturan, ilmiyle, irfanıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının geleceğine yön verecek arkadaşların yetiştiği birer ilim müessesesi olarak düşünüyoruz. Bu eğitim merkezlerinde öğrendiğimiz İslam ilimlerini yeniden gözden geçiriyoruz. Kadimi yeniden keşfedip

yeniden anlıyoruz. Kadim ile bugün arasında irtibat kuruyoruz. Kitaplarımızda var olan ilmî bilgilerin, bugünün insanına ne dediğini anlıyoruz. Bu çağın idrakini anlamaya çalışıyoruz yahut idraksizliğini kaldırmak için çaba sarf ediyoruz.” Başkan Görmez, İslam dünyasının içinden geçtiği süreçlere de dikkat çekerek şöyle devam etti: “Ülkemizin ve İslam âleminin içinden geçtiği süreçleri takip ediyoruz. Bugün sadece İslam âlemi değil, İslam’ın kendisi zor bir süreçten geçiyor. İslam’ın kendi yapısı, teolojik bünyesi, akaidi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. İslam’ın kendisi nevzuhur birtakım dinî hareketlerin tehdidi altındadır. Bunu ortadan kaldıracak yegâne şey yine ilimdir, hikmettir. Bugün İslam dünyasını kuşatan cehalet karanlığını ortadan kaldıracak birer âlim olarak vazifelerinizin başına geçmeyi Allah nasip etsin.” Türkiye’nin sekiz ilinde faaliyet gösteren Dinî Yüksek İhtisas Merkezlerinde 594 kursiyer eğitim görüyor. Yurtdışından hazırlık programına katılan kursiyerlerle birlikte bu sayı 650’yi buluyor.

Karaosmanoğlu Hafız Muharrem Camii dualarla ibadete açıldı

K

ocaeli Karaosmanoğlu Hafız Muharrem Camii, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katıldığı törenle ibadete açıldı. Caminin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, sözlerine, son günlerde terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitleri anarak başladı. Milletçe hüzünlü günler geçirdiğimizi ve şehitler

EYLÜL 2015

SAYI:297

verdiğimizi ifade eden Başkan Görmez, yaşanan bütün acılara rağmen kardeşlikte ısrar eden, birlik ve beraberlikten asla taviz vermeyen Türk halkına başsağlığı dileyerek, “Yüce Rabbimiz bir an önce, birlikte inşa ettiğimiz bu vatanda ebediyen kardeşçe yaşamayı bizlere nasip eylesin. Bize umut bağlayan dünyanın mazlumlarının umudunu 22

boşa çıkarmasın.” diye konuştu. Yeryüzünü imar etmekle görevli olmasına rağmen insanlığın, yeryüzünü ifsat ve tahrip ettiğini vurgulayan Başkan Görmez sözlerinin devamında, “Yüce Rabbimiz, bizim varoluş gayemizi anlatırken, ‘Allah sizi yerden yarattı ve sizden yeryüzünü imar etmenizi istedi.’ buyuruyor. Bugün insanlı-

HABER BÜLTENİ

ğın yaşadığı en büyük sorun, insanlık imar etmiyor. İfsat ediyor, tahrip ediyor. Yeryüzünü imar etme göreviyle görevlendirilen insanlar yeryüzünü ifsat ediyor.” Bakara suresinin daha ilk sayfalarında, Yüce Rabbimiz bize bir ikazda bulunuyor. “Yeryüzünü ifsat eden insanlar bunu, ıslah adı altında yaparlar. Onlara, ‘Gelin yeryüzünü ifsat etmeyin dediğiniz zaman, biz ıslah ediyoruz’ derler.” buyuruyor. Islah adı altında, dehşet ve ifsat sahnelerine şahit olduk. 1980’lerden bugüne İslam coğrafyasında 13 milyon insan katledildi. Afganistan savaşı, Filistin işgali, Irak’ın işgali, Körfez savaşları, Bosna ve Çeçenistan savaşı ve ardından Müslümanların birbirlerini katletmeye başladığı dönemlerde 13 milyon insan katledildi. Afganistan’a gelenler ‘ıslah ediyoruz’ diye geldiler. Irak’a gelenler ‘ıslah etmeye geldik, barış getiriyoruz, sizi zorbalardan kurtaracağız’ dediler. Rabbimiz ayetin devamında bütün Müslümanlara, ‘Asıl gerçek müfsitler ve bozguncular onlardır.’ diye hitap ediyor. Gerçek müfsit ve bozguncular, ıslah adı altında yeryüzünü ifsat edenlerdir. Kırk yıldır bu milletin eli kalem tutacak, ilim tahsil edecek çocuklarını dağlara kaçırıp, onları eşkıyaya dönüştüren, onları kardeş katili yapanlar da onlara, ‘biz size özgürlük getireceğiz, biz ıslah etmek için bunları yapıyoruz’ diyorlar, öyle zannediyorlar.” dedi. Kendini imar edemeyen, yeryüzünü imar edemez Allah’ın bizden yeryüzünü imar etmemizi istediğini, ancak bizlerin, yeryüzünü imar etmeyi sadece garip gökdelenler dikerek yapacağımızı; sadece beton binalar yaparak, şehirlerimizi, ülkelerimizi ve yeryüzünü imar edeceğimizi zannettiğimizi ifade eden Başkan Görmez, “İnsanlar fezayı dahi keşfetmekle gökyüzünü bile imar edebileceğini zannetti. Ama kendini imar etmeyi unuttu. Kendini imar etmeyen yeryüzünü imar edebilir mi? Kendi kalbini imar edemeyen, dünyayı imar edebilir mi? İşte cami ve iman bunun için var. Biz önce kendimizi imar etmekle meşgul olmalıyız. İnşa etmek ile imar etmek birbirinden farklı şeylerdir. İnşa etmek elbette önemli ama mühim olan imar etmektir. Biz şu anda inşa etmeyi bitirmiş vaziyetteyiz. Camilerimizi ne zaman imar etmiş oluruz? Çocuklarımız camilerde koşuşturmaya başladığı zaman. Müminler orada kalplerini tevhitte ve vahdette buluşturdukları zaman imar etmiş

olurlar. Gençlerimiz sabah namazında camileri tıklım tıklım doldurduklarında imar etmiş oluruz. Aile ve çocuklarımızla camilerde, Allah’ın kitabıyla ve Hz. Peygamberin sünnetiyle buluştuğumuz zaman imar etmiş oluruz.” diye konuştu. Mescitler sadece namaz kılma mekânı değil, müminlerin kalplerini birleştirdikleri mekânlardır Yeryüzünün Peygamberimize mescit kılındığını, buna göre bizlerin namazlarımızı yeryüzünün her karış toprağında kılabileceğimizi ifade eden Başkan Görmez, “O hâlde neden camileri inşa ediyoruz? Efendimiz daha Medine’ye varmadan Kuba’da neden mescit inşa etti? Medine’ye varır varmaz ilk verdiği karar neden mescit inşa etmek oldu? Çünkü mescitler sadece namaz kılma mekânı değildir. Mescitler aynı zamanda müminlerin kalplerini birleştirdikleri, ruhlarını kaynaştırdıkları, kardeşliklerini tesis ettikleri, İslam ümmetinin çekirdeğini ektikleri mekânlardır. İdeal genç Peygamberimiz tarafından, “Neşeyi Rabbine ibadette bulan gençlik” diye tarif ediliyor. Neşeyi kötü yerlerde arayan hiç kimse, neşe ve huzur bulamaz. Allah’a masiyette neşe bulamazsınız gençler. Kalpler ancak Allah’ı zikirle, hatırlamakla mutmain olur. Onun için neşeyi ve huzuru bulmak için camiye koşunuz. Şehirlerimizin kalbinde devasa camiler inşa ettik, ama camilerimizi şehirlerin kalbine taşıyamadık. Şehirlerin kalbine mescitleri taşımak ne demektir? Camiler ne zaman müesseseleşir? Tıpkı Allah Resulü’nün mescidinde olduğu gibi camileri, yaşlıların ve gençlerin, çocukların, ailelerin, kadınların ve erkeklerin hep birlikte buluştuğu mekânlara dönüştürdüğümüzde, orada ilim tahsil etmeye başladığında, ders 23

halkaları kurmaya başladığında, mihrabın etrafından gönülleri birleştirdiğimizde ancak camileri müesseseleştirmiş oluruz. Camilerin gençlik grupları olmalı. Camideki yaşı ilerlemiş büyüklerimiz, gençleri ve çocukları büyük bir hoşgörü ile karşılamalılar. Onların zihin ve muhayyilesinde camiyle ilgili olumsuz hiçbir şeyin oluşmaması için azami dikkat göstermelidirler. Gençlerimiz camide birinci safta yer almalıdır. Gençlerimiz, buluşmalarında adres olarak camiyi vermeli, camide buluşmalıdır.” dedi. Camilerin, Allah’ın erkek kullarının gelip namaz kılacakları yerler olarak düzenlendiğini, ama Allah Resulü’nün hayatı boyunca, Mescid-i Nebevî’de kıldırdığı hiçbir vakit namazının kadınsız olmadığını söyleyen Başkan Görmez, “Bayram namazlarında Medine’de yaşayanların Mescid-i Nebevî’ye sığmadığı ve Resul-i Ekrem’in bütün kadınların da bayram namazına katılmalarını sağlamak için musallaya taşıdığını ve bizzat kendisinin bütün hanımefendileri bayram namazına davet ettiğini bir tarafa bıraktık. “Allah’ın kadın kullarını camilerden alıkoymayın” hadisini unuttuk. Camiler, bizim tapınaklarımız değildir. İslam’da tapınak yoktur. Biz orada kalplerimizi ve gönüllerimizi birleştirmek için bir araya geliyoruz. Cami birlik mekânlarımızdır. Burada, tevhidin mekânında vahdeti doya doya yaşamak gerekir.” dedi. Açılışa, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ile çok sayıda vatandaş katıldı. SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

Hacda görev alacak kafile başkanları Kızılcahamam’da toplandı

B

u yıl hac organizasyonunda görev alacak kafile başkanları, AnkaraKızılcahamam’da düzenlenen toplantıda bir araya geldiler. Toplantıya katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez yaptığı konuşmada, hac için zihnen, kalben, ruhen ve ilmen hazırlık yapılması gerektiğini vurgulayarak, kafile başkanlarına büyük görevler düştüğünü, görevlerini yerine getirirken, kendilerini unutmamalarını, ibadet heyecanı ve aşkını kaybederek hac ibadetini sıradanlaştırmamaları konusunda uyardı. Hac ibadetinin hikmeti ve esrarı üzerinde duran Başkan Görmez, “Kalbi Kâbetullah aşkıyla yanan hocalarım, öncelikle bu görevleri yerine getirirken kendimizi beri tutmamız gereken bir tehlike var. O tehlike, yaptığımız işlerin rutinleşmesi ve sıradanlaşmasıdır. Heyecanımızı ve aşkımızı kaybetmekle karşı karşıya kalmak, bizi bekleyen en büyük tehlikedir. Hac ibadetini sıradan bir seyahate, kendi konumumuzu da bir turist rehberine dönüştürmemeliyiz. Aşkımızı ve heyecanımızı kaybetmemek, Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan her arkadaşımız için geçerlidir. Hac ibadeti için de diğer ibadetler için de bu son derece önemlidir.” dedi. Zihnen, fikren, ilmen ve ruhen hacca hazırlık yapmalıyız Haccın sözlük manasının içinde cidal olmayan, fusuk olmayan mahza gaye

EYLÜL 2015

SAYI:297

olduğunu ifade eden Başkan Görmez konuşmasına şöyle devam etti: “Hem birey, hem de kafile başkanı olarak, kendimizi bu ibadete hazırlamalıyız. Zihnen, fikren, ilmen ve ruhen hazırlık yapmalıyız. Bu son derece önemlidir. Zihnimiz, kalbimiz ve ruhumuz hazır mı? Bir diğer önemli husus ise fikren, zihnen ve ruhen hazır olmanın yolu, ilmen hazır olmakla çok ilgilidir. Tüm kafile başkanlarımız, ilk defa hacca gidiyor gibi hareket ederek, yeniden bilgilenmelidir. 40 yıllık bir hac tecrübemiz var. Ancak bu tecrübemizden prensipler, kriterler çıkarabiliyor muyuz? Hizmet kalitemizi artırarak yolumuza devam edebiliyor muyuz? Önemli olan budur. Bizim bu çalışmalarımız bir hac semineri değil, bir eğitim programıdır. Gözden geçirmemiz gereken üç önemli husus vardır. Bunlardan birincisi, haccı menasik olarak yeniden gözden geçirmeliyiz. İkincisi, haccın hikmeti ve esrarı açısından bütün bilgilerimizi gözden geçirmeliyiz. Üçüncüsü ise, organizasyon bilgimizi ve tecrübemizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Bizim için hac, turistik bir seyahat ya da ziyaret değil, ibadettir. Biz bunu kaybedersek, çok şey kaybederiz. İlmî hazırlık boyutunun üstünde durmamız gerekiyor. Haccın hikmetini ve esrarını çok iyi bileceğiz. Kaybolan hacılarla ilgilenirken, haccın hikmetini ve esrarını unutursak, haccı kaybede24

riz. Hacca zihnen, ruhen ve kalben hazırlanırken, bir de bedenen hazırlanmak gerekir. Bedenen hazırlanmaktan maksadım, organizasyonu en iyi şekilde yapmaktır. Her kafilede iki yüz kişi var. 250’den fazla kafile var. Bu anlamda büyük bir organizasyondur hac. Peygamber Efendimizin haccı, askeri bir harekâta benzettiği hadisleri var. Bu anlamda hac bir cihada benzer.” Üç modernizasyon hac ibadetinin mahiyetini olumsuz yönde değiştirmiştir Üç modernizasyonun hac ibadetinin mahiyetini olumsuz yönde değiştirdiğini belirten Görmez, bunlardan birincisinin, mekânların modernizasyonu olduğunu, inşaat makinelerinin ve kocaman binaların haccı olumsuz yönde etkilediğini; tavaf yapan gençlerin, insanların, Kâbe’nin karşısında duran o ucube saat kulesinin fotoğraflarını çekip arkadaşlarına gönderdiğini söyledi. İkincisinin ise vasıtaların modernizasyonu, üçüncüsünün ise bireyselleşme olduğunu belirterek şöyle dedi: “Hac bizi, toplumsallaştıran bir ibadet iken; biz, haccı bile bireyselleştiren bir ibadete dönüştürdük. Her ülke, ayrı bir yerde haccını yapıyor. Arafat’ta bile birbirimizi görmeden geliyoruz. İnsanlar otellerinde bir ya da iki kişilik odalarında kalıyor. Bu, hac ibadetini olumsuz yönde etkileyen kötülüklerden biridir. Haccın esrarı ve hikmeti son derece önemli olduğu hâlde, İslam âlemini ve Müslümanları kuşatan beş illetten biri, ibadetleri şekle indirgemek. Hac da böyle oldu. Haccı tekrar nasıl bir eğitime dönüştürebiliriz? Beraber gittiğimiz o hacıları nasıl dönüştürebiliriz? Bunun gayreti içinde olmalıyız. Size gelen şikâyetler genelde otel konforuyla ilgili olacaktır. Şöyle bir şikâyetle karşılaşacağınızı sanmıyorum; ‘İslam dünyasında bu kadar kan akarken, biz Efendimize ne cevap vereceğiz orada?’ diye şikâyetler gelmedi hiç. Haccı bir seyahat gibi görmemek ve hacılarımızın öyle görmemesini sağlamak için haccı bir eğitime dönüştürmeliyiz. Haccın esrarını ve hikmetini gençlerimize nasıl anlatabiliriz, onların üslubuyla bunun üstünde düşünmemiz gerekir.”

HABER BÜLTENİ

‘Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Kampanyası’ tanıtım toplantısı

D

iyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın ortaklaşa yürüttüğü “2015 Yılı Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu” tanıtım toplantısı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla Türkiye Diyanet Vakfı Kocatepe Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, son günlerde hayatını kaybeden şehitlere rahmet dileyerek, “Millet olarak ebediyete uğurladığımız bütün şehit evlatlarımıza, askerlerimize, güvenlik görevlilerimize Cenab-ı Hakk’tan engin rahmetler diliyorum. Bütün acılara rağmen birlikte, beraberlikte, kardeşlikte ısrar eden milletimize başsağlığı diliyorum.” dedi. Türkiye’de hizmet yürüten tüm sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunan Başkan Görmez, “Hiç istisna yapmadan bütün vakıflara, bütün sivil toplum örgütlerine sesleniyorum; kurduğunuz müesseselerin kendisi gaye değildir, onların başlarındaki insanlar gaye değildir.

Gaye iyiliktir, gaye Allah’ın rızasıdır, gaye Allah’a yakın olmaktır. Gaye, adaletin, merhametin yanında yer almaktır.” dedi. Hayır için kurulan müesseselerin bir süre sonra güç toplayan mekanizmalara dönüşmesi tehlikesine dikkat çeken Başkan Görmez konuşmasının devamında, “Bütün hayır müesseselerini bekleyen en büyük tehlike, bizatihi kendilerinin gayeye dönüşmesidir. Biz gaye değiliz, iyiliktir gaye, biz aracıyız. Biz insanlara iyilik yapmak yerine taraftar toplamaya başladığımız gün, Cenab-ı Hakk bizim üzerimizden bütün rahmetini alır. Kurduğunuz müesseselerin kendisi gaye değildir, onların başlarındaki insanlar gaye değildir. Gaye, adaletin, merhametin yanında yer almaktır. Ama müesseseler bir müddet sonra güç toplayan mekanizmalara dönüşüyor, kendileri gayeye dönüşüyor, hayırseverler taraftarlara dönüşüyor ve ondan sonra da bütün millet bundan ıstırap çekmeye başlı25

yor. Diyanet Vakfı da buna dâhil, biz gaye değiliz, biz aracıyız, biz Allah’la kul arasında da aracı değiliz, biz kul ile kul arasında iyilik aracıyız. Biz iyiliği taşımakla sorumluyuz. Biz iyiliği avucumuza almakla mükellef değiliz, biz hakikatin yolunda olmakla mükellefiz. Biz, hakikat bende, bana gelin diyemeyiz. Biz o yolda olmalıyız, biz o yolda ölmeliyiz.” dedi. Kurban, Allah’a, hakka, hakikate, doğruya, güzele, adalete, fazilete yakın yaşamak demektir Dünya hayatında insanların ikiye ayrıldığını, geldiği yüce kaynağa yakın yaşayanlar ve geldiği yüce kaynaktan uzaklaşanlar olarak nitelendiren Başkan Görmez, “Biz geldiği yüce kaynağa yakın durmaya kurban adını veririz, geldiği yüce kaynaktan uzaklaşmaya şeytan adını veririz. Kurban Allah’a yakın olmak, hakka, hakikate, doğruya, güzele, adalete, fazilete daima yakın olmak, yakın durmak ve yakın yaşamak demektir. Rabbimizin bize emretSAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

tiği bütün ibadetlerin en büyük gayesi, bizi kendisine yakın tutmaktır. O’nun insanlığı var kıldığı yüce gayelere yakın yaşamak yeryüzünde varoluş gayemizdir. Müslüman için, inanan için bir hayat tarzı olan kurban, aynı zamanda her sene bir bayramımızın adıdır. Kurban Bayramına ‘et bayramı’ demek kadar büyük bir yanlışlık olmaz. Onun için, Kurban Bayramı aynı zamanda Rabbimize yakın olma arayışının bir ifadesi ve simgesi olarak vardır. Kurban sevgi demektir, kurban vefa demektir, kurban fedakârlık demektir. Hazreti İbrahim’in, Hazreti İsmail’in teslimiyeti ve sadakatini öğreten bir bayramdır Kurban Bayramı.” dedi. Beden ülkesine hapsedilmiş ruhlarımızı Rabbimize yakınlaştırdığı için kurban kesiyoruz Kurban Bayramının bir özelliğinin de, aynı zamanda kestiğimiz kurbanların marifetiyle yoksul, mahrum, mazlum, mağdur insanlara ulaşmak ve onlarla paylaşmak olduğuna vurgu yapan Başkan Görmez, “Çünkü onlarla kurduğumuz yakınlık, Rabbimizle yakınlığımız anlamına geliyor. Yeryüzünde mahrum, mağdur, fakir, yetim, miskin ile kurduğumuz ilişki, onlarla kurduğumuz yakınlık bizi Rabbimize yakınlaştırıyor, bizi o geldiğimiz yüce gayelere yakınlaştırıyor. Gurbet diyarında beden ülkesine hapsedilmiş ruhlarımızı yüceltiyor. Beden ülkesine hapsedilmiş ruhlarımızı geldiği yüce kaynağa, yani Rabbimize yakınlaştırdığı için biz kurban kesiyoruz.” diye konuştu. Kurbanın arkasındaki yüce manalara temas eden Başkan Görmez sözlerinin devamında, “Kurban hayvan kesmek değildir, kurban kasaplık da değildir, EYLÜL 2015

SAYI:297

kurban arkasında yüce manaların olduğu bir ibadettir. Din dilinde kurban, sadece farz, sadece nafile, sadece vacip, sadece sünnetle ifade edilmez, şeair olarak ifade edilir. Şeair, bizi Rabbimize yakınlaştıran, bizim Müslüman olma ve Müslüman kalma bilincimizi diri tutan simgeler demektir. İşte bu sebeple biz Hazreti İbrahim’den bugüne kadar, Resulü Ekrem’in de süreklilik kazandırdığı bu ibadeti, her sene hac ibadetiyle birleştirerek yapmaya devam ediyoruz.” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının, milletimizin hayır elini 7 kıtada bütün insanlığa taşımak gibi bir görevi var Diyanet İşleri Başkanlığımız ile Türkiye Diyanet Vakfımızın, milletimizin emaneti olarak aldığı vekâlet kurbanları 7 kıtada bütün insanlığa, bütün fakirlere, yetimlere, miskinlere, mazlumlara, mağdurlara, aç ve yoksul olanlara taşımak, milletimizin hayır ellerini alıp bütün dünyaya götürmek, onların dualarını, tebessümlerini, sevinçlerini de alıp tekrar milletimize taşımak gibi bir görevi olduğunu söyleyen Başkan Görmez, “Yurt içinde ve yurt dışında bu hizmeti 5 bin insanla yapıyoruz. Son yıllarda İslam coğrafyasında olup bitenleri izlerken her birimizin şu soruyu sormamız lazım, madem hayatımız kurban kavramı üzerine bina edilmiş, madem biz namazımız, kurbanımız, hayatımız, ölümümüz, her şeyimiz bütün âlemlerin Rabbi olan Allah içindir, Madem bütün ibadetlerimizin gayesi bizi O’na yakın kılmak, O’nun zatında hakka, hakikate, adalete, merhamete yakın kılmak içindir. Öyleyse ibadetlerimiz bizi neden Rabbimize yakın26

laştırmıyor, neden bizi birbirimize yakınlaştırmıyor? O yakınlığı neden elde edemiyoruz? Hep birlikte ibadetlerimizi yeniden bir iç muhasebeye dönüştürmeliyiz. Kâbe’nin etrafında tavaf eden mümin, Arafat’ta vakfeye duran mümin, secdeye duran, kıyama duran mümin, kurbanını kesen mümin, bayram yapan mümin, herkes bu soruyu sormak zorunda. Bu kadar ibadetlerimiz neden bizi Rabbimize yakınlaştırmıyor? Neden bizi birbirimize uzaklaştırıyor? Neden bizi kardeş kılmıyor? Bu kurbiyeti neden elde edemiyoruz? Kitabı Mukaddes’in ‘amos’ diye bir bölümü vardır, bu bölümde vahiy pırıltılarını taşıyan küçük bazı ifadeler vardır. Orada der ki; ‘Hak sular gibi, adalet kuvvetli ırmaklar gibi akmadıkça, ben sizin kurbanlarınıza bakmam.’ ‘Hak sular gibi, adalet kuvvetli çağlayanlar gibi akmadıkça, ben sizin bayramlarınıza bakmam.’ der. Bu minval üzere Resulü Ekrem’den yüzlerce hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de binlerce ayet, ihlas ve samimiyet temelli olmadıkça ibadetlerimizin bizi Rabbimize yaklaştırmayacağı, hatta bizi daha çok uzaklaştıracağına dair ikazlarla doludur. Dolayısıyla, hep birlikte bu konu üzerinde durmalıyız.” şeklinde konuştu. Kurban hizmetiyle, dünyanın her tarafında bir kardeşlik inşa ediliyor Diyanet Vakfının, Diyanet İşleri Başkanlığıyla beraber başlattığı bu geleneğin, çok muhteşem bir hizmet olduğuna işaret eden Başkan Görmez, “Siz gönüllü kardeşlerim, dünyanın her tarafında bir kardeşlik inşa ediyorsunuz, bir ibadetin, dünyada kardeşliği ve barışı nasıl inşa ettiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Arakan diye bir yer var ve dünyanın gündeminde yok Arakan’a hiç kimse giremiyor. Bir taraftan konumu itibariyle sürekli sel felaketleriyle ayakları sudan çıkmayan insanlar, bir taraftan orada üzülerek belirteyim, bir Budizm terörüyle karşı karşıya katledilen nice insanlar var, bir taraftan da bu toprakları bir şekilde yolunu bularak terk eden milyonlar var ve bu milyonlar, Bangladeş’in sınırında büyük bir kampta her türlü haktan, her türlü nimetten mahrum yaşıyorlar. Bir et parçası görme imkânına sahip değiller. Arkadaşlarımız o bölgeye de gidip milletimizin emanetlerini ulaştırıyorlar. Ben buradan halkımıza, milletimize tekrar seslenmek istiyorum eğer gücünüz varsa, burada kendi

HABER BÜLTENİ

kurbanınızı kesin; komşunuzu, akrabalarınızı, yakınlarınızı ve fakirlerinizi mutlaka davet edin, paylaşın onlarla, ama mutlaka gücünüz varsa bir tane de vekâletle kurbanı bu heyete verin ve bunlar 7 kıtada mahrum kalan o insanlara taşısınlar. Bunu yaparken kendi ülkemizi unutmayacağız. Kendi ülkemizde misafir olarak bulunan, çadır kentlerde ve çadır kentlerin dışında yaşayan Suriyeli kardeşlerimizi, Iraklı kardeşlerimizi unutmayacağız. Bunu yaparken hiçbir din ayrımı, dil ayrımı, inanç ayrımı yapmıyoruz. Sadece Müslüman ülkelere götürmüyoruz. Açlığın, fakirliğin, sefaletin olduğu her yere götürüyoruz. Bunu götürdüğümüzde biz sadece Mardin’deki, sadece Ceylanpınar’daki Suriye’den gelen Müslüman kardeşlerimize vermeyeceğiz. Mardin’de, Midyat’ta çadırkentlerde olan Ezidilere de vereceğiz, hiç kimseyi dışarıda tutmayacağız. Çünkü dinimiz, inancımız bize bunu emrediyor. Bu malî ibadetleri yerine getirirken, biz sadece fakirliği, miskinliği dikkate almak durumundayız.” dedi. Türkiye Diyanet Vakfı, evrensel bir iyilik hareketidir Türkiye Diyanet Vakfı’nın, kötülüklerin kuşattığı dünyada hâlâ ne büyük iyiliklerin var olduğunu gösteren çok büyük bir iyilik hareketi olduğunu belirten Başkan Görmez, “Türkiye Diyanet Vakfı, evrensel bir iyilik hareketidir. Milletimizin hayır eylediğini 7 kıtaya ve insanlığa taşıyan bir iyilik hareketidir. Türkiye Diyanet Vakfımız gelen yoğun eleştiriler üzerine, bir sene önce aldığı bir kararla yaptığı bütün

etkinliklerin bütçesini, gelirlerini ve harcamalarını bizatihi web sayfasına koydu. Bütün milletimizin denetimine açtı. Daima öyle olacağız. Bu sene kaç kurban kestik, hangi ülkelerde kestik, nerede kesemediğimiz için anında önlem alıp başka yere taşıdık, hepsini milletimizle paylaşacağız. Bize kurban emanetini, vekâletini veren her kardeşimize döneceğiz. Yazılı-sözlü olarak ona bilgi vereceğiz. Milletimiz Cuma günü camilerde kaç kuruş para toplayıp bize gönderdi, bir hafta sonra, en geç 10 gün sonra Diyanet Vakfının web sayfasında, milletimizin her ferdi kuruş kuruş onu görecek. Diyanet Vakfı, Afrika’nın en ücra köşelerine kaç kuruş harcadı, onu görecek. Gazze’ye ne yaptı, 9 cami inşaatı nereye ilerliyor, bunu adım adım takip edebilecek. Rusya’ya ne yaptı, Rusya’daki Müslümanlara ne götürdü? Kaç bin öğrencisi var, kaç bin öğrenciye burs veriyor, kaç kuruş veriyor. Bütün bunlardan ne tür faydalar elde etti? Hepsinin kuruş kuruş hesabını millete veren bir vakıf Türkiye Diyanet Vakfı. Bunda saklanacak, gizlenecek bir tek kalem, bir tek madde asla olmayacak; bunu başlattık, bundan sonra da böyle devam edecek. Bütün hizmetleri böyle milletimize açık olacak, milletimizle beraber olacak, bütün müftülüklerimiz buna vakıf olacak, bütün müşavirliklerimiz, bütün ataşeliklerimiz buna vakıf olacak ve bundan asla sarfınazar etmeyeceğiz. Herkes, milletimizin her ferdi bu kapıyı çalmaya ve gelip bize, benim yaptığım yardımı nereye götürdünüz diye sormaya hakkı vardır, biz de daima

27

onu dikkate alarak bunu bütün milletimizle paylaşmaya devam edeceğiz. Ben bütün arkadaşlarıma, bu gönüllü hareketin bütün üyelerine, temsilcilerine teşekkür ediyorum. Hayırsever milletimize şükranlarımı sunuyorum. Ve bu Kurban Bayramı’nın milletimize, âlemi İslam’a ve bütün insanlığa huzur getirmesini, barış getirmesini, bize, her mümine de kendisine, kendi zatına, kendi dünyaya gönderdiği yüce değerlere yakın olmamıza, yakınlık kurmamıza, kurbiyet oluşturmamıza vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.” dedi. Kurban Bayramı’nda Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, 90 ülke ve 456 bölgede Kurban Bayramı’nda Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak, 90 ülke ve 456 bölgede; Türkiye’de ise 188 farklı merkezde “Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu” gerçekleştirilecek. Vekâlet yoluyla yurtiçi kurban bedeli 625 TL, yurtdışı kurban bedeli ise 450 TL olarak belirlendi. www.diyanetvakfi. org.tr ve kurban.diyanetvakfi.org.tr adreslerinden online olarak bağış yapabilecek. Ayrıca il ve ilçe müftülükleri, cami görevlileri, PTT şubeleri ile Ziraat, Vakıfbank, Halkbank, Akbank, Garanti Bankası, Albaraka, Türkiye Finans ve Kuveyt Türk bankaları aracılığıyla da vatandaşlar, kurbanlarını vekâlet yoluyla kestirebilecek. Yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşlar ise Din Hizmetleri Müşavirlikleri ve ataşeliklere bağlı dernek ve din görevlileri vasıtasıyla kurban bağışı yapabilecek.

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Bilecik’te ‘Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’

D

iyanet İşleri Başkanlığı tarafından ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ etkinlikleri kapsamında, kadın din görevlileri arasında düzenlenen ‘Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nın Türkiye finali, Bilecik Merkez Kayıboyu Camii’nde gerçekleştirildi. Yarışmaya, Vali Ahmet Hamdi Nayir, İl Müftüsü Necati Akkuş, Başkanlığımız Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu üyeleri Halil Tenger ve Bayram Yılmaz, Aile ve Dinî Rehberlik Daire Başkanı Sedide Akbulut, Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatma Asiye Sonat, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatice Şahin, 9 bölge birincisi ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda bir konuşma yapan İl Müftüsü Necati Akkuş, yarışmanın Bilecik’te yapılmasından dolayı memnuniyet duyduğunu dile getirerek, “Kur’an-ı Kerim nurdur, berekettir, hidayettir, dünya ile ahirette huzur ve saadettir.” dedi. Vali Ahmet Hamdi Nayir de yaptığı konuşmada, yarışmanın Bilecik’te düzenlenmesinden duyduğu mutluluğu ifade ederek tüm öğrencilere başarılar diledi. Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu üyeleri Halil Tenger ve Bayram Yılmaz’ın yaptığı değerlendirme sonunda, İstanbul bölgesinden Ümraniye Mustafa Avni Kız Kur’an Kursu Öğreticisi Elif Şimşek birinci olurken, Konya bölgesinden Kayseri-Kocasinan Nuri Bahçeci Kur’an Kursu Öğreticisi Kevser Genç ikinci, Uşak bölgesinden Isparta Merkez Deregümü Köyü Kur’an Kursu Öğreticisi Cemile Alpsümer de üçüncü oldu. Programın sonunda dereceye giren görevlilere ve tüm yarışmacılara çeşitli hediyeler verildi. Yarışmada birinci olan Elif Şimşek, ödülünü Şırnak bölgesinden katılan Hediye Eroğlu’na vererek güzel bir davranış örneği sergiledi.

Türkiye Hafızlık Yarışmasının finali Ağrı’da gerçekleştirildi

‘C

amiler ve Din Görevlileri Haftası’ etkinlikleri kapsamında, düzenlenen din görevlileri arası, 12. Türkiye Hafızlık Yarışması’nın finali Ağrı’da yapıldı. Ağrı Merkez Camii’nde gerçekleşen yarışmaya, bölgelerinde birinci olan 10 hafız katıldı. Programa, Ağrı Valisi Musa Işın, İl Müftüsü İbrahim Gemici, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü Cami Hizmetleri Daire Başkanı Selahaddin Çelebi, ilçe müftüleri, daire amirleri, vaizler, murakıplar, din görevlileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. İl Müftüsü İbrahim Gemici açılışıta yaptığı konuşmada, yarışmanın Ağrı’da yapılmasından duyduğu mutluluğu dile getirerek, yarışmacılara başarılar diledi. Cami Hizmetleri Daire Başkanı Selahaddin Çelebi de konuşmasında, Kur’an-ı Kerim’in kardeş olmayı, muhabbet kurmayı, birlik ve dirlik içerisinde yaşamayı emrettiğine vurgu yaparak, Ağrılı kardeşlerimiz ile bir arada bulunmaktan memnun olduğunu söyledi. Vali Musa Işın ise yaptığı konuşmada, yarışmanın Ağrı’da yapılmasını sevinçle karşıladığını belirterek, Ağrı’nın hem Peygamber’e hem de Kur’an’a âşık, dinini en güzel şekilde yaşayan insanlardan oluştuğunu belirtti. Yarışmanın komisyon başkanlığını Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Osman Şahin, jüri üyeliğini ise Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu üyeleri Halil Tenger, Fatih Okumuş ile Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanları Davut Kaya ve Mehmet Kapukaya yaptı. Yarışmanın sonunda; Rize’den Kadir Yılmaztürk birinci olurken, İzmir’den Yasin Uslu ikinci, Erzincan’dan İlhami Taşan da üçüncü oldu. Programın sonunda İl Müftülüğü tarafından tüm yarışmacılara çeşitli hediyeler verildi.

Ağaçören’de “Yaz Kur’an Kursları Arası Kur’an-ı Kerim Yarışması”

A

ksaray-Ağaçören İlçe Müftülüğü, yaz Kur’an kurslarında okuyan öğrenciler arasında “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması” düzenledi. Fatih Merkez Camii’nde düzenlenen yarışmaya, Kaymakam Erkan Yılmaz, İlçe Müftüsü Yaşar Toker, din görevlileri, öğrenciler ve velileri katıldı. 10’u ilkokul, 12’si ortaokul seviyesinde olmak üzere toplam 22 öğrencinin katıldığı yarışmanın açılış konuşmasını yapan İlçe Müftüsü Yaşar Toker, öğrencilerin motivasyonunu ve cesaretini geliştirmek amacıyla yarışma düzenlediklerini söyledi. Kaymakam Erkan Yılmaz da yaptığı EYLÜL 2015

SAYI:297

konuşmada, amaçlarının öğrencileri yarıştırmak olmadığını belirterek, amaçlarının öğrencileri diğer cami öğrencileriyle kaynaştırmak olduğunu ifade etti. Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuma, kısa dua ve sure ezberlerinin sorulduğu yarışmada, Kederli Köyü Camii’nden Aslı Eroğlu birinci, Camili Köyü Eyüp Sultan Camii’nden İpek Doğan ikinci ve Kırımini Köyü Camii’nden Kezban Yeşilöz de üçüncü oldu. İlkokul öğrencileri arasında ise Merkez Yukarı Camii’nden Müge Er birinci, Abalı Köyü 28

Camii’nden Nazar Ekinci ikinci ve Merkez Kur’an Kursu’ndan Ela Eroğlu da üçüncü oldu. Yarışma sonunda dereceye giren 2 öğrenciye bisiklet, diğer öğrencilere de tablet hediye edildi. Yarışmaya katılan diğer öğrenciler ise çeşitli hediyelerle ödüllendirildi.

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

‘Hutbe Okuma Bölge Yarışması’ Erzurum’da yapıldı

Giresun’da yaz Kur’an kursları arası bilgi yarışması düzenlendi

G

iresun İl Müftülüğü, yaz Kur’an kurslarında okuyan öğrencilerin öğrendiklerini velileri, öğreticileri ve vatandaşlar huzurunda sergilemeleri amacıyla, ezbere Kur’an okuma, dinî bilgiler ve naat okuma yarışmaları düzenledi. Yarışmalara, İl Müftüsü Muhittin Oral, il müftü yardımcıları, ilçe müftüleri, din görevlileri ve veliler katıldı. Programda bir konuşma yapan İl Müftüsü Muhittin Oral, öğrencilerin öğretim seviyesini yükseltmeleri, öğrendiklerini hayatlarında uygulayabilmeleri ve kendilerine olan güvenlerini artırmaları amacıyla yarışma düzenlediklerini belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti. Dereceye giren öğrencilere çeşitli hediyelerin verildiği yarışmaların ardından düzenlenen gezide öğrenciler, İstanbul’un tarihî ve turistik yerlerini ziyaret ettiler. Düzenlenen spor turnuvalarında ise öğrenciler gönüllerince eğlendiler.

‘C

amiler ve Din Görevlileri Haftası’ etkinlikleri kapsamında düzenlenen ‘Hutbe Okuma Bölge Yarışması’, Erzurum Merkez Ulu Camii’nde yapıldı. Altı il birincisinin katıldığı yarışmanın açılışında bir konuşma yapan Erzurum İl Müftü Vekili Celal Büyük, yarışmacılara başarılar diledi. Başkanlığını İl Müftü Vekili Celal Büyük’ün yaptığı komisyon tarafından yapılan değerlendirme sonunda, Ardahan’dan Yaşar Mert birinciliği elde ederken, Gümüşhane’den Hacı Mehmet Sevindik ikinci, Erzurum’dan Fatih Aslan ise üçüncü oldu. Yarışmada dereceye giren görevlilere, İl Müftülüğü tarafından çeşitli ödüller verildi.

Iğdır’da “Yaz Kur’an Kursları Arası Futbol Turnuvası”

Hatay’da “Aile İçi İletişim” semineri verildi

H

atay İl Müftülüğü, merkez ve ilçelerde görev yapan Kur’an kursu öğreticilerine yönelik, “Aile İçi İletişim” konulu bir seminer düzenledi. 15 ilçeden 25 Kur’an kursu öğreticisinin katıldığı seminer, İskenderun Yatılı Kemal Seher Özkan Kız Kur’an Kursu’nda gerçekleştirildi. Eğitimci Dr. Semin Güler’in konuşmacı olarak katıldığı seminer, beş gün sürdü. Seminerin açılışında bir konuşma yapan İl Müftüsü Hamdi Kavillioğlu, aile içi iletişimin önemine vurgu yaparak, seminerin gerçekleşmesindeki katkılarından dolayı, İskenderun İlçe Müftüsü Mehmet Taştan’a teşekkür etti. Seminere katılan Kur’an kursu öğreticileri de seminerin çok faydalı olduğunu belirterek, İl Müftüsü Hamdi Kavillioğlu’na ve Dr. Semin Güler’e teşekkür ettiler. Seminer, kursiyerlere katılım belgesi verilmesinin ardından sona erdi.

I

ğdır İl Müftülüğü ile Iğdır Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünün işbirliğiyle, “Yaz Kur’an Kursları Arası Futbol Turnuvası” düzenlendi. Turnuvaya, İl Müftüsü Cüneyt Kulaz, Müftü Yardımcısı Ahmet Gözcü, Iğdır Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Kasım Aydoğdu, TFF İl Temsilcisi Ahmet Güneş, Amatör Spor Kulüpler Federasyonu Başkanı Filit Yıldırım, İl Spor Şube Müdürü Ercan Elik, Din Hizmetleri Şube Müdürü Salim Taşkın, din görevlileri ve öğrenciler katıldı. 32 takımın katıldığı futbol turnuvasının sonunda, Said Nursi Camii Kur’an Kursu şampiyon olurken, Ensar Camii Kur’an Kursu ikinci, Hacı Nadir Kur’an Kursu ise üçüncü oldu. Programın sonunda, İl Müftüsü Cüneyt Kulaz ve Iğdır Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Kasım Aydoğdu öğrencileri tebrik ederek, şampiyon olan takıma madalyalarını ve şampiyonluk kupasını verdi. 29

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Karabük’te işitme engellilerin diploma heyecanı

Kırşehir’de ‘Yaz Kur’an Kursları Arası Bilgi Yarışması’

K

arabük İl Müftülüğüne bağlı Merkez Alagüllük Engelliler Kur’an Kursu’nda okuyan 6 işitme engelli öğrenci için “Hatim Merasimi ve Taç Giyme Töreni” düzenlendi. Alagüllük Camii’nde gerçekleştirilen programa, İl Müftüsü Halil Bektaş, kız Kur’an kursu öğreticileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende bir konuşma yapan İl Müftüsü Halil Bektaş, işitme engelli kursiyerlerin, Kur’an-ı Kerim’i öğrenme azimlerinin ve Allah’a olan sevgilerinin hiçbir engel tanımadığının en güzel örneği olduğunu söyleyerek, asıl engelin Allah sevgisinden ve rahmetinden mahrum kalmak olduğunu ifade etti. Kursiyerlerden oluşan “Suskun Güller” ilahi grubunun işaret diliyle seslendirdiği ilahiler, davetlilere duygulu anlar yaşattı. Programın sonunda kursiyerlere, İl Müftülüğü tarafından çeşitli hediyeler verildi.

Siirt’te ‘Çocuk İhmali ve İstismarı’ semineri düzenlendi

S

iirt İl Müftülüğü Aile ve Dinî Rehberlik Bürosu tarafından, din görevlilerine, “Çocuk İstismarı ve İhmali” konulu bir seminer verildi. Siirt Üniversitesi Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere, İl Müftü Vekili Abdullah Işık, il ve ilçe vaizleri ile din görevlileri katıldı. Seminerin açılışında bir konuşma yapan Müftü Vekili Abdullah Işık, eğitimlerin uzman kişiler tarafından verilmesinin faydalarına dikkat çekerek, seminerlerin önemine vurgu yaptı. İl Vaizi Sabahat Saylık da çocuk hakları, istismar ve ihmalin tanımları ve buna neden olabilecek riskleri anlattı. Psikolog Songül Yılmaz ise çocuk merkezlerinin tanıtımı, cinsel istismarlara maruz kalan çocukların, ‘Çocuk İzleme Merkezi’(ÇİM’)e bildirim şekilleri, çocuğun (ÇİM)’e getirilme süreci ve çocuk izleme merkezlerinin işleyişi hakkında bilgi verdi. EYLÜL 2015

SAYI:297

K

ırşehir İl Müftülüğü, yaz Kur’an kurslarında okuyan öğrenciler arasında “Bilgi Yarışması” düzenledi. Müftülük Konferans Salonu’nda yapılan yarışmaya, İl Müftüsü Mehmet Şahin, Müftü Yardımcısı Şevket Karaca, vaizler, daire personeli, Kur’an kursu öğreticileri, din görevlileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda bir konuşma yapan İl Müftüsü Mehmet Şahin, yarışmaya katılan tüm öğrencileri tebrik ederek, öğrencilerin yetişmesinde emeği geçen görevlilere teşekkür etti. Jüri üyeliğini Uzman Vaiz Şevket Şimşek, Vaiz Nuran Demir ile Özlem Önal Özger’in yaptığı yarışma sonunda, İmaret Camii’nden Eda Nur Kalender birinci, 1071 Sultan Alpaslan Camii’nden Necati Arazlıoğlu ikinci ve Hüseyin Karahan Camii’nden Fatma Gülay da üçüncü oldu. Yarışmada dereceye giren öğrencilere İl Müftü Yardımcısı Şevket Karaca tarafından çeşitli ödüller verildi. Diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığı ve İl Müftülüğü Aile ve Dinî Rehberlik Bürosu tarafından, “Çocuk İstismarının Önlenmesi ve Mahremiyet Eğitimi” konulu bir seminer düzenlendi. İl Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen seminere, Başkanlık Müşaviri Doç. Dr. Huriye Martı, İl Müftüsü Mehmet Şahin, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Sibel Küçük, emniyet müdürlüğü çocuk şube görevlileri, ilçe müftüleri, şube müdürleri, il ve ilçe vaizleri ve din görevlileri katıldı. Programda bir açılış konuşması yapan İl Müftüsü Mehmet Şahin, seminerin içeriği hakkında katılımcılara bilgi verdi. Yrd. Doç. Dr. Sibel Küçük, “Çocuk istismarı nedir, çocuk istismarının tarihçesi, Dünya’da ve Türkiye’de durum nedir, çocuk istismarı çeşitleri, çocuk cinsel istismarı” konularında sunum yaptı. Başkanlık Müşaviri Doç. Dr. Huriye Martı da “Çocuğa mahremiyet bilinci kazandırma” konulu sunumunda, mahremiyet eğitiminin, çocuğun özgürlüğünü kısıtlayan, özgüvenini zedeleyen, hayat alanını sınırlayan, kuşkucu, korkak, aciz olmasına sebep olan bir eğitim olmadığını belirterek, aksine çocuğu güçlendiren, kendini tanımasını ve özel hissetmesini sağlayan, ruhsal ve cinsel açıdan korumasını temin eden, özsaygısının gelişmesine fırsat veren, insana saygıyı ve sınır mefhumunu öğreten bir eğitim olduğunu söyledi. Çocuk Şube Büro Amirliği Komiseri Rümeysa Nur Gürbüz ise cinsel istismarın hukuki boyutu, mağdurun ruh hâli ve mağdura yaklaşım, soruşturma sürecinde yapılan iş ve işlemlerle ilgili bilgi verdi. İl Müftüsü Mehmet Şahin, ilgilerinden dolayı katılımcılara teşekkür ederek, Başkanlığımız yayınlarından kitap hediye etti. 30

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Mardin’de, yaz Kur’an kursları arası etkinlikler düzenlendi ‘32. Türkiye Hafızlık Yarışması’ finali Rize’de yapıldı

D M

ardin Müftülüğü ve Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, yaz Kur’an kurslarında okuyan öğrenciler arasında satranç, futbol ve voleybol turnuvası düzenledi. Etkinlikler kapsamında düzenlenen satranç yarışmasında; kızlarda, Hacı Nuri Saruhan Camii’nden Tusem Yılmaz birinci olurken, Kuba Camii’nden Kevser Sağıroğlu ikinci, Hz. Ebu Bekir Camii’nden Özdenur Mansuroğlu da üçüncü oldu. Erkeklerde ise Fuat Yağcı Camii’nden Yakup Değer birinciliği, Hz. Ebu Bekir Camii’nden Mustafa Baran ikinciliği, Kuba Camii’nden Sercan Özer de üçüncülüğü elde etti. Kız öğrencileri arasında düzenlenen voleybol turnuvasında ise TOKİ Camii öğrencileri birinci olurken Kuba Camii öğrencileri ikinci, Bilal-i Habeş Camii öğrencileri de üçüncü oldu. Futbolda ise Nasır Camii birinciliği elde ederken, Firdevs Camii ikinciliği, Şehidiye Camii öğrencileri de üçüncülüğü aldı. Turnuvalar sonunda, Mardin Müftüsü Dursun Ali Coşkun ve Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Hadi Çomaktekin tarafından turnuvalara katılan öğrencilere çeşitli ödüller verildi. İl Müftülüğünce, organizasyona katkılarından dolayı da Gençlik Hizmetleri personeline, Diyanet yayını kitap hediye edildi.

iyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kur’an kurslarında hafızlığını tamamlayan erkek öğrenciler arasında düzenlenen 32. Türkiye Hafızlık Yarışması’nın finali Rize’de yapıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Bünyamin Albayrak yarışmanın açılışında yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim alanında gerçekleştirdiği hizmet ve faaliyetlerle ilgili bilgi verdi. Daire Başkanı Albayrak, özellikle hafızlık alanında yapılan çalışmalar hakkında bilgi vererek, hafızlık sınavlarına yoğun bir ilgi gösterildiğini söyledi. Türkiye genelinden 5 bin 804 öğrencinin yarışmaya katıldığını bildiren Albayrak, bunlar arasında 3 bin 859 öğrencinin başarılı olduğunu ve bölgelerde gerçekleştirilen sınavlar sonucunda da yedi öğrencinin final sınavına girmeye hak kazandığını belirtti. Sınava giren bütün öğrencilere başarılar dileyen Albayrak, öğrencileri yetiştiren öğreticileri ve ailelerine teşekkür etti. Türkiye birincisi Kahramanmaraş’tan Daha sonra bölgelerde ve Diyanet İşleri Başkanlığı merkezinde titizlikle yapılan sınavların ardından yedi öğrencinin hafızlığı, Ankara Rıfat Börekçi Eğitim Merkezi Müdürü Mustafa Bodur, Rize Müftülüğü Yusuf Karali Dinî Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi Halim Garip ve Trabzon Dinî Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi Alaattin Derman’dan oluşan jüri tarafından yeniden değerlendirildi. Final yarışması sonunda Kahramanmaraş-Dulkadiroğlu Şahadet Erkek Kur’an Kursu öğrencisi Raşit Tayyip Fındık birinci olurken, Trabzon-Arsin Yeşilyalı Erkek Kur’an Kursu öğrencisi İsmail Albayrak ikinci, Kahramanmaraş-Onikişubat Acemli Camii Erkek Kur’an Kursu öğrencisi Furkan Kaplanduran ise üçüncü oldu. Yarışmada dereceye giren öğrencilere çeşitli ödüller verildi.

Gaziosmanpaşa’da “Güçlü Gençlik Projesi”

İ

stanbul-Gaziosmanpaşa Müftülüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Gaziosmanpaşa Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından, zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek, sağlıklı nesiller yetiştirilmesine katkı sağlamak ve madde bağımlılığı konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla konferans ve seminerler düzenlendi. “Güçlü Gençlik Projesi” kapsamında, Gaziosmanpaşa Kültür Merkezi’nde, Kur’an kursları ve camilerde düzenlenen programlarda, vatandaşlara konunun uzmanları tarafından, “Madde Bağımlılığı”, “Gençleri Kötü Alışkanlıklara İten Sebepler ve Çözüm Yolları”, “Gençlerle İletişim” konularında bilgilendirildi. 31

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Kepez’de görme engelliler için kurs düzenlendi Gaziemir’den Bosna-Hersek’in Doboj kentine yardım eli

İ

zmir-Gaziemir İlçe Müftülüğü, hayırsever ilçe halkı ve din görevlilerinin katkılarıyla, BosnaHersek’in Doboj kentine gıda ve temel ihtiyaç maddelerinden oluşan yardım tırı ile birlikte 90.000 TL’lik nakdi yardım gönderildi. Yardımların Bosna-Hersek’e gönderilmesi dolayısıyla düzenlenen törende bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Mustafa Temel, Müftülük olarak zorda olan Bosnalı kardeşlerimize yardım etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek, katkılarından dolayı din görevlilerine ve hayırsever vatandaşlara teşekkür etti. Yardımlar, İlçe Kaymakamı Yaşar Dönmez, İl Müftü Yardımcısı Ekrem Saylam, İlçe Müftüsü Mustafa Temel, dernek başkanları, din görevlileri ve öğrencilerin katıldığı törenin ardından, yapılan dualarla Bosna-Hersek’in Doboj kentine gönderildi.

Türkiye Diyanet Vakfı’ndan Kerkük’e mobil kütüphane

T

ürkiye Diyanet Vakfı ile Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği’nin katkılarıyla Irak’ın Kerkük kentinde mobil kütüphane açıldı. Mobil kütüphanenin açılışına, Kerkük’ün önde gelen aydın ve tanınmış gazeteci ve yazarları katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Hişam Avcı, Irak’ta internet kullanımının çoğalmasından sonra kitap okuma alışkanlığının azaldığını belirterek, TDV’nin de katkılarıyla bu projeyi hayata geçirdiklerini ifade etti. Daha çok ilkokul ve ortaokul öğrencilerine hitap eden kütüphanenin, Kerkük’teki okulları gezip, çocukların kitap okumasını sağlayacağını vurgulayan Başkan Yardımcısı Avcı, öğrencilerin istedikleri kitabı iki üç haftalığına ücretsiz olarak ödünç alma haklarının olduğunu da söyledi. Ardından açılışı yapılan seyyar kütüphane, her yaştan ziyaretçinin akınına uğradı.

EYLÜL 2015

SAYI:297

A

ntalya-Kepez İlçe Müftülüğü, görme engelli vatandaşlara yönelik, Kur’an kursu düzenledi. İl Müftülüğü ve Beyaz Baston Görme Engelliler Derneği’nin katkılarıyla düzenlenen kursta, dersler, Başkanlığımız tarafından gönderilen Brille Alfabesiyle verildi. Kur’an Kursu Öğreticisi Nesibe Erdoğan tarafından verilen kursun sonunda, İlçe Müftülüğü ve Beyaz Baston Görme Engelliler Derneği’nce belge töreni düzenlendi. Merasime, İl Müftü Yardımcısı Mustafa Aydın, İlçe Müftüsü Hüseyin Avni Böge, Uzman Vaiz Fatih Tunç, Şube Müdürü Mehmet Çatalbaş, Murakıp Nurettin Uğurlu, Beyaz Baston Görme Engelliler Derneği Başkanı Kâmil Çam ve öğrenciler katıldı. Merasimin sonundan belgelerini İlçe Müftüsü Hüseyin Avni Böge’den alan kursiyerlerin mutlulukları gözlerinden okundu.

‘Ezanı Güzel Okuma Bölge Yarışması’ Balıkesir’de yapıldı

B

alıkesir İl Müftülüğü tarafından din görevlileri arasında düzenlenen ‘6. Bölge Ezanı Güzel Okuma Yarışması’, Merkez Altıeylül İlçesi İmam-ı Birgivi Camii’nde yapıldı. İl Müftü Vekili Fahri Tüfekçioğlu’nun başkanlığında gerçekleştirilen yarışmanın jüri üyeliklerini ise Balıkesir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Koç, İl Müftü Yardımcısı Ramazan Topcan ile Necati Kara ve Balıkesir İmamHatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni Osman Nuri Uçar yaptı. Programda bir konuşma yapan İl Müftü Vekili Fahri Tüfekçioğlu, yarışmanın kurallarını hatırlatarak, yarışmacılara başarılar diledi. Yarışmada, Bursa-Yıldırım İlçesi Mevlana Camii Müezzin-Kayyımı Mesut Topçuoğlu birinci olurken, Sakarya-Kocaali İlçesi Çukurköy Mahallesi İmam-Hatibi Hüseyin Çalışkan ikinci, Balıkesir Merkez Karesi İlçesi Zağnoşpaşa Camii Müezzin-Kayyımı Bahtinur Çakar da üçüncü oldu. Programın sonunda, yarışmaya katılan tüm din görevlilerine çeşitli hediyeler verildi. 32

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Alaplı’da öğrencilere trafik eğitimi verildi Erbaa’da müftülük hizmetleri devam ediyor

T

okat-Erbaa İlçe Müftülüğüne bağlı Merkez Vahdet Erkek Kur’an Kursu’nda açılan yaz Kur’an kursuna devam eden öğrenciler, öğreticileri ile birlikte çeşitli etkinlikler düzenlediler. Etkinlikler kapsamında, sportif faaliyetlerin yanı sıra, öğrenciler arasında iletişim ve kaynaşmayı sağlamak amacıyla, piknik, gezi ve bilgi yarışması programı gerçekleştirildi. Bu çerçevede Kur’an kursu öğretici ve öğrenciler her hafta farklı bir mekânda bir araya gelerek, sohbet edip gönüllerince eğlendiler. Diğer yandan Gökal Beldesi Sütlüce Mahallesi’ne bağlı Hayatgerişi ve Dizçukuru’nda, İlçe Müftüsü Mehmet Ceylan, Vaiz Hüseyin Arslan, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, çevre köy ve mahallelerde görev yapan din görevlileri ile vatandaşların katılımıyla, “Birlik ve Kardeşlik” programı düzenlendi. Gökal beldesinin farklı mahallelerinde gerçekleştirilen mevlit ve hatim programlarına katılan Müftü Ceylan ve Vaiz Arslan, vatandaşlara birlik ve beraberlik konularında sohbet ettiler. Din görevlileri tarafından okunan mevlit ve seslendirilen ilahilerin ardından, Vaiz Hüseyin Arslan’ın yaptığı dua ile program sona erdi. Öte yandan Gökal-Aladağ’da düzenlenen mevlit ve hatim programına, İlçe Müftüsü Mehmet Ceylan, din görevlileri ve çok sayıda davetli katıldı. Kur’an tilavetiyle başlayan merasimde bir konuşma yapan Müftü Ceylan, Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler öğrenmenin önemine vurgu yaptı. Aladağ Camii yaz Kur’an kursu öğrencilerinin seslendirdiği ilahilerin ardından, Müftü Ceylan’ın yaptığı hatim duasıyla program son buldu. Programların sonunda davetlilere çeşitli ikramlarda bulunuldu. Bu arada, 2015 yılında hac görevini ifa etmek üzere kutsal topraklara gidecek hacı adaylarına yönelik bilgilendirme semineri düzenlendi. Müftülük Konferans Salonunda yapılan ve dört gün süren seminere, Diyanet İşleri Başkanlığı ve A Grubu Seyahat Acentaları ile kutsal topraklara gidecek 116 hacı adayı katıldı.

“T

rafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı” kapsamında, Zonguldak-Alaplı İlçe Müftülüğüne bağlı camilerde açılan yaz Kur’an kurslarına devam eden öğrencilere trafik eğitim semineri verildi. İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği personeli tarafından öğrencilere, temel trafik eğitimi, yaya ve yolcu güvenliği, trafikte uyulması gerekli kurallarla ilgili bilgi verildi. Seminerler hakkında bilgi veren İlçe Müftüsü Mehmet Bektaş, küçük yaşlarda alınacak trafik eğitiminin kazaların önlenmesinde önemli rol oynayacağını ifade ederek, seminerde çocuklara trafikte uyulması gereken kurallar, emniyet kemerinin faydaları, trafik levhaları, trafikte yaya güvenliği, karşıdan karşıya geçiş kuralları, güvenli bisiklet sürme ve kask kullanımının önemi konularında bilgi verildiğini söyledi.

Hamza Çimen, 8 ayda hafızlığını tamamladı

D

iyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye genelinde yürütülmesi planlanan, ‘Bir Yıllık Hafızlık Eğitim Programı’ projesi, pilot uygulama olarak Erzincan Recep Demir Erkek Yatılı Kur’an Kursu’nda başlatıldı. Proje kapsamında, eğitimini tamamlayan 14 yaşındaki Hamza Çimen, 8 ayda hafızlığını tamamlayarak hafızlık belgesi almaya hak kazandı. Hafızlık belgesini düzenlenen törenle İl Müftüsü Yavuz Karabayır’dan alan Hamza Çimen, hafız olduğu için çok sevinçli olduğunu söyledi. Müftü Karabayır törende yaptığı konuşmada, “Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu elbette biziz.” (Hicr-9) ayetini hatırlatarak, bu şuurla yetişen çocukların, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in; “Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.” müjdesine de nail olduklarını söyledi. Hafız Çimen’i, ailesini ve onu yetiştiren öğreticilerini de tebrik eden Müftü Karabayır, Çimen’e Diyanet yayınlarından çeşitli kitaplar hediye etti. Hamza Çimen de bu başarısını disiplinli çalışmasıyla elde ettiğini ifade ederek, İl Müftüsü Yavuz Karabayır ve Kurs Öğreticisi Hulki Karapınar’a teşekkür etti. 33

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Eflani Paşabey Yaz Kur’an Kursu’nda Kur’an-ı Kerim yarışması düzenlendi Bahçelievler’de yaz Kur’an kursu etkinliklerine yoğun ilgi

İ K

arabük-Eflani İlçe Müftülüğüne bağlı Paşabey Köyü Yaz Kur’an Kursu’na devam eden öğrenciler arasında “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma ve Arapça-Türkçe Dua Yarışması” düzenlendi. Yarışmaya, Paşaköy İmam-Hatibi Atilla Akman, öğrenciler ve velileri katıldı. Yarışmada bir konuşma yapan İmam-Hatip Akman, yaz Kur’an kursuna gelen öğrencilerin ilgi ve motivasyonlarını artırmak amacıyla yarışma ve çeşitli etkinlikler düzenlediklerini belirterek, öğrencilere başarılar diledi. Öğrencilerden Hilal Ulusoy’un birinci olduğu yarışmada, Sabire Aykaç ikinci, Kübranur Akman üçüncü oldu. Öğrencilere çeşitli hediyelerin verildiği yarışmanın sonunda bir de gezi programı düzenlendi.

Çeltik Müftülüğünden Suriyeli mültecilere yardım

K

onya-Çeltik Müftülüğü, hayırsever vatandaşların katkılarıyla ilçede ikamet eden Suriyeli mültecilere çadır, gıda ve giyecek yardımında bulundu. Konu ile ilgili bir açıklama yapan İlçe Müftüsü Remzi Ayvaz, ilçeye çalışmak ve iş bulmak ümidiyle gelen Suriyeli mültecilerin, imkânları olmadıkları için dışarıda yaşadıklarını belirterek, elverişsiz hava şartları dolayısıyla çeşitli hastalık ve sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Bu kapsamda İlçe Müftülüğü ve hayırseverlerin katkılarıyla Suriyeli vatandaşlara gıda, kıyafet ve çadır yardımında bulunduklarını ifade eden Müftü Remzi Ayvaz, Suriyeli çocuklara yönelik de çadırlarda yaz Kur’an kursu açtıklarını, bu kurslarda çocuklara Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler eğitimi verildiklerini belirtti. Müftü Remzi Ayvaz, yine öğrencilere yönelik çeşitli sportif etkinlikler de düzenlediklerini ifade etti.

EYLÜL 2015

SAYI:297

stanbul-Bahçelievler İlçe Müftülüğü, yaz Kur’an kursu öğrencilerine yönelik Şirinevler Ulu Camii’nde çeşitli etkinlikler düzenledi. Programa, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, İlçe Müftüsü Ömer Faruk Bilgili, Şirinevler Ulu Camii İmam-Hatibi İbrahim Erdöl, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda bir konuşma yapan Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Diyanet İşleri Başkanlığının sayısız hizmeti olduğunu ancak bunların içinde en önemlilerinden birinin yaz kursları olduğunu belirterek, yaz kursları sayesinde çocukların camiyle erken yaşta tanışmalarının sağlandığını söyledi. Diğer yandan Yenibosna Hz. Ebubekir Camii’nde “Geleneksel Yaz Kur’an Kursu Kahvaltısı” programı düzenlendi. Florya Sosyal Tesislerinde gerçekleşen programa, Kaymakam Mehmet Ali Özyiğit, İlçe Müftüsü Ömer Faruk Bilgili, İlçe Murakıbı Ömer Dinç, din görevlileri ve öğrenciler katıldı. Programda bir konuşma yapan Hz. Ebubekir Camii İmam-Hatibi Abdulhalik Selman, öğrencilerin yaz kurslarına ilgilerini artırmak amacıyla, çeşitli etkinlikler düzenlediklerini ifade ederek, güzel başlayan kursların şenlik havasında sona erdiğini söyledi. Kaymakam Mehmet Ali Özyiğit ve Müftü Ömer Faruk Bilgili de organizasyondan duyduklarını memnuniyeti ifade ederek, Cami İmam-Hatibi Abdulhalik Selman’a teşekkür ettiler. Ayrıca, Yenibosna Hz. Ömer Camii Kur’an Kursu’nda “Cami Gülleri Şenlikte Buluşuyor” sloganıyla yaz etkinliği düzenlendi. İlçe Müftüsü Bilgili programda yaptığı konuşmada, ilçe genelinde çeşitli yaş gruplarına uygun olarak hazırlanmış 18 sınıf olduğunu belirterek, uygun olan her yerde 4-6 yaş grubu sınıfı açacaklarını söyledi.

Belen’de öğrencilere ‘Trafik ve Sağlık’ eğitimi verildi

H

atay-Belen İlçe Müftülüğü, İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Toplum Sağlığı Merkezi işbirliğiyle cami ve Kur’an kurslarında öğrenim gören yaz Kur’an kursu öğrencilerine, “Trafik Kuralları ve Trafik Bilinci” ile “Ağız ve Diş Sağlığı” konularında eğitim verildi. Toplam 600 öğrencinin katılımıyla gerçekleşen eğitimlere, İlçe Kaymakamı Abdulaziz Aydın ve Müftü Vekili Mehmet Sain katıldı. Programda bir konuşma yapan Müftü Vekili Mehmet Sain, eğitimler sayesinde öğrencilerin hem trafik hem de ağız ve diş sağlığı konusunda daha bilinçli olduklarını söyledi. Eğitimden duydukları memnuniyeti dile getiren öğrenciler de emeği geçenlere teşekkür ettiler. Eğitimin sonunda Kaymakamlık tarafından öğrencilere diş fırçası ve diş macunu hediye edildi. 34

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Mahmudiye’de öğrenciler arası futbol turnuvası

E

skişehir-Mahmudiye İlçe Müftülüğü, yaz Kur’an kurslarında okuyan öğrenciler arasında halı saha futbol turnuvası düzenledi. “Severek Öğreniyor, Kardeşçe Oynuyoruz” projesi kapsamında düzenlenen turnuvanın açılışında bir konuşma yapan, İlçe Müftüsü H. Hüseyin Kılınçal, çocukların yaz tatillerini en iyi şekilde değerlendirmelerini amacıyla, Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler eğitimi verdiklerini söyledi. Bunun yanında öğrencilerin, birbirleriyle tanışmaları, kaynaşmaları ve iletişim kurmalarını sağlamak amacıyla da öğrenciler arasında çeşitli etkinlikler ve spor turnuvaları düzenlediklerini söyleyen Müftü Kılınçal, her kurstan bir öğrencinin katılımıyla takımlar oluşturduklarını belirterek, çocukların bu sayede diğer kurs öğrencileriyle kaynaştıklarını, hem spor hem de iletişim konusunda kendilerini geliştirdiklerini söyledi. Öğrencilerin tam bir sportmenlik ve kardeşlik duygusuyla maç yaptıklarını ifade eden Müftü Kılınçal, turnuvaya katılan öğrencileri çeşitli hediyelerle ödüllendirdiklerini söyledi.

Manavgat Ilıca Yeni Camii Kız Kur’an Kursu’nda etkinlikler yapıldı

A

ntalya-Manavgat İlçe Müftülüğüne bağlı Ilıca Yeni Camii Kız Kur’an Kursu’nda açılan yaz kursuna devam eden öğrencilere yönelik çeşitli etkinlikler düzenlendi. Ilıca Yeni Camii Kız Kur’an Kursu Öğreticisi Gülcan Elciler tarafından organize edilen etkinliklerde öğrenciler, Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgilerin yanı sıra ebru sanatını da öğrendiler. Konuyla ilgili bir konuşma yapan Gülcan Elciler, öğrenciler için Kur’an eğitiminin yanında çeşitli aktiviteler de düzenlediklerini belirterek, onların hem dinî hem de sanatsal yönlerini geliştirmeyi amaçladıklarını söyledi. Elciler, öğrencilerin kurslara ilgisini artırmak amacıyla gezi ve piknik programları da düzenlediklerini ifade ederek, desteklerinden dolayı öğrenci velilerine teşekkür etti. Öğrenciler de etkinlikler dolayısıyla Gülcan Elciler’e teşekkür ettiler.

Mezitli Kandak Mahallesi Camii ibadete açıldı İlçe Müftülüğü ve hayırsever vatandaşların katkılarıyla yapımı tamamlanan, Mersin-Mezitli Kandak Mahallesi Camii törenle ibadete açıldı. Törene, İlçe Müftüsü Nusret Karabiber, daire amirleri, din görevlileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Nusret Karabiber, “Kim ki Allah’ın rızasını talep ederek bir mescit inşa ederse, Allah’ta onun için cennette bir ev inşa eder.” hadisini hatırlatarak, cami ve mescit yaptırmanın önemine dikkat çekti. Müftü Nusret Karabiber, caminin yapımında katkılarda bulunan hayırsever vatandaşlara teşekkür ederek, böyle bir eserin Mezitli’ye kazandırılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Kurdelenin kesilmesinin ardından cami ibadete açıldı. Diğer yandan üniversite öğrencilerine

hizmet vermek amacıyla düzenlenen iki adet öğrenci evi hizmete açıldı. Açılışta bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Nusret Karabiber, gerekli tefriş ve düzenlemeler yapılarak açılan öğrenci evlerinin hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. Öte yandan İlçe Müftülüğüne bağlı cami ve mescitlerde öğrenim gören 140 Suriyeli çocuğa yönelik gezi düzenlendi. Gezide bir konuşma yapan Müftü Nusret Karabiber, Suriyeli ailelerin ve çocukların, maddi ve manevi olarak yanlarında olduklarını söyledi. Ayrıca, Fındıkpınarı Beşkoz Mevkiinde yaptırılacak mescit ve yatılı Kur’an kur35

sunun temeli törenle atıldı. Törene, İlçe Müftüsü Nusret Karabiber, daire amirleri, siyasi parti ve STK temsilcileri ve din görevlileri katıldı. Törende bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Nusret Karabiber, Kur’an kurslarına olan yoğun talepten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, yapılacak kursun bölgedeki önemli bir ihtiyacı karşılayacağını söyledi. SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ MÜFTÜLÜKLERDEN

Eğirdir’de “Futbol Turnuvası” düzenlendi

I

sparta-Eğirdir İlçe Müftülüğü, yaz Kur’an kursu öğrencilerine yönelik futbol turnuvası düzenledi. Turnuva ile ilgili bilgi veren İlçe Müftüsü Sacit Ekerim, öğrencilerin yaz tatillerini en iyi şekilde değerlendirmeleri amacıyla çeşitli kültürel ve sportif etkinlikler düzenlediklerini; bu çerçevede eğlenceli bir yaz dönemi geçirmelerini sağladıklarını söyledi. Çekişmeli geçen turnuvanın sonunda, Yeni Mahalle Camii birinciliği elde ederken, Hızırbey Camii ikinci, Gökçehöyük Köyü Kur’an Kursu da üçüncü oldu. Çiftlik Camii öğrencilerinin centilmenlik ödülü aldığı turnuvada dereceye giren öğrencilere hediyeleri, İlçe Kaymakamı Abdullah Akdaş, Vali Yardımcıları Metin Demirel ve Fatih Aksoy, İl Genel Meclisi Başkanı Mustafa Baş ve İlçe Müftüsü Sacid Ekerim tarafından verildi.

Atabey’de “Yaz Kur’an Kurslarımız ve Öğrendiklerimiz” programı

I

sparta-Atabey İlçe Müftülüğü, yaz Kur’an kursu öğrencileri için Merkez Feyzullah Camii’nde “Yaz Kur’an Kurslarımız ve Öğrendiklerimiz” konulu bir program düzenledi. Programa, Belediye Başkanı Tevfik Atasoy, İlçe Müftüsü Durmuş Ali Çetmi, Emniyet Amiri Ayhan Çiçek, İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Ümit Aslan, şube müdürleri, din görevlileri, öğretmenler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Programda bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Durmuş Ali Çetmi, yaz Kur’an kurslarının önemine temas ederek, programın düzenlenmesinde emeği geçen hayırseverlere, din görevlilerine, öğrencilere ve velilere teşekkür etti. Program, öğrencilerin okuduğu ayet ve hadis mealleri, şiirler, ilahiler ve namaz sureleriyle devam etti. İlçe Müftüsü Çetmi’nin yaptığı duanın ardından, öğrencilere çeşitli hediyelerin takdim edilmesiyle program sona erdi.

Gümüşhacıköy’de başarılı öğrenciler ödüllendirildi

A

masya-Gümüşhacıköy Müftülüğü, yaz Kur’an kurslarında öğrenim gören öğrenciler arasında, “Kur’an-ı Kerim ve Dinî Bilgiler Yarışması” düzenledi. Programa, İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ercan Gültekin, Emekli Müftü Mustafa Karakoç, din görevlileri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Yarışmayla ilgili bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman, öğrenciler camilerde Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgilerin yanı sıra iletişimi ve arkadaşlığı da öğrendiklerini belirterek, çocuklarını camilere gönderen ailelere ve camileri şenlendiren çocuklara teşekkür etti. Müftü Camii İmam-Hatibi Sadık Acar, Köprülü Mehmetpaşa Camii İmam-Hatibi Recep Çulha ve Turabi Camii İmam-Hatibi Haşim Uysal’dan oluşan jüri huzurunda yapılan yarışmaya 70 öğrenci katıldı. Yapılan değerlendirme sonunda, birinci olan Türkmenoğlu Camii öğrencisi Hasan Gedikbaş, Yeni Camii Yunus Emre Tonkuş, Mertcan Acar ve Kızık Köyü Camii’den Ufuk Çelik’e tablet, kitap ve saat hediye edilirken, ilk beşe giren öğrencilere de çeşitli hediyeler verildi. EYLÜL 2015

SAYI:297

Adilcevaz’da “Hadis ve Sûre Ezberleme Yarışması” düzenlendi

B

itlis-Adilcevaz İlçe Müftülüğüne bağlı Orta Mahalle İsmail Efendi Camii’nde açılan yaz Kur’an kursuna devam eden öğrenciler arasında, “Hadis ve Sûre Ezberleme Yarışması” düzenlendi. Yarışmaya, İlçe Müftüsü Sait Dizen, İsmail Efendi Camii İmam-Hatibi Fikret Günay, öğrenciler ve velileri katıldı. Programda bir konuşma yapan İlçe Müftüsü Sait Dizen, Kur’an kursuna gelen öğrencilerin başarı ve motivasyonlarını arttırmak amacıyla, Cami İmam Hatibi Fikret Günay’ın öncülüğünde ezbere hadis ve sure okuma yarışması düzenlendiklerini söyledi. Yarışma sonucunda dereceye giren öğrencilere İlçe Müftüsü Sait Dizen tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi. 36

HABER BÜLTENİ GURBETTEN

Sachsenheim Mimar Sinan Camii’nde kadınlara seminer

DİTİB Trappes Derneğinde yarışma heyecanı

T R

T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği bünyesinde görevli Psikolog Danışman ve Rehberlik Öğretmeni Perihan Akyıldız, DİTİB Sachsenheim Mimar Sinan Camii’nde genç annelere yönelik bir seminer verdi. Seminerde Akyıldız, çocuklarla iletişim kurarken nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durarak, çocukların ergenlik çağındaki zihinsel gelişmeleri hakkında bilgi verdi. 10 hafta süren seminerde, her hafta birbirinden farklı konular işlendi. Seminere katılan anneler, seminerin oldukça verimli geçtiğini ve memnun kaldıklarını söylediler. Toplumun en küçük bireyleri çocukların yetişmesinde en büyük katkının anneler tarafından verildiğini belirten Dernek Başkanı İsmet Harbi ve Sachsenheim Türk Okul Aile Birliği Yönetim Kurulu üyeleri, ihtiyaç duyulduğunda toplum için faydalı olan bu tür seminerleri tekrar yapabileceklerini dile getirdiler ve Psikolog Danışman Perihan Akyıldız’a bu hizmetinden dolayı teşekkür ettiler.

ATİB kültürlerarası köprü kurdu

A

TİB Union’un Traisen’de gerçekleştirmiş olduğu festival, yoğun ilgi gördü. ATİB Genel Başkanı F. Mehmet Karadaş’ın açılış konuşmasını yaptığı programda, Traisen Belediye Başkanı Herbest Thumser de bir konuşma yaparak, günün anlam ve önemini anlattı. Arnavutluk, Bosna Hersek, Colombia, Filistin, Avusturya ve Türkiye’yi temsil eden halkoyunları ekiplerinin sahne aldığı program, izleyiciler tarafından ilgiyle takip edildi. ATİB Merkezi’nde eğitim gören gitar, bağlama, keman, halkoyunları ve semazen gruplarının da gösteri yaptığı programı, 2000 den fazla kişi izledi.

.C. Paris Din Hizmetleri Ataşeliği Çalışma Bölgesince düzenlenen, Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma, Ezanı Güzel Okuma, Hutbeyi Güzel Okuma, Temel Dinî Bilgiler ve Genel Kültür Yarışmalarının Ataşelik Finali DİTİB Trappes Derneğinde gerçekleştirildi. Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okumada Paris DİTİB Montfermeil Kuba Camii Derneğinden Abdüssamed İsenç birinci olurken, Nantes Başkonsolosluğu Çalışma bölgesinden DİTİB Nantes Derneğinden Melike Doğan ikinci, Vandome bölgesi DİTİB Burgers Derneğinden Filiz Koca da üçüncü oldu. Ezanı Güzel Okuma dalında ise Paris ikinci bölgeden DİTİB Compiegne Derneğinden Furkan Atak birinci, Vandome bölgesi Burgers Derneğinden Berkan Uçar ikinci, Evreux bölgesi DİTİB Verneuil Derneğinden Yasin Alkan da üçüncü oldu. Güzel Hutbe Okuma Yarışmasında da Evreux bölgesinden DİTİB Le Havre Derneğinden Emin Usta birinci, Paris birinci bölge DİTİB Nation Merkez Selimiye Camii’nden Bakış Abravcı ikinci, Lemans bölgesi DİTİB Flers Derneğinden Ali Önal üçüncü oldu. Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür dalında ise Vandome bölgesinden DİTİB Romorantin Derneği birinci, Paris ikinci bölge DİTİB Trappes Derneği ikinci, Orleans bölgesi DİTİB Orleans Derneği de üçüncü oldu. Yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ve katılan bütün öğrencilere Paris Din Hizmetleri Ataşeliği tarafından çeşitli hediyeler verildi.

Oberstenfeld Selimiye Camii genel kurulunu yaptı

O

berstenfeld Selimiye Camii Derneği genel kurul toplantısını yaparak, Başkan Halim Kasımoğlu ve ekibine güvenoyu verip hizmetlerini sürdürmeleri için devam kararı aldı. Üyelerin çoğunluğunun hazır bulunduğu genel kurulda yapılan yoklamanın ardından Din Görevlisi Halil İbrahim Sepetçi, caminin kuruluşundan bugüne kadar emeği geçip Hakk’ın rahmetine kavuşanların ruhları için Kur’an-ı Kerim okuyup dua etti. Başkan Kasımoğlu’nun açılış konuşmasının ardından, Divan Başkanlığına Eyalet Birliği Genel Sekreteri İsmet Harbi, yardımcılığına Abdullah Baysal ve Mehmet Çakar getirildi. Başkan Kasımoğlu’nun yapılan faaliyetler ve devam eden yeni cami hakkında geniş bir bilgi vermesinden sonra, muhasebe ve denetleme raporları okunarak oybirliğiyle ibra edildi. DİTİB’in yeni tüzüğü üzerine açıklamalarda bulunan Divan Başkanı Harbi, tüzük hakkında sorulan soruları cevaplandırdı. Yapılan oylama sonunda, Başkan Halim Kasımoğlu ve ekibine güvenoyu vererek aynı yönetimle hizmetlere devam kararı alındı. 37

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ GURBETTEN

Türk Kültür Ocağında Bed-i Besmele programı

A

TİB bünyesinde başarılı çalışmalara imza atan Remscheid Türk Kültür Ocağı, bu yıl okula başlayacak olan minik yavrulara, hem hafızalarına yer edecek güzel bir gün yaşatma, hem de çok önem arz eden bir geleneğimizin devamını sağlamak gayesiyle Bedi-i Besmele programı düzenledi. Dernek Camii içerisinde gerçekleşen programın açılışında konuşan Din Görevlisi Abdullah Atay, dinimizde besmelenin önemine değinerek, “Besmele her şeyin başıdır, ilk adımıdır. Bu yıl okula başlayacak olan yavrularımız da hayatlarını ve geleceklerini önemli ölçüde etkileyecek olan eğitimlerinin başındalar; duamız o dur ki alacakları eğitim onlara hayırlar getirsin. Ailelerden de ricam her zaman sabırla bu çocuklarımızın yanında olsunlar.” dedi. Dernek Başkanı Mustafa Bayrak ise çocukların okulda alacakları eğitimin yanısıra, dernek olarak kendilerinin de her türlü desteği vererek yanlarında olacaklarını ve bu yıl özellikle gençlik çalışmalarına daha fazla eğileceklerini söyledi. Programa katılan ATİB Genel Başkan Yardımcısı Harun Kılıç da yaptığı konuşmada, “Milletleri ayakta tutan inançları ve gelenekleridir. Değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe, varlığımızı devam ettirebiliriz; aksi takdirde geleceğimiz konusunda iyimser olmamız mümkün değildir.” dedi. Geçtiğimiz günlerde ATİB Kornwesthiem derneğine yapılan saldırıya da değinen Harun Kılıç, “Biz bu saldırıyı sadece binamıza yapılmış bir saldırı olarak görmüyor, bilakis maneviyatımıza, içerdeki bayrağımıza ve Müslüman Türk toplumuna yapılmış saldırı olarak görüyoruz.” dedi. Programın sonunda, okula başlayacak olan çocuklara, hediyeler verildi. Yapılan duanın ardından program sona erdi.

Greven Ulu Camii’nde Bed-i Besmele Töreni

2

015-2016 Eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle, Münster Din Hizmetleri Ataşeliği bölgesinde faaliyet gösteren Greven Ulu Camii’nde okula yeni başlayan öğrenciler için Bed-i Besmele Töreni yapıldı. Törene, Greven Okul Aile Birliği Başkanı Zekiye Ceylan, Martini Grundschule’nin Müdürü Frau Langenhoff, veliler ve öğrenciler katıldı. Greven Ulu Camii Din Görevlisi İbrahim Işık’ın Kur’an-ı Kerim okuması ve Bed-i Besmele töreni hakkında yaptığı konuşmasıyla başlayan programda, Martini Grundschule’nin Müdürü Frau Langenhoff ve Greven Okul Aile Birliği Başkanı Zekiye Ceylan da birer konuşma yaparak, yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olması temennilerinde bulundular. Din Görevlisi İbrahim Işık da yaptığı konuşmasında, velilere çocuk yetiştirme konusunda tavsiyelerde bulundu. Tekbir ve salavatların okunmasının ardından, çocukları tek tek tanıtarak, hedeflerindeki meslekleri sordu. Okunan kısa surelerden sonra, topluca dua yapıldı. Program, Okul Aile Birliğinin çocuklara hediyeler takdim etmesi; salavat ve tekbirlerle okula gönderilmesiyle sona erdi.

Anaokulu yılsonu kapanış programına yoğun ilgi

N

okta Eğitim ve Araştırma Merkezine bağlı Anaokulu yılsonu kapanış programı, vatandaşlarımız tarafından yoğun ilgi gördü. Program, Eğitim-Kültür ve Sanat sorumlusu Halil Bulut ve Ana Okulu sorumlusu Hannelore’nin açılış konuşması ile başladı. Ana Okulunda eğitim gören çocuklar, Türkçe dersleri, din eğitimi ve halkoyunları derslerinde öğrendiklerini büyük bir başarıyla sergilediler. Ardından bu yılın teması olan ilk ve orta çağ ile ilgili gösteriler yaptılar ve şarkılar söylediler. ATİB Genel Başkanı F. Mehmet Karadaş ve eşi Şerife Karadaş’ın da katıldığı programın sonunda, velilere ikramlarda bulunuldu.

EYLÜL 2015

SAYI:297

HDV bu yıl ramazan umresi düzenledi

H

olanda Diyanet Vakfı, bu yıl ilk defa ramazan ayında umre seyahati düzenledi. Ramazan ayı umre ziyaretine 19 kişi katıldı. HDV Eerbeek Ayasofya Camii Din Görevlisi Ahmet Akkan ve eşi kadın Din Görevlisi Tuğba Akkan’ın sorumluluğunda ramazan ayında oluşturulan 19 kişilik umre grubu, 8-23 Temmuz 2015 tarihleri arasında umreye gitti. Grup, Kadir Gecesi’ni Mekke’de idrak ettikten sonra, Medine’ye geçerek umre ziyaretlerini Medine’de tamamlayarak sağ selim Hollanda’ya döndü. 38

HABER BÜLTENİ GURBETTEN

Hilal Yardım Organizasyonu, Fransa DİTİB, 12. Olağan Genel Kurul emanetleri yerine ulaştırmanın Toplantısını yaptı sevincini yaşadı

A

TİB’nin yardım kurumu olan Hilal Yardım Organizasyonu, hayırseverler tarafından emanet edilen fitre, zekât ve bağışları bayram öncesi mağdurlara ulaştırarak onların sevinçlerine ortak oldu. Suriye’deki yaşanan iç savaştan dolayı, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan ve değişik bölgelere yerleştirilen mültecilerin mağduriyetlerinin bir nebze de olsa giderilmesi amacıyla, Hilal Yardım Organizasyonu, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılda, ramazan ayında, ülkemizde bulunan mazlumlara ulaşarak maddi yardımlarda bulundu. Kahramanmaraş ve İskenderun da mahalle aralarına yerleşmiş olan Bayır-bucak Türkmenlerinden yaklaşık iki yüz aileye ulaşarak onlara maddi yardımda bulunan Hilal yardım ekibi, ayrıca Kahramanmaraş da iftar programı da düzenleyerek Türkmen kardeşlerimizle bir araya geldi.

ATİB Frastanz’da öğrencilerin karne sevinci

2

014-2015 Eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle, Bregenz Din Hizmetleri Ataşeliğine bağlı çalışma bölgesinde ATİB Frastanz Camii’ne devam ederek Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler öğrenen öğrenciler, düzenlenen törenle karnelerini aldılar. Öğrenci velilerinin de hazır bulunduğu programda, Din Görevlisi Osman Kılıç bir konuşma yaparak günün anlam ve önemini anlattı. Kılıç, kursu başarıyla bitirerek karne almaya hak kazanan öğrencileri tebrik ederek, “Sizin en hayırlınız, Kur’an-ı Kerim-i öğrenen ve öğretenlerinizdir.” hadis-i şerifini hatırlatıp, öğrencilerin iyi bir sezon geçirdiklerini söyledi. İlahilerin de okunduğu program, öğrencilere karnelerinin verilmesi ve kursta yıl boyunca yapılan faaliyetlerin yer aldığı slayt gösterisiyle sona erdi.

D

iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 12. Olağan Genel Kurul toplantısını, Fransa DİTİB’in Bangolet semtinde bulunan Genel Merkezi’nde yaptı. Fransa’daki En Büyük Türk Sivil Toplum Kuruluşu Olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), gerçekleştirdiği 12. Olağan Genel Kurul Toplantısında, 12. Dönem Yönetim Kurulu’nu belirledi. Gencağa Sayan Yeniden DİTİB Genel Başkanlığına seçildi. İkisi yedek olmak üzere 9 kişiden oluşan yönetim kurulu, çoğunluğun isteği üzerine daha evvel ki yönetim kurulu ile devam kararı alırken, görev süresi dolan yönetimdeki görevinden ayrılacak olan Mehmet Sarıkaya’nın yerine Mustafa Azam Haliloğlu seçildi. Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlayan toplantıda, Paris Din Hizmetleri Müşavir vekili ve Fransa DİTİB Başkanı Gencağa Sayan, günün amacını belirten kısa konuşmasının ardından, Fransa DİTİB 12. Dönem Yönetim Kurulu’nu belirlemek üzere, Divan Başkanlığı’na Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar’ı, yardımcılığına ise Strazburg Din Hizmetleri Ateşesi Dr. Fevzi Hamurcu ile Sekreterlik görevi için de Din Görevlisi Hasan Gümüş’ü teklif etti. Oluşturulan divan heyeti oy birliğiyle kabul edildi. Divan başkanlığı görevini üstlenen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Özafşar, geçen yılın faaliyet raporunu sunmak üzere Fransa DİTİB Başkanı Gencağa Sayan’ı kürsüye davet etti. Başkan Sayan, Fransa DİTİB’in kurulduğu günden bugüne, Fransa DİTİB’in şuan ki bulunduğu konumun özetini yaparak, DİTİB’in yürüttüğü dinî ve kültür çalışmaları ile eğitim ağırlıklı konferans ve kutlama etkinlikleri konusunda bilgi verdi. Daha sonra, DİTİB’in mali bütçesi ile ilgili hazırlanan yıllık raporu okundu. Mevcut yönetimin okuduğu faaliyet raporu ile gelir ve giderler hanesindeki mali rapor, divan tarafından oya sunularak oybirliğiyle kabul edildi. Ardından yeni yönetimin belirlenmesi için yönetimde görev alacakların isimleri tek tek okunarak üyelerin bilgi ve görüşüne sunuldu ve kabul edildi. Yeni yönetim kurulu üyeliklerine yine, Gencağa Sayan, Necdet Karataş, Selahattin Palandöken, Veli Öztürk, Mustafa Celebi, Seçkin İlhan ve Mustafa Azam Haliloğlu seçildi. Yedek üyeliklere ise İlhan Sarıkülçe ile Hasan Sugözü getirildi. 39

SAYI:297 EYLÜL 2015

HABER BÜLTENİ

Doktor Oldular 1973 yılında Ağrı-Tutak İlçesi Erdal Köyünde doğdu. Ağrı Merkez İmam-Hatip Okulunu bitirdi ve 1998 yılında da Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 1996’da imam-hatip olarak göreve başladı. 2003 yılında Erzurum Ömer Nasuhi Bilmen Eğitim Merkezi’ni bitirdi. Sırasıyla, Edirne-Uzunköprü, Erzurum-Uzundere ve Köprüköy ilçelerinde vaizlik görevlerinde bulundu. 2005’te Bitlis-Mutki İlçe Müftülüğüne atandı. 2006’da Erzurum-Çat İlçe Müftülüğüne tayin olan Ayiş, 2012’de Erzurum İl Müftü Yardımcılığına atandı. 2002 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, “Elmalı’lı Tefsirinde Tasavvuf” konulu teziyle yüksek lisansını tamamladı. “Muhammed bin Hasan es-Semennûdî Hayatı, Eserleri ve Tarikat Âdâbı ile İlgili Görüşleri” adlı teziyle, 10.01.2015 tarihinde doktor oldu. Evli ve üç çocuk babası olan Ayiş, Arapça ve İngilizce bilmektedir. Mehmet Şirin Ayiş

1976 yılında Muğla-Köyceğiz İlçesinde doğdu. 1994’te Köyceğiz İmam-Hatip Lisesinden, 2001’de Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2003 yılında Ortaca-Tepearası Köyünde imam-hatip olarak göreve başladı. Başkanlığın değişik kademelerinde görev yapan Aybey, 2010-2013 yılları arasında Hollanda-Rotterdam’da din görevlisi olarak bulundu. 2005 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri ABD Din Eğitimi alanında, “İlköğretim Çağındaki Çocuklara, Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Uygulanan Yaz Kur’an Kursları ve Problemleri” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 03.06.2015 tarihinde, “Diyanet İşleri Başkanlığı Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarına Gelen Soruların Analiz ve Değerlendirilmesi (Ege Bölgesi Örneği)” adlı teziyle doktorasını tamamladı. Hâlen Aydın İl Müftülüğünde murakıp olarak görev yapan Aybey, evli ve iki çocuk babası olup, Arapça, İngilizce ve Hollandaca bilmektedir. Salih Aybey

Süleyman Narol

1976 yılında Konya-Seydişehir’de doğdu. 1994 de Konya İmam-Hatip Lisesinden mezun oldu. 1997 yılında imamhatip olarak göreve başladı. 1999’da Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2000 yılında hafızlığını tamamladı. 1999 yılında başladığı Selçuk Eğitim Merkezindeki ihtisas eğitimini, 2002 yılında tamamlayarak KonyaSarayönü vaizliğine atandı. 2004 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tefsir Anabilim Dalında, “Şiî Bir Müfessir Olarak Tabersî’nin İtikâdî Konulara İlişkin Görüşleri” konulu teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2007’de Şanlıurfa-Halfeti İlçe Müftülüğüne atandı. 2010 yılında Konya-Hüyük İlçe Müftülüğüne tayin oldu. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tefsir Alanında, “Mezhep Mensubiyetinin Kur’an’ı Anlamaya ve Yorumlamaya Etkisi” (Eş’ariyye ve Mu’tezile Örneği) adlı teziyle doktorasını tamamladı. Hâlen Konya-Hüyük Müftülüğü görevini sürdüren Süleyman Narol, evli ve üç çocuk babası olup, İngilizce ve Arapça bilmektedir. 1978 yılında Karabük’te doğdu. 1995 yılında Karabük İmam-Hatip Lisesi’nden, 2000 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Selçuk Üniversitesinde, “Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde Yer Alan ve Uydurma Olduğu İddia Edilen Rivâyetlerin Değerlendirilmesi” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2004 yılında Siirt-Kurtalan İlçesi Yayıkdere Camii İmam-Hatipliğine atandı. 2009’da Pendik Haseki İhtisas Eğitim Merkezi’nden mezun olan Yılmaz, İstanbulÜsküdar Müftülüğüne bağlı İhsaniye Camii İmam-Hatipliğine tayin oldu. İstanbul Müftülüğü İnternet Fetva Biriminde ve Yazılı Fetva Komisyonunda görevlendirildi. 2012 yılında Konya-Hadim İlçe Vaizi olarak görev yaptı. Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, Suudi Arabistan, Fas ve Gürcistan’a tecrübe gezilerinde bulundu. 2013’te İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Atama I Daire Başkanlığına Diyanet İşleri Uzmanı olarak atandı. Daha sonra Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Malzeme Yönetimi ve Satın Alma Dairesinde ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nda görevlendirildi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalında, “Kâdî İyâz’ın Kitâbü’ş-Şifâ İsimli Eseri ve Osmanlı’da Şifâhânlık Geleneği” adlı teziyle, 19.06.2015 tarihinde doktorasını tamamladı. Hâlen Din İşleri Yüksek Kurulunda Diyanet İşleri Uzmanı olarak görev yapan Yılmaz, Mehmet Arif Bey’in 1001 Hadis Tercüme ve Şerhi’nin ilmî neşrini gerçekleştiren komisyonda yer aldı. Arapça ve İngilizce bilen Yılmaz, evli ve 1 çocuk babasıdır.

Ahmet Yılmaz

Mehmet Altın

1976 yılında Bitlis’in Hizan İlçesinde doğdu. 1996’da Bitlis İmam-Hatip Lisesinden, 2001’de de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2001 yılında Bitlis-Hizan İlçesi Erencik Köyünde imam-hatip olarak göreve başladı. Erzurum İhtisas Eğitim Merkezinde başladığı ihtisas eğitimini, 2006 yılında tamamlayarak, Muş-Bulanık ilçe vaizliğine atandı. 2008 yılında 100. Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Tefsir Bölümünde, “Mu’tezile Görüşüne Temel Teşkil Eden Ayetlerin Tahlili (Keşşaf Örneği)” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2007-2013 yılları arasında Bitlis-Tatvan İlçesinde vaiz ve uzman vaiz olarak görev yaptı. 2013-2014 yıllarında da Hakkâri-Şemdinli İlçe Müftüsü olarak çalıştı. Hâlen Bitlis İl Müftülüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan Altın, 100. Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Tefsir Bölümünde, “Esmâ-i Hüsnâ’nın Semantik Tahlîli ve Geçtiği Âyetlerle İlgisi” adlı teziyle doktorasını tamamlayarak, 22.06.2015 tarihinde doktor oldu. Arapça bilen Altın, evli ve üç çocuk babasıdır.

VEFAT EDENLER Ali Okutan İlçe Müftüsü/Selçuklu-Konya

Mehmet Örnek Vedat Sayın İmam-Hatip/Güngören-İstanbul İmam-Hatip/Giresun Şaban Aydın Bahattin Coşgun İmam-Hatip/Sapanca-Sakarya İmam-Hatip/Yenipazar-Bilecik

Vefat eden görevlilerimize Allah (c.c.)’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve Diyanet camiasına başsağlığı dileriz.

EYLÜL 2015

SAYI:297

40

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.