masal17İnancından, ışığından kopup gelen çiçeklerden, Batan Güneşlere! Ziyaretine geldim Mehmet’im; seni anlamak, seni yaşamak, seni yaşatmak için… Karanlığı aydınlatmak, yarınıma ışık tutmak için geldim. Allah Allah nidalarıyla şehitlik mertebesine yerleşen yiğidim, kazandın. Kaybı yaşatmadın, yaşamadık. Ölümünün ucu gözükse de ölmekten korkmadın, sana geldim. Şöyle soluklanıp bakıyorum da Gelibolu açıklarına, denizin mavisi değil gördüklerim akan kanın kızılıydı. Barındığınız yerler yer değil cennetten aldığınız mekanlardı. Siz koştukça hızlandı kalp atışlarım. Dedim ya yaşamaya yaşatmaya geldim yanınıza. Gözlerimi kapıyorum görüyorum onları. Çanakkale bu değil mi zaten? “Yapamazsınız!” diye alay geçen İngiliz ordusuna karşı çıkmak, “Beş çayına oradayız.” dediklerine pişman ettirmek değil miydi! Ağlayan yüzü güldürmekti Çanakkale! Geride kalan yetimlerin sığındığı yerdi Çanakkale! Anadolu’nun kalbiydi Çanakkale. Gördüm ki şehitlikler temsili ve gerçek diye ayrılıyormuş. Gerçekte yatanların sayısı binse temsili de kaç bin kişi acaba? Bilinmemezlik var ortada. Alan dar, kayıp çok, yürek büyük ve şehidim sen ne arşa sığdın ne de canını verdin toprağın altına. Yerle gök arasında hizalanmış bizi bekliyorsun. Duydum sesini “Gelin size anlatayım, gelin beraber yaşayalım.” Güzelim yerler, manzara akla şayan, deniz ve yeşilin muhteşem buluşması… Ayağınızdaki yırtık çarıklarla aldınız değil mi buraları? Biz onları beğenmiyoruz da. Bastığımız her noktanın altında ayak izleriniz var, siz varsınız değil mi? Unutur olduk da. Ayağınıza batan bin bir acı yüreğimize battı. Izdıraba huzur ve inanç eklenince iman oluyormuş. Rahata sebep olanlar huzur bulduğundan beri.
Ziyaretine geldim Mehmet’im; seni anlamak, seni yaşamak, seni yaşatmak için… Karanlığı aydınlatmak, yarınıma ışık tutmak için geldim. Allah Allah nidalarıyla şehitlik mertebesine yerleşen yiğidim, kazandın. Kaybı yaşatmadın, yaşamadık. Ölümünün ucu gözükse de ölmekten korkmadın, sana geldim.
Şöyle soluklanıp bakıyorum da Gelibolu açıklarına, denizin mavisi değil gördüklerim akan kanın kızılıydı. Barındığınız yerler yer değil cennetten aldığınız mekanlardı. Siz koştukça hızlandı kalp atışlarım. Dedim ya yaşamaya yaşatmaya geldim yanınıza. Gözlerimi kapıyorum görüyorum onları.
Çanakkale bu değil mi zaten? “Yapamazsınız!” diye alay geçen İngiliz ordusuna karşı çıkmak, “Beş çayına oradayız.” dediklerine pişman ettirmek değil miydi! Ağlayan yüzü güldürmekti Çanakkale! Geride kalan yetimlerin sığındığı yerdi Çanakkale! Anadolu’nun kalbiydi Çanakkale.
Gördüm ki şehitlikler temsili ve gerçek diye ayrılıyormuş. Gerçekte yatanların sayısı binse temsili de kaç bin kişi acaba? Bilinmemezlik var ortada. Alan dar, kayıp çok, yürek büyük ve şehidim sen ne arşa sığdın ne de canını verdin toprağın altına. Yerle gök arasında hizalanmış bizi bekliyorsun. Duydum sesini “Gelin size anlatayım, gelin beraber yaşayalım.”
Güzelim yerler, manzara akla şayan, deniz ve yeşilin muhteşem buluşması… Ayağınızdaki yırtık çarıklarla aldınız değil mi buraları? Biz onları beğenmiyoruz da. Bastığımız her noktanın altında ayak izleriniz var, siz varsınız değil mi? Unutur olduk da. Ayağınıza batan bin bir acı yüreğimize battı. Izdıraba huzur ve inanç eklenince iman oluyormuş. Rahata sebep olanlar huzur bulduğundan beri.