DIS POLITIK A YAPIM SÜRECINDE DIN FAK TÖRÜNÜN ETK ISI: PAK ISTAN ÖRNEGI. Selçuk ÇOLAK OGLU *

61

I.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:36 (Mart 2007)

DIS POL ITIK A YAPIM SÜRECINDE DIN FAK TÖRÜNÜN ETK ISI: PAK ISTAN ÖRNEGI Selçuk ÇOL AK

Author Berker Gündoğdu

2 downloads 269 Views 612KB Size
61

I.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:36 (Mart 2007)

DIS POL ITIK A YAPIM SÜRECINDE DIN FAK TÖRÜNÜN ETK ISI: PAK ISTAN ÖRNEGI Selçuk ÇOL AK OGL U*

Özet Din faktörünün bir ülkenin dis politikasina etkisi konusunda bugüne kadar pek çok arastirma yapilmistir. Dinin dis politikadaki payi konusunda ise gerçekten belirleyici bir unsur mu oldugu, yoksa sadece mesrulastirici bir rol mü oynadigi konusunda tartismalar mevcuttur. Dinin bir ülke dis politikasina karsilikli etkisi konusunda Pakistan müstesna bir örnek teskil etmektedir. Pek çok etnik gruptan olusan Pakistan için Islâm, içte ulusal bir kimlik olusturmada tutkal görevi görmektedir. Dis dünyada ise Pakistan’i Hindistan’dan ayiran ve ayri bir devlet

olmasini saglayan unsur din farkliligidir.

Anahtar K elimeler: Dis Politika, Din, Islâm, Pakistan. The Effect of Religion in the Foreign Policy M aking Process: The Case of Pakistan Abstract So far, there are many researches have investigated how religion affect a country’s foreign policy. There is a discussion whether religion is a real factor in shaping foreign policy or whether it plays only a legitimizing tool. In this sense, Pakistan is a unique case how religion and foreign policy affect each other. Islam internally plays a unifying role over nationals in Pakistan, which consists of many ethnic groups. In international arena, the only difference between Pakistan and India is religion, which is used as a main reason in creating independent

Pakistan. Keywords: Foreign Policy, Religion, Islam, Pakistan.

GIRIS Dinin dis politikaya etkisi konusunda uluslararasi iliskiler disiplininde üzerinde uzlasilmis genel bir kabul bulunmamaktadir. Bir görüse göre din, ideoloji gibi bir ülkenin dis politikasinda birincil derecede belirleyici rol oynamaktadir. Daha genis kabul gören ikinci görüse göre din, bir çok ülkede ve Islâm dünyasinda mevcut dis politikayi mesrulastirma araci olarak kullanilmaktadir. Çünkü din basli basina dis *

Yrd.Doç.Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi, Uluslar arasi Iliskiler Bölümü.

62

politikayi belirleyen bir etken degildir. Dinin yanisira kültür, stratejik konum, ülkenin askeri ve iktisadi kapasitesi, baski gruplari ve kamuoyunun etkisi bir bütün olarak dis politikanin yapim sürecini belirlemektedir. Ayrica dis politikanin yapim ve uygulama asamasinda bir çok teknik, kisisel ve tesadüfi unsurlar devreye girmektedir. B u yüzden bir devletin dis politikasini sadece bir unsura (din) dayandirmak oldukça zordur.1 Ayni durum Pakistan için de geçerli olmakla birlikte, onu diger ülkelerden

ayiran bazi özellikler de vardir. Öncelikle Pakistan, Hindistan gibi çok dilli ve çok etnikli bir yapiya sahiptir. Hindistan’la benzer kültürel özellikleri gösteren Pakistan’in en büyük farki 150 milyonluk nüfusunun ezici çogunlugunun Müslüman olmasidir. Ülkede yasayan 2 Hiristiyan, Hindu, Sih, Budist, Ahmedi ve Bahailerin fazla agirliklari yoktur. Bu yüzden Muhammet Ali Cinnah Islam’i Hindistan’dan ayri Müslüman bir devlet kurmak için kullanmistir.3 Sindli, Beluci, Pencapli, Hint Muhaciri, Pahtan (Pestu) ve Bengalli (Banglades ayrilmazdan önce) gibi farkli etnik gruplardan olusan Pakistan için Islâm birlestirici bir rol oynamaktadir. Bu yüzden devlet tarafindan Islâm bir milliyet olarak algilanip uluslasmanin ve ülke içi bütünlesmenin bir harci olarak kullanilmistir. Cinnah Müslümanlarin bir millet oldugunu özellikle vurgulamistir. Ziya-ül Hak ise Pakistan’in Israil gibi ideolojik bir devlet oldugunu ve nasil Yahudilik olmadan Israil olamayacaksa, Islâm olmadan da Pakistan’in olamayacagini söylemistir.4 Bugüne kadar yapilmis üç anayasaya (1956, 1962, 1973) bakildiginda Müslüman, Urducakonusan, federal bir Islâm cumhuriyetinin olusturulmaya çalisildigi görülmektedir.5 I. SOGUK SAVAS DÖNEMINDE PAK ISTAN (1948-88) A. Islâm Birligi Politikasi (1948-52) 1947’de Pakistan Müslüman Birligi adini alan Hindistan Müslüman Birligi’nin liderlerinin büyük kismi, Batili laik bir egitim almis, avukat, doktor, gazeteci, tüccar ve toprak sahiplerinden olusuyordu. Bu yüzden lider kadrosu ile Müslüman genis halk kitleleri arasinda kültürel bir uçurum mevcuttu. Müslüman Birligi’nin liderleri için Pakistan nüfusunun büyük kismi Müslümanlardan olusan ve sanayi, bankacilik, bürokrasi ve ordunun Müslümanlarin elinde oldugu devlet anlami tasiyordu. Pek azi yeni devletin ideolojisi ile ilgileniyordu. Din hakkinda fazla bir bilgisi olmayan lider kadrosu altta egitim seviyesi daha düsük din adamlari tarafindan destekleniyordu. Ingiliz sömürge yönetimi tarafindan yapilan geleneksel Hindu -

1

A. Dawisha; Islam in Foreign Policy: Some Methodological Issues, A. Dawisha (der.), Islam in Foreign Policy, Cambridge University Press, London, 1983, ss.3-5. 2 S. Rajagopalan; National Integration in India, Sri Lanka and Pakistan: Constitutional and Elite Visions, Nationalism & Ethnic Politics, Cilt.3, No.4, Kis, 1997, s.14. 3 S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi,1995, s.238. 4 S. J. Burki; Pakistan: A Nation in the Making, Oxford University Press, London, 1986, ss.7778. 5 S. Rajagopalan, National Integration in India, Sri Lanka and Pakistan: Constitutional and Elite Visions, Nationalism & Ethnic Politics, Cilt.3, No.4, Kis, 1997, s.16.

63

Müslüman ayrimi bagimsizlik arefesinde Müslüman arasindaki etnik ve sinif

farkliliklarini örten bir kimlik anlayisi olusturmustu.6 Cinnah bu yüzden, Pakistan’in kurulmasi asamasinda Islâmi ideolojiden yararlanmistir. Kendisi aslinda demokratik ve laik bir devletin olusumundan yanaydi. Ancak dini kimlik üzerine kurulan bir devletin sonradan laikligi benimsemesi kolay degildi. Üstelik Cinnah’in bagimsizligin kazanilmasindan hemen sonra ölmesi, bu yöndeki düsüncelerini gerçeklestirmesini engellemistir. Ayrica Cinnah’in Islâm milliyetçiligi yayilmaci bir unsur tasimiyordu. Dogu Pakistan (Banglades) ile birlesmek isteyen Burma Müslümanlarinin taleplerini Cinnah reddetmistir.7 Bagimsizlik sonrasinda Hindistan, sömürge yönetimindeki idari, siyasi ve adli yapiyi bir miras olarak devralirken, ondan ayrilan Pakistan devlet geleneginden mahrum olarak yoluna devam etmek zorunda kalmistir. Hindistan ayrica sömürge yönetiminden kalma hazine ve askeri teçhizatin paylasimi talebini de reddetmistir. Bu yüzden Karaçi’de kurulan ilk Pakistan hükümetinin ne bir ordusu, ne bürokrasisi ne de tasra teskilatlari mevcuttu. Bu yüzden Pakistan her seye sifirdan baslamak zorunda kalmistir. Diger taraftan Islâmi devlet fikrinin Ingiliz anayasal sistemi içerisinde nasil hayata geçirilecegi konusunda somut hiçbir örnek de mevcut degildi.8 Bagimsizligin ilk yillari Pakistan için oldukça zor geçti. En büyük rakibi olan Hindistan, Ingiliz Uluslar Toplulugu (Commonwealth), Birlesmis Milletler (BM), Amerika Birlesik Devletleri’nin (ABD) basini çektigi Bati blogu ve Sovyetler Birligi’nin basinda bulundugu Dogu blogu içinde ilgi odagi haline gelmisti. Milliyetçi Çin’in lideri Çan Kay Sek ile Hindistan lideri Nehru arasinda sahsi bir dostluk vardi. Mevcut uluslararasi ortamda Pakistan kendisini oldukça yalniz hissetti.9 Üstelik Afganistan ile sinir anlasmazliklari bulunmaktaydi. Komünist Çin ve Sovyetler Birligi’nden tehdit algiliyordu.10 Halkinin büyük çogunlugu Müslüman olan Pakistan için destek alinabilecek tek yer olarak Islâm dünyasi kalmisti. Bunun üzerine hem Cinnah hem de halefi Liyakat Ali Han Islâm birligi ve Müslüman ülkelerle dayanisma politikasi izlemeye basladilar. Pakistan, Islâm birligini gerçeklestirmek için 1949 -52 yillari arasinda üç uluslararasi konferans (Uluslararasi Islâm Iktisadi Konferansi, Dünya Islâm Konferansi, Müslüman Halklar Organizasyonu) düzenledi.11 Pakistan bu konferanslarda komünist ve kapitalist bloklarin yaninda üçüncü bir yol olarak ayni inanca, stratejik kaygilara ve bakis açisina sahip Islâm Birligi’nin kurulmasini önerdi. Ancak Pakistan’in bu gayretleri hiçbir Islâm ülkesi destek vermedigi için 6

A. Ahsan, “Pakistan since Independence: An Historical Analysis”, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, (Temmuz, 2003), s.353. 7 S. Chopra, Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy” V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, ss.28-239. 8 A. Ahsan; Pakistan since Independence: An Historical Analysis” The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.353. 9 S. K. Gupta; Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.210. 10 R. Kaur; Islamic Co-operation and Unity, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1993, s.61. 11 S. K. Gupta; Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, ss.212213.

64

basarisizlikla sonuçlandi. Misir, Endonezya ve Türkiye Pakistan’in bu tür

girisimlerini açikça elestirdiler. Bu basarisizlik degisik sebeplere dayanmaktadir.12 Öncelikle Nijerya’dan Endonezya’ya uzanan Müslüman ülkelerin çok çesitli iç ve dis sorunlari bulunmaktadir. Ikinci olarak Bati Asya’da etkisini artiran Soguk Savas, Islâm ülkeleri arasinda bölünmelere yol açmistir. Üçüncüsü Islâm ülkelerinin çogu ekonomik açidan azgelismisti ve global düzeyde caydirici güce sahip bir Müslüman ülke yoktu. Dördüncü olarak yeni bagimsizligini kazanmis Müslüman ülkelerde milliyetçi ve laik yönetimler isbasindaydi. Özellikle Cemal Abdül Nasir’in basini çektigi Arap milliyetçiligi hareketi Islâm’i ikinci plana itmis ve Arap ve Arapolmayan Müslümanlar arasindaki güvensizligi artirmistir. Üstelik milliyetçi yönetimlerin çogu Nehru’nun Hindistan’i ile iyi iliskiler kurmak istiyordu. Son olarak, Pakistan’in Bagdat Pakti (daha sonra CENTO) ve Güney Dogu Asya Ticaret Örgütü’ne (SEATO) girmesi Islâm Birligi politikasinin sonunu hazirlamistir. B. Bati (ABD) ile Iyi Iliskiler Dönemi (1952-65) Islâm Birligi politikasinda basarisiz olan Pakistan uluslararasi alanda yalnizliktan kurtulmak için Bati ve özellikle ABD ile 1952 yilindan itibaren iyi iliskiler kurmaya basladi. Islamabad ilk defa 1954’te Amerikan askeri yardimlarini almaya basladi. Yine ayni yil SEATO’ya ve 1955’te Bagdat Pakti’na girdi. Bagdat Pakti’na üyelik Pakistan’in Arap ülkeleriyle arasinin bozulmasina yol açti. Misir, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan Pakistan’i Arap karsiti bir hareketin içinde yer almakla suçladilar.13 1958’de darbeyle isbasina gelen General Eyüp Han da ABD ile iliskilerin gelistirilmesine büyük önem verdi. 1959 yilinda Pakistan ve ABD arasinda bir güvenlik pakti imzalandi.14 Eyüp Han devrinde devlette bir laiklesme süreci de baslamistir. 1962 Anayasasi’nda devletin resmi adindan “Islâm” kelimesi çikartilmistir. Siyasi partilerin programlarinda Islâmi düzenden bahsetmeleri yasaklanmistir. Bu dönemde Islâmlastirma politikasi daha çok Hindistan’in etkisinde kalan Dogu Pakistanlilar için kullanilmistir. Yine de diger liderler gibi Eyüp Han’a göre de Pakistan milliyetçiligi Islâm milliyetçiligi ile esdegerdi.15 C. Islâm Dünyasiyla Yeniden Yakinlasma Dönemi (1965-79) 1965 Savasi’nda ABD’nin Islamabad’a destek verecegi yerde Hindistan’la birlikte Pakistan’a da silah ambargosu uygulamasi, iki ülke iliskilerini oldukça kötülestirdi.16 Bu yüzden 1965 yili Pakistan dis politikasinda yeni bir dönüm noktasi olmus ve Islamabad Bati merkezli olmaktan çikmistir. Hindistan savasinda Pakistan’a 12

S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.242. 13 S. K. Gupta; Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.216. 14 H. Gardezi; The Resurgence of Islam, Islamic Ideology and Encounters with Imperialism, H. Gardezi ve J. Rashid (der.), Pakistan: The Unstable State, Vanguard Books Ltd., Lahore, 1983, s.309. 15 S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, ss.244-245. 16 S. T. Kheli; In Search of an Identity: Islam and Pakistan’s Foreign Policy, A. Dawisha (der.), Islam in Foreign Policy Cambridge University Press, London, 1983, s.70.

65

destek veren Islâm ülkeleriyle yakinlasma süreci baslamistir. Pakistan; Türkiye ve Iran ile CENTO içindeki mevcut isbirliginin yanisira Suudi Arabistan, Ürdün ve Endonezya ile siki bir iliski kurmaya baslamistir.17 Pakistan ayrica kendi ordusunu yeni silahlarla donatabilecegi Bati pazarina bir alternatif olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ne (ÇHC) yöneldi.18 Böylece Moskova-Yeni Delhi ittifakina karsi Pekin-Islamabad isbirligi olusmaya basladi. 1971’de imzalanan Hint-Sovyet

Antlasmasi’ndan sonra Çin, Pakistan’a yaptigi yardimlari oldukça artirdi.19 1971 yilinda iktidara gelen Basbakan Zülfikar Ali Butto da Pakistan’in gelecegini Islâm dünyasinda görüyor ve Müslüman ülkelerle olan isbirligini gelistirmeye büyük önem veriyordu. Butto’nun basinda bulundugu sol egilimli Pakistan Halk Partisi (PHP) sosyalizmle dini bagdastirabilmek için “Islâm 20 sosyalizmi” politikasi uygulamaya basladi. Butto ayrica farkli rejimlere sahip Iran, 21 Suudi Arabistan ve Libya arasinda iyi ve dengeli iliskiler kurmaya dikkat ediyordu. Butto’nun Islâm ülkeleriyle yakinlasma politikasi basariyla sonuçlanmistir. 1971 Hindistan-Pakistan savasinda Islâm ülkeleri Islamabad’a destek vermisler ve hiçbir 22 Müslüman ülke Pakistan tanimadan Banglades’in bagimsizligini tanimamistir. Islâm ülkelerinin diplomatik baskisi Banglades’i Pakistan’la iliskilerini düzeltmeye zorlamistir. Ayrica Iran, Libya ve Körfez emirlikleri gibi petrol zengini ülkeler 1974’ten itibaren Pakistan’a büyük oranda mali yardimda bulunmuslardir.23 Banglades’in bagimsizligi, Müslüman kimlik üzerine homojen bir Pakistan ulusu olusturma çabalarinin basarisizlikla sonuçlandiginin da bir göstergesiydi. Bengalliler, kurulusundan itibaren Bati Pakistan’in Dogu Pakistan’i âdeta bir sömürge gibi idare ettigini düsünmekteydi. Zaten Pakistan Müslüman Birligi yapilan ilk seçimlerde Dogu Pakistan’daki destegini büyük ölçüde kaybetmistir. Merkezi yönetim bölgesel bir dil olmayan ve tüm etnik gruplar tarafindan anlasilabilen Urduca’yi tek resmi dil ilân etmek isterken, Dogu Pakistanlilar çogunlugun dili olan Bengalce’nin resmi dil olmasini istiyorlardi. Resmi dil sorunu 1956 Anayasasi ile halledilmis ve hem Bengalce hem Urduca resmi dil olarak kabul edilmistir. Ayrica Dogu Pakistan’in merkezi meclisteki temsilci sayisi sorunu da çözülmüstür. Ancak birkaç yil içerisinde Dogu Pakistan’in askeri ve sivil bürokrasisini Bati Pakistanlilar tekrar kontrol etmeye baslamis ve bu gerilim Bangledes’in bagimsizligina giden süreci hizlandirmistir. Etnik ve bölgesel temele dayali duyarlilik, Dogu Pakistan’in 17

H. A. Rizvi; Pakistan and the Geostrategic Environment, St. Martin’s Press, London, 1993, s.72. 18 H. Gardezi; The Resurgence of Islam, Islamic Ideology and Encounters with Imperialism, H. Gardezi ve J. Rashid (der.), Pakistan: The Unstable State, Vanguard Books Ltd., Lahore, 1983, s.309. 19 S. T. Kheli; In Search of an Identity: Islam and Pakistan’s Foreign Policy, A. Dawisha (der.), Islam in Foreign Policy, Cambridge University Press, London, 1983, s.72. 20 age., s.75. 21 M. Hussain; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988, s.7. 22 S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.247. 23 H. A. Rizvi; Pakistan and the Geostrategic Environment, St. Martin’s Press, London, 1993, s.78.

66

ayrilmasindan sonra da Pakistan içerisinde siyasi bir unsur olarak varligini

sürdürmektedir.24 Butto içerde muhaliflerin özellikle de ulemanin elestirilerinden kurtulmak için Islâm’i kullanmistir. Butto bu amaçla 1973 Anayasasi’na bir madde koydurarak 1962 Anayasasiyla kaldirilan devletin resmi adindaki “Islâm” kelimesini tekrar ekletmistir. Ayrica ilk defa Islâm devlet dini olarak kabul edilmistir. Bunun yanisira resmi hafta sonu tatili pazardan cumaya alinmasi gibi pek çok dini degisiklik yapilmistir.25 1977’de Butto’yu askeri bir darbeyle devirerek iktidara gelen Ziya-ül Hak da siyasi destekten yoksun rejimini mesrulastirmak için Islâm’i kullanmistir.26 Ziya, dis politikada Butto’nun mirasini devralmis ve Islâm ülkeleriyle iliskilerin gelistirilmesine büyük önem vermistir. Ancak Ziya, Butto’nun denge politikasini terk ederek daha çok Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerine yanasmistir. Bati dünyasi ve ABD ile kopuk olan iliskiler 1977’de yeni bir sekil almistir. Baskan Jimmy Carter “bölgesel nüfuzlular” (regional influentials) politikasini benimseyerek dünyadaki Amerikan çikarlarini korumak için her önemli bölgede Vasington’a yakin bir stratejik müttefik seçmistir. Güneydogu Asya’da Endonezya, Güney Asya’da Hindistan, Ortadogu’da Suudi Arabistan ve Misir, Sahra-alti Afrika’da Nijerya ve Latin Amerika’da Brezilya ile Venezüella bölgesel nüfuzlu devletler olarak seçilmislerdir. Dogu komsusu ve bas düsmani Hindistan ile bati komsusu Iran’in ABD’nin müttefiki oldugu bir ortamda Pakistan kendisini oldukça yalniz hissetmistir. Bu yüzden Ziya, komsulari Hindistan, Iran, Afganistan ve Çin ile iliskilerini gelistirmeye çalismistir.27 Bu ortamda Islâm dünyasi ile iyi iliskilerin kurulmasi büyük önem kazanmistir. Ayrica ABD ile iliskiler Pakistan’in nükleer silahlanma programi yüzünden iyice gerilmisti. Bu dönemde Islamabad Müslüman ülkelerden gelen destek sayesinde Vasington’un taleplerine karsi direnebilmistir.28 D. Pakistan’ in Dünya Politikasinda Önem K azanmasi (198088) 1979 yili içinde gerçeklesen iki önemli olay, Iran Islâm Devrimi ve Sovyetler Birligi’nin Afganistan’i isgali, dünya politikasinda pek çok önemli degisikligi beraberinde getirmistir. Pakistan bir çevre devleti olmaktan çikarak hem Bati hem de Islâm dünyasi için çok hayati bir ülke haline gelmistir. Bu da Pakistan’in dünya politikasindaki agirligini gerçek siyasi ve ekonomik gücünün çok üstünde artirmistir. Afganistan ve Iran’i kaybeden ABD, Pakistan’i yeniden kesfetmistir. Sovyetlerin Hint Okyanusu’na ve Ortadogu’ya inmesinden ve Iran’daki istikrarsizligin bölgeye

24

A. Ahsan; Pakistan since Independence: An Historical Analysis, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.354. 25 S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, ss.246-247. 26 R. Kaur; Islamic Co-operation and Unity, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1993, s.67. 27 M. Hussain; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988, ss.7-10. 28 H. A. Rizvi; Pakistan and the Geostrategic Environment, St. Martin’s Press, London, 1993, s.75.

67

yayilmasindan korkan Vasington, diger Batili baskentlerle birlikte ekonomik ve askeri

açidan devasa oranda Pakistan’a yardim etmeye baslamistir.29 Afganistan’in isgali Pakistan’in Islâm dünyasi içindeki agirligini da artirmistir. Cumhurbaskani Ziya, Islâmi dayanisma adi altinda pek çok Müslüman ülkeden siyasi ve ekonomik destek aldi. Basta Suudi Arabistan olmak üzere petrol zengini ülkeler Pakistan’a mali destekte bulundular. Riyad sadece Cemaati Islâmi grubuna Afgan mültecilerin barindirilmasi için 1980’de 80 milyon rupi verdi. Ocak 1980’de Islamabad’ta olaganüstü toplanan Islâm Konferansi Örgütü (IKÖ) Disisleri Bakanlari Toplantisi’nda ve Ocak 1981’de toplanan IKÖ Devlet ve Hükümet Baskanlari Zirvesi’nde Pakistan’a tam bir siyasi destek verildi.30 1984’ten sonra dengeler degismeye yüz tutmus ve Pakistan ABD’den daha bagimsiz politika izleyerek hem Sovyetler Birligi hem de Iran’la diyalog baslatmistir. Islamabad, ABD Baskan Yardimcisi George Bush’un Mayis 1984’teki Pakistan ziyareti sirasinda dile getirdigi ve Belucistan’daki Afgan mücahitlerinin Iran’i istikrarsizlastirmak için kullanilmasi teklifini reddetmistir. Bundan sonra Vasington Zülfikar Ali Butto’nun kizi Benazir’i Ziya yönetimini köseye sikistirmak için kullanmaya baslamistir.31 Bunun yanisira Islamabad 1984’te Israil gerçegini tanimistir. 1985’te Sovyetler Birligi ile Pakistan arasinda Afganistan üzerine görüsmeler basladi. Bu gelisme Pakistan’in Afganistan sorununda ne derece önemli bir rol oynadiginin bir göstergesiydi. Bu dönemde Rajiv Gandi Hindistan’i ile iliskiler daha da gerginlesirken, Pekin’le zaten iyi olan iliskiler daha da gelismistir.32 II. YENI DÜNYA DÜZENINDE PAK ISTAN (1988-2004) Afganistan sorununun çözülme sürecine girmesi, sekiz yildir süren Iran-Irak savasinin sona ermesi, Varsova Pakti üyesi Orta ve Dogu Avrupa ülkelerinin disa açilma sürecinin hizlanmasi ve Cumhurbaskani Ziya’nin uçaginin düsürülmesi, 1988 yilinda gerçeklesen hem dünya hem de Pakistan açisindan önemli olaylardi. 1980’lerin ikinci yarisindan itibaren Soguk Savas’in fiilen sona ermesiyle Pakistan’in uluslararasi politikada sahip oldugu önem azalmaya basladi. Ziya'nin ölümü de Pakistan iç politikasindaki dengeleri sarsmistir. Pakistan, 1988’den 1999’a kadar cumhurbaskani, basbakan ve askerler arasinda üçlü bir siyasi dengeye dayali demokratik hükümetler tarafindan yönetilmistir. Bu üçlü denge içinde askerler cumhurbaskanini hükümeti dengelemek için kullanmaktaydilar. Böylece dogrudan siyasete karismaksizin siyasi tikanikliklari ve sivil yönetimin yolsuzluklarini önlemeye çalismaktaydilar. 1988’den sonra askerler Ziya’nin Islâmlastirma politikasini terk ederek daha laik bir konum benimsemisler ve radikal gruplarin ordunun içine sizmalarina izin vermemislerdir. 1999’daki darbeye kadar günlük siyasete karismamaya çalisan askerler, ülkedeki etnik ve siyasi gerginliklerde bir sigorta islevi görmekteydi. 29

M. Hussain; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988, s.16. 30 S. Chopra, Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.254. 31 M. Hussain; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988, ss.20-21. 32 age., ss.20-21.

68

A. Birinci Benazir Butto Dönemi (1988-90) Benazir’in basinda bulundugu ve babasinin kurmus oldugu PHP, iktidara geldiginde ABD ile iliskileri gelistirmeye önem verdi. Bunun yanisira Ziya döneminde terkedilen ve Zülfikar Ali Butto’nun 1970’lerde uyguladigi Islâm ülkeleri arasindaki denge politikasina geri dönüldü. Benazir, Körfez emirlikleriyle iliskileri bozmaksizin Libya, Suriye, Cezayir ve Filistin Kurtulus Örgütü (FKÖ) ile daha çok yakinlasti.33 Benazir, iç politikada liberal ve laik bir politika uygulamaya çalisti. Bu yüzden Cemaati Islâm tarafindan Benazir’e ABD’deki Hint-Yahudi lobisi tarafindan 34 desteklendigi suçlamalari yapildi. Ancak, Benazir’in Cemaati Islâmi’den daha radikal gruplarla seçimlerde isbirligi yapmasi ülke siyasetinin ilginç gerçeklerini göstermektedir.35 Cumhurbaskani Gulam Ishak Han, Agustos 1990’da Sind eyaletindeki karisikliklari bahane ederek Basbakan Benazir Butto’yu görevden almistir. Askerlerin perde arkasinda etkili oldugu bu azilde, Benazir’in ordu içindeki terfi ve tayinlere karismak istemesi etkili olmustur. Ayrica, Butto ailesinin karistigi 36 yolsuzluklar hükümetin azlini kolaylastirici bir rol oynamistir.

B. Birinci Navaz Serif Dönemi (1990-93) Serif’in Pakistan Müslüman Birligi’nin (PMB) Ekim 1990’da yapilan seçimleri kazanarak iktidara gelmesi, Ziya ekolünün geri dönüsü anlamina geliyordu. Serif, Buttolarin Ortadogu’daki denge politikasini terk ederek Körfez Savasi’nda Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin yaninda yer aldi. Halkin Amerikan karsiti gösteriler yapip Irak’i destekledigi bir dönemde, Islamabad ve Riyad arasinda siki siyasi ve ekonomik iliskiler kuruldu. Buna karsin Genelkurmay Baskani Aslan Beg ABD’ye karsi sert bir çikista bulundu. Bu çikis Riyad rejimini destekleyerek Amerikan çikarlari lehine hareket eden Basbakan Serif’in tutumuna karsi bir elestiri olarak yorumlandi. Bu dönemde ABD’nin Pakistan’daki imaji iyice yipranmisti. Vasington yilda yaklasik 600 milyon dolara varan ekonomik yardimi Ekim 1990’da Pakistan’in nükleer silahlanma programini bahane ederek askiya aldi.37 Ayrica ABD, parasi ödendigi halde 30 adet F -16 uçagini Pakistan’a vermedigi gibi parayi da iade etmedi.38 Uçaklar ancak 11 Eylül sonrasi kurulan yeni dengeler içerisinde 2003 yilinda Pakistan’a teslim edilmistir.39 ABD, Islamabad’in Kesmir olaylarinda oynadigi rolü de elestirmekteydi. Bu dönemde ABD ve Pakistan arasinda Afganistan

sorununa iliskin olarak birtakim anlasmazliklar da günyüzüne çikmaya basladi.

33

H. A. Rizvi; Pakistan and the Geostrategic Environment, St. Martin’s Press, London, 1993, s.84. 34 S. Chopra, Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.255. 35 A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, s.161. 36 L. Zecchini; Pakistan. Mian Navaz Terif’in Tercihleri, Semih Vaner (der.) Yasadigimiz Dünya 1992, Istanbul: Metis Yayinlari, 1991, s.105. 37 age., s.105. 38 A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.123. 39 J.D. Pollack; The United States and Asia in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, s.12.

69

Ancak Serif de selefi Benazir’in akibetine ugramaktan kurtulamadi. Cumhurbaskani Faruk Legari, yine askerlerin etkisiyle Serif hükümetini yolsuzluk yapma gerekçesiyle 1993’te görevden aldi.40

C. Ikinci Benazir Butto Dönemi (1993-96) 1993’te tekrar iktidara gelen Benazir, dis politikada 1990’dan beri kopuk olan ABD ile iliskileri düzeltmeye çalisti. ABD’de isbasina gelen Clinton yönetimi de Islamabad ile iliskilerin gelistirilmesine önem veriyordu. Bu amaçla Baskan Bill Clinton 1995 yilinda 368 milyon dolarlik askeri yardimin serbest birakilmasini sagladi.41 Ancak ABD’nin destegi Benazir’i iktidarda tutmaya yetmedi. Cumhurbaskani Legari selefi Ishak Han gibi yolsuzluk ve basarisizlik suçlamasiyla

Benazir hükümetini Kasim 1996’da görevden azletti.42 D. Ikinci Navaz Serif Dönemi (1997-99) Subat 1997’de yapilan seçimler Pakistan siyasetinde yeni bir olusuma yol açti. 1988’den 1997’ye kadar ulusal mecliste PHP ve PMB’den olusan iki partili bir sistem mevcutken, 1997 seçimleriyle birlikte tek partinin agirlikta oldugu bir yapiya geçildi. PMB seçimlerden zaferle çikti ve ulusal meclisteki sandalyelerin üçte ikisini kazandi.43 Basbakan Serif ilk is olarak cumhurbaskaninin hükümeti azletme yetkisini içeren ve 1984 yilinda anayasaya eklenmis bulunan 58(2b) maddesini yürürlükten kaldirdi. Böylece 1997’ye kadar üç cumhurbaskaninin (Ziya, Ishak Han, Legari) dört hükümeti azlettigi bir dönem kapanmis oluyordu.44 Serif, siyasi desteginin fazla olmasindan aldigi güçle benzer düzenlemelere devam ederek iktidardaki konumunu saglamlastirmistir. Serif, Aralik 1997’de Cumhurbaskani Legari’yi görevinden uzaklastirmis ve Ekim 1998’de Genelkurmay Baskani Kehangir Karamat’i istifaya zorlamistir. Muhalefet lideri Benazir Butto tutuklanmis ancak mahkeme yurtdisina çikmasina izin vermistir. Bu dönemde yolsuzluk iddialari artmis ve Sind eyaletindeki Sünni-Sii mezhep kavgalari kizismistir. Artan issizlik, düsük kalkinma gibi kronik iktisadi sorunlar Serif hükümetinin yipranmasini hizlandirmistir. Son olarak Serif’in Genelkurmay Baskani Müserref’in yerine General Ziyaeddin’i atamak istemesi sonun baslangici olmus ve Pakistan ordusu yolsuzluk ve yetkiyi kötüye kullanma suçlamalariyla darbe yapmistir.45 1988’den 2001’e kadar olan döneme genel olarak bakildiginda, Islamabat ve Vasington arasindaki iliskilerin kötülestigi görülmektedir. Soguk Savas sona erdigi için Pakistan artik Amerikan çikarlari açisindan önemli olmaktan çikmistir. ABD’nin Pakistan’in nükleer silahlanma programini bahane ederek askeri ve ekonomik yardimlari kesmesi iki ülke iliskilerindeki en önemli sorunu olusturmaktadir. Sovyetler Birligi’nin 1991’de dagilmasindan sonra ortaya çikan alti Müslüman devlet üzerindeki nüfuz mücadelesi Suudi Arabistan, Iran, Türkiye ve

40

A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, s.163. age., s.163. 42 A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.117. 43 age., ss.118-119. 44 age., s.119. 45 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.373. 41

70

Pakistan arasinda rekabete dönüsmüstür.46 Bu durum Pakistan’in Islâm ülkeleriyle isbirligi yönündeki geleneksel politikasina zarar vermistir. Ancak Afganistan’daki karisikliklar yüzünden Orta Asya’ya yeterince açilamamasi Pakistan’i bu yarista

geride birakmistir.47 Afganistan’daki nüfuz mücadelesi Iran ve Pakistan arasindaki iliskileri oldukça gerginlestirmistir. Islamabad, Sünnî Pestularin olusturdugu Taliban’i desteklerken, Tahran Afganistan’daki Siilere destek vermekteydi. Iran ve Pakistan arasindaki bu rekabet Sind eyaletinde mezhep çatismalarina da yol açmistir.48 Çin’le uzun süredir iyi olan iliskiler Uygurlar yüzünden son dönemde biraz bozulmustur. Cemaati Islâmi grubu 1990’li yillar boyunca Dogu Türkistan’daki (Xinjiang) ayrilikçi Uygurlara silahli egitim vermistir.49 Bunun üzerine Basbakan Serif, Islamabad’in bölgedeki ayrilikçilari desteklemedigine dair Subat 1998’de Pekin’e güvence vermistir. Ancak iki ülke arasinda olusan güven boslugu Pakistan’in Dogu Türkistan’dan geçen Orta Asya otoyolu projesine Çin’in soguk bakmasina yol açmistir.50 Böylece Pakistan’in Afganistan’dan sonra Çin üzerinden Orta Asya’ya ulasma planlari akim kalmistir. Hindistan’la iliskiler bu dönemde Kesmir sorunu yüzünden gerginligini korumustur. Serif’in ekonomik darbogazi asmak için Yeni Delhi ile iliskileri normallestirip Hindistan’dan ucuz hammadde ve mamul madde alinmasi fikri, ülke içinde ciddi muhalefetle karsilasmistir.51 E. Pervez Müserref Dönemi (1999-2004) General Müserref tipki halefleri Eyüp Han ve Ziya-ül Hak gibi sivil siyasetçilerin yarattigi kargasayi önleme amaciyla darbe yapip 12 Ekim 1999’da iktidara el koymustur. General Müserref gittikçe güçlenmekte olan sivil Navaz Serif hükümetini devirmistir. Müserref, derhal olaganüstü hâl ilân etmis ve anayasayi, milli meclisi, senatoyu ve eyalet meclislerinin faaliyetlerini askiya almistir. Müserref “gerçek demokrasi” tekrar saglandigi zaman ordunun kislasina dönecegini söylemesine ragmen, tüm askeri rejimlerde oldugu sivil iktidara geçis hemen gerçeklesmemistir.52 Askeri hükümet Ekim 2002’de seçimlere gitmeyi kararlastirirken, bunun öncesinde bazi düzenlemelerle askerlerin siyasi otorite üzerindeki denetimini sikilastirmistir. Nisan 2002’de yapilan referandumla Müserref, cumhurbaskanligindaki görev süresini bes yil daha uzatmistir. Aldigi yüzde 97,5’lik oran ise demokratik rejimlerde pek rastlanmayacak kadar yüksek bir rakamdir.53 46

S. Chopra; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.256. 47 T. Mahmood; Pakistan ve Orta Asya”, Avrasya Etüdleri, Kis, 1996/97, s.93. 48 A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, ss.124-125. 49 K. Warikoo; Sincan’da Etnik-Dinsel Uyanis, Avrasya Etüdleri, Cilt:2, No4, Kis, 1995/96, s.37. 50 P. Stobdan; China’s Central Asia Dilemma, Strategic Analysis, Haziran, 1998, s.406. 51 A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.124. 52 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.373. 53 A. Shah; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.26.

71

2002’de kabul edilen Yasal Çerçeve Düzenlemesi (YÇD) ile 29 önemli anayasal degisiklik yapilmistir. Bunlarin en önemlilerinden biri, 1997’de kaldirilan cumhurbaskaninin basbakani görevden alma ve meclisi feshetme yetkisinin yeniden ihdas edilmesidir. Yine hükümet üzerinde denetim mekanizmasi olusturacak ve cumhurbaskani, dört kuvvet komutani ve sivillerden olusan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) olusturulmustur. Müserref’in Türkiye’deki uygulamayi örnek alarak kurdugu MGK, devletin güvenligi ve toprak bütünlügünü ilgilendiren stratejik konularda bir

danisma mekanizmasi haline gelmistir.54 YÇD, ulusal meclisteki sandalye sayisini artirirken, kadinlara 60, azinliklara 10 müstakil sandalye ayirmistir. Yeni düzenlemeyle ulusal meclisteki sandalye sayisi 342’ye, eyalet meclislerindeki sandalye sayisi ise 728’e yükselmistir. Sadece üniversite mezunlarina seçilme hakki taninmasi da çok seçkinci bir uygulamayi beraberinde getirmistir. Bu yüzden Pakistan halkinin yüzde 97’si devre disi kalmistir.55 2002 seçimlerinde Pakistan siyasetinde bes ana parti öne çikmistir. Pakistan’in en eski siyasi hareketi olan PMB (Pakistan Müslüman Birligi) darbeden sonra ikiye bölünmüs ve Serif yanlisi parti PMB -N olarak adlandirilirken, askeri hükümet yanlilari PMB -Q olarak anilmaya baslanmistir. Benazir Butto’nun PHP’si siyasi hayatini devam ettirirken lideri Benazir Dubai’de sürgünde ve kocasi hapishanede oldugu için bassiz kalmistir.56 Müçtehit Meclis-i Amal (MMA) ise alti dini partinin birlesmesiyle olusmustur. Bünyesinde Cemaat-i Islâmiye’nin iki kolu olan Cemaati Ulemayi Islâm ve Cemaati Ulamayi Pakistan ile Tehrik Caferiyye (yeni adiyla Tekrik-i Millet-i Islâm) ve Ehli Hadis grubu yer almaktadir.57 Eski Cumhurbaskani Faruk Legari ve eski basbakanlardan Gulam Mustafa Jotai Ulusal Ittifak partisini kurmuslardir. Bunun disinda eyalet merkezli daha küçük partiler bulunmaktadir. Bunlar arasinda Sind eyaletinde eski Muhacir Kavmi Hareketi’nin kurdugu Müçtehit Kavmi Hareketi (MKH), Belücistan’da Belücistan Milli Partisi, Cumhuri Vatan Partisi ve Belücistan Milli Partisi bulunmaktadir.58 Bunlardan PMB -Q, Ulusal Ittifak ve MKH askeri iktidari desteklerken, PMB -N, PHP ve MMA muhalefette yer almaktaydi. Seçim öncesinde askeri iktidarin PHP ve PMB -N’den olusan sivil muhalefeti baltalamak, PMB -Q ve Ulusal Ittifak’a merkez partiler olarak destek saglamak ve ordunun ülke üzerindeki kontrolünü devam ettirmek baslica hedefleri arasindaydi.59 2002 seçimlerinde hiçbir parti hükümeti kuracak çogunluga ulasamamistir. Merkez partiler oy kaybederken, dini partilerin oylarinda büyük bir patlama görülmüstür. Belücistan ve Sind eyaletlerindeki etnik partilerin oylarinda ise düsüs 54

Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.373 ve A. Shah, Pakistan’s “Armored” Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.28 55 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.373. 56 age., s.373. 57 age., s.374. 58 age., s.374. 59 A. Shah; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.28.

72

gözlenmistir. 2002 seçimlerinde PMB’den ayrilan Müserref yanlisi PMB -Q birinci parti çikmasina ragmen, 342 sandalyeli millet meclisinde ancak 77 milletvekilligi

kazanabilmistir.60 PHP, askeri hükümetin tüm baskilarina ragmen bir önceki seçimlere göre 2002’deki seçimlerden basariyla çikmistir. 1997 seçimlerinde ulusal mecliste sadece 18 sandalye kazanabilen PHP, bu seçimlerde 63 milletvekilligi kazanarak ikinci büyük parti haline gelmistir.61 MMA tahminlerin çok ötesine çikarak ülke genelinde yüzde 20’ye yakin oy almis ve kazandigi 53 sandalye ile üçüncü parti konumuna gelmistir. Bunda 11 Eylül sonrasi Müserref hükümetinin izledigi politikalar etkili olmustur. MMA hareketi özellikle Pestularin çogunlukta oldugu Kuzey Bati Sinir Eyaleti (KBSE) ile Belücistan’da büyük bir zafer elde etmistir. Ancak MMA ayni basariyi baska etnik gruplarin çogunlukta oldugu Pencap ve Sind eyaletleriyle KBSE’nin dogu bölgesinde ve Belücistan’in güneybati bölgesinde saglayamamistir. Bu durum MMA’nin dini bir parti oldugu kadar etnik bir temele dayandigini göstermektedir.62 Serif’in PMB -N’inde ise tam tersi bir hezimet yasanmistir. 1997 seçimlerinde 136 sandalye kazanan bu parti, 2002 seçimlerinde sadece 14 temsilcilik kazanabilmistir. Bu basarisizlikta darbe sonrasi partinin ikiye bölünmesi ve Serif’in sürgünde olmasi etkili olmustur.63 Ulusal mecliste 30 kisiden olusan bagimsiz temsilci yer almistir.64 PMB-Q’nun mecliste çogunlugu saglayabilmesi için PHP ve MMA üzerine baski kurulmus ve sonunda içisleri, savunma ve petrol bakanliklari karsiliginda PHP’nin destegi saglanmistir.65 Bu yüzden PMB -Q liderliginde kurulan koalisyon hükümeti çok az farkla çogunlugu saglayabilmistir. MMA seçimlerden sonra Müserref iktidarina karsi gerçek bir muhalefet partisi olarak ortaya çikmistir. MMA, özellikle YÇD kapsaminda çikarilan 29 anayasal degisiklige muhalefet etmistir. MMA’nin direnci hem genelkurmay baskanligini hem de cumhurbaskanligini ayni anda üzerinde tutan Müserref üzerinde etkili olmus ve YÇD’nin bazi maddelerinin kabulü karsiliginda Müserref, Araklik 2004’te genelkurmay baskanligi görevini birakacagini açiklamistir.66 Radikal gruplarin Kesmir’e yönelik düzenledigi saldirilar, Islamabad ve Yeni Delhi arasindaki gerilimin tirmanmasina sebep olmustur. Bu saldirilar sonucunda Yeni Delhi Pakistan siniri boyunca askeri yiginak yaparken, Islamabad da ayni sekilde karsilik vermistir. Nükleer güce sahip bu iki ülke arasinda gerilimin tirmanmasi tüm dünyada endiseye sebep olmustur.67 60

age., s.27. Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.376. 62 A. Shah; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.27. 63 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.376. 64 A. Shah; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.27. 65 age., s.29. 66 A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, s.154. 67 age., s.155. 61

73

Hindistan ve Pakistan arasindaki gerilim ABD'nin arabuluculugunda 2002 yilinda uzlasmayla sonuçlanmistir. Yeni Delhi, ABD ile gelistirmekte oldugun ticari, teknolojik ve askeri isbirligi için Vasington’un bu girisimine karsilik vermistir. Islamabad ise uluslararasi ortamdaki belirsizlikten dolayi ABD'nin girisimlerini desteklemistir. Buna ragmen Hindistan ve Israil arasinda artan isbirligi bölgedeki silahlanma yarisinin kizismasina sebep olabilir. Islamabad'in Kesmir sorunu konusunda yaptigi en büyük açilim Ocak 2004’te gelmistir. Güney Asya Zirvesi dolayisiyla Hindistan basbakanin Pakistan’a gelmesinin hemen öncesinde Müserref, yaptigi açiklamayla Kesmir sorununun çözümü için 50 yildir talep ettikleri halk

oylamasi sartindan vazgeçebileceklerini belirtmistir.68 Son yillarda Güney Asya’da dengeler iyice Hindistan lehine kaymaya baslamistir. Iktisadi açidan da Pakistan’in büyümesi yavaslarken, Hindistan’in büyümesi artarak devam etmistir. Pakistan 1980 –1990 arasi yillik yüzde 6,3 ortalamayla büyürken, ayni dönemde Hindistan’in ortalama büyümesi yüzde 5,7 idi. 1990-2001 arasi dönemde bu durum tersine dönmüs ve Hindistan yüzde 5,9 büyürken, Pakistan ancak yillik 3,7 büyüme gerçeklestirebilmistir. Pakistan’da 1988’de yüzde 23,5 olan yoksulluk orani 1999’da yüzde 29,7’ye çikmistir. Siyasi istikrasizliklar, zayif altyapi ve yeterince kalifiye olmayan isgücü düsünüldügünde Pakistan’in dünyanin diger ülkeleriyle rekabet gücü oldukça zayif kalmaktadir. Bu krizde Afganistan’daki Sovyet isgalinin sona ermesiyle ABD, Suudi Arabistan ve diger özel Arap kaynaklarindan gelen mali yardimlarin durmasi etkili olmustur.69 Pakistan’in 1998’de gerçeklestirdigi nükleer denemeden sonra ABD, Pakistan ve Hindistan’a karsi bazi yaptirimlari devreye sokmustur. Daha küçük ve dis yardimlara bagimli bir ekonomisi bulunan Pakistan, bu yaptirimlardan büyük zarar görmüstür. Daha büyük ve kendi kendine yeterli bir ekonomisi bulunan Hindistan ise bu durumdan fazla etkilenmemistir. Iflâsin esigindeki Pakistan, 1998 yilinda ABD'nin onayiyla Uluslararasi Para Fonu (IMF) programini uygulamak zorunda kalmistir. 11 Eylül’e kadar sikintili bir süreç yasayan Pakistan ekonomisi 2001 yilinin sonlarindan itibaren rahatlamaya baslamistir. Terörizme karsi verdigi destek karsiliginda Pakistan'in döviz rezervleri artmaya baslamistir.70 Hindistan ise 1990’larin basindan itibaren hizli ve istikrarli bir kalkinma sergilemistir. Pakistan ekonomisinden sekiz kat büyük bir ekonomiye sahip olan Hindistan'in 2004 yilinda da yaklasik yüzde 8 büyüme gerçeklestirmistir. Mevcut iktisadi gücü sayesinde Hindistan ordusunu modernize ederken, bütçesinin yüzde 29’unu savunma harcamalarina ayirmasina ragmen, zayif ekonomik yapisiyla Pakistan'in bu ülkeyle rekabet etmesi iyice imkânsiz hale gelmektedir. Hindistan dünyada yükselen bir güç olarak ortaya çikarken, Pakistan istikrarsizlik ve karmasa içindeki bir ülke görünümü sunmaktadir.71 Pakistan, kuruldugu günden bu yana demokrasiden daha çok askeri rejimlerle yönetilmistir. Hindistan’la olan gerilimde askerlere daha çok kaynak ayrilmasina ve ordunun siyasi nüfuzunun artmasina yol açmaktadir. Hindistan’la yapilacak bir baris ülkenin kendi iç sorunlariyla daha fazla ugrasmasina, demokrasinin 68

I. Talbot; Pakistan in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, ss.39-40. A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, s.155156. 70 age., s.156. 71 age., s.156. 69

74

gelismesine, ekonomik kalkinmanin hizlanmasina ve sivil toplumun güçlenmesine zemin hazirlayacaktir. Bu tür baris için arabuluculuk yapabilecek yegane ülke ise ABD’dir. Vasignton, Islamabad ve Yeni Delhi arasinda baris sürecinin tamamlanmasini saglayarak Pakistan’daki Amerikan karsiti muhalefetin zayiflamasini

saglayabilecektir.72 E. 11 Eylül Sonrasi ABD-Pakistan Iliskileri 11 Eylül 2001 sonrasinda Pakistan ve ABD arasindaki iliskiler yogun bir gelisme kaydetmistir. Bunda Islamabad’in ABD’nin Afganistan’daki Taliban rejimine ve El Kaide örgütüne karsi yürüttügü mücadeleye verdigi tam destek etkili olmustur. Vasington bu süreçte Islamabad’in yaptigi isbirligini ekonomik yardimlarla ödüllendirmistir. Bush yönetimi, terörle mücadele, nükleer silahlarin yayilmasinin önlenmesi ve demokratiklesme konusunda gösterdigi performansa bagli olarak önümüzdeki bes yil içinde Pakistan’a 3 milyar dolarlik yardim yapacagini açiklamistir. Vasington daha önce de Pakistan’in 1 milyar dolar tutarindaki borcunu silmisti. Ayrica iki ülke arasinda bilim ve teknoloji alaninda isbirligi protokolü imzalanmistir. Yapilan dis yardimlarin etkisi döviz rezervlerinde hissedilmis ve 2001 73 yilindaki rezervler 10,5 milyar dolar ile rekor seviyesine çikmistir. Gelisen siyasi ve iktisadi iliskilere ragmen Pakistan’in nükleer silah programi ve radikal gruplarla iliskileri yüzünden Islamabad ve Vasington arasinda bazi sikintilar da mevcudiyetini korumaktadir. Pakistan ve Hindistan’in nükleer programlarinin durdurulmasi, Vasington’un Güney Asya siyasetinde önemli bir yer isgal etmektedir. Kasim 2003’te Libya, nükleer tesislerini uluslararasi denetime açmayi teklif ettiginde, dünya kamuoyu Pakistan nükleer programinin kurucusu Abdül Kadir Han’in Libya, Iran ve Kuzey Kore’ye nükleer teknoloji ihraç ettiginden haberdar olmustur.74 Han’in Subat 2004’te tüm sorumlulugu üzerine alarak Cumhurbaskani Müserref’ten özür dilemesi de Batili ülkeleri yeterince tatmin etmemistir.75 Nükleer programi yüzünden Pakistan'i tecrit etme politikasi takip eden Baskan Bill Clinton'un bu siyasetine Baskan George W. Bush da 11 Eylül 2001’e kadar sadik kalmistir. Bu tarihte Vasington, Afganistan'daki Taliban rejimini ve El kaide terör örgütünü tasfiye etmek için Pakistan'in stratejik konumundan yararlanmayi düsünmüstür. Bunun sonucunda Pakistan uygulanan ambargolar büyük ölçüde kaldirilmistir.76 Ancak Pakistan’in nükleer silah programi konusunda iki ülke arasindaki anlasmazlik hâlen çözülebilmis degildir. Vasington ve Islamabad arasindaki ikinci önemli sorun ise, Pakistan’da üslenmis bulunan ve Afganistan ile Kesmir politikalarini etkileyen silahli radikal dini gruplardir. Aslinda Pakistan’daki radikal dini gruplarla sorunun baslangici 1978’de Sovyetler Birligi’nin Afganistan’i isgal etmesiyle baslamistir. 1989’a kadar olan bu dönemde Soguk Savas dengeleri içerisinde dini grup üyeleri komünizme karsi savasan mücahitlerdi. 72

A. Shah; Pakistan’s “Armored” Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, s.37. 73 I. Talbot; Pakistan in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, ss.39-40. 74 S. Ganguly; Pakistan, the Other Rogue Nation, Current History, Nisan, 2004, s.147. 75 A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, s.151. 76 S. Ganguly; Pakistan, the Other Rogue Nation, Current History, Nisan, 2004, s.147.

75

Sovyet kuvvetleri Afganistan’dan çekilince Vasington’un Pakistan’a olan ilgisi bir anda kaybolmustur. Pakistan o tarihte Israil ve Misir’dan sonra ABD’den en fazla yardim alan üçüncü ülke konumundaydi. Vasington, 1991’de Islamabad’a vermeyi taahhüt ettigi 564 milyon dolari kesmistir.77 Vasington’un Afganistan’a ve dolayisiyla Pakistan’a olan ilgisini kaybetmesiyle birlikte Islamabad kendisine bir politika gelistirdi. Pakistan, Hindistan karsisinda kendisine stratejik bir derinlik saglamasi amaciyla Afganistan’da Taliban rejiminin gelisimine destek oldu. Islamabad, Pestularin çogunlukta oldugu Pakistan’in KBSB ve Belücistan’daki medreselerde yetisen Taliban mensuplarinin önce Pestularin çogunlukta oldugu Afganistan’in güney bölgesinde ve daha sonra büyük bir kisminda denetim

saglamasini desteklemistir.78 Taliban rejiminin Pakistan’da eylemler düzenleyen radikal dini gruplari barindirmasi zamanla Islamabad’ta sikintiya yol açmistir. Yine de 11 Eylül’e kadar Pakistan hükümeti Taliban karsiti açik bir tavir sergileyememistir. Bu yüzden Müserref’in Taliban karsiti uluslararasi camia ile birlikte hareket etmesi içeride 79 radikal gruplar disinda çok büyük bir tepkiyle karsilasmamistir. Ana muhalefet partilerinden PHP ve PMB -N, Müserref’in bu politikasina destek olmuslardir. MMA ise Taliban karsiti hareketin Pestu karsiti harekete dönüstügünü iddia ederek bu politikaya karsi çikmistir. Çünkü Taliban etnik olarak Pestulara dayanirken, muhalif Kuzey Ittifaki Tacik ve Özbeklere dayanmaktaydi.80 ABD, liberallesmis ve modernlesmis Hindistan’i Asya’da Çin’i dengeleyebilecek bir güç olarak görmektedir. Bu yüzden ABD’nin Güney Asya’daki yeni stratejileri bakimindan Pakistan, Hindistan’dan sonra ikinci konuma gerilemistir. Vasington ve Yeni Delhi arasindaki ikili iliskiler giderek yogunlasmasina ragmen, Hindistan iktisadi ve siyasi alanda Çin’le dengeleyici adimlar atmayi ihmâl etmemektedir. Gelisen iliskilere ragmen, Kesmir’e saldiri düzenleyen radikal gruplarla iliskisi ve Taliban’a önceden destek olmasi dolayisiyla Vasington’un Islamabad’a karsi süpheci bir tavri devam etmektedir.81 Bunun yanisira Vasington ve Islamabad arasinda Afganistan politikasina yönelik olarak da bazi anlasmazliklar söz konusudur.82 Pakistan’in nükleer programi da endise uyandirmasina ragmen, Bush yönetiminin bölge istikrari adina Müserref idaresindeki Pakistan’la iliskilerini gelistirmeye devam etmek disinda fazla bir seçenegi bulunmamaktadir. Ancak Pakistan ve ABD arasindaki iliskilerin, mevcut sorunlar giderilmedikçe, 1980-90 arasinda oldugu gibi tam bir müttefiklik düzeyine çikmasi beklenmemelidir.

77

A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, ss.151-152. 78 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.375. 79 A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, ss.151-152. 80 Z.A. Ansari ve A.R. Moten; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.375. 81 J.D. Pollack; The United States and Asia in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, s.11. 82 I. Talbot; Pakistan in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, ss.39-40.

76

III. DINSEL VE ETNIK GRUPL ARIN PAK ISTAN’ IN IÇ VE DIS POL ITIK ASINA ETK ISI Ingiliz sömürge idaresi altindaki Hindistan’daki toplumsal siniflandirma etnik temele degil dini (Hindu ve Müslüman) temele dayanmaktaydi. Pakistan bu sayede Müslüman kimligine dayali olarak Hindularin çogunlukta oldugu Hindistan’dan ayri bir devlet olarak kurulabilmistir. Etnik farkliliklar yüzünden dine dayali ortak ulusal kimlik olusturma düsüncesi Pakistan için önem kazanmistir. Nitekim Dogu Pakistan’da yasayan Bengallilerin daha sonra bagimsiz bir devlet kurmasi, etnik temelli bölünme korkusunun yersiz olmadigini göstermistir. Pakistan’da hâlen bir biriyle kaynasmamis bes farkli etnik grup yasamaktadir. 150 milyon nüfuslu ülkenin dogusunda yasayan Pencaplilar çogunluktadir (%55). Ülkenin güneydogusunda Sindliler (%20) ve Urduca konusan Hindistan Muhacirleri (%10), kuzey bölgesinde yogunlasan Pestular (%10) ve güneybati bölgesinde Beluciler (%5) yasamaktadir. Bu gruplarin arasindaki sosyal tabakalasma ise 83 yukaridan asagiya Pencapli, Pestu, Beluci, Sindli ve Muhacir seklindedir. Ülkede bu etnik tabakalasmanin yaninda Sünni çogunluk ile Sii azinlik arasinda da mezhepsel bir kutuplasma söz konusudur. Hindistan’daki Kongre partisi gibi Pakistan’da devlet ve toplum arasinda arabulucu misyonu üstlenecek ulusal bir hareket ortaya çikmamistir. Pakistan’in kurulmasinda etkili olan Müslüman Birligi halen parti olarak varligini sürdürmesine ragmen, Kongre partisi gibi uzlastirici bir misyona sahip olamamistir. Ayrica Pakistan’da toprak agalari ile Müslüman Birligi’nin liderleri arasinda demokratik bir ittifak kurulamamis ve etnik ve bölgesel farkliliklarin asilmasi saglanamamistir. Halbuki Kongre partisi tüm Hindistan genelinde genis bir destege kavusmustu.84 Pakistan’in basini agritan en önemli etnik sorun Sind eyaletindeki MuhacirSindi çatismasidir. Bu çatismalar sirasinda sadece 1995 yilinda yaklasik 2 bin kisi hayatini kaybetmistir. Urduca konusan, iyi egitimli ve Karaçi, Haydarabat gibi kentlerde yasayan Hint Muhacirleri ile düsük egitimli ve genelde köylerde yasayan Sindiler arasindaki gerginlik sonucu Sind eyaletinin yönetimi çökmüstür. Ayrica yerel yöneticilerden ve polisten çok sayida insan da hayatini kaybetmistir.85 Muhacir Kavmi Hareketi (MKH), Sindli olan Buttolarin PHP’nin etkisini kirmak için 1980’lerin ortasindan itibaren Ziya’yi desteklemeye baslamistir. Benazir, iktidari döneminde MKH ile görüsmeyi reddetmis ve Muhacirlere karsi sert ve uzlasmaz bir politika izlemistir. MKH’nin arkasinda Hindistan ve Afganistan’daki düsmanlari olduguna inanan Cumhurbaskani Legari ve askerler, Benazir’in bu sert politikasini o zaman desteklemislerdir. Londra’da sürgünde bulunan MKH’nin lideri Altaf Hüseyin, Muhacirler için ayri bir eyalet hatta ayri bir devlet istemektedir. Bu tür talepler de pek çok Pakistanliya Banglades sendromunu yasatmaktadir.86 Serif’in PMB’si Sind eyaletinde MKH ile 1997 yilinda koalisyon kurmustur. Ancak bu koalisyon tüm sorunlari çözememistir. MKH’nin hapishanelerde bulunan 83

R. Mullick ve J. Hraba; Ethnic Attitudes in Pakistan, International Journal of Intercultural Relations, Cilt.25, 2001, ss.166-169. 84 K. Adeney ve A. Wyatt; Democracy in South Asia: Getting beyond the Structure-Agency Dichotomy, Political Studies, Cilt.52, No.1, Mart, 2004, s.7. 85 A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, ss.161162. 86 age., ss.161-162.

77

mensuplarinin saliverilmesi taleplerine, onlari terörist olarak gören devlet sicak bakmamistir.87 Hâlen çözülemeyen bu sorun ancak degisen kir/kent nüfus oranina paralel olarak eyalet meclisinde ve ulusal düzeyde temsil oranini yeniden ayarlamakla

çözülebilir. Bunun için de Sindli köy agalarinin razi edilmesi gerekmektedir.88 Sind eyaletinde yasanan diger bir sorun da Sünni-Sii çatismasidir. Devlet artan mezhep siddetinin bir türlü önüne geçememektedir. Her iki taraf da sürekli olarak birbirlerinin camilerine saldirmakta ve din adamlarina ve cemaatin önde gelen kisilerine suikast düzenlemektedirler. Bu çatismalarda Iran ile Pakistan-Suudi Arabistan çekismesinin etkili oldugu iddia edilmektedir.89 Pakistan’in içinde bulundugu zor ekonomik kosullar ve artan yolsuzluk ülkedeki radikal hareketlerin güçlenmesine yol açmistir. Bu durum en çok Arap 90 dünyasindaki Müslüman Kardeslerin benzeri olan Cemaati Islâm’a yaramistir. Ancak 1980 -92 yillari arasinda süren Afganistan savasi sirasinda ABD ve Pakistan tarafindan desteklenen mücahit gruplari arasindan zamanla daha radikal olusumlar ortaya çikmistir. Silah ve uyusturucu kaçakçiligi da yapan, basibozuk ve silahli 91 mücahit gruplari Pakistan’in iç istikrarini da tehdit etmeye baslamistir. Bu yeni gruplar Islâmi sistemin Cemaati Islâmi’nin savundugu gibi dönüsümle degil ancak devrimle gerçeklesecegini iddia etmektedirler. Kuzey Bati Sinir Eyaleti’ndeki (KBSE) göçebe Pestular bunlar arasindadir. Pestular Islâmi mahkemelerin kurulmasini ve eyaletteki devlet otoritesinin feshedilmesini istemektedirler. Afganistan’la yogun kaçakçiligin yapildigi eyalette, 1994 yilinda 20 bin Pestu ayaklanmis ve çatismalar sirasinda yüzden çok sayida kisi hayatini kaybetmistir.92 Belucistan eyaletinde yine Pestularin kurdugu radikal egilimli Cemaati Ulemayi Islâm (CUI) Taliban’a destek vermekteydi. Eyalette ayrica Pestular ile Beluciler arasinda etnik çatismalar yasanmaktadir. CUI, eyaletin Pestular ve Beluciler arasinda ikiye bölünmesini talep etmektedir. 1947’den beri Beluciler eyaletteki Pestu agirligina tepki göstererek federal hükümete karsi üç defa ayaklanmislardir.93 Diger bir radikal dini grup ise Pencap eyaletindeki Vahhabi egilimli ve Suudi Arabistan tarafindan desteklenen Sipahi Sahabe grubudur. Sipahi Sahabe üyeleri Karaçi’de Amerikali ve Misirli diplomatlarin öldürülmesi olaylarina karismislardir. Pakistan’da yetisen silahli Islâmci gruplar bugüne kadar Hindistan Kesmir’i, Afganistan, Bosna, Tacikistan, Çeçenistan, Filipinler ve Azerbaycan’da savasmislardir.94 Özbekistan Disisleri Bakani Abdülaziz Kamilov Orta Asya’da dinsel siddet eylemlerinde bulunan 400 Özbek, Tacik ve Kirgiz’in Pakistan’da egitim gördügünü açiklamistir. Kamilov bu eylemlerden ötürü dogrudan Pakistan’i 87

A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.121. A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, s.162. 89 A. H. Syed; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.121. 90 S. Chopra, Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.256. 91 M. Hussain; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988, s.21. 92 A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, s.160. 93 age., s.160. 94 age., s.161. 88

78

suçlamamis, ancak Islamabad’tan bu tür dini egitim veren kamplarin kapatilmasini

istemistir.95 Ilginç bir baglanti olarak Benazir’in PHP’si hem ulusal mecliste hem de KBSE’de Pestularla, Belucistan’da CUI ile ve Pencap’ta Sipahi Sahabe ile Serif’in PMB’sine karsi isbirligi yapmistir.96 Herseye ragmen ülkedeki Islâmci gruplar 2002 seçimlerine kadar pek bir varlik gösteremediler. 1997 seçimlerinde ise büyük bir hezimete ugradilar. Islâmci partilerin aldiklari toplam oy orani 1997’de yüzde 3’te kalmistir.97 En güçlü grup olan Cemaati Islâmi hiçbir temsilcilik kazanamazken, sadece CUI ulusal mecliste iki, Belucistan meclisinde yedi sandalye kazanmistir.98 MMA, ülkenin en etkili ve örgütlü dini grubu olan Cemaati Islâmi öncülügünde dini partileri bünyesinde toplayarak Ocak 2002’de kurulmustur. Ekim 2002 seçimlerinde MMA, büyük basari göstermis ve yüzde 20’ye yakin oy alarak üçüncü parti haline gelmistir. Halbuki daha önce hiçbir Islâmci parti yüzde 5’ten daha fazla oy alamamisti. Askeri idarenin sistematik olarak merkez partilerini yipratmasi ve ABD öncülügünde gerçeklestirilen Afganistan operasyonu MMA’nin oy tabanini yükseltmistir. Islâmi partiler daha önce de Amerikan karsitligini propaganda malzemesi yapiyorlardi ancak hiç bu kadar basarili olamamislardi. Bu yüzden askeri yönetimin merkez partileri PHP ve PMB -Q’yü bölmek için MMA’yi kullandigi ve bu derece büyümesine zemin hazirladigi iddialari da ortaya atilmistir.99 Ayrica yapilan anayasal degisiklikle seçilebilmek için en az üniversite mezunu olma sartinin getirilmesi bir çok partiyi aday bulma sikintisiyla karsi karsiya birakmistir. Medrese mezunlarinin derecesinin üniversite diplomasi ile denk tutulmasi ise MMA’da diger partilere göre bir aday bollugu yaratmistir.100 Aslinda radikal dini gruplar Pakistan siyasetinin bir parçasi haline gelmistir. Müserref bazi radikal gruplari Hindistan ile yasanacak bir savasta ilk müdafaa hatti olarak övmüstür. Bu yüzden uluslararasi kamuoyunda Pakistan’in atom bombasina sahip yeni bir Taliban rejimine mi dönüsecegi endiseleri yer bulmaya baslamistir. Geçmiste de Zülfikar Ali Butto radikal dini gruplarla uzlasma amaciyla bazi icraatlarda bulunmustur. 1990’li yillarda da hem Benazir Butto hem de Navaz Serif radikal gruplarla benzer sekilde uzlasma arayisina girmislerdir. Ancak her üç basbakan da benzer sekillerde askerler tarafindan devre disi birakilmislardir. Müserref artan dis tepkileri dikkate alarak MMA’nin KBSB ve Belücistan’da uyguladigi Islâmlastirma politikasini elestirmistir. Haziran 2003’de gerçeklestirdigi Vasington ziyareti sirasinda benzer sekilde MMA’nin eyalet uygulamalarini kinamistir.101 Son dönemde bazi radikal gruplar yasaklanmasina ragmen daha ileriye gidilmemis ve ayni gruplar baska isimler altinda faaliyetlerine devam etmektedirler.

95

Foreign Report; Central Asia and Pakistan, Cilt.2486, 5 Mart, 1998, s.7. A. Rashid; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, s.161. 97 J. Stackhouse; Will Karachi Be the Next Kabul?, World Press Review, Ekim, 1998, s.17. 98 A. H. Syed, Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, s.118. 99 A. Shah; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, ss.29-31. 100 A. Ayres; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, s.154. 101 A. Shah; Pakistan’s “Armored” Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, ss.32-33. 96

79

SONUÇ Pakistan, kurulusunda hedeflenen modern ve ilerlemeci bir Müslüman ulus olusturma hedefine ulasamamistir. Hâlbuki Pakistan’in kuruculari çagdas medeniyet ile Islâmi degerleri bütünlestirmeyi hedeflemekteydiler. Pakistan yarim asri asan ömrünü ya askeri idare ya da yolsuzluga bulasmis demokratik rejimler altinda geçirmistir. Pakistan’in önde gelen düsünürlerinden Hüseyin Kureysi, bu basarisizliktan dolayi hükümet bürokrasisini sorumlu tutarken, Fazlur Rahman ise Pakistanli Islâmcilari suçlamaktadir. Tüm bu gelinen noktada Hindistan Müslümanlari, Pakistan’in hangi gerekçeyle Hindistan’dan ayrildiklarini sorgulamaktadirl.102 Pakistan için diger temel bir sorun da Islâm’in hangi yorumunun ülkenin kamu yönetiminde uygulanacagi sorunuydu. Teori ve pratik arasindaki farkliliklarla birbirinden çesitli Islâm modellerinin ortada olmasi ciddi bir sikinti olusturmustur. Bu yüzden Zülfikar Ali Butto’nun “Islâmi Sosyalizmi” ile Ziya-ül Hak’in “Islâmlastirma” politikasi birbirinden farkli anlayisa sahiptir. Butto, Islâm’i yorumlarken dünyadaki sosyalist hareketten etkilenmisken; Ziya, Iran Islâm Devrimi ile Sovyetlerin Afganistan isgali sonrasinda farkli bir Islâmlastirma politikasi izlemistir. Ziya’dan sonra gelen dört demokratik hükümette Benazir Butto (1988 -90 ve 1993 -96) ve Navaz Serif (1990 -93 ve 1997 -99) kendilerine ve günün kosu llarina göre farkli bir Islâm yorumu ortaya koymuslardir. Her seye ragmen Pakistan örnegi, 20. yüzyildaki siyasal Islâm uygulamalari açisindan önemli bir yer tutmustur.103 Genel olarak bakildiginda, Pakistan’in diger ülkeler gibi din unsurunu dis politikada kendi ulusal çikarlarini mesrulastirmak için kullandigi görülmektedir. Ancak Pakistan’da Islâm’in milliyet olarak algilanmasi, diger Müslüman ülkelere göre Islamabad’in dini kimligi daha fazla ve açik olarak kullanmasina yol açmistir. Islâm, içeride ulusal birligi saglama araci olarak kullanilirken, disarida Hindistan, Sovyetler Birligi ve zaman zaman ABD’ye karsi Müslüman ülkelerden destek almak için kullanilmistir. 1956 104 ve 1973 105 anayasalarinda Müslüman ülkelerle isbirliginin gelistirilmesi ve Islâm Birligi’nin kurulmasi yönünde maddelerin olmasi, Pakistan’in diger devletlere göre dini kimlige ne derece önem verdigini göstermektedir. Pakistan’in pragmatik gerekçelerin yanisira bazen ideolojik açidan da Islâm’i kullandigi görülmektedir.106 Israil’in varliginin diger CENTO ülkeleri Türkiye ve Iran tanidigi halde taninmamasi; Filistin sorununun sik sik BM gündemine tasinmasi; Tunus, Fas ve Cezayir’in bagimsizliklarinin desteklenmesi; daha Sovyetler Birligi tanimadan Cezayir’in bagimsizliginin taninmasi, Kibris ve Bulgaristan Türkleri konusunda Türkiye’nin tezlerine tam destek verilmesi gibi davranislar sadece Pakistan’in ulusal çikarlariyla açiklanamaz. 102

A. Ahsan; Pakistan since Independence: An Historical Analysis, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, s.356. 103 age., s.355. 104 S. K. Gupta; Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.223. 105 R. Kaur; Islamic Co-operation and Unity, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1993, s.73. 106 S. K. Gupta; Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, s.223.

80

81

K AYNAK L AR • Adeney, K. ve Wyatt, A.; Democracy in South Asia: Getting beyond the Structure-Agency Dichotomy, Political Studies, Cilt.52, No.1, Mart, 2004, ss.1-11. • Ahsan, A.; “Pakistan since Independence: An Historical Analysis”, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, ss.351-365. • Ansari, Z.A. ve Moten, A.R.; From Crisis to Crisis: Musharraf’s Personal Rule and the 2002 Elections in Pakistan, The Muslim World, Cilt.93, No.3-4, Temmuz, 2003, ss.373-381. • Ayres, A.; Musharraf’s Pakistan: A Nation on the Edge, Current History, Nisan, 2004, ss.151-157. • Burki, S. J.; Pakistan: A Nation in the Making, Oxford University Press, London, 1986. • Chopra, S.; Islamic Fundamentalism and Pakistan’s Foreign Policy, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi,1995, ss.229-265. • Dawisha, A.; Islam in Foreign Policy: Some Methodological Issues, A. Dawisha (der.), Islam in Foreign Policy, Cambridge University Press, London, 1983, ss.1-9. •

Foreign Report; Central Asia and Pakistan, Cilt.2486, 5 Mart, 1998, ss.6-7.

• Ganguly, S.; Pakistan, the Other Rogue Nation, Current History, Nisan, 2004, ss.147-150. • Gardezi, H.; The Resurgence of Islam, Islamic Ideology and Encounters with Imperialism, H. Gardezi ve J. Rashid (der.), Pakistan: The Unstable State, Vanguard Books Ltd., Lahore, 1983, ss.299-311. • Gupta, S. K.; “Islam as a Factor in Pakistani Foreign Relations”, V. Grover ve R. Arora (der.), Political System in Pakistan 4, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1995, ss.204-227. • Hussain, M.; Pakistan and Changing Regional Scenario, Zaildar Park Ichhra, Lahore, 1988. • Kaur, R.; Islamic Co-operation and Unity, Deep & Deep Publications, New Delhi, 1993. • Kheli, S. T.; In Search of an Identity: Islam and Pakistan’s Foreign Policy, A. Dawisha (der.), Islam in Foreign Policy Cambridge University Press, London, 1983, ss.68-83. •

Mahmood, T.; Pakistan ve Orta Asya”, Avrasya Etüdleri, Kis, 1996/97, ss.79-94.

• Mullick, R. ve Hraba, J.; Ethnic Attitudes in Pakistan, International Journal of Intercultural Relations, Cilt.25, 2001, ss.165-179.

82

• Pollack, J.D.; The United States and Asia in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, ss.1-13. • Rajagopalan, S.; National Integration in India, Sri Lanka and Pakistan: Constitutional and Elite Visions, Nationalism & Ethnic Politics, Cilt.3, No.4, Kis, 1997, ss.1-38. • Rashid, A.; Pakistan: Trouble Ahead, Trouble Behind, Current History, Nisan, 1996, ss.158-164. • Rizvi, H. A.; Pakistan and the Geostrategic Environment, St. Martin’s Press, London, 1993. • Shah, A.; Pakistan’s ‘Armored’ Democracy, Journal of Democracy, Cilt.14, No.4, Ekim, 2003, ss.26 -40. • Stackhouse, J.; Will Karachi Be the Next Kabul?, World Press Review, Ekim, 1998, s.17. • Stobdan, P.; China’s Central Asia Dilemma, Strategic Analysis, Haziran, 1998, ss.399-408. • Syed, A. H.; Pakistan in 1997, Asian Survey, Cilt.38, No.2, Subat, 1998, ss.116125. • Talbot, I.; Pakistan in 2003, Asian Survey, Cilt.44, No.1, Ocak/Subat, 2004, ss.36-42. • Warikoo, K.; Sincan’da Etnik-Dinsel Uyanis, Avrasya Etüdleri, Cilt:2, No4, Kis, 1995/96, ss.30-42. • Zecchini, L.; Pakistan. Mian Navaz Terif’in Tercihleri, Semih Vaner (der.) Yasadigimiz Dünya 1992, Istanbul: Metis Yayinlari, 1991, ss.104-108.

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.