Kültür & Yaşam. zindana

Kültür &Yaşam HABER



S

ARAYDAN

zindana

DÜŞTÜM’ Necati klarnet çaldı Gürkan türkü söyledi Nur Aysan, ’Kurtlar Vadisi Filistin’ filminin çekimleri

Author Soner Yumlu

42 downloads 305 Views 1MB Size
Kültür &Yaşam HABER



S

ARAYDAN

zindana

DÜŞTÜM’ Necati klarnet çaldı Gürkan türkü söyledi Nur Aysan, ’Kurtlar Vadisi Filistin’ filminin çekimlerinde çok eğlendiklerini söylüyor. Necati Şaşmaz ile çok iyi partner olduklarına değinen güzel oyuncu, »Adana’da gerçekleşen çekimlerde çok yorulduk. Hatta ben sıcaklardan ve koşuşturmadan inanılmaz kilo verdim. Ama çekim aralarında da acayip eğlendik. Necati ve Gürkan klarnet çaldılar, türkü söylediler« diyor

Röportaj: OYA DOĞAN

bir göstergesi. Çünkü İsrailli olmasına rağmen gördükleriyle üzel, mütevazı, işi- bir drama şahit oluyor ve gerne âşık, öğrenmeye çekler yüzüne tokat gibi çarpıaç bir öğrenci gibi yor. Film şahane oldu. Galiba Nur Aysan. İçinde amacımıza ulaşacağız. coşkulu bir yaşam sevinci var. Hani bazı insanlar Amacınız nedir? gözleriyle konuşur derler ya, o neşesini de hüznünü de yeşil -Filistin’de yaşanan dramı bir gözleriyle anlatıyor. nebze de olsa insanlara gösteAysan bu günlerde altın devrebilmek. Bu filmle çok tepki rini yaşıyor. Zira Kanuni Sulgöreceğiz ama orada Musevi tan Süleyman’ın hayatını anla- olup da şiddete karşı olan çok tan ‘Muhteşem Yüzyıl’da Mafazla insan var. Onlar da bize hidevran Sultan’ı, Altın Portakal’da ‘En İyi İlk Film’ ödülünü kazanan ‘Gişe Memuru’nda hayali kadını, geçtiğimiz ay sonu vizyona giren ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filminde de Simone karakterini canlandırıyor. Bir sabun markasının da reklam yüzü olan Aysan, “Bu yıl benim için başlangıçların, fırsatların yılı olacak. İnşallah bunu en iyi şekilde değerlendirebilirim. Kendimi daha fazla dev ekranda görmek istiyorum” diyor.

G

Geçtiğimiz ay sonu vizyona giren ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filminde Simone adında İsrail asıllı Amerikalı bir tur rehberini canlandırıyorsunuz. Bu filmle yollarınız nasıl kesişti? - Pana Film, bana vazgeçemeyeceğim bir teklifle geldi. Ben ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filmini bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyorum. Çünkü film, dünyanın örtbas edip görmezden geldiği Filistin sorununa cesaret gösterip parmak basıyor. Kendini bilen hiçbir insan bu teklife “Hayır” demezdi. Ben de hemen kabul ettim ve üç gün sonra kendimi sette buldum. Benim canlandırdığım Simone çok önemli bir karakter. Filistin’de yaşanan dramın

destek verecek. ‘Kurtlar Vadisi’ gibi erkek egemen bir ekibin içine girerken tereddütleriniz var mıydı? - Açıkçası yedi senedir beraber çalıştıkları için “Bana nasıl davranacaklar, içlerine alırlar mı?” diye korkularım vardı. Ama korkulacak insanlar değillermiş. (Kahkahalar) Simone karakterine çalışmak için çok az sürem vardı. Yönetmenimiz Zübeyr Şaşmaz benden deste-

Ben de gibi M HÜRRE ım d de n a r v a d şem Yüzyıl dizisinn’ı Hürrem’e

eyma Muhte tan Sül l u tan S i n iraf ran Sul v Kanu e ysan it id A h a r u M N n ’. kaptıra andıran nışları yanlış l n a c i a rin vr karakte idevran’ın da h a etti: ’M

Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Mahidevran Sultan zindana girdi. Geçtiğimiz ay sonunda vizyona giren ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filminde Simone adlı İsrail asıllı bir tur rehberini canlandıran Nur Aysan, “Bu filmin aksiyon sahnelerinde zorlandım. Senelerce yalılarda yaşadım, saraylara girdim. Sonra da zindana düştüm” dedi ğini hiç esirgemedi. Ben bu ekibin dan da çocuğunu kaybediyor. Yeiçinde olduğum için çok mutluyum. niliyor... Bir de dönem dizilerinde ufacık bir abartı o karakteri bamBugüne kadar iki sinema filminde başka bir yere götürebilir, dikkatrol aldınız. ‘Gişe Memuru’ sanat li olmak zorundasınız. O nedenle filmiydi, bu ise bir gişe filmi. Han- ekip olarak sık sık toplantılar, okuma provaları ve karakter analizleri gisi daha keyifliydi? yaptık. Bu bizi - Bence ‘Kurtişe iyice hazırNebahat lar Vadisi Filisladı. tin’ bir sanat Çehre’yle Aşk-ı filmidir. ÇünMahidevran SulMemnu’dan sonra kü onun da bir tan, Hürrem sayine birlikte oynamak raya girdiği anderdi var, tıpkı ‘Gişe Memuru’ benim için konfor. Beni dan itibaren devgibi. Ama bu filrini kapatmış bir me “propaganda eleştirmesinden rahatsız kadın. Kaybeden filmi” diyenler olmak nasıl bir olmam. Çünkü onun olacak. Fark ethis? yanında çok mez, ben sonurahatım. na kadar işimin - Hiçbir zaman arkasındayım. kaybetmek istemem. Çünkü Peki, sizi bundan sonra hep mesaj benim mücadeleci bir yapım var. kaygılı filmlerde mi izleyeceğiz? Ama Mahidevran gibi olmazdım. - Beni neler bekliyor bilmiyorum ama mesaj kaygılı filmlerde, dizilerde oynamayı istiyorum. Toplumumuzda yaşanan bir olaya, drama açıklık getirebilecek durumdaysak ben sonuna kadar o projenin içinde yer almak istiyorum. Öğrenmeye aç birisiniz. Sinemada olmak oyunculuğunuza ne kattı?

Peki, siz Mahidevran’ın yerinde olsanız ve Hürrem gibi bir kadınla karşı karşıya kalsanız nasıl davranırdınız? - Asla Mahidevran’ın yaptıklarını yapmam. Sessiz kalır, uzaktan izlerim. Aşka dair ufacık bir umudum varsa sinsilikler yerine akılcı hareketler yaparım. Hürrem kadar sinsi olmam ama onun gibi davranırım. Eğer kaybettiğim belliyse de mücadele etmem, çocuğumla ilgilenirim.

- İçime yolculuk etmeyi öğrendim. Aksiyon sahnelerinin ne kadar zor olduğunu anladım. Dövüş teknik(Gazete Habertürk) leri ve vurulma sahnelerinde vücut nasıl reaksiyon gösterir onu öğrendim. Sen senelerce yalılarda yaşa, saraylara gir. Sonra da gel zindana düş. (Gülüyor) Oyunculuğuma canlandırdığım bütün karakterler çok şey kattı. Peyker’de naifliği, kırılganlığı öğrendim. Mahidevran’la yenilgiye, iktidar mücadelesine şahit oluyorum. Simone’da ise dışavuKıvanç Tatlıtuğ, rumu ve gerçeklerin insanın Necati Şaşmaz ve Halit Ergenç yüzüne nasıl tokat gibi çarpgibi Türkiye’nin üç önemli jönüyle tığını anladım. Bunlar çok etkamera karşısına geçtiniz. Üçünü de kileyici şeyler. Ama kendimi tanımlasanız desem... şanslı görüyorum. Hep birbiEvet, üç büyük aktörle çalıştım. rinden farklı karakterler canÜçüyle çalışmak da çok keyifliydi. landırdım.

,

Halit içten

Kıvanir ç neşelid

‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Mahidevran Sultan’ı canlandırıyorsunuz. Bu rol hayallerinizden biri miydi? - Dönem dizisinde oynamayı çok istiyordum. Bana böyle bir şey sunduklarında çok heyecanlandım. Çünkü Mahidevran hem çok önemli bir karakter hem de acılarla dolu bir kadın. Önce aşkını, ardın-

Halit Ergenç, çok içten, kendini bilen, partnerine destek veren, düştüğün anda seni yukarı kaldıran bir aktör. Necati Şaşmaz samimi, sana her zaman destek olan, mutsuz olduğunu hissettirdiğinde bir hareketiyle seni hayata döndüren bir oyuncu. Kıvanç Tatlıtuğ, sempatik, enerjik, deli dolu eğlenceli biri. Çok fazla karşılıklı sahnemiz olmadı ama çok iyi arkadaştır.

2

KÜLTÜR & YAŞAM

haber

Şubat/Februar 2011

Ozan gençleri coşturdu

Danimarkalılara Türk müziği ziyafeti

Ünlü şarkıcı Ozan Kopenhag’da verdiği konserde hayranlarıyla buluştu

D

animarka’da Türk müziği severlerin yakından tanıdığı bağlama üstadı Hüseyin Özcan, ünlü Danimarkalı müzisyenlerle Danimarkalılara Türk müziği ziyafeti çekti. Üçlünün başkent Kopenhag’daki Global müzikevinde verdiği konsere çok sayıda Danimarkalının gelmesi dikkat çekti. Eğe’den İç Anadolu’ya, Akdeniz’e, Karadeniz’den Trakya’ya kadar Anadolu’nun çeşitli yörelerinden çalıp söylediği onlarca türküyle dinleyicilere keyifli anlar yaşatan Hüseyin Özcan’a gecede ünlü Danimarkalı gitarist Christian Sievert ve Danimarkalı perküsyonist Flemming Quist Möller eşlik etti.

Danimarka’daki müzik yaşamı boyunca Türk müziğini Danimarkalılara sevdirmeyi amaçladığını ifade eden Hüseyin Özcan, Danimarkalı müzisyenlerle bu tür küçük konserlerin devam edeceğini söyledi. Danimarkalı müzikseverlerin iyi bir dinleyici olduğuna da dikkat çeken Özcan, “Çoğu Danimarkalı artık Türkiye’yi, Türk müzik kültürünü az çok biliyor. Bana gecede eşlik eden arkadaşlarım gibi Danimarka’nın bir çok önde gelen daha bir çok müzisyeni Türk müziğine büyük ilgi duyuyor” dedi. (Haber)

������������ �����������������

����������

Mutluluklar... D animarka’daki saygın Türk işadamlarımızdan Ramazan Bozkurt’un genç işadamı oğlu Bulut Bozkurt, Ramazan, Gülden Dinç ailesininin kızı Ayşe Dinç ile nişanlandı. Geçtiğimiz Ocak ayında başkent Kopenhag’daki Ba-

şaksaray Düğünsalonları’nda düzenlenen görkemli nişan törenine yüzlerce davetli katıldı. Nişanlanan genç çift Bulut Bozkurt ve Ayşe Dinç’e biz de Haber gazetesi olarak şimdiden ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

Çeşitli markalarda kaliteli bay ve bayan saatleri satılır.

Türk altınlarının alım ve satışı yapılır Burma veya düz bilezik,Trabzon altını Alyans, İnci Kolye veya bileklik, yüzük çeşitleri, Tektaş yüzükler alınır ve satılır.

Zevkinize ve ölçünüze göre sadece size özel dikim Dev gelinlik ve gece kıyafetleri kolleksiyonlarımızı mutlaka görün. Hayalinizdeki elbiseyi dikiyoruz.

İsteyenler katalogdan da sipariş verebilirler

Erol Üçler Buddinge Centret - Søborg Hovedgade 211 2860 Søborg - Tlf.: 3969 4228 - Mobil: 2742 3501

Rosenørns Alle 11, Frederiksberg Tlf: 20 23 25 21 / 33 31 31 37

B

aşkent Kopenhag’daki Başaksaray Düğünsalonları’nda geçtiğimiz haftalarda verdiği konserde “Yansın Dünya” diyen ünlü şarkıcı Kopenhag’ı yaktı kavurdu. Albümlerinden şarkılar okuyan genç sanatçı hayranlarına keyifli anlar yaşattı. Özellikle genç kızların büyük ilgi gösterdikleri gözlendiği konserde, gençler sanatçıya bir çok şarkısında eşlik etti. Konser boyunca yerinde duramayan gençler, bol bol dans ettiler. Danimarka’da gördüğü ilgiden çok memnun kaldığını ifade eden ünlü sanatçı, “Kopenhag’daki konser izleyicisi her sanatçıya nasip olmayacak kadar neşeli, canlı ve cıvıl cıvıl. Umarım onlarla yeniden bir araya gelirim. Güzel bir salonda canlı ve neşeli bir dinleyici kitlesi ile karşılaştım” dedi.

Show TV’de yapılmakta olan ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışma programında2. tura kalan Kopenhag’da yaşayan genç müzisyenlerden Gökhan Koç da gecede sahne aldı. Ozan’dan önce sahneye çıkan Koç, hareketli parçalar seslendirerek gençleri coşturdu. Konserin organizatörü DJ Adem de konser öncesi çaldığı dönemin trend parçalarla gençleri eğlendirdi. Gençlerin konserlere gösterdiği ilgiden memnun kaldığını belirten DJ Adem, konserlerin devam edeceğini ve önümüzdeki günlerde yeni konserlerle izleyicilerin karşısında olacağını söyledi.

Şubat/Februar 2011

HABER

haber

3

4

haber

KÜLTÜR & YAŞAM

Şubat/Februar 2011

Dünyayı dizilerle fethediyoruz! Yüzyıllar boyunca kılıç, top, tüfekle topraklarını genişleten Türkler, artık milyonları televizyonlara kitleyen dizileri ihraç ederek dünya çapında yeni bir kültürel devrime göz kırpıyor.

dar büyük bir orduya sahip olduğunuz hiç önemli değil. Dizileriniz, ürünleriniz ya da sporcularınız diğer ülkelerde rağbet görüyorsa diğer ülkeyi içten fethetmeniz için her türlü elverişli koşula sahipsiniz demektir. Türk dizilerinin Arap dünyası, Balkan ve Kafkaslar’da bıraktığı sansasyonel etkiyi fark eden birçok AB ülkesi de Türkiye’deki dizi dağıtımcıları ile iletişime geçerek, son dönemlere damgasını vuran yapımları kanallarına katmak için uğraşıyorlar. Almanya ve Belçika’da büyük Türk nüfusu göz önünde bulundurulduğunda televizyon şirketlerinin takip ettiği bu politika akıllıca bir fikirmiş gibi geliyor kulağa.

KÜLTÜR & YAŞAM

Şubat/Februar 2011

haber

5

İki hafta dayanabildi… “Facebook profiliniz olsun” AKDOĞAN’DAN GÖÇMEN KADINLARA SOSYAL MEDYA KURSU

Milyonları ekran başına toplayan müzik yarışma programı X-factor’da yer alan Türk yarışmacı Konyalı Ercan elendi.

Sosyal Demokrat Partili milletvekili ve partisinin bilişim sözcüsü Yıldız Akdoğan göçmen kadınlara sosyal medya kursu verdi.

Latin Amerika’dan Türk Dizisi Siparişi

Bu taleplerin belki de en ilginci Türkiye’den 15 bin kilometre uzaklıktaki bir Latin Amerika ülkesinden geldi. Türk dizi fırtınası, Latin Amerika’da nüfusu 1,5 milyona yaklaşan Arap azınlığa sahip ülke Arjantin’i de sardı. 1980’lerin başında bütün dünyaya pembe dizi ihracı yapan ülkelerin başında gelen Arjantin’den yakın zamanda Türk dizilerinin yayınlanması için talepte bulunuldu. [email protected]

S

osyal Demokrat Parti’nin Türk kökenli milletvekili ve partisinin bilişim sözcüsü Yıldız Akdoğan, göçmen kadınlara Facebook, Twitter ve Linkedin gibi sosyal paylaşım siteleri üzerine bir kurs verdi. Dünyada yarım milyardan fazla kullanıcısı olan ve Danimarka’da her iki kişiden birinin kullanıcı olduğu Facebook’u ve diğer sosyal paylaşım siteleri Twitter ile Linkedin konulu bir tanıtım kursu veren

Berk Çoker

T

ürkiye’de 2010 yılı itibarı dizi film ihracatı 50 milyon dolara ulaşırken, bu diziler Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslar’dan Kuzey Afrika’ya kadar büyük bir yelpazede izleyiciye ulaşıyor. Dünyanın 22 farklı ülkesindeki film ve dizi dağıtımcıları, yapımların konusu ile yakından uzaktan ilgilenmezken, tek sordukları soru dizide kimlerin oynadığı. Çin’in doğusundan Ezel Amerika’ya kadar geniş bir ağa yayılmış olan Türk uyduları aracılığı ile birçok dublajlı Türk yayınına ulaşma şansı bulan milyonlarca seyirci, yaz tatillerinde de Türkiye’ye gelerek, Türk turizmine tarihinde olmadığı kadar turist ve para kazandırmaya devam ediyor.

Deli Yürek ve Yabancı Damat’la başlayan dizi ihracatı! Türk dizi tarihinin ilk yurtdışı deneyimi, 2001 yılında “Deli Yürek” dizisine Kazakistan ve Azerbaycan’dan gelen taleple

(Haber)

Erkan Washington yolcusu dönemde 70’i bulurken, dizilerde başlamış, oynayan yıldız oyuncular birçok 2004 yılında Yabancı ülkede birer popüler ikon haliDamat dizisi ile ciddi boyutlarne geldi. 2005 yılından itibaren da para kazandırmaya başlayan iki sezon ekranda kalan Kıvanç bir sektöre dönüşmüştü. Yunan Tatlıtuğ’un başrollerini oynadığı genci Niko ile Gaziantepli bir ai- “Gümüş” ve yine aynı dönemde lenin kızı olan Nazlı’nın aşk hiTuba Büyüküstün’ün başrolkayesini anlatan dizi, Türkiye’de lerinde yer aldığı Türk drama olduğu gibi Yunanistan’da yayın- televizyon dizisi “Ihlamurlar Allandığı üç sezon boyunca reyting tında” Ortadoğu’da en çok takip rekorlarına imza attı. edilenler oldu. Bunların dışında Kurtlar Vadisi, Asi, Ezel, BinToplam 70’in üzerinde dizi bir Gece, Kavak Yelleri ve Aşk-ı yurtdışında yayımlanıyor! Memnu en çok istenilen diziler Yurtdışında reyting rekorları kı- listesinde başı çekiyor. ran Türk dizi sayısı geçtiğimiz

Arap televizyon kanalları dizi kapmak için birbiri ile yarışıyor!

Ortadoğu ülkelerinde yabancı programda Türk dizilerinin payı evet yanlış duymadınız, yüzde 60. Yedi büyük medya kuruluşunun sahibi olduğu 300’den fazla Arap televizyon kanalı Türk dizilerine müthiş bir ilgi gösteriyor ve de Türkiye’deki dağıtımcı firmalar ile çok uzun süreli anlaşmalara imza atıyorlar.

Yaşadığımız dönemde ne kadar geniş topraklara ya da ne ka-

Danimarka devlet televizyonu DR’nin başarılı spiker ve habercilerinden Erkan Özden Washington’da görev yapacak.

Asi

B

Binbir Gece

Dünyanın en kuvvetli silahı: “Kültür İhracatı”

Yabancı Damat

Akdoğan, sosyal medyanın gücü hakkında bilgiler verdi. Özellikle göçmen kadınlar için hangi sosyal medyanın ilginç olabileceğini anlatan Akdoğan, iş bulma, dernek faaliyetleri ve kariyer yapma gibi bir çok alanda göçmen kadınların

bu sitelerden yararlanabileceklerini söyledi. Kursla ilgili olarak Haber’e yaptığı açıklamada Akdoğan, “Özellikle ülkede yaşayan göçmen kadınlar için bu tür sosyal paylaşım siteleri çok önemli, zira göçmen kadınlar kendi ülkelerinden uzakta oldukları için sosyal çevreleri geniş olmayabilir, bu siteler yalnızlığı önleyebilir, sosyal ve profesyonel çevre oluşturma gibi çok önemli bir yardım olabilir” dedi.

Aşk-ı Memnu

u yılki X- Factor tam gaz devam ediyor. Yarışmanın ikinci haftasında en az sms oyu alan yarışmacılar arasında yer alan Ercan yeterli oyu alamadı ve hakem kararları ile sonucun belirleneceği son ikiye kaldı. Hakemlerden Cutfather’in oyunu alan Ercan’ın kaderi, Pernille Rosendahl’ın Patricia adlı yarışmacıyı tercih etmesi sonucu kendi çalıştırıcısı ve coach’u Blachman’ın vereceği karara bağlıydı. Blachman ise Patricia’nın yarışmada kalması yönünde tercihini kullanınca Ercan’ın X-Factor macerası da iki hafta sürmüş oldu. 3 yıldır yayınlanmakta olan X-factor programının en gerilimlisi bu akşam yaşandı. Özellikle hakem Blachmann’ın bazen küfüre kadar varan negatif yorumları sonucu çılgına dönen hakemlerden sanat-

çı Pernille Rosendahl son bölümde oldukça sinirlendi. Mikrofnunu da yolan Pernille Rosendahl masaya yumruğunu vurarak “Bu gece burada bulunan genç arkadaşlara çok çirkin şeyler söylendi, bu kadar gerilim istemiyorum” dedi.

raki ikinci performansında oldukça göz doldurdu. Bu farkı hakemler de yorumlarında dile getirdiler.

Gecenin yıldızı Blachmann’di

X-factor hakemlerinden Thomas blachmann üç yıldır yayınlanmakta olan Kuralların kurbanı oldu X-factoor yarışmasının en Hakem Pernille Rosendah ilginç bölümlerinden birine oyunu açıklarken yaptığı damgasını vurdu. yarışmaaçıklamada tercihinin Ercılar hakkındaki yorumcan’dan yana olduğunu, larında sınır tanımayan ancak yazılı olmayan yarış- Blachmann, ”Çocukça”, ma kuralları gereği Patri“boktan” gibi yorumları ile cia’yı tercih etmek zorunda tepki toplarken en tuhaf kaldığını söyledi. Pernille yorumunu lezbiyen olduğuRosendahl temayüllere uy- nu açıklayan 15 yaşındaki gun davranmayıp Ercan’ı yarışmacı Saha hakkında tercih etseydi Patricia yayaptı. Blachmann, siyah rışma dışında kalacaktı. taklım elbise ve kırmızı bir Ercan yarışmanın bu hafkravatla sahneye çıkan Sataki bölümünde beatles rah hakkında yorum yapartemasının işlenmesi nedeken onun cinsel tercihine niyle ünlü grubun “Somet- atıfta bulunarak “Bir erkek hing” adlı parçasını seslen- cinsel organın eksik” sözdirdi. İlk bölümde oldukça lerini sarfedince stüdyoda heyecanlandığı gözlenen buz gibi bir hava esti. Ercan, verilen aradan son-

D

animarka Devlet Televizyonu DR haber spikerlerinden gazeteci Erkan Özden Washington temsilcisi oldu. Halen Washington’da görev yapmakta olan DR muhabiri Claus Fahrendorff’un yerine göreve gelecek olan 33 yaşındaki Özden, 2003 yılından beri DR’de çalışıyor. 2003 yılında stajyer ola-

rak başladığı DR haber programında hızla kariyerini geliştiren Erkan Özden, öncelikle dış haberler alanına eğildi. Üç yıl süreyle DR2-Udland programında muhabirlik yaptı. Savaş ve felaket bölgelerinden habercilik de yapan Özden, Tsunami felaketinde Tayland’dan, büyük depremde Pakistan’dan, Irak, Afganistan, İsrail ve Filistin özerk bölgesinden

yayınlar yaptı. DR2’de yapımcılık ve sunuculuk da yapan Erkan Özden ayrıca ana haber bülteninde de yayın sekreterliği ve spikerlik görevlerinde bulundu. Roskilde Üniversitesi İletişim fakültesinden mezun olan Erkan Özden, öğrencilik döneminde Haber gazetesini konu alan tez de hazırlamıştı.

(Haber)

HABER

6

haber

Yeni kitaplar...

Yeni kitaplar...

Türk Mektupları K

olması. Melchior Lorch da Ogier Ghislain de Busbecq gibi, bir raslantı eseri aynı yıllarda, yani 1570’li ve 1580’li yıllarda İstanbul’da yaşamış, Osmanlı toplumunun yaşamını tema alan ağaç kakma resimler yapmıştı. Son derece ayrıntılı bir anlatıma sahip olan metinler/ mektuplar sayesinde Osmanlılar’a o yıllarda Avrupa’dan nasıl bakıldığını görmek ve birçok konuda bilgilenmek mümkün. İlk kez 1588 yılında Latince olarak basılan kitapta Busbecq, zamanın korkulan ama saygı duyulan imparatorluğuna, özellikle Osmanlı ordusuna hayranlığını açıkça ifade ediyor. Günlük hayatın birçok ayrıntısına mektuplarında detaylı bir şekilde yer veren yazar, haremden, hamamlardan, laleden, Türk’lerin kaderci yaklaşımından, hatta Kanunî Sultan Süleyman’ın yüz ifadesinden bile söz ediyor. Hanedanın aile içi çatışmalarına da ışık tutan Busbecq, bu özelliğiyle Batılı yazarlar arasında önemli bir yere sahip. Tarihî açıdan oldukça önemli olan bu yapıt, sıkılmadan okunabilecek nitelikte.

GANDHI-(Biografi) Yazar Zac O’Yeah. People’sPress Yayınevi. 250 sayfa. 349,- kr.

K

endime dair size söyleyebileceğim en ibretlik şey şudur: Ben zihnimden geçenleri tanzim etmeyi, mideme girenleri kontrolü öğrendikten sonra başardım. Ve hayatta 7 ölümcül günah biliyorum:



Busbecq’in mektupları Osmanlı İmparatorluğu’nu överken kendi toplumunu, başka bir deyişle o zamanın Avrupa toplumlarını eleştiriyor. Busbecq şu noktanın altını özellikle çiziyor: ‘Onlarda (Osmanlılarda) güçlü bir imparatorluğun bütün kaynakları, yıpranmamış bir güç, dövüşte ustalık ve tecrübe, savaş görmüş askerler, zafere alışkanlık, zorluklara tahammül, beraberlik, düzen, disiplin, kanaatkarlık ve tedbirlik var. Yoksulluk, kişisel israf, zayıflık, maneviyat bozukluğu, tahammülsüzlük, eğitimsizlik ise bizde. Asker itaatsiz. Subaylar para canlısı. Disiplin küçümseniyor. Başıboşluk, umursamazlık, ayyaşlık ve ahlaksızlık yaygın. En kötü olan da şu: düşman zafere alışkın biz ise yenilgiye.”

Moltke – Devletin en güçlü adamı Moltke – Rigets mægtigste mand Yazarlar Tarihçi Knud J. V. Jespersen, Carsten Porskrog Rasmussen, Hanne Raabymagle ve Poul Holstein. Gads Forlag Yayınevi. 400 sayfa. 399,-kr.

S

on yıllarda, özellikle eski başbakan, şimdiki NATO genel sekreteri Anders Fog Rasmussen başta olmak üzere bir çok parti lideri kendilerine akıl veren ‘spindoktor’ adıyla bilinen danışmanları kullanıyorlar. Aslında son 10-15 yıldır Danimarka’da vazgeçilmez olan bu danışman kullanma durumu çok yeni sayılmaz. 1700’lü yıllarda Danimarka’ya getirilen ve 1848 yılına kadar süren mutlakiyet rejimi döneminde kralların herzaman kendilerine akıl veren mabeyincileri vardı. Griffenfeld, Struensee, Bernstorf ve Guldberg bu danışmanlar arasında tarihte yerini almış en önde gelen isimler. Bu danışmanların kimi aşırı ihtirasları, çevirdikleri entrikalar yada başkaca nedenlerle kellelerini kaybetti. Kimisi de büyük devlet adamı olarak tarihe adlarını yazdırdı. İşte üstün kişiliğiyle ve yetenekleriyle Danimarka tarihine adını büyük harflerle yazdıran, Danimarka tarihinde derin izler bırakan unutulmaz bir baş mabeyinci/ danışman hatta devlet adamı var: Adam Gotlob Moltke. ”Moltke – Rigets mægtigste mand” kitabı, önemli bir eğitimi olmayan, aslında Danimarkalı da olmayan, ancak akılcılığı ve üstün zekasıyla, tanrı korkusuyla, bitmek tükenmek bilmeyen enejik çalışkanlığıyla, çevresinde güven uyandıran kişiliğiyle, devletin en alt kademelerinden başlayarak en üst görevlere kadar tırmanabilen Moltke’yi (1710-1792) anlatıyor. Kuzey Almanya’da Mecklenburg’da, asil ol-

Şubat/Februar 2011

Sade bir isyancı: GANDHİ

Yazar Ogier Ghislain de Busbecq. Kakma ağaç resimler Melchior Lorch. Latince’den çeviren Claus Asbjørn Andersen. Vandkunsten Yayınevi. 19,8 x 32 cm. Boyutunda. 280 sayfa. 349,-kr. anuni Sultan Süleyman döneminde yazılmış ve yayımlanmış olan bu kitap, o dönemde bir Avrupalı diplomatın Osmanlı toplumuna dışarıdan nasıl bakıldığını ortaya koyuyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli döneminde, XVI. yüzyılda yazılan ve “Türk Mektupları-Tyrkiske Breve” yapıtında yer alan, bu mektuplar Habsburglar’ın elçisi olarak Kanunî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son döneminde iki defa Avusturya elçisi olarak İstanbul’a gönderilen Ogier Ghislain de Busbecq’in kaleminden çıkmış. Kitap, diplomatın Türkiye’deyken yazdığı üç ve Viyana’ya döndükten sonra kaleme aldığı bir mektuptan, yani toplam dört mektuptan oluşuyor. Flaman asıllı Avusturyalı diplomat ve yazar Ogier Ghislain de Busbecq, bu görevleri sırasında dostlarına gönderdiği dört uzun mektupta Osmanlılar hakkında edindiği izlenimleri kolay okunur bir üslupla dile getiriyor. Bu yapıtı Danimarkalılar için ilginç kılan noktalardan biri de, Danimarka asıllı sanatçı ve şair Melchior Lorch’un kakma ağaç resimleri ile donatılmış

Yeni kitaplar...

masına rağmen geçimini zor sağlayan bir aileden gelen Moltke, Møn adasında oturmakta olan amcasına evlatlık olarak veriliyor. Gençlik yaşlarında 1722 yılında Kopenmhag’da kraliyet sarayına veliaht prens 7 yaşındaki 5. Frederik’e bakıcı olarak alınıyor. 1730 yılında Kral 5. Frederik’in baş hizmetçiliğine terfi ettiriliyor. O devrin ünlü hocaları tarafından saray ve kraliyet gelenekleri ve görenekleri konusunda eğitiliyor. Zaman içinde Moltke o zamana kadar eşi görülmemiş bir biçimde yavaş yavaş üst görevlere getiriliyor. Veliaht prens 5. Frederik, kendinden 12 yaş büyük olan Moltke’ye hemen çok ısınıyor ve ona sıkı bir şekilde bağlanıyor. Kral 6. Christian’ın ölmesiyle tahta oturan, ancak zayıf kişiliği olan, alkole düşkün 5. Frederik, doğal olarak Moltke’yi sürekli yanında tutuyor ve sürekli akıl alıyor. Ve karşılıklı güvene, sadakate dayanan bu ilişkiler Kral 5. Frederik 1776’da ölümüne kadar devam ediyor. 4 tarihçinin kaleme aldığı kitapta, Kralın sözünden çıkmadığı, Danimarka’da kralın mutlak hakimiyet döneminde tek söz sahibi, bunun da ötesinde kraldan daha güçlü konuma da gelen, üstün zekasıyla ve çevresindeki herkesin güvenini kazanarak her sorunu çözebilen Moltke ayrı ayrı yönleriyle anlatılıyor. Moltke’yi, Knud J. V. Jespersen, kişi ve devlet adamı olarak, Karsten Porskrog, malikane (çok sayıda) sahibi ve reformcu olarak, Hanne Raabyemagle, sanatın ve kültürün destekleyicisi olarak ve Poul Holstein de Moltke’nin kendisinden öncesinin ve sonrasının sülalesini anlatıyorlar.

1.İlkesiz siyaset 2.Emeksiz zenginlik 3.Vicdansız haz 4.Niteliksiz bilgi 5.Ahlaksız ticaret 6.İnsaniyetsiz bilim 7.Özverisiz ibadet 8. sini bilmiyorum!… (Mahatma Ghadhi)

Yukarıda okuduğunuz vecizenin sahibi Mahatma Gandhi. Asıl adı Mohandas Karamchand Gandhi. Hiç kuşkusuz, 20. yüzyılın en karizmatik, en önemli ve en dikkate değer kişiliklerinden biri. İngiliz sömürgesi Hindistan’nın bağımsızlık mücadelesi için tüm Hindistan halkını sade kişiliği etrafında toplayabilmeyi başarabilmiş, sonuçta Hindistan’ı sömürge olmaktan kurtaran ve Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlayan büyük devlet adamı. Hem de hiç bir şekilde barut ve kurşun kullanmadan. Nitekim şu vecizesi ile Gandhi, Dünya tarihine kendisini yazdırıyor ve unutulamayacak devlet adamları safına giriyor: Uğruna ölmeye hazır olduğum pek çok büyük dava var. Ancak hiç bir dava, öldürmemi gerektirecek büyüklükte değildir. Gandhi, daha önce örneği dünyada görülmemiş bir politkacı: çok büyük toprakları olan ve çok değişik halklardan, çok farklı sosyal sınıflardan oluşan Hindistan’da, belden aşağısını örten sade kıyafetiyle tüm ülke halkını etrafında toplayabilen, silahlı şiddete karşı silahsız ve şiddet kullanmadan ahlaki değerlerle karşı koyan, kendi-

ni en zor yaşam koşullarının altına atan, çok sade ve kanaatkar yaşayan bir isyancı. İşte Finlandiya’da doğan, İsveç’te büyüyen ve yazar Anjum Hasan ile evlenerek Güney Hindistan’a yerleşen Zac O’Yeah, ”Gandhi” adlı bu kitabında Mahatma Gandhi’yi anlatıyor. Yazar, Gandhi’yi doğumundan ölümüne kadar 4 ana bölümde daha doğrusu 4 ayrı aşamada, (kitap birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü kitap diye bölünüyor) anlatıyor. Bu dört ayrı bölümde, Gandhi’nin doğduğu ve gençlik yaşına kadar avukat olması için ailesi tarafından hukuk eğitimine İngiltere’ye gönderilmesi, İngiltere’den sonra Güney Afrika’da bir çeşit sürgün yaşamı, burada siyah-beyaz gerçek ırk ayırımcılığını yaşaması, Hintlilerin beyaz rejimin haksız muamelelerine karşı mücadelede silahsız mücadelenin temsilcilisi olması, daha sonra Hindistan’ın bağımsızlığı ve İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadelesi, Hindistan’ın bağımsızlığını kandığı 1947’den sonraki fakirlik, yokluk ve diğer bir dizi ekonomik, sosyal, siyasi iç sorunlar ile Pakistan’ın 1948’de kendi bağımsızlığına ayrılmasıyla sonuçlanan olaylar ve Gandhi’nin1948 yılında bir suikast sonucu öldürülmesine ilişkin yaşamının son dönemi ayrıntılarıyla okuyucuya sunuluyor. Gandhi, müslümanların Hindistan’dan ayrılarak kendi devletini kurmasını önlemek, müslümanlarla barışçı bir diyalog kurmak için büyük çaba harcamış ancak bunda başarılı olamamıştı. Hintli bir milliyetçı Gandhi’nin müslümanlarla barışçı bir diyalog içinde olmasına tepki olarak Gandhi’yi öldürmüştü.

De Bedste (bedste) Forældre İyi bir Nine ve Dede Olmak Yazarlar Sigrid Riiese ve Lyng Hansen. Gads Forlag Yayınevi. 200 sayfa. 249,- kr.

İ

nsanların en önemli içgüdülerinden biri hiç kuşkusuz çocuk sahibi olarak nesillerini sürdürmektir. İnsanların bu hedeflerine ulaştıktan sonra ki en büyük arzuları da çocuklarının kendi yuvalarını kurarak çoluk çocuklu bir aile kurduklarını görmektir. Yani torun sahibi olmaktır. Sık sık söylenir: Torun sahibi olunca yaşamınız tamamen yeni bir şekil alır ve yaşamınız torunlarınıza endekslenir. Başka bir deyişle kendi çocuklarınızı unutursunuz ve kendinizi tamemen torunlarınıza verirsiniz. Ancak şunu da eklemek gerekir. Her şey dede ve büyükannenin hayal ettikleri şekilde güllük gülistanlık değildir. Özellikle de Türkiye dışında yaşandığı düşünülürse.. Anne ve babalar (yani çocuklarınız) artık kendi yuvalarını kurmuşlardır. Kendi çocukları konusunda çok duyarlıdırlar ve ninelerin, dedelerin olur olmaz zamanda torunlarıyla kendi bildikleri gibi ilgilenmelerini her zaman uygun görmezler. Bu konuda kendi sınırlarını kendileri belirlemek ister-

ler. Bu ister istemez büyük anneler ve dedelerde düş kırıklığı yaratabilir. Halbuki büyük anneler ve dedeler çocuk yetiştirmişlerdir ve büyük tecrübe (deneyim) sahibidirler. Ama artık kazın ayağı öyle değildir ve bunlar zamane çocuklarıdır. Peki hem çocuklarla hem torunlarla sıcak ve sağlıklı ilişkiler nasıl oluşturulur? Bu konuda yeni yazılmış bir kitabı, hem dedelerin ve büyükannelerin, hem de yeni çocuk sahibi anne ve babaların şöyle bir gözden geçirmelerini salık veririz. Kitabın yazarları sağlık hemşireleri Sigrid Riiese ve Helen Lyng Hansen, yıllarca çalıştıkları işlerinden edindikleri gözlemlerine ve deneyimlerine dayanarak hem annelere ve babalara hem de büyükanne ve dedelere önemli tavsiyelerde bulunuyorlar. Okurlarımız belki bu kitabın yazarları Danimarkalı diye düşünebilirler. Doğal olarak çıkış noktaları Danimarka gelenekleri. Bizler ise başka bir kültürden geliyoruz. Onlar bizi anlamazlar. Haklısınız. Ancak bu satırların yazarı da bu şekilde düşünüyordu, ama torun sahibi olunca her şeyin kendi düşündüğü gibi olmadığını gördü! Bizden söylemesi.

KÜLTÜR & YAŞAM

Şubat/Februar 2011

haber

Danimarka’ya Altın Küre Danimarkalı yönetmen Susanne Bier’in filmi ”Hævnen/ İntikam” en iyi yabancı film dalında Altın Küre Ödülü’ne layık görüldü aynı zamanda Oscar’a da en iyi yabancı film dalında aday gösterildi.

B

aşrollerini Mikael Persbrandt, Trine Dyrholm ve Ulrich Thomsen’in oynadığı Danimarkalı yönetmen Susanne Bier’in filmi ”Hævnen/ İntikam” Amerikalı eleştirmenler tarafından bu yılın en iyi yabancı filmi seçildi. Oscar ödüllerinin arka bahçesi olarak görülen Altın Küre Ödülü’nü kazanan Bier’in Oscar’ı kazanma şansının da

yüksek olduğu dile getiriliyor. İntikam filmi, iki Danimarkalı ailenin hayatlarının kesiştiği bir hikayeyi anlatıyor. Anton (Mikael Persbrandt) bir Afrika’daki mülteci kampı ile Danimarka’daki evi arasında mekik dokuyan bir doktordur. Kendisi ve ailesi merhamet ile intikam kıskacında tercihler yapmaya zorlanırlar. Boşanmanın eşiğine

gelen Anton ve eşi Marianne (Trine Dyrholm) birbirlerinden uzak ve hayat mücadelesi içinde iki oğullarını büyütmektedirler. Büyük oğulları Elias okulda dalga geçilen bir çocuktur, ta ki Londra’dan babası Claus (Ulrich Thomsen) ile Danimarka’ya taşınan Christian ile tanışana kadar. Christian ise annesinin ölümü ile yıpranmıştır. Christian ile Elias arasında dostluk

’İNTİKAM’ OSCAR’A ADAY BİER’in Oscar’a aday olması Danimarka sinema camiasında sevinçle karşılandı. Bu yıl da en iyi film dalında toplam 10 film yarışacak. Zoraki Kral 12 dalda aday olarak başı çekiyor. Oscar adaylıklarında başrolünde Colin Firth’in oynadığı “King’s Speech” 12 dalda aday olarak başı çekiyor. Babasının katilin peşine düşen, genç bir kızın hikayesini anlatan Western yeniden yapımı olan Cohen Kardeşler’in filmi “True Grit”, 10 adaylıkla King’s Speech’i takip etti. Bilimkurgu-gerilim filmi Inception (Başlangıç) ve Facebook’un kuruluş hikayesini anlatan David Fincher filmi The Social Network (Sosyal Ağ), ise sekiz kategoride aday gösterildi.

En İyi Erkek ve En İyi Yardımcı Erkek oyuncu adayları arasında Oscar heykelciğine en yakın isimler sırasıyla, bu yıl Altın Küre alan İngiliz aktör Colin Firth ve ABD’li aktör Christian Bale olarak gösteriliyor. Kadın adaylardaysa En İyi Kadın ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisindeyse, her ikisi de Altın Küre alan oyuncular The Kids Are All Right’tan Annette Bening ve Black Swan’dan (Siyah Kuğu) Natalie Portman en güçlü isimler olarak gösteriliyor. Bu yılki Altın Küre ödüllerinde, En İyi Yönetmen ödülünü alan usta yönetmen David Fincher’ın Akademi’den de zaferle ayrılacağı konuşuluyor. Sinema dünyasının en prestijli ödülleri Oscar’ın adayları açıklandı. Oscar töreni 27 Şubat’ta sahiplerini bulacak.

başlar fakat Christian Elias’ı trajik sonuçlar doğuracak bir intikam ortamının içine atar ve hayatları tehlikeye girer. Empati, acı ve insan duygularının karmaşası içinde onların yardımına koşan yine aileleridir. Yönetmen: Susanne Bier Senaryo: Susanne Bier, Anders Thomas Jensen. Oyuncular: Mikael Persbrandt, Trine Dyrholm and Ulrich Thomsen Süre: 119 Dakika

İŞTE ADAYLAR En İyi Film: The Social Network Black Swan King Speech The Fighter Inception The Kids are All Right 127 Hours Toy Story 3 True Grit Winter’s Bone En İyi Yönetmen: Darren Aronofsky David O. Russell Tom Hooper David Fincher Coen kardeşler En İyi Kadın Oyuncu: Annette Bening, “The Kids Are All Right” Nicole Kidman, “Rabbit Hole”; Jennifer Lawrence, “Winter’s Bone” Natalie Portman, “Black Swan”; Michelle Williams, “Blue Valentine.” En İyi erkek Oyuncu: Colin Firth, “The King’s Speech” Jesse Eisenberg, “The Social Network” James Franco, “127 Hours” Javier Barden, “Biutiful” Jeff Bridges, “True Grit.” En İyi Orijinal Senaryo: Another Year: Mike Leigh The Fighter: Scott Silver, Paul Tamasy, Eric Johnson Inception: Christopher Nolan The Kids Are All Right: Lisa Cholodenko, Stuart Blumberg The King’s Speech: David Seidler

KÜLTÜR -YORUM

Benny Andersen: Gülmece ile insancıl düşüncenin ustası Hüseyin Duygu

1

960, Danimarka’da lirik şiirin en yüksek noktaya vardığı yıldır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaratılan Soğuk Savaş’tan etkilenen 1950’li yılların hüzünlü şairlerinden farklı çizgi izleyen Benny Andersen, Müzikal Yılanbalığı adlı bir şiir kitabı yayımlayarak, gülmece ile insancıl düşünceyi bir arada sunuyor ve 1960’lı yıllara damgasını vuracak yeni lirik şiir anlaşının öncüsü oluyordu. Aslında bu kitap, Benny Andersen’in çağdaş bir sanatçı olmaya karar verdiğinin bir ifadesiydi de. 7 Kasım 1929’da Kopenhag yakınlarındaki Söborg bölgesinde doğan Benny Andersen, bugünlerde Danimarka’da en çok tanınan ve sevilen şair konumdadır. Dört çocuklu bir duvarcının oğlu olan ozan, aile ekonomisine katkıda bulunmak için 13 yaşında okulu bırakır. Oğlunun müziğe düşkünlüğünü bilen baba, ona taksitle piyano alır. Önce bir mandırada, sonra da bir fabrikada çalışan ozan, teyzesinden piyano öğrenmeye başlar. Bir yandan da akşam kurslarına giderek, 1948’te liseyi dışardan bitirir. Benny Andersen’in Müzikal Yılanbalığı yapıtındaki şiirlerinden çoğu, güncel sorunları ve insanın hangi psikolojik toplumsal değişimlere boyun eğdiğini dile getirir. Ozana göre, modern bir insanın yaşamı, olanaklarla olanaksızlıklar arasında bilinen ve güven veren şeyleri sürekli aramakla geçmektedir. İnsani durum ve görüşleri, bir gölde yaşayan kurbağa, sürüngen ya da yılanbalığı ile birlikte bir masal gibi anlatır. Şiirler, damıtılmış bir psikoloji ve çok iyi seçilmiş sözcüklerle örülür. Ozan, işinin ustasıdır. Sanatsallığa, bu santsallığın içinde gülmeceyle gerçeğin bir arada işlenmesine çok önem verdiği açıkça görülür. Yemek Duası Bugün de ver bana Tereyağlı ekmeğimi. Ellerinde buluşsun Yumuşakla sert, Baskın çıksın tereyağın sarısı Ekmeğin karasından. Bırak dokunsun ellerim bizi yaşatanlara, Kahverengi ekmeğe, sapsarı tereyağa Ve evrensel sevgiyle. (Çeviri: Murat Alpar)

Benny Andersen’in şiirlerindeki büyüleyici mizah çarpıcıdır. Geleneksel doğa şiirlerinde olduğu gibi, yüzlerdeki maskeleri düşürür. Belirsizliği ya da güven vermeyen durumları dile getirirken, demokrasi karşıtlarını, bataklığın kaynağında göstererek eleştirir. Ozanın çoğu şiirlei, güncel sorunların canlı

tablolarını kendine özgü bir bir biçimde çizer. İnsandaki zayıf yanları, saldırgan ve küçümseyici bir tutuma düşmeden dile getiren şiirlerinin belkemiğini hoşgörü oluşturur.

Gülümseme Cıyak cıyak ağlayarak geldim dünyaya Ortalığı çınlattım vaftiz edilirken Çığlıklar attım arı soktuğunda Ulur gibi ağladım dayak yediğim zaman Yavaş yavaş Danimarkalı oldum sonunda Gülümsemeyi öğrendim dünyaya Doktora Fotoğrafçıya Görevliye Üçkağıtçıya Gülümsemeyi öğrenince Gülücükler ülkesinin yurttaşı oldum Gülücük deyip geçme!...... Çeviri: Murat Alpar

Benny Andersen, hemen her yıl yeni yapıtlarıyla kendini duyurur. 1985’te çıkan Zaman ve Leylek kitabıyla sağlam bir kişilik ve sımsıcak bir yazarlık örneği sunmuştur. İnsanın insanı sevmesi özendirir bu yapıtında. Daha birkaç dizesini okur okumaz, kendinizi ozana çok yakın hissedersiniz. Onun eşi, arkadaşı, oğlu ya da kızı olmak istersiniz. Halktan, sıradan insanlardan biri olma anlayışının bir örneği vardır karşınızda. Zaman ve Leylek, aynı zamanda, şiir ile düzyazının birlikte işlev görebileceğini gösteren bir örnek yapıttır. Bu kitapta bulunan ‘Gökyüzünün Neden Çok Mavi Olduğunu Anlıyorum’ adlı şiiri ozan kendisi bestelemiştir. Nitekim onun çok sayıda şiiri, ünlü Danimarkalı şarkıcı Povl Dissing tarafından bugün de seslendirilmektedir. Çok yönlü bir sanatçı olan Benny Andersen’in sinema, tiyatro, radyo ve TV çalışmaları olduğunu da belirtelim. Ozanın düzyazı biçimindeki yapıtları da geniş bir okur kitlesince okunmaktadır. 1981’de kaleme aldığı ‘Köprüde’ adlı romanı, Nazilerin Danimarka’yı işgali sırasında iki erkek çocuğun bir köprüde geçen öyküsünü içerir. Onun öykücülüğü, uzman bir psikoloğun sanata dönüşmüş yazılarını andırır. Benny Andersen’nin gerek şiirleri gerek düzyazıları şu ahlak felsefesini vurgular: Birey kendi yaşamı konusunda sorumluluk üstlenmelidir. Benny Andersen insanın, Dostoyevski’nin yeraltı-insanı gibi, kendi cehennemini yarattığı, toplumdaki değer yargılarının elinde oyuncak olduğu görüşündedir. Gülmece, alay, yergi aracılığıyla bu felsefeyi savunurken, eleştiri de saldırgan değildir. Yaklaşımı, bir bilgenin yaklaşımını andırır. [email protected]

7

mizah & Bulmaca SUDOKU Soldan sağa ve yukarıdan aşağı , 3X3’lük kutuları 1’den 9’a kadar olan rakamlarla, rakamları birer kez yazmak suretiyle dolduracaksınız. SUDOKU’nun sadece bir tek çözümü vardır. Kolay gelsin.

Götürür, Gösterir, Verir!

İ

nsanlar neden hep kendini veya bugünü düşünür de yarını düşünmez bilinmez. İsminizden ne kadar memnunsunuz bilmiyoruz fakat biraz sonra okuyacağınız Türk Telekom’un kayıtlarında bulunan garip isim ve soyisimleri duyduğunuz zaman birkez daha düşünmenizi öneriyoruz. İşte sebze ve meyveden oluşan ad ve soyadların yanı sıra, kişiyi toplum içersinde küçük düşürecek ya da rencide edici kelimelerden oluşan isimlerden bazıları:

Sevmek... Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya... karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam söyle der: “Sokmak akrebin doğasında vardır.

KARİKATÜR Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?” Sevmekten vazgeçmeyin, iyiliğinizden vazgeçmeyin; etrafınızdaki akrepler sizi soksalar da...

Çoşkun Aptal Neolacak Kurtul Kemal Götürür İsmail Dümbelek Mehmet Kıllıoğlu Halil İbrahim Şebek Özdemir Damızlık Döngel Baştan İncil Tevrat Yağmur Sağnak Nadir Verir Gülfidan Gösterir Huriye Delergeçer

Herkül Demirtaş Sultan Kaltak Aziz Çubuğuuzun Selma Vergiveren Kibar Deli Muhlis Dünyadagülmez Jandarma Kızkaçıran Dünya Malıdüzdür Muhterem Öğretmen Avukat Güven Kurtul Sadık Öküz İsmail Donsuz Döndü Yuvarlak

(Kopenhag Emniyet Müşaviri Sayın Feyzullah Aslan’ın “Gül, Güldür, Düşündür” kitabından alıntıdır)

ÖZLÜ SÖZLER... »Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi ise tünelle birlikte ışığı ve gelecek treni de görür« (J.Harris)

Smile Life

Show life that you have a thousand reasons to smile

Get in touch

© Copyright 2024 DOKU.TIPS - All rights reserved.